"De ki: Onları yoktan var eden, (yeniden) hayat (da) verir, çünkü O, her tür yaratma eyleminin bilgisine sahiptir; O, yemyeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkarır ve onunla (kendi ateşinizi) yakarsınız. Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah, (yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olmaz mı? Elbette olur! Zaten O her şeyin bilgisine sahip olan Yaratıcı'dır: O, Tek'tir, Biricik'tir, öyle ki bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol!" der ve o (şey hemen) oluverir. Her şeyin üstünde tasarruf sahibi olan Allah, ne yücedir; ve hepiniz O'na döndürüleceksiniz!" (Yâsin, 36/79-83)
Kıyametin iki aşamalı bir eylemlilik olduğunu, İsrafil (a)'in birinci sûra üflemesiyle dünya üzerindeki hayatın tamamen sona ereceğini, ikinci sûr ile yeniden dirilişin gerçekleşeceğini ayeti kerimelerin apaçık beyanlarından anlamaktayız. Bu ayetlerdeki sahneler o kadar gerçekçidir ki, okuyucu sanki olayları yanı başında, birkaç saniye içinde gerçekleşmiş gibi hissetmektedir. Ayrıca birinci sûrla başlayacak olaylarla ikinci sûrla başlayacak olaylar o kadar iç içe geçmiştir ki, olaylar arasında takdim te'hir yapmak çok zordur; sanki olaylar aynı anda birkaç saniye içinde gerçekleşmiş gibidir. Bunun önemli bir hikmeti, faili Yüceler Yücesi olan Allah için her şeyin gerçekleşme oluş ve bozuluş süreci içinde ömrünü tamamlaması "ol" diyecek kadardır; O "ol" der ve her şey olup biter.
1. Kıyametin İkinci Sûrla İlgili İsimleri-Sıfatları
Kıyametin ikinci aşaması ikinci sûrla başlayacaktır; bundan sonra gerçekleşecek olaylarla da ilgili ipuçları veren yirmi terkip şeklinde tanım tespit ettik; bu isim ve sıfatları şöyle sıralayabiliriz:
1.1. Hadîsü'l-Ğâşiye/Ahirete iman edip o bilinçle yaşamayan gafillerin başına gelecek olup, ümitsizliğe, bitkinliğe düşüren, kafirlerin gururunu kırıp aşağılayan, "kabus gibi çökecek olan haber." (Ğaşiye, 88/1)
1.2. Daru'l-Ahiret/Ahiret yurdu. Bu tamlamada âhir, müzekker sıfat olarak dokuz ayette geçmektedir.1
1.3. Neş'etü'l-Âhira; Neş'etü'l-Uhra/İkinci hayat. Vakıa Suresi'nde geçen Neş'etü'l-ûla/ilk hayat terkibinin mukabili olarak iki ayette kullanılmaktadır.2
1.4. Yevmü'l-Ba's/Diriliş günü. (Rum, 30/56)
1.5. Yevmü'l-Ahir/Sonuncu gün. Âhir; yevm/gün kelimesine müzekker bir sıfat olarak Kur'an'da yirmi altı ayette geçmektedir.3
1.6. Yevmü'd-Din/Din günü. Ceza ve mükafat günü: Allah'ın hakimiyetinin açık-seçik bütün çıplaklığı ile hissedileceği, hiçbir insanın başka birine zerre kadar fayda sağlayamayacağı gün.4
1.7. Yevmü'l-Asir/Kafirlerin mezarlarından kalkmak istemeyecekleri bir ıstırap ve felaket günü.5
1.8. Yevmü'l-Hesab/Sorguya çekme günü. Yüce Allah'ın suçlulardan, günahkarlardan yaptıklarının hesabını soracağı gün.6
1.9. Yevmü'l-Hakk-Hâkka/Nihai hakikatin gerçekleşeceği, yalana zerre kadar itibar edilmeyecek, sanal olmayan sahici gün.7
1.10. Yevmü'l-Vâkıa/Olacak olanın tüm gerçekliği ile yeniden dirilenleri karşılayacağı gün. (Hâkka, 69/15)
1.11. Yevmü'l-Fasl/Doğru ile yanlışın, şaşmaz hakikat ile sahtekarlık ve yalanın kesin çizgilerle, bütün çıplaklığı ile ayrıldığı, nihai karar günü.8
1.12. Yevmü'l-Haşr/Toplanma günü. İnsanların kabirlerinden çıkıp süratle toplantı yerine koştukları hesap gününü ifade eder. (Kaf, 50/44)
1.13. Yevmül-Cem/Toplanma günü. Yüce Allah'ın insanları ve canlılardan dilediklerini huzurunda toplayarak hesaba çekeceği, haklarında nihai kararı vereceği gün.9
1.14. Yevmü'l-Hasre/Pişmanlık günü. Herkesin yaptıklarının karşılığını tam olarak göreceği, şiddetli nedamet günü. (Meryem, 19/36)
1.15. Yevmü'l-Teğabün/Kusurların tam olarak ortaya çıkarıldığı, kayıp ve kazançların açığa çıkarılacağı gün. (Teğabün, 64/1- 9)
