Yer: Feza Kültür Merkezi. Konu: 30. Yılında Edebiyat Dergisi ve Nuri Pakdil. Tarih: 22 Mart 1998 Pazar. Başlama saati: 19.13. Önemli bir dipnot: Protokol Yoktur, Program; Nuri Pakdil Belgeseli ve Paneli.
Program hazırlıkları sürerken gür bir sesle:
-Son sekiz dakika... son beş dakika... son bir dakika... 59. 58, 57... 35, 34, 33...
Şu an saat tam 19.13 ve programı başlatıyoruz.
Sunucu, programı güzel bir fon müziği eşliğinde okuduğu Nuri Pakdil'in şiiriyle başlatıyor. Akabinde değişik kişiler bir tiyatrocu edasıyla sahneye çıkarak; ilginç, sıradışı, garip ve bir anlamda "Usta"nın muhalif kimliğine yaraşır biçimde ustadan veciz sözler aktarıyorlar. ("Usta" diyoruz: çünkü, "çevresindekiler" onun "usta" okluğunu ısrarla vurguluyorlar. Hatta yayınladıkları kitapçıklarında "Anayol göstericisi bir usta"dan bahsederken "yaratılıştan usta", "Allah vergisi biri'", "'özel olarak yaratılmış ve doğal olarak menkıbevileşmiş bir devrimci", "yozlaşmaya karşı savaşımını kesintiye uğratmamış bir savaşçı..." nitelendirmelerini kullanarak, bir anlamda Usta'yı kutsuyorlar. Üzerimizdeki bu psikolojik baskı bizi -tam anlamıyla kavrayamayasak da- "Usta" demeye zorluyor).
Sahneye çıkan kişilerden birinin tavırları en ilginci: Yavaş yavaş kürsüye doğru ilerlerken; düşünceli, söyleyecek çok şeyi olan biri izlenimini verip, etrafı süze süze kürsüye geldiğinde, konuşmayı beyhude bir çaba olarak görmüşçesine, hiç bir şey söylemeden sahneden iniyor. Gecenin konusu "Usta" olunca, aslında bu tavırlar o kadar da absürd kaçmıyor, hatla adeta tüm konuşanların içinde, "sükût"u canlandırıyor.
Sonra belgesel başlıyor ve Usta'nın hayatını içeren multivizyon, gösterimi sunuluyor. Güzel bir şekilde hazırlanmış olan bu belgesel katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi.
Belgeselden sonra sırada panel var. Katılanlar Arif Ay, İdris Hamza, Mürsel Sönmez ve N. Ahmet Özalp. İlk panelist Ay; bazı insanların sanki hiç yaşamamış veya yaşamıyormuşçasına gereksiz yere menkibevileştirildiklerini söyleyerek, Usta ile kendilerinin aynılaştıkları ve farklılaştıkları yönlerini tahlil ediyor. İkinci panelist Hamza, Usta'nın yanından geldiği için sıcak haberler ileterek, Usta'nın geleceğe yönelik yapmak istedikleri ile ilgili bildiklerini aktarıyor. Üçüncü panelist Özalp ise Ay'ın ilk başta getirdiği eleştirel bakışa, "Yozlaşmaya ve çürümeye karşı hiç ödün vermeden savaşan insanlar, doğal olarak menkıbevi hale gelirler" cevabını vererek bize göre 'Usta'yla ilgili "abartı"larını okuyor. Son panelist Sözmez de, düşün dünyasından hareketle Usta'nın; insanın kendisine karşı savunumlarını, insana yaptığı çağrıları, insanı özbenliğine döndürme çaba ve çağrılarını, akıcı konuşmasını ilgi çekici ses tonu ve vurgusuyla süsleyerek dinleyenlere aktarıyor. Panel bu konuşmayla sona eriyor ve sunucu yine Pakdil'in bir şiirini okuyarak programı sona erdiriyor.
Programda bazı rutinleşmiş şeylere aykırı davranılarak hatta bu davranışlar bizatihi açıklanarak dolaylı yollardan mesaj verilmeye çalışılıyor. Eğer bu bir muhalefet mantığının ürünü ise ortaya anarşik bir yaklaşım çıkıyor. Yok eğer bu bir mizah ise sunucunun izahı, mizahı bozmuş oluyor. Kısacası programda vurgulanması gerekenler çok daha ciddi şeyler olmalıydı.
Ayrıca Pakdil'in "kara ilenç"e, "kara piyasa"ya ve "kirli mülkiyet"e karşı savaşımını ve "devrimci" kimliğini olumlayan hatta yücelten insanların, gerçekten bu kimliklere yaraşır tavırları sadece üst bir dil kullanarak şair edasıyla değil, aynı zamanda müslümanların daha kolay anlayabileceği bir dilden tüm alanlarda göstermelerini bekliyoruz.
Kısacası, "sükût sûreti"ni aşıp "klas duruş"a geçmek isteyenler, mücadele zemininde şahitlikler oluşturma sınavıyla karşı karşıyalar.