Haydi, uyan küçüğüm. Sesler yaklaştı, iftar vakti olmak üzere. Bak sofran mükemmel. Senin için hazırlanan tahta otur şöyle. İnan harika bir sofra ve bunlar senin için. Korkma tüm kötü yüzlü adamların elleri kolları, ağızları bağlandı. Rahatça otur sofrana. Tertemiz içecekler, tadına doyamayacağın yiyecekler hazır şimdi. Hepsi, hepsi senin için. Haydi, masum yüzlüm, kimse elinden alamaz bu sofrayı, hepsinin tadına bak, doya doya ye şimdi.
Soğuktan morarmayacak artık ellerin. Titreyerek bakmayacaksın yüzüme. Küçüğüm, kocaman gözlüm oyunların yarım kalmayacak, endişeyle gökyüzünü kollamayacaksın artık. Haydi, uyan yavrucuğum, bu sofra senin için. Ramazanı severdin; her dakika iftara ne kadar olduğunu sorardın. İşte iftar oldu, bu sofra, iftar soframız.
Bir parça yiyecek için gözlerini dolandırmana gerek yok. Sana kaç lokma düşecek diye endişe ile bakmanada gerek yok. Bu karşındaki eksiksiz sofra bizim için.
Buranın havası tertemiz, zehirli gazlar yok, parçalanmış bedenler yok, yıkılmış evler yok. Tüm sevdiklerin burada.
Yavrucuğum! Saçların rüzgârla dalgalanıp doyasıya oyunlar oynayasın, yüzünde gülücükler açsın diyedualarla büyüttüm seni. Kocaman bir delikanlı ol, bedeninle beraber yüreğinde büyüsün istedim. Damat olasın, içimize mutluluk veresin diye hayaller kurdum. Atıklardan oyuncak araba yapmaya çalışırken bir gün en güzel arabalarda ol istedim. Kahraman oğlum erken büyüdün. Bedenin hâlâ küçücük ama yüreğin kocaman. Bak seni taşıyanlar hayalimizdeki arabalardan da güzel. Her şey geride kaldı. Artık mahzun olma. Babanın, kardeşlerinin bedenleri başında donup kalma, gerçekten öldüler mi diye sorma. Şimdi hepsi bizimle. Bizim için kurulmuş şu kocaman iftar sofrasının başında.
Bir daha evimiz olacak mı diye soruyordun. Artık evimizde var, yiyeceğimizde. Rahat uyuyamadığın vakitler bitti. Sıçrayarak uyanmayacaksın: "Korkuda yok hüzün de". Hani diyor dünya “Dünyanın diğer insanları nerede? Neden bizi kurtarmıyorlar, bize yardım etmiyorlar?” diye. İşte bir yardım geldi; öyle bir yardım ki, tüm insanlar birleşse yapamayacaklarıbir yardım. Göklerin ötesinden senin için kurtarıcı el yetişti. Oruçlunun duası kabul olur demiştim; bak işte tüm bu nimetler dualarının karşılığı.
Yavrucuğum! Az zamanda ne çok şey öğrendin, insanın insana ettiği fenalıkları. Hiçbir mektepte öğrenemeyeceğin şeyleri. Fedakârlığı kavradın, ekmeğini kardeşlerine uzatırken; yiğitliği öğrendin, yağan bombalara karşı küçük bedenini bize siper etmeye çalışırken. Merhameti öğrendin, küçük bir çocuğu yıkıntılar arasından çıkarırken.
Artı-eski yüklü bulutlar çarpışırsa yağmur yağar, bunu bilmedin ama gök gürültüsü gibi göğü yaran uçakların ardından bombalar yağacağını, göğü yırtıp üzerimize düşeceğini öğrendin. Dünyanın en çirkin yüzünü öğrendin. Ey hızlı öğrenen akıllı küçüğüm. Kitaplar deviren adamların anlamadıkları şeyi öğrendin. Zalimi ve mazlumu. Haklıyı ve haksızı. Üzerimize yağan bombaların nedenini.
Yavrucuğum yürümeden koşmayı, konuşmadan anlamayı, saklambaç oynamadan saklanmayı, ağlamadan acı çekmeyi öğrendin.
Şimdi her şey bitti. Uyan yavrucuğum. Uyan cennet kuşum. İftar vakti! Dumanı üzerinde çorban ve enfes yiyecekler var sofranda. Renk renk, koku koku, çeşit çeşit. Ramazan bereketlidir yavrucuğum. Yeryüzünden göğe doğru ilahi bir kapı açılır. Nasibi olan oradan alır, oraya yönelir. Nasibi yüksek yiğidim şimdi rızıklan, razı olanlarla beraber. Alnından sızan kan yok şimdi pırıl pırıl yüzünde. Altından ırmaklar akan bahçelerdeyiz. Her yer huzur dolu. Uyan, şimdi iftar vakti.
Top atıldı, ezanlar okundu. Ramazaniyelik eğlenceler, midenin sınırlarını zorlayan yiyecekler, ziyafet sofraları yeryüzü ahvalinin bir kısmı. Dünya coğrafyasının bir kısmı ise kan döküyor toprağa. Ziyafet sofraları kuruluyor yeryüzünde insancıklara, ziyafet sofraları kuruluyor gökyüzünde mazlum olarak canını teslim eden şehitlere. Şimdi iftar vakti. Kimileri Rabbine kavuşacak, kimileri zilleti çoğaltacak.