1.16. Yevmü'n-Nukur/İnsanların bilemedikleri, kıyaslama imkanı bulamayacakları, bu yüzden de gözlerinde canlandıramayacakları, aklın tasavvurlarını aşan gerçeklerle karşılaşacakları gün. (Kamer, 54/6)
1.17. Yevmü't-Tâmme/Büyük sarsıcı gün. Müminlerin nurunun tamamlanarak, günahlardan arınmış bir şekilde cennete girecekleri, kafirlerin şiddetiyle tüm benliklerinin sarsıntıya uğrayacağı gün. (Naziat, 79/34)
1.18. Yevmü'l-Va'd ve Vaîd/Geleceği defalarca tekrarlanarak vurgulanan, tarih boyunca indirilen tüm ilahi vahiy kaynaklarında va'd edilen gün (Mearic, 70/44). Uyarıların gerçek olacağı, vaîd edilen tehdit günü. (Kaf, 50/20)
1.19. Yevmü'l-Huld/Geri dönüşü olmayan ebedi bir hayatın başladığı, sonsuzluk günü.10
1.20. Yevme Tüble's-Serâir/Sırların tüm çıplaklığı ile açığa çıkacağı gün. İnsanın sırlarının bütün çıplaklığı ile ortaya serileceği, bunu engellemek için hiçbir gücün işe yaramayacağı gün. (Târık, 86/8-9)
2. İsrafil'in Sûra İkinci Üfürüşüyle Başlayacak Olaylar
İkinci sûra üflenmesiyle, bir itham çığlığı duyulacak ve nihai gerçekle karşılaşacak olan bütün canlılar ayağa kalkacak ve insanlar "İşte bu hesap günü!" diyeceklerdir. Artık sonsuz bir hayat başlayacak ve ister cennete isterse cehenneme gidilsin, olmayacaktır. (Saffat, 37/19-20)
Yeniden diriliş sûruna üflendiği vakit fasl günüdür/gerçeğin bütün çıplaklığı ile ortaya çıktığı ayıraç günü. O gün dağlar bir serapmış gibi kaybolup gitmiş olacak, gökler kanatları açık kapılar gibi insanların kavrayışına tüm sırlarını açacak ve insanlar kalabalıklar halinde ortaya çıktıklarında tüm sırları gözlerinin önüne serilecektir. O gün cehennem, adalet sınırlarını ihlal ederek, hem kendilerine hem de çevrelerine zulüm yapan kafirleri kuşatıp içine almak için can atacaktır. (Nebe, 78/29)
2.1. Meleklerin Gökten Bölük Bölük İndirilecekleri Gün
O gün gökyüzü beyaz bulutlarla yarılıp, melekler bölük bölük, sağnak sağnak indirilecek (Furkan, 25/25) ve tabur tabur sıralanıp emre âmâde bir şekilde Allah'ın buyruklarını bekleyeceklerdir (Fecr, 89/22). Bazı melekler o gün, Yüce Allah'ın mutlak ve erişilmez derinlikteki otoritesini temsil eden 'arş'ını taşıyacaklardır. (Hâkka, 69/17)
2.2. İnsanların Kabirlerinden Aniden Sert Bir Şekilde Çıkarılacakları Gün
Kabirlerde olanlar sert bir şekilde, aninden çıkacak (Adiyat, 100/9-10); yeryüzünde yaşayan bütün canlılar Allah'ın huzurunda toplanacak (En'am, 6/38); insanlar en yakınlarından dahi kaçacaklardır (Abese, 80/33-37). O gün bazı insanların yüzleri mutlulukla parıldayacak, bazı insanlar ise, günahlarının ağırlığından omurilik kemiklerinin kırılacağını sanacak kadar üzerlerinde ağırlık hissedeceklerdir.11
İkinci sûrun üflenmesinden sonra kabirlerinden kaldırılan insanlar, o gün tıpkı ilk yaratıldıkları anda olduğu gibi tek başına, bütün dost ve arkadaşlarından ayrılmış bir vaziyette, mezarlarından hedefe doğru hızla koşan atletler gibi, ama mutsuzluk gözlerine düçar olmuş vaziyette, Allah'ın tayin ettiği, kendilerine hesap sorulacak yere doğru alelacele koşacaklardır.12 Bu aceleyle hedefe doğru gidiş "en küçük işlerden bile" hesap vermek içindir; hedefe doğru koşan atlet temsili ile hem bir şeylerden kaçmak isteyenlerin ruh hali, hem de bir an önce sevdiklerine kavuşmak isteyenlerin ruh hali anlatılmıştır.13
Allah'ı anmaktan yüz çevirerek hayatın gerçek anlam ve amacından yoksun bulunan kafirler dar ve kısır yaşamlarının ardından kıyamet günü kör olarak mezarlarından kaldırılacaklardır. Böyle kimselerin "Niçin beni kör olarak kaldırdın?" sorusuna Yüce Allah: "Bizim mesajlarımızı göz ardı ettiğin için." cevabını verecektir. (Taha, 20/123-126)
