"Ve Sûr'a üfürülecek: İşte bu tehdit günüdür. Herkes, kendisiyle birlikte bir sürücü/şoför ve tanık bulunduğu halde gelir." (Kaf, 50/20-21).
"İnsanın öteki kişiliği: 'Yarabbi!' diyecek, 'onun aklını, bilincini, kötülüğe bulaştıran ben değilim; (hayır,) ama o (kendi yüzünden) sapıklığa düştü. (Ve) Allah: 'Benim önümde çekişmeyin (ey günahkarlar) diyecek: Çünkü Ben sizi (bu Hesap Günü'ne karşı) uyarmıştım. Benim verdiğim hüküm değişmeyecek; ve Ben kullarıma asla zulmetmem." (Kaf, 50/27-29).
Yukarıdaki ayette insanın Ahiret Günü kendisini ulaştığı yere -cehennem veya cennete- sürükleyen vicdanı ve onun itiraz edemeyeceği tanıklarıyla gelişi tasvir edilmekte ve insanın duygularını yönlendiren bir 'sürükleyici/şoför'den söz edilmektedir.1
Bize göre bu şeytanın işbirlikçisi şoför, insanın vicdanıdır. Çünkü Hesap Günü nihai muhakemenin yapıldığı yere, insan o ve şahitleriyle birlikte gelecektir. Şoför olarak çevirdiğimiz "saik" kavramından ayette, "sahibini Ahiret Günü varacağı makama sürükleyen bir olgu" olarak söz edilmiştir. Bu olgu daha sonraki ayetlerin tefsirinde de dikkatli bir incelemeyle görüleceği gibi, kişinin vicdanıdır. İnsanın vicdanı ise iki boyutludur: Boyutlardan biri bir tarafa çekerken, diğeri diğer tarafa çeker. Bir tarafta hak vardır, diğer tarafta batıl. Şems Sûresi'nin beyanıyla ifade edersek, bir tarafta takva vardır, diğer tarafta fücur.
İnsan vicdanının oluşumunu sağlayan, varlığını güvence altına alan temel ihtiyaçlar ve temel tutkulardır; zaten iyisiyle-kötüsüyle beşeri eylemler de; ihtiyaçlarının ve tutkularının peşinde sürüklenirken oluşur. İlahi övgüye ve yergiye muhatap olan insan fiilleri üzerinde müessir olan en önemli şoför/sürükleyici; ebediyet tutkusudur. Diğer bütün iç güdüler buna bağlıdır. İnsanın, şeytanın kandırmasına en açık olan zaafı, sonsuza dek huzur ve mutluluk içinde yaşamayı arzulama zaafıdır. Bu aynı zamanda insanoğlunun en asil duygusudur da. Çünkü Yüce Allah Kur'an'da bu duyguyu karalayıp kötülememiş, bilakis ona hitap ederek cennette Yaratıcı'nın rızasını elde etmiş bir kamil insan olarak sonsuza dek yaşama va'dini de bu duygu üzerine bina etmiştir.
"Ve ey Âdemi Sen ve eşin yerleşin bu bahçede; ve yiyin, neyi gönlünüz çekerse; ama sakın şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim kimselerden olursunuz! Bunun üzerine şeytan, onlara farkında olmadıkları çıplaklıklarını göstermek amacıyla fısıldayıp: Rabbinizin sizi bu ağaçtan uzak tutması, yalnızca, siz ikiniz melekler (gibi) olmayasınız ya do 'sonsuza kadar yaşamayasınız diye'dir, dedi. Ve onlara: Ben sizin gerçekten iyiliğinizi isteyen biriyim' diye de and verdi. Ve böylece onları yanıltıcı düşüncelerle yönlendirdi..."(A'raf, 7/19-22.)2
Şeytanın İnsanın Fiillerinin Oluşumu Üzerindeki Rolü
Şeytanın zorlayıcı bir gücü yoktur.3 Şeytanın gücü zaten kendisi derin bir sapıklık içinde bulunan, bulunduğu durumu değiştirmek için de hiçbir çaba sarf etmeyen kimseler yeter. Çünkü hatalardan-günahlardan arınarak hidayete ermenin temel yasası; takva ile vicdanları süslemektir. Şeytanın sapıklığa sürüklediği insanlar ise; arınmaya yanaşmadığı gibi, üstelik halini de meşrulaştırarak kalbini, gönlünü ve bütün duygularını, duyargalarını arınmaya-arındırılmaya kapatan kimselerdir.
