11 Ağustos'ta ülkenin kuzeybatısındaki İdlib vilayetinde Suriye rejimi hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ağır bombardımanlarda düzinelerce sivil öldürüldü. Hava saldırıları ve varil bombaları, komşu şehir Halep'teki Urum el-Kübra'daki yerleşim mahallelerini de yok etti.
İdlib, Suriye krizi üzerine düzenlenen Astana Konferansı'nda Türkiye, Rusya ve İran tarafından imzalanan anlaşma ile “gerilimi düşürme bölgeleri” arasında yer alıyor.
Bununla birlikte, rejim hatlarının yanında Rus askerî kontrol noktaları kurulması ve bu sınırlar içerisinde Türk askerî kontrol noktaları yapılmasına rağmen, Türk askerinin geri çekilmesinin İdlib’de yaşayanların hayatlarını tehlikeye atabileceğine dair korkular var.
Bu bölgelerin sakinleri, kendilerini rejim güçleriyle çatışma ya da Guta ve ülkenin güney bölgelerindeki gibi bir senaryoda teslim olma zorunluluğu içinde görüyorlar.
Suriye muhalefeti, rejimin katliamlarına karşı ateşkes seçeneğini öne çıkarttı. Türkiye, muhalefeti saldırılarını durdurmaya çağırdı ve aynı şekilde Rusya'dan da rejimin hava ve kara bombardımanını engellemesini talep etti.
İdlib vilayeti, ülkenin diğer bölgelerinde evlerinden kaçmak zorunda kalanlar da dâhil olmak üzere yaklaşık üç milyon insana ev sahipliği yapıyor. Rejim, Rus destekli saldırılarını yaparken, daha önce (diğer bölgelerdeki) muhalifleri ya teslim olma ya da İdlib’e göç etme seçenekleri arasında bırakmıştı.
İdlib silahlı Suriye muhalefetinin son kalesi olarak görülüyor. Büyük ölçüde Türkiye tarafından kontrol edilen bölgenin Türk ordusunun Kürt milislerini çıkartmak için girdiği alanın bir uzantısı olduğu düşünülüyor.
ABD tarafından terörist grup olarak ilan edilen Cephetun Nusra’dan kendisini ayrıştıran muhalefet ise rejim saldırılarını savuşturmak için birleşik bir cephe oluşturmaya çalışıyor.
Kentteki durumu belirleyen üç ana faktörden ilki Türk kuvvetleri ile Suriye muhalefeti arasındaki ilişkidir. Türkiye, İdlib'i kendi sınırları için ilk savunma hattı olarak görmektedir.
İkinci faktör ise bölgede istikrarlı bir yönetim kurmak için birlikte çalışmayı sağlayabilecek ve birleşik bir ideolojiyi paylaşmayan sahadaki hizipler arasındaki ilişkidir.
Üçüncüsü de Suriye rejiminin, on binlerce sivili öldürmesi gerekse bile, muhalefetin son kalesini kontrol etme arzusudur.
Son senaryodan korkan Birleşmiş Milletler, İdlib'e yönelik saldırılara karşı uyarıda bulunarak, üç milyon nüfusun kaderi hakkında endişelerini dile getirdi. Ayrıca, olası bir çatışmayı engellemek için Astana Konferansı'nın üç garantörünü aradı.
Muhalefet kaynakları, İdlib'deki silahlı grupların, Esed’in bölgedeki bombardımanını durdurması ve rejim güçlerini kısıtlaması karşılığında, Rus askerî güçleri ile şehrin kontrolü üzerine tartışmayı kabul ettiklerini söyledi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'na gerçekleştireceği iki günlük bir ziyaret için Pazartesi günü Ankara'ya gitmişti. Gündemdeki maddeler arasında, Türk etkisinin sona ermesi karşılığında İdlib'e Rus askerî güçlerinin yerleştirilmesi de yer alıyordu.
Lavrov’un ziyareti, Moskova’nın yakın gelecekte Rusya, Fransa, Türkiye ve Almanya’nın temsilcilerinden oluşan “Suriye krizini tartışmak” konulu dörtlü bir toplantı düzenleneceğini bildirdiği açıklaması ile kesişti.
Suriye, müttefikleri Rusya ve İran'la birlikte, Türkiye'nin iç krizi, Türk lirasının çöküşü ve ABD ile olan geriliminden faydalanarak, muhalifleri teslim olmaya ikna etmek için İdlib’e saldırı düzenliyor.
Ancak Türkiye, İdlib’den kolayca vazgeçmeyecektir. Türkiye şehir içinde ve çevresinde kurduğu kontrol noktalarını elinde tutmaya ve bölgeye askerî takviye göndermeye devam ediyor.
Ankara, Suriye muhalefetine, tek bir komuta altında olması koşuluyla, rejim güçlerinin kara saldırılarına karşı herhangi bir askerî harekâta silah ve mühimmat sağlamaya hazır olduğuna dair güvence verdi.
Bu nedenle, silahlı Suriyeli muhalefeti, her ne kadar imkânsız gibi görünse de eğer askerlerini birleştirebilirse İdlib’deki varlığını koruma fırsatına sahip.
İdlib şimdi kaderini bekliyor. Ya rejim karşıtı güçlere ev sahipliği yapacak güvenli bir sığınak olacak ya da Türkiye tarafından Rusya'ya verilecektir. İkincisi gerçekleşirse, şehir rejim güçleri için kolay bir av olacaktır ve muhtemelen binlerce sivil katledilecektir.
Al-Ahram Weekly / 16-29 Ağustos 2018 / Çeviri: Gökhan Ergöçün