İkinci sûrun üflenmesinden sonra, gözleri korku ve şaşkınlıktan donuklaşmış olan suçlular bir araya toplandıklarında, dünyada on gün mü, bir gün mü kalıp kalmadıklarına dair aralarında fısıldaşacaklardır. (Taha, 20/102-104)
3. Kıyametin İnsanların Üzerindeki Tesirleri
O gün insanlar şaşkın bir vaziyette uçuşan, bir o yana bir bu yana savrulan kelebekler gibi olacaklardır (Karia, 101/4). İnsanların gözleri kendi hallerini göremeyecek kadar çarpılmış, dehşet dolu bakışlarla etrafı izleyecek, başları bir medet ararcasına yukarı kalkık olacak, kalpleri bomboş ne yaptıklarını bilemeden oradan oraya koşturup duracaklardır. (İbrahim, 14/42-43)
Mümin erkek ve kadınların önlerinde ve sağ taraflarında "ışık dalgaları" yayılacak ve melekler onları şöyle diyerek karşılayacaklar: "Müjdeler olsun size: Bugün içinden ırmaklar akan, ebedi mesken edineceğiniz bahçeler ne büyük mazhariyyet!" Münafık erkek ve kadınlar müminlerin ışık selinden yararlanmak isteyecekler, ama aralarında oluşacak "engelleyici duvar" buna imkan vermeyecektir. (Hadid, 57/12-13)
Dehşet ve korku içindeki insanlar kendi kardeşlerinden, anne-babalarından, eşlerinden, çocuklarından kaçacaklardır. Çünkü herkesin kendine yetecek miktarda derdi vardır (Abese, 80/34-37). O ıstırap ve felaket günü "çocukların saçlarını ağartacak derecede" dehşet ve korkunun kol gezdiği bir gündür. (Müzzemmil, 73/17)
3.1. Kafirlerin Üzerindeki Maddi-Manevi Tesirler
Kederli gözlerle, "rüzgarın savurduğu çekirge sürüleri gibi" mezarlarından kalkmak insanların hoşlarına gitmeyecek, çağrı sesine doğru koşarken kafirler "Bu ne felaket bir gün!" diyeceklerdir (Kamer, 7-8). Günahkarlar kıyamet günü simalarından tanınacaklar, alınlarından ve ayaklarından yakalanıp yaptıklarının hesabını sormaya götürüleceklerdir. (Rahman, 55/41)
O gün insanların dehşetten baldırları açılacak, gözleri belerecek, yüzleri kasvet ve zilletten kararacaktır; kafirlerin isteseler dahi secdeye varacak mecali dahi kalmayacaktır. (Kalem, 68/42-43)
Kafirlerinin tüm bedenlerini saran bir karanlıkla yüzleri kasvetten kapkara kesilecektir (Abese, 80/40-42). Dehşet verici bir korkunun ve ıpıssız bir yalnızlığın hakim olduğu o gün; müminleri ateş çukurlarına doldurarak cezalandıranlar cehennem ateşine sürüleceklerdir; iman edip Allah yolunda başlarına gelen sıkıntılara direnenler ise hiçbir yalnızlık hissetmeyecekler ve kurtulanlar arasında cennete gireceklerdir. (Buruc, 85/1-12)
3.2. Müminlerin Üzerindeki Maddi-Manevi Tesirler
Müminlerin yüzleri kendilerine yapılan müjdelerden dolayı güleç yüzlü olacak, sevinçten ve mutluluktan dolayı gözleri parıldayacaktır. (Abese, 80/38-39)
4. Amel Defterlerinin "Davranışların Sicil Arşivi"nin Verileceği Gün
Kıyamet günü hayatını kötülük için tüketen, ömrünü pis işler peşinde koşarak heba edenlerin yaptıklarının sonuçlarından kaçma olasılığı yoktur. Çünkü kötülerin işledikleri fiillerin kaydı kayıpsız kaçaksız, silinmeyecek bir şekilde tutulup arşivlenmiş, 'siccin'de/bir tür hapishane olan alçaklık damgası vurulmuş bir yerde tutulmuştur. İyilerin kaydı ise yücelerde/'illiyyûn'da silinmeyecek, kaybolmayacak bir şekilde Alemlerin Rabbi Olan Allah'ın yakınlığını kazanmış olan melekût aleminde meleklerin elinde tutulmuştur. (Mutaffifîn, 7-9, 18-21)
İnsanlar amellerinin eksiksiz, büyük-küçük tümüyle kayıt altına alındığı sicil arşivlerinin bulunduğu defterlerini iyiyse sağdan, kötüyse soldan alacaklardır ve herkesin eylemleri kendisine okutulacaktır. O gün kişinin soyu-sopu, ailesi-aşireti, ırkı kendisine bir yarar sağlamayacaktır; sadece amelleri ağır gelenler kurtulacak, amel defterleri sağdan verilenler sevinçle okuyacaklar, soldan verilenler ise büyük bir kahır ve üzüntüyle.14
