İslam Dünyasından Haberler

İbrahim Halil Balçık

Liderlerini Şehid Veren Filistin Direnişi Kazanacaktır!

Siyonist terörün son hedefi, Prof. Rantisi oldu. Şeyh Ahmed Yasin'in şehadetinden sonra Hamas'ın Gazze genel sorumlusu seçilen Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi, 17 Nisan 2004 tarihinde arabasına iki adet füze fırlatılması sonucu bir koruma görevlisi ve 25 yaşındaki oğlu Muhammed'le birlikte şehit edildi.

'Ortadoğu Dörtlüsü'nce hazırlanan sözde barış planı 'Yol Haritası'nın, İsrail'in durmak bilmeyen devlet terörü nedeniyle çıkmaza girmesinin ardından Şaron, bu kez tek taraflı bir planı zor kullanarak dayatmaya başladı. Bu plan gereği İsrail, Gazze'den çekilmeyi tasarlarken ardında güçlü bir Hamas liderliği bırakmak istemiyor. Bu amaçla Siyonist İsrail, devlet terörünün en açık bariz örneğini göstererek Bakanlar Kurulu kararıyla suikastlar tertip etti. Daha Hamas'ın kurucu lideri Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in kanı kurumadan, özellikle ABD'nin verdiği yardım ve destekten de cesaret alarak bir cinayete daha imza attı ve Abdülaziz Rantisi'yi şehid etti.

Abdülaziz Rantisi'nin naaşı, yüz binlerce kişinin katıldığı bir törenle Gazze Şehitleri Mezarlığı'nda defnedildi. Rantisi'nin naaşı Şifa hastanesinden alınarak, yaklaşık 200 bin Filistinlinin eşliğinde ailesinin evine getirildi. Yürüyüş boyunca intikam yeminleri eden Filistinliler, İsrail ve ABD aleyhinde sloganlar attılar. Ayrıca Nablus ve Cenin kentlerinde de on binlerce kişi, Rantisi için gösteriler düzenledi.

Rantisi'ye Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan suikast, ABD hariç tüm dünyada resmi düzeyde ve kitleler nezdinde kınanırken, Emperyalist ABD ise, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğu iddiasını tekrarlayarak cinayete destek verdi.

Filistin Kan Gölü!

İsrail işgal ordusu, büyük bir saldırı düzenlediği Beyt Lahya'da, çoğunluğunu 4-16 yaşlarında çocukların oluşturduğu toplam 19 Filistinliyi şehid etti, 100'den fazlasını da yaraladı.

Terör devleti askerleri, 21-23 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdikleri saldırıların ilk iki gününde, tanklara taş atan ve aralarında çocukların da bulunduğu 17 kişiyi tank ve otomatik silah atışlarıyla şehid etti, 100'den fazla kişiyi de yaralandı.

Siyonist İsrail askerleri 23 Nisan'da ise, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya kasabası yakınlarında, Filistinli 2 kız çocuğunu şehid etti. Filistin sağlık kaynakları, göğsünden yaralanan 9 yaşındaki Muna Ebu Tabak'ın kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini, 4 yaşındaki Esma Ebu Kleyk'in göz yaşartıcı bomba nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirttiler. Kleyk'in yüksek miktarda gazı soluduğu için hayatını kaybettiği kaydedildi.

Aynı gün Batı Şeria'da ise Siyonist İsrail işgal birliklerinin düzenledikleri saldırıda 3 Filistinli direnişçi şehid düştü. Görgü tanıkları, Filistinli direnişçilerin, Kalkilya'da düzenlenen saldırı esnasında çıkan çatışmada vuruldukları ve El Aksa Şehitleri Tugayları üyesi olduklarını bildirdiler.

Terörist İsrail'i İfşa Eden Vanunu, Artık Serbest!

İsrail'in nükleer silahlarını dünyaya ifşa eden Mordechai Vanunu, 18 yıllık hapis cezası ardından geçtiğimiz Nisan ayı içinde serbest bırakıldı. Vanunu, Aşkelon'daki cezaevinden zafer işareti yaparak çıkarken yaptığı açıklamada, MOSSAD tarafından "barbarca" muamelelere tabii tutulduğunu söyledi.

1980'li yıllarda İsrail'in o zamana kadar gizli tutulan Dimona nükleer tesisinde bir teknisyen olarak çalışan Vanunu, tesisin bilgi, belge ve fotoğraflarını basına sızdırmış, Londra'dan yayımlanan Sunday Times gazetesi de o fotoğraflarla İsrail'in nükleer silah çalışmalarını tüm dünyaya duyurmuştu. Bu olay ardından İsrail gizli servisi Mossad ajanlarınca Roma'da tuzağa düşürüldü ve buradan kaçırılarak İsrail'e götürüldü.

Cezaevindeki 18 yılın 11'ini küçük bir hücrede tecrit halinde geçiren Vanunu, hapisten çıktığında da tam özgür sayılmayacak. İsrail hükümeti, 1986'da özel bir operasyonla kaçırılıp, özel koşullarda cezaevinde tutulan Vanunu'ya, serbest kaldıktan sonra da kısıtlamalar getireceğini ilan etti.

