İktidar-muhalefet paradoksu bilinen fakat, çelişkilerle dolu insanın serüveninin özetidir. İktidar-Muhalefet çelişkisi aslında yeni keşfedilmiş bir olgu da değil. Bu çelişkinin modern çağın paradoksu olduğunu da söylenemez.
İktidar, yani siyasal yönetim alanı, siyasal erk, bilinen tanımıyla Devlet; bir toplulukta veya kuruluşta idareyi elinde bulundurma.
Bu işi gerçekleştirmek için gerekli kuvvete sahip olma, muktedir olma hali...
Neye muktedir olma?
Paraya-sermayeye, kuvvete-silaha ve bunlara meşruiyyet sağlayacak bilgiye-bilime sahip olma hali.
O halde, adı ne olursa olsun belirli "üst" bir grubun diğer bilinen "alt" bir gurubu yönetmesinin adıdır "iktidar"!
İsmi ne olursa olsun iktidar yani yönetenlerin belirgin özelliği, yönetilenleri kendi koyduğu kurallar muvacehesinde denetim altında tutmak. Denetimi sağlamak için gerekirse sermayeyi, gerektiğinde bilgiyi ve çoğu zamanda gücü-kılıcı devreye sokarak iktidarda kalmak.
Muhalefet ise siyasal alanı, iktidarı ele geçirinceye kadar "yönetilen alt" kesimin sözcüsü olma hali.
Muhalefet, Frantz FANON'un saptamasıyla "yeryüzünün lanetlileri", ezilenler, haklan gaspedilenler, zayıflar, yoksullar, horlanmışlar, iktidardan pay alamamışların duruş çizgisi.
Sonuç itibarıyla toplumda güç sahibi bir egemen sınıf, yani iktidar ve bu elitin güçsüzleştirdiği geniş halk yığınları; gücü ele geçirmek için uğraşan "iyi" niyetli muhalefet.
Ayaklanmalara, devrimlere, kıyamlara öncülük eden ve iktidarı ele geçiren muhalefet, iktidara geldikten sonra sermayeyi, gücü ve bunlara meşruiyyet sağlayan bilgiyi eline geçirdikten sonra dünün ezileni, horlanmışı, yoksulu, zayıfının rollerinin değiştiği dönüşüm anının, kırılma anının saadeti.
Değişen ve dönüşen iktidar-muhalefet paradoksu işte.
Tekrar baştan başlayan bir süreç daha, ezen-ezilen, iktidarını korumaya çalışan bir kurtlar sofrasındaki kuzular-koyunlar. Ve bildik sahneler. Dövüşler, kavgalar, kalleşlikler. Coşkun, deli dolu ırmaklar ağırlayan gizemli vadilerin gönül ferahlığında sunulan ölümler, fedalar, şehadetler...
Büyük kentlerin insan kaynayan meydanları, sarp dağlar, isyanlar besleyen varoşlar, banliyöler, gettolar. Şen şakrak çocuklar avutan sokaklar. Umut sancısı çeken zindanların posta koyan voltaları.
Sil baştan tekrar aynı söylemler, aynı metotlarla mücadele.
Böylece iktidarı ele geçirme hegemonyası denen hikaye, binlerce masalın tekrarı olan bir klasik koro. Oysa biz, bu klasik koronun bitimsiz tekrarı olmamalıyız. Biz hiçbir zaman tebalaşmamalıyız. Biz her daim verili hayatın tevhid ve adalet taşıyan öznesi olmalıyız. "Biz" olabilmenin yolunu, nefsimizde olanı değiştirebilmenin toplumsal sünnetini yakalayabilmeliyiz. İktidarı araç bilen, adeti araç bilen bir bilincin hikmet ve dirayetine ne kadar muhtacız.
Ve biz koşu bittikten sonra da koşan atlar olmalıyız. "Biz" varsak eğer, teba değil özne var demektir.
Biz:
Uluslararası ölüm düzeni tezgahlarına, savaşın ve silahlanmanın küreselleşmesine ilaveten paranın para yaptığı globalleşmeye karşıyız.
Diktatörlüğe, otoriterliğe karşıyız.
Ekonomik liberalleşme adındaki tüm sömürü politikalarına, açlığa, yoksulluğa, hırsızlığa, yozlaşmaya karşıyız.
Ataerkil yapıya, kadının sömürülmesine ve her türlü ayrımcılığa, ırkçılığa karşıyız.
Suça, çevre tahribatına, militer düzenlere karşıyız.
Yalanlara, inkara karşıyız.
Köleliğe, adaletsizliğe, unutkanlığa, aşırılığa karşıyız...
Biz:
Umuttan, barıştan yanayız. Siyasi özgürlüklerden yanayız.
Adaletten ve yaşamdan yanayız, gerçekten devletten bağımsız sahih toplum iradesinden yanayız.
Yaşlılara, gençlere, çocuklara güvenden yanayız.
Akıldan, düşünceden, eğitimden, doğrudan, özgürlükten, toleranstan yanayız.
İtikaftan, paylaşmadan, yoksulu doyurmadan, insanlıktan yanayız.
İşte İKTİDAR-YÖNETENLER; zulmü, baskıyı, kalleşliği, haksızlığı temsil eden "üst" sınıf!
Ve Biz:
Muhalifler-yönetilenler; ezilenler, horlanmışlar, mazlumlar denen "alt" sınıf..
Ne mutlu, bu oyunda zulme, adaletsizliğe, kalleşliğe karşı olanlara!
Koşu başlayıp ve bittikten sonra da durmadan, bıkmadan koşan atlara!
Biz:
Kendimizi hakti çıkarmak ve iktidara gelebilmek için inanılmaz bir mücadele verdiğimizi biliyoruz..
Ve onun için diyoruz ki;
"Biz hep muhalif olmak için varız!"
Vesselam...