O gün herkes her şeyi bütün gerçekliği ile anlatan kendi sicili ile yüzleşecek, onu okumaya davet edilecek. İman edip yararlı işler yaptığı için sicili sağ eline tutuşturulanlar, elindekiyle onur duyacaklar; sol eline tutuşturulanlar ise, "Eyvah keşke bu arşiv bana hiç gösterilmeseydi!" diye feryâd edecek, zillet içinde diz üstü çöküp oldukları yerde yığılıp kalacaklar15 ve şeytani dürtülerini suçlayarak kendi kendilerini kınayacaklardır. (Zuhruf, 43/35-39)
5. İnsanların Sınıf Sınıf Ayrılacakları Gün
Herkes önderleriyle birlikte sicillerine ve seciyelerine göre yargılanacaktır. Kişinin ahiret günü karşılaşacağı şeyler, bu dünyada yaptıklarının doğal bir sonucu olacaktır. Örneğin bu dünyada, hakikati yakîn ifade eden akideye/inançlara karşı kalbî körlük içinde yaşayanlar, öte dünyada da kör olarak kaldırılacaklardır. (İsra, 17/71-72)
Hesap günü mahşer meydanında toplanan insanlar "suçlular, iyiler" gibi gruplara ayrılacaklardır (Yasin, 36/59). Suçlular ayrıca kendi aralarında günahkarlık derecelerine göre sınıflandırılacak, iyiler de kendi aralarında sınıflandırılacaktır. (Neml, 27/83)
Nihai kopuş günü insanlar üç gruba ayrılacaktır: Birincisi, doğruyu bulmuşlardan olup amel defterlerini sağdan alanlardır. İkincisi, kötülüğe batmış olup amel defterlerini soldan alacak olanlardır. Üçüncü grup ise; az bir kısmı tevhid ve adalet mücadelesinin daha rahat dönemlerinde, çoğu davet ve mücadelenin en zor zamanlarında İslam'a gönül verenlerden, inanç ve amelde öne çıkan "önder müminler"dir. (Vakıa, 56/7-14)
6. Hesap Yerine Doğru Hareket, Nihai Yargı ve Nihai Karar Günü
İnsanlar saf saf, dizi dizi boyun eğmiş bir vaziyette Allah'ın huzuruna çıkarılacak; nasıl ilk yaratıldıklarında iradeleri ellerinde değil idiyse hesap günü de kendi gelecekleri hakkında söz söyleyemeyecek hale geleceklerdir. (Kehf, 18/48)
O pişmanlık, kayıp ve kazanç günü, günahkarların simalarından tanınacağı, alınlarından ve ayaklarından yakalanıp, yaka-paça ateşe atılacakları ıstıraplar ve felaketler günüdür. (Rahman, 55/41-42)
Kıyamet günü herkes, kendisinden kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı, 'nihai yargı'ya çağıran bir davetçinin peşinden giderek Allah'ın huzurunda toplanacak. Sonsuz Rahmet Sahibi'nin huzurundaki yargılama esnasında, sesler kısılacak, yalnızca "cansız-baygın bir uğultu" duyulacak, bütün nefesler tutulacak, tıpkı dünyada iken mahkemelerin vereceği büyük kararlar beklenirken duyulan heyecan orada tahayyülün ötesinde duyulacaktır. (Taha, 20/108)
Din günü nihai hesap esnasında geçersiz mazeretler ileri sürerek, yalan söylemelerine engel olmak için insanların ağızları mühürlenecek, elleri ayakları, kulakları, gözleri, derileri ve diğer organları kendi aleyhlerine tanıklık edeceklerdir.16
Bütün sırların açığa çıkacağı kıyamet gününde cinlere ve insanlara önceki yaşamlarında ne yapıp ettikleri tek tek sorulmayacak. İffetli kadınlara asılsız yalanlar uydurarak zina isnad edenlere dilleri, elleri, ayakları ve bütün organları yıllarca hizmet ettikleri sahipleri aleyhine -bütün yapıp ettiklerini açığa vurarak- şahitlikte bulunacaklardır.17
Yalancı şahitlere fırsat verilmeyecek. O gün Serîyu'l-Hisâb olan Yüce Allah, çok seri-hızlı bir şekilde -göz açıp kapayıncaya kadar- yargılamayı yapıp bitirecek; çünkü şahitler ve deliller hazırdır, kanıt toplamaya ihtiyaç yoktur; mahkemenin ertelenmesi, uzaması söz konusu olmayacaktır. (İbrahim, 14/51)
'Büyük mahkeme'de cin ve insan şeytanları "birbirlerinin arkadaşlıklarından yararlandıklarını, ama sürelerinin sonuna geldiklerini" itiraf edecek, dünya hayatının kendilerini yanılttığına dair kendi aleyhlerine şahitlik yapacaklardır. İnsanların kul köle olduğu nesnelere ve varlıklara, kendilerini savunma hakkı tanınacak, Allah'a ortak koşulan güçler: "Bize taptığınızın farkında bile değildik" diye hakikate tanıklık edeceklerdir. (En'am, 6/128-130)