49 yaşındaki Vanunu, en az bir yıl pasaport sahibi olamayacak, yabancı elçiliklere, liman ve havaalanlarına yaklaşamayacak; nereye gideceğini, nerede oturacağını önceden ilgili makamlara bildirecek ve yabancılarla izin almadan konuşamayacak.

Suriye'de MOSSAD'ın Suikast Timi Yakalandı

Tehran Times gazetesinin 03 Mayıs 2004 tarihili sayısında çıkan bir habere göre, Suriye güvenlik birimleri, Şam'da bulunan Hamas liderleri Halid Meş'al ile Musa Ebu Merzuk'a yönelik suikast hazırlığı yapan 5 MOSSAD ajanını yakaladı. Suriye güvenlik birimleri olaya ilişkin henüz bir açıklama yapmadı.

Gazetede çıkan habere göre, Yahudi asıllı 5 MOSSAD ajanının Müslüman kılığına büründükleri, Şam yakınlarında bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı'na sızdıkları ve burada Şehid Abdulaziz er-Rantisi anısına yapılacak olan bir merasimde söz konusu Filistinli liderlere suikast planladıkları ortaya çıktı. Ajanların Ürdün üzerinden Suriye'ye giriş yaptıklarını, MOSSAD adına çalıştıklarını ve Halid Meş'al ile Musa Ebu Merzuk'u öldürmekle görevli olduklarını itiraf ettikleri belirtildi.

Şayet Tehran Times gazetesinin haberi doğrulanırsa, terör devleti İsrail, Halid Meş'al'e yönelik suikast girişiminde ikinci kez başarısızlığa uğramış olacak. 1997 yılı Eylül ayında Ürdün topraklarında Halid Meş'al'e yönelik suikast hazırlığında bulunan MOSSAD ajanları Kanada pasaportuyla yakalanmışlardı. Ürdün, İsrail'le anlaşarak söz konusu MOSSAD ajanlarına karşılık Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in salıverilmesine aracılık etmişti.

ABD ve İngiliz İşkencesi Dünyayı Şok Etti!

Tüm dünya, ABD ve İngiliz askerlerinin Iraklılara yaptıkları insanlık dışı işkence ve tacizleri belgeleyen fotoğrafların şokunu yaşıyor. ABD askerlerinin tutuklu direnişçilerin başına çuval geçirip elektrik işkencesi uygulamasını ve çırıl çıplak soyulup cinsel tacize uğramasını ve Iraklı bir kadının ABD askerlerince tecavüze uğramasını gösteren fotoğraflar ile bir İngiliz askerin, esir aldıkları Iraklının üzerine idrarının yaparken ve tekmelerken çekilmiş fotoğrafları, görenleri dehşete düşürerek insanlığından utandırırken, ABD'nin Irak'a nasıl bir özgürlük getirdiğini de yoruma gerek bırakmayacak şekilde gözler önüne serdi. İşkence skandalı ile en çok gündeme gelen yer ise Bağdat'ın batısındaki Ebu Garib cezaevi.

Fotoğrafların medyada yayınlanmasının ardından Uluslararası Af Örgütü Amnesty International, Irak'lı savaş esirlerine Amerikan ve İngiliz askerleri tarafından aşağılayıcı muamele ve işkence yapıldığına dair haberlerin bağımsız bir komisyon tarafından incelenmesi çağrısında bulundu.

Ebu Garib cezaevi sorumlusunun yaptığı açıklama ise işkencenin ABD'nin resmi politikası olduğunu gösteriyordu. Irak'ta mahkumlara uygulanan işkenceyi gözler önüne seren fotoğraflar hakkında konuşan Ebu Garib cezaevi sorumlusu Amerikalı General Janis Karpinsky, işkence ve kötü muamelenin yaşandığı sırada cezaevinin kendi komutasındaki askerlerin değil, askeri istihbarat subaylarının kontrolünde olduğunu ve bu komutanların bu muameleyi teşvik etmiş olabileceklerini söyledi.

ABD'de yayımlanan New Yorker Dergisi'nde yer alan bir haber ise işkence emrinin istihbarat birimlerinden geldiğini doğrular nitelikteydi. New Yorker'a göre, Bağdat yakınlarındaki Ebu Garib Cezaevi'nde, Iraklı esirlere kötü muamelede bulunmakla suçlanan 6 Amerikan askerinden biri olan Çavuş İvan Frederick, ailesine geçen Ocak ayında gönderdiği mektupta, ''cezaevinde meydana gelen bazı olaylarla ilgili sorular sorduğunu'' yazdı. Habere göre, Frederick mektubunda, ''Bana verilen yanıt, 'İstihbarat birimleri bunun böyle yapılmasını istiyor' oldu'' ifadesini kullandı.

Yaşananlar insanca yaşamak, özgürleşmek ve yerli diktatörlerden kurtulmak için emperyalistlere bel bağlanamayacağını ve Müslümanların kurtuluşunun ancak İslami bir bilinç ve adanmışlıkla beslenen onurlu bir direnişle gerçekleşeceğini bir kez daha ispatladı.