Son zamanlardaki söylentilere göre, İran uzun süredir müttefiki olan Beşşar Esed liderliğindeki Suriye rejimini kendi çıkarları doğrultusunda devirebilir. Fakat hâlâ birçok Esed yandaşı İran'ın rejime verdiği büyük destekten övünerek bahsediyor, ayrıca bu destek olmasaydı rejimin uzun zaman önce devrilmiş olacağını söylüyorlar.
İran'ın Suriye üzerindeki etkisi bugün başlamış bir şey değil. Bu, Beşşar Esed'in babası Hafız Esed dönemine kadar gerilere götürülebilir.
Batı, Esed'i teröre destek vermekle suçladıktan sonra rejim İran'a yöneliş gösterdi ve son 20 yıl boyunca Şam-Tahran hattında ilişkiler büyük ilerlemeler kaydetti. Bu durum Suriyeliler için talihsiz bir durum olsa da rejimin ayakta kalmasını sağladı.
Fakat yıllarca süren dostluğun altında kin ve öfke inşa edildi. İran'ın Suriye'deki Sünni çoğunluğa karşı olan öfkesi saklanamaz bir gerçekti. Birçok Suriyeli İran'ın bölgedeki emelleri hakkında kuşku içindeydi.
Hafız Esed, Suriye'nin iç ve dış politikalarını belirlemesi için İran'a izin verdi ve bununla birlikte rejimin İsrail karşıtlığı kisvesi gizli mezhepçilik tehlikesini örtemedi.
Beşsar Esed'in son 10 yılda güç kazanmasının ardından Suriye hükümetinin İran'a olan güveni de arttı. Lübnan eski Başbakanı Refik el-Hariri suikastının sorumlusu olarak görülen Suriye rejimine yönelik uluslararası düzeydeki sert yaptırımlar, rejimin İran'a daha fazla bağlanmasına sebep oldu.
Zaman geçtikçe, Beşşar iktidarda kalmasına yardımcı olması karşılığında ülkeyi tamamen İran'a teslim etmiş vaziyete geldi.
Şu an ise İran, Suriye üzerindeki hâkimiyetini desteklemek için Esed'e silahlar veriyor, danışmanlarını gönderiyor ve ona destek olmak için Şii milisleri harekete geçiriyor. Lübnan Hizbullahının ve Irak’taki Ebu'l Fadıl el-Abbas Tugayının iyi eğitimli birlikleri, Suriye sokaklarında İran'dan emir alan bir ordu gibi davranıyor.
Suriyeli muhalif kaynaklara göre şu anda tam 35 Şii grup rejim saflarında savaşıyor ve bu grupların tamamı İran’ın kontrolü altında hareket ediyor. İran’ın kendi ekonomik sıkıntılarına rağmen rejime verdiği milyarlarca dolarlık yardımları hâlâ devam ediyor.
Esed rejiminin yaşadığı hezimetlerden sonra geri çekilmesinin ardından İran, kritik bölgeleri koruması amacıyla yaklaşık 6.000 Devrim Muhafızını Suriye’ye gönderdi. Mevcut durumda İran ülkenin sahibi konumunda, Esed rejimi ise yalnızca bir cephe gibi duruyor.
Fakat İran için bölgesel emellere ulaşmak, müttefiki Esed’i korumaktan daha büyük bir öncelik. Sonuç olarak, bu ilişki güçlü Pers devletinin Arap isyanını bastırması veya Şii valinin Sünni isyanını bastırması gibi tarihî rekabetin tekrarı olarak görünüyor.
Suriye’deki son çatışmalar bu olayların ne Suriye, ne direniş, ne İsrail ve nede Batı hakkında olmadığını gösteriyor. Onun yerine yüzyıllarca uyumuş ve unutulmuş düşmanlık, intikam için yeniden ayağa kalkmış gibi görülüyor.
İran kendi çıkarları doğrultusunda Suriye’yi bir piyon gibi kullanmıştır.
SDMK liderlerinden Heysem el-Melih’in dediğine göre İran, Suriye’de siyasi ve askerî tüm aktivitelerin başını çekiyor hatta Suriye, İran büyükelçiliğinden yönetiliyor.