Herkesin yüceler yücesi sahibi olan Allah'a döndürüldüğü o gün, insanların uydurdukları bütün boş hayaller ve kuruntular, sanal değerler onları yüz üstü bırakacaktır.18 Onların dünya hayatındayken yaptıkları iyilikler de imandan yoksun olduğu için boşa gidecek, mutlak ziyana uğrayacaktır. (Zümer, 39/65)
Allah insanların taptıkları nesnelere, cinlere, peygamberlere şöyle soracaktır: "Bunlara siz mi emrettiniz kendinize tapmalarını?" Onlar da: "Hayır Ey Rabbimiz! Seni tenzih ederiz, Senden başka dost edinmek bize yakışmaz." diye cevap vereceklerdir. (Furkan, 25/17-18)
Suçlular yaptıklarından dolayı pişmanlık duyacak ve ellerini ısırıp "Keşke peygamberlerle birlikte bir yol tutsaydım, keşke batılı yok saysaydım, şeytan ve yandaşlarını dost edinmeseydim." diyeceklerdir.19
Firavun gibi halklarını da kendileriyle birlikte zulme sürükleyen liderler; kıyamet gününde horlanmış, aşağılanmış, küçük düşmüş, bayağılaşmış kimseler arasında yer alacaklar, Allah'ın laneti Firavun gibi ahiret gününü inkar ederek başkalarını doğru yoldan alıkoymaya, O'nun yolunu eğri ve dolambaçlıymış gibi göstermeye çalışanları kuşatacaktır.20
Allah'ın huzuruna çıktıklarında yeryüzünde "Güçsüz bırakılmış olan mustaz'aflar"la, onları peşlerinden sürükleyen müstekbirler, suçu birbirlerinin üstüne atarak tartışacaklardır. Ancak Yüce Allah her iki grubu da zalimlerden sayacaktır. (Sebe, 34/31-33)
Büyük mahkemede kafirlerin ibadet ettikleri; gerçek şahsiyeti olan mabudlar ya da düzmece hayallerin kuruntusuyla üretilen sanal beşeri "değerler" tek tek nihai gerçekliği itiraf etmeleri için hakikatin tanıklığını yapmaya çağrılacaklardır. Meleklere de "Kafirlerin taptığı güçler siz miydiniz?" diye sorulacak ve nihai hakikate şahitlikleri dinlenecektir. Melekler ise, ilahi hakikatleri bile bile inkar eden kafirlerin aslında kendilerine değil, cin şeytanlarına ibadet ettiklerini, bu yanılgının farkına varamayacak kadar da gaybi gerçeklerden bîhaber olduklarını söyleyeceklerdir. (Sebe, 34/40-42)
Hesabı son derece çabuk ve adaletli olan Rabbimiz, peygamberleri kendi ümmetlerinden günahkar olanlar aleyhine şahit tutacak ve kalplerde geçenleri ve gaybı bilmeyen, sadece yaşadıkları sürece tebliğ ve şahitlikten sorumlu olan peygamberler, öldükten sonra ümmetlerinin tutturduğu yanlış yoldan dolayı muaheze edilmeyeceklerdir.21
6.1. Yalnızca Hasene Sahiplerinin Korkudan Emin Olacakları Gün
O günün korkusundan ancak hasene ile -iyi eylemlerle- Allah'ın huzurunda çıkacaklar emin olacaklardır. Seyyie/kötü eylemler işlemiş kimseler ise; aşağılanarak yüz üstü cehenneme sürükleneceklerdir. (Neml, 89-90)
İman ederek kendilerini gönülden Allah'a teslim ederek yaşayan muttakiler, sözlerine sadakatin bir ödülü olarak, Allah'ın kendilerinden, kendilerinin de Allah'tan hoşnut olacağı o günün korkularından güvende olacaklardır: Sevinç ve mutluluk içinde ırmaklar ve has bahçelerden yararlanacakları cennete gireceklerdir.22
O gün Allah'ın peygamberleri ve onların izinden gidenleri, inançlarını paylaşıp dayanışma içinde olanları utandırmayacağı bir gündür (Tahrim, 66/8); bu yüzden Allah'a ve ahiret gününe iman edip hak yolda servetlerinden harcayanlara korku ve endişe olmayacaktır. (Nisa, 4/39)
6.2. Hiç Kimseye Haksızlık Yapılmayacak Adalet Günü
Kıyamet günü, hiç kimseye haksızlık ve zulüm yapılmayacağı, ilahi adaletin tam olarak sağlanacağı bir gün olacaktır. Hesap günü, insana yapıp ettiklerinin karşılığı tam olarak ödenecek ve zerre kadar haksızlık yapılmayacak bir kayıp-kazanç günüdür ve Allah, rahmetinden hayırlı iş sahiplerine kat kat artırarak büyük bir ödül verecektir.23
