Ortadoğu'da Madrid Konferansı'ndan beri başlayan uzlaşma süreci, fanatik Yahudi ittifakının iktidara gelmesi ve bilinen politikalarını uygulamaya başlamasıyla tersine işlemeye başladı, Rabin ve Peres dönemlerinde Filistin devleti rüyaları görmeyle başlayan ve Ortadoğu'nun yüzyıla yakın bir zamandır görmediği istikrara kavuşacağını zannedenler fena halde yanıldılar. Çünkü İsrail'in egemen olma arzusundan vazgeçmesi gibi bir durum hiç bir zaman söz konusu olmamıştı. Güçlü olma duygusunun verdiği dizginlenemez saldırganlık refleksi, mevcut gelişmelerin de gösterdiği gibi İsrail'in kendi çıkarına olacak bir barışı bile dinamitlemesine neden olabiliyor.
Bu İsrail'in gerçek yüzünü gösteren madalyonun bir yüzü, Madalyonunu diğer yüzüne bakıldığında ise Filistin açısından Benjamin Netanyahu'nun iktidarda bulunmasının getirdiği avantajları da görmek gerekiyor. Ufacık toprak parçasını devlet diye yutturmak isteyen Arafat'tan, Rabin'e kardeşim diyecek kadar İsrail dostu olan Kral Hüseyin'e kadar tüm liderler, şimdi İsrail'le ilişkilerin kesilmesinden söz ediyorlar. Arafat "Güney Lübnan'da İsrail İşbirlikçiliği yaparak halkına ihanet eden Lahd güçleri gibi olamam" diyor. Kral Hüseyin ise Netanyahu'ya güveni kalmadığını, tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşadığını söylüyor. Bu günlerde ise Arap Birliği Örgütü, Dışişleri bakanları toplanarak İsrail'le bütün ilişkilerin dondurulmasını karara bağlayacak, Bölgeye hakim olan şu anki siyasi konjonktür bir taraftan İsrail'le barış olmayacağı düşüncesinin yaygınlaşmasına neden olurken diğer taraftan da direniş ruhunu güçlendirerek tek alternatifin mücadele etmekten geçtiği tezini pekiştiriyor,
Ancak bu gelişmelerin geçici olduğunu, İsrail'e mukavemet edecek güce ve idareye sahip olamayan Arap rejimlerinin İsrail'e karşı öfkelerinin barışın güme gitmesinden kaynaklanan bir öfke olduğunu belirtmek gerekiyor, İsrailliler Ortadoğu'da gerginliğin daha da artmasından çekinip tekrar İşçi Parti'sini iktidara getirdiklerinde Uzlaşma sürecinin tekrar başlayacağı kesindir. Şu anki İsrail hükümetinin Oslo ve Madrid'de belirlenen anlaşma maddelerini hiçe sayarak üzerinde anlaşılmış hükümleri tekrar pazarlığa tabi tutması, Doğu Kudüs'te yeni yahudi yerleşim birimleri açma çalışmalarına başlaması, İsrail'e nereye kadar güvenilebileceğini göstermesi açısından önemli dersler içermektedir. Ancak bir defa barışın tek alternatif olduğuna inananların İsrail'e güvenmekten başka da çareleri yoktur, Filistin halkının onurlu mücadelesi intifada ise, işgal edilmiş topraklarda Filistin polisinin ve Arafat yönetiminin tüm engellemelerine rağmen sürüyor. Halk direnişinin öncülüğünü İslami güçlen ise, intifada'nın Arafat yönetiminin elinde İsrail'i barışa ikna etmek için bir koza dönüşmesini önlemek gibi zor bir görev bekliyor, Yarım asırdır süren Filistin mücadelesinde verilen şehitler ve çekilen sıkıntıların, Filistin halkının en temel insani haklarını geri almaktan çok uzak bir barış için heder edilmemesi tüm müslümanların en büyük dileği.