Yine el-Melih’e göre İran, Safevî yönetimini yeniden canlandırıp, tüm İslam âlemini kendi kontrolü altına almaya çalışıyor.
Özgür Suriye Ordusu kurucusu Riyad Esad’ın dediğine göreyse İran, Suriye’nin yönetimini tamamen ele geçirmiş durumda. Kararları da Esed değil, Tahran veriyor. Esed’e göre,Suriye rejimi ve İran mezhepsel amaçları doğrultusunda “Suriye’de demografik değişimler” başlatmış durumda.
Yine Riyad Esed’e göre rejim, İran’dan gelen Şii milislere sahte kimlikler veriyor. Hatta Esed’in korumaları İran Devrim Muhafızlarından oluşuyor. Esed kendi mezhebinden insanlara bile güvenmiyor.
Fakat İran, müdahalelerini biraz fazla abartmış gibi görülüyor. İran’ın Suriye’de ve daha öncesinde Irak’ta elde ettikleri, Arap dünyasını kendi çıkarları doğrultusunda harekete geçirdi ve Yemen’de olduğu gibi büyük bir öfkeyle karşılık buldu.
Artık Arap dünyası genelinde İran şüpheyle bakılan bir devlet olmanın ötesinde apaçık bir düşman olarak görülüyor.
Sonuç olarak İran ya şartları gözeterek hareket edecek ya da her şeyi kaybetme riskini göze alması gerekecek. Bu sebepten dolayı bazı görüşlere göre İran, kendi çıkarları için Esed rejimini feda edebilir.
Başka bir değişle, eğer bölgesel mutabakatlar İran’a birtakım avantajlar sağlayacak olursa İran, Esed rejiminin fişini çekebilir.
Bu çok uzak bir ihtimal olarak görülebilir ancak İran daha önce Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’yi iktidarda tutmaya niyetliydi ve bu politika işlemeyince hemen geri adım attı.
Suriye’deki bazı Aleviler değişime hazırlar hatta bazı Nusayriler de mezheplerini Esed’in isminden temizlemek için liderlerini terk etmeye karar verebilirler.
SMDK’nın yeni seçilmiş lideri olan Halid Hoca’ya göre “İran ilerleyen zamanlarda Esed’den vazgeçecektir. Özgür Suriye Ordusu sadece Suriye rejimi ile savaşmıyor, aynı zamanda İran rejimi ile de savaşıyor. Esed rejimi İran’ın sadece yardakçılığını yapıyor, Tahran Maliki’yi terk ettiği gibi Esed’i de terk edebilir.”
Eski SMDK lideri Hadi el-Bahra’ya göre Suriye vatandaşları, İran’ın ülkelerindeki varlığına tahammül etmeyecektir ve onlara karşı işlediği suçlardan dolayı Tahran’ı hiçbir zaman bağışlamayacaktır. Esed rejimi 4 yıldır ayakta ise bu, tamamen İran sayesindedir.
Fakat Suriyeli muhaliflerden Said Makbil, İran’ın rejime desteğini kesmesini pek mümkün görmüyor. Çünkü Esed rejimi İran’ın kırmızıçizgisi. Bu yüzden asla ondan vazgeçmez veya ona karşı herhangi bir alternatifi kabul etmez. Eğer İran Suriye’deki müttefikini alaşağı ederse bu durum kendi ülkesinde de hoş karşılanmaz, hatta İran rejimi ayaklanmalarla karşı karşıya kalabilir.
Belki böyle bir olasılıktan bahsetmek için daha çok erken ama her ihtimali göz önüne almak gerekir. Esed gemileri yakmış vaziyette, o kadar ki, kendi Alevi zümresinin desteğine güvenmesi mümkün olmasa bile.
Şayet İran’ın diğer tüm bölgesel kazançları ile onu değiş-tokuş etme imkânı bulunsaydı belki bu, İran için cezbedici bir şey olabilirdi.
Ahram / 22.04.2015 /Çeviren: Furkan Beyazyüz