Yeniden diriliş günü sonsuz kudret ve adalet sahibi olan Allah'ın huzurunda izni olmaksızın hiç kimse konuşamayacak; O her şeye hakim olacak, her şeyi denetimi altında tutacak ve suçlular suçsuz, suçsuzlar suçlu muamelesi görmeyecek, ilahi adalet hiç kimseye en küçük haksızlık dahi yapmayacaktır. (Hud, 11/105)
Hesap günü, insanların yaptıkları bütün iyilikleri ve kötülükleri karşılarında bulacağı, pek çok insanın önünde gördüklerinden kaçıp kurtulmak-uzaklaşmak isteyeceği, bütün insanların yaptıklarının hesabını eksiksiz olarak vereceği ve kazançların eksiksiz olarak ödeneceği bir gün olacaktır.24
Fiillerinde hiç kimseye haksızlık yapmayan adaletli ve merhametli olan Yüce Allah, kullarına karşı zulüm yapıcı değildir. Kullarına karşı asla haksızlık yapmayan Allah; hem insan fıtratına yerleştirdiği gerçeğe yatkınlık özelliği ile, hem de peygamberler vasıtasıyla gönderdiği vahiyle insanlara varoluşun gerçek gayesi ve 'yeniden diriliş'le ilgili önceden uyarılarda bulunmuştur. (Yunus, 10/47-48, 54)
Bu bağlamda hesap günü; insanların karşılaşacakları azap, kendi yaptıkları haksızlıklara karşılıktır. Rahman ve Rahim olan Allah adaleti gereği insanları ve diğer canlıları haksız yere cezalandırmaz. Öyle ki, kendilerine uyarıcı elçiler gelmediği için doğru ile eğrinin anlamından habersiz olan insanları helak ile cezalandırmaz. İnce bir adalet ölçüsünün hakim olacağı kıyamet gününde herkes ancak kasıtlı eylemlerinden dolayı yargılanıp cezalandırılacaktır.25
Kişilerin başlarına gelecek belalar ister dünyada isterse ahirette olsun, kişinin kazandıklarının bir sonucudur (Zümer, 39/24). Ahiret hayatında da zaten hiç kimseye haksızlık yapılmayacak, insanlar iyi-kötü her şeyin karşılığını tam olarak göreceklerdir. (Zümer, 39/70-71, 75)
Cehennem muhafızları, oranın halkına: "Sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" diye sorduklarında suçlular: "Elbette geldiler!" diye itirafta bulunarak kendi aleyhlerine tanıklık edeceklerdir." (Zümer, 39/71-72)
Dünya hayatında Yüce Allah adalet ehli ve iman ehli olarak yaşamak isteyenler için her zaman bir takım imkanlar yaratmıştır. Zalimlerin insan iradesine ipotek koyduğu şartlarda bile bir çıkış yolu her zaman vardır. Sağdan yaklaşan şeytanların dahi kişiyi nihai zorlama gücü yoktur. İnsanı asıl mahveden ise; küstahça kibirdir. İşte bu ahlaktır cehenneme sürükleyen. Cehennem ise, halkının günahlarının acı meyvesinden başka bir şey değildir (Saffat, 37/28-39). Cennet ehlinin elde edeceği lütuflar da yeryüzünde yaşanan hayatın bir ürünüdür; oranın halkının ağırlanacağı rızıklar dünyada yaşanan hayat tarzının bir sonucu olacaktır. (Saffat, 37/40-42)
İnsanın kendi öz benliğinde var olan değerler ve çevre şartları itibariyle her zaman zalimlere karşı koyabilecek bir çıkış yolu var olagelmiştir. Bu yüzden ahiret günü suçluların mazeretleri bir işe yaramayacaktır. (İbrahim, 14/21-22)
Kendilerini günahın derinliklerinde oyalayıp fırsatları tepen nankör insanlar dünya hayatında iken iman edip salih amel işleyen müminlerle alay edegelmişlerdir. İman nimetine erişmiş oldukları için dürüst ve erdemli bir hayat sürdüren müminler, ahiret günü, cennet bahçelerinde yumuşak sedirler üzerinde huzur ve güven içinde uzanıp oranın nimetlerinden faydalanırken: "Şu kafirlerin yapmaya düşkün oldukları boş işler yüzünden böyle cezalandırılmaları ne acı!" diyerek o günaha batmışların hallerine güleceklerdir. (Mutaffifin, 83/29-36)
6.3. Bütün Dost Bildiklerinin Kafirleri Terk Edeceği ve Şefaatle Kurtuluş İmkanının Verilmeyeceği Gün
Yüce Allah hem acıyan, esirgeyen, gerçek bağışlayan; hem de suçluları yakıcı azap ile cezalandırmaktan kaçınmayacak olan bir ilahtır (Hicr, 15/49-50). Kıyamet günü, bütün yeryüzü, kudret ve egemenliğinde sınırsız olan Allah için avuç içi kadar bir şey olacak, gökler O'nun sağ elinde dürülmüş hale gelecektir. (Zümer, 39/67)
Hem cin şeytanları hem de etkiye açık olanları ateşe sürükleyen insan şeytanları dostlarını o gün yalnız bırakacak, yüz üstü cehennemin yalayışlarına terk edeceklerdir. (İbrahim, 14/21-22)
Pişmanlık günü, zalimler kendilerinde güç ve değer vehmederek bağlandıkları, Rabbe özgü olması gereken bir sevgi ile sevdikleri ortakların bir işe yaramadığını, bütün kudret ve yüceliğin yalnızca Allah'a ait olduğunu yakînen idrak edeceklerdir; ancak heyhat ne çare! (Bakara, 2/165)
Zalimler için ıstıraplar ve felaketlerin zincirleme başlarına çöreklendiği o gün halkların kendilerini doğru yoldan uzaklaştıran liderleri için "Onlara iki misli azap çektir ve rahmetinden tamamıyla mahrum bırak!" diye Kahhariye Duası edecekleri bir gündür. (Ahzab, 33/67-68)
Allah'ın indirdiği vahiylerden bir kısmını gizleyen, yahut az bir kazanç karşılığında hakikati satanlar "karınlarına ateş doldurmuşlardır". Nihai hesap ve cem günü Yüce Allah "hidayet karşılığında sapıklığı, mağfiret karşılığında azabı satın alarak kötü bir alış veriş yapanlar"la konuşmayacak, günahlarından da onları arındırmayacaktır. O gün aziz ve kutsal şahsiyet olarak görülüp peşinden gidilenler kendilerine tabi olanları tanımamazlıktan gelecek, acı bir pişmanlık ve yakıcı bir ümitsizlik duygusu yüreklerine çöreklenmiş bir vaziyette ateşin içine atılacaklar. Çünkü onlar ilahi hakikati bütün kanıtlarına sahip oldukları halde gerçekleri bulandırmışlardır. Allah'ın melekleri, dürüst ve erdemli insanlar böyle kimselere lanet edecek, cezaları hiç hafifletilmeyecektir. Kafirlere hiçbir mühlet tanınmayacak, cehenneme atıldıkları sırada "keşke" diyecekler, "Hayatta ikinci bir fırsat yakalasaydık daha önce kutsadıklarımızı reddederdik." Fakat onların hayıflanmaları boşunadır. Çünkü Allah onların bu geri dönüp dünya hayatında ikinci bir şans kullanma isteklerini kabul etmeyecektir.26
Şefaatle kurtuluş imkanının verilmeyeceği kıyamet günü münafıklardan ve kafirlerden, yeryüzünde bulunanların iki katını verseler dahi hiçbir kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek27 ve Allah'ın kudretini inkar edenlerin üzerine ateş alevi ve duman salınacak, kurtulmak için hiçbir yardım da göremeyeceklerdir. (Rahman, 55/35)
6.4. Zalimlerin Taptıklarıyla Birlikte Yakıcı Ateşin Yoluna Sürüklenecekleri Gün
Zalimler Allah'tan başka taptıklarından hiçbir yardım görmeden suç ortaklarıyla birlikte yakıcı ateşin sonsuz azabının içine atılacaklardır. (Saffat, 37/22-24)
Suçlular o sonsuzluk gününde, günahlarının utancından dolayı yere doğru bakacaklar, zincirlerle ve bukağılarla birbirlerine bağlanarak gururları incitilecek, onurları ayaklar altına alınacak, korkuyla sarsılmış bir yürekle, içeceği sadece kızgın pınarlar olan ateşe doğru sürükleneceklerdir.28
Pişmanlık günü, insanın kişiliğinin en anlamlı-en değerli parçası olan yüzünün, günahlarına bir karşılık olarak ateşte darmadağın edildiği, suçu örgütleyenlerin iradesiz-çaresiz bir duruma düşecekleri ve çaresizlik içinde "Keşke Allah'a ve Elçilerine itaat etseydik!" diye feryat edecekleri bir gündür. (Ahzab, 33/66)
Dünyada olup biten hiçbir şeyin gizli kalmayacağı nihai hesap verme günü, kafirler ve peygamberlere itaatsizlik yapan, iki yüzlülük ederek münafıklık yapanlar yerin kendilerini yutmasını, yok olup gitmeyi dileyecekler; fakat onlara ateşten kurtuluş imkanı verilmeyecektir (Nisa, 4/42). Çünkü o gün, suç ekip suç biçenler, günah ekip günah devşirenler için felaketler, ıstıraplar, onulmaz pişmanlıklarla dolu 'sonsuzluk günü'dür.
Hulasa-i Kelam
Mutlak gaybla ilgili hakikatlerin hem de Kur'an dilinden başka bir dile -Türkçe'ye- yapılan mealde bile bu kadar sarih, açık ve gerekli tüm detayları içermesi hiç şüphesiz adaleti mükemmel olan Rabbimizin bir nimetidir. Önemli olan Rabbimizin bu nimetinden sûra üflenmeden önce yararlanmak, yapılan uyarı ve ikazlardan kendi payımıza gereken dersleri çıkarmaktır. Kısacası, dünyanın neresinde, hangi şartlar altında yaşarsak yaşayalım din günü, ahiret günü, nihai toplanma günü, sonsuzluk günü, sırların açığa çıkacağı gün gibi sıfatlarla Kur'an-ı Mubîn'de beyan edilen büyük karşılaşmaya, nihai toplanma ve hesap gününe hazır olmaktır, gerisi boştur.
Dipnotlar:
1- Daru'l-Ahiret için bkz. Bakara, 2/94; Araf, 7/169; Yusuf, 12/109; Nahl, 16/30; Kasas, 28/77, 83; Ankebut, 29/64; Ahzab, 33/29.
2- Neş'etü'l-Ahira: Ankebut, 29/20; Necm, 53/47.
3- Yevmü'l-Ahir için örnek olarak bkz. Bakara, 2/8, 62, 126, 177, 228, 232, 264.
4- Yevmü'd-Din: Fatiha, 1/4 ; İnfitar, 82/17-19.
5- Yevmü'l-Asir: Kamer, 54/8; Müddessir, 74/9-10.
6- Yevmü'l-Hesab: İbrahim, 14/41; Saffat, 37/20.
7- Yevmü'l-Hakk: Nebe, 78/39; Hâkka, 69/1-3.
8- Yevmü'l-Fasl için bkz. Saffat, 37/21-22; Duhan, 44/40; Mürselât, 77/13; Nebe, 78/17.
9- Yevmü'l-Cem için bkz. Şura, 42/7; Teğabün, 64/9.
10- Yevmü'l-Huld: Fussilet, 41/28; Kaf, 50/34.
11- Kıyamet, 75/22-25; Abese, 80/38-42.
12- En'am, 6/94; Mearic, 70/43-44.
13- Yasin, 36/51; Hâkka, 69/18; Zelzele, 99/7-8.
14- İsra, 17/13-14, 71-72, 97; Kehf, 18/49; Mü'minûn, 23/101-103.
15- Casiye, 45/28-32; Hâkka, 69/19-21, 25-29.
16- Nihai hesapta Yüce Allah ek delillere, dışarıdan şahitlere ihtiyaç duymayacaktır; kendi organları insanların yapıp ettiklerine şahitlik edecektir: En'am, 6/130; Hud, 11/105; Yasin, İsra, 17/14; Nur, 24/24; Neml, 27/85-86; Yasin, 36/65; Zümer, 39/69; Mü'min, 40/51; Fussilet, 41/19-20.
17- Kehf, 18/49; Nur, 24/23-25; Rahman, 55/39-40.
18- Yunus, 10/28-30; Hud, 11/18.
19- İbrahim, 14/27; Furkan, 25/27-28; Fecr, 89/24.
20- En'am, 6/29-31; Hud, 11/18-19, 96-99; Kasas, 28/41-42.
21- Nisa, 4/41; Maide, 5/109, 116-118.
22- Maide, 5/119; Zuhruf, 43/68-70.
23- Al-i İmran, 3/185; Nisa, 4/40; Yasin, 36/54.
24- Al-i İmran, 3/30; Sâd, 38/53.
25- En'am, 6/131-132; Yunus, 10/52.
26- Bakara, 2/174-175; Al-i İmran, 3/77, 86-88, 105-106.
27- Maide, 5/36; Hadid, 57/15.
28- İbrahim, 14/49; Ğaşiye, 88/1-5.