Şeytan, iç kuruntu ve kışkırtılar ile insanları sapıklığa sürüklemek ister. Fakat şeytanın, müminleri nihai anlamda yoldan çıkaracak, kontrolsüz bir gücü yoktur. Allah'ın insan fıtratına/tabiatına yerleştirdiği temiz akıl, şeytanların kuruntu ve vesveselerinin üstesinden gelmek için yeterli donanıma sahiptir. İnsanın, şeytanın etkileme gücüne karşı mücadele edecek bilgi ve donanıma sahip oluşu, hem fıtrattan/yaratılıştan garanti altına alınmıştır hem de sonradan peygamberlere indirilen vahiylerle doğru hattı gösteren sonsuz merhamet sahibi Rabbimizin yol gösterici ışıklarıyla.4
Daha önce melek gibi olan, fakat ilk sınavında kaybeden İblis, meleki makamdan kovulduktan sonra, kendisi ve ordusu için Allah'tan fitne çıkarma iznini şu dua ile almıştır:
"Ey Rabbim! Bana yeniden diriliş gününe kadar mühlet tanı. (Allah): 'Pekala öyle olsun', diye buyurdu. Kendilerine zaman tanınanlardan biri olacaksın. Vakti ancak Benim tarafımdan bilinen o Gün'e kadar. (Bunun üzerine İblis): Beni yolun dışına attığın için ben de kuşkusuz yeryüzünde kötülükleri onlara süsleyip bezeyeceğim ve muhakkak ki onların hepsini ayartıp yoldan çıkaracağım. Yalnızca Senin gerçek kulların bunun dışında kalacak." (Hicr, 15/36-40)
"Ve her şey olup bittikten, hüküm yerine geldikten sonra şeytan: Muhakkak ki Allah size gerçekleşmesi kaçınılmaz bir söz vermişti. Bense (her fırsatta) size bir takım sözler verdim ama sizi hep yüz üstü bıraktım. Yine de benim sizin üzerinizde gerçek bir nüfuzum yoktu. Sizi sadece çağırıyordum, siz de (bu çağrıya) icabet ediyordunuz. Bunun içindir ki beni suçlamayın, yalnızca kendinizi suçlayın. Ne ben sizin imdadınıza yetişecek durumdayım; ne de siz benim imdadıma yetişebilecek kimselersiniz, çünkü bakın ben, sizin vaktiyle beni (Allah'a) ortak koşmanızda bir doğruluk payı olduğunu her zaman reddetmişimdir. Doğrusu tüm zalimleri çok can yakıcı bir azap beklemektedir."(İbrahim, 14/22.)5
Şeytan me'zudur/izin verilenlerdendir ve bu iznini bir dua ile Yüce Allah'tan almıştır; yani onun fitnesi ilahi denetim altındadır; dolayısıyla sınırlıdır:
"Ey Rabbim! O halde herkesin dirileceği Gün'e kadar bana zaman ver!" (Sâd, 38/79).
Şeytanın düşmanlığının insana olduğu, yaptığı kötü çağrılara aldanan ve böylece cehennemlik olan insanlardan beri/uzak olduğunu vurgulayacağını haber veren çok sayıda ayet vardır. İnsanlar için fitne/sınav aracı olmayı dileyen şeytana bu izni veren de bizzat Allah'tır. O halde İblis ve askerlerinin hareket alanı Allah'ın izin verdiği kadarı ile sınırlıdır.6 Şeytan, Allah'ın değil, insanın düşmanıdır.7
Kötülüğün Yaratıcısı Şeytan mı?
Kainatın yönetiminde ikilik yoktur. Kötülük bir odaktan, iyilik başka bir merkezden idare ediliyor değildir. Hayır da şer de, egemenliğinde boşluk bulunmayan, sonsuz kudret sahibi Rabbimizin kontrolündedir. Çünkü Allah hakimiyetinde ortak kabul etmeyen bir ilahtır.8 O'na yorgunluk dokunmaz. İşlerini denetimsiz bir şekilde başka varlıklara ve başka güçlere devretmez, melekler dahi O'ndan izin almadan hareket edemezler, ancak 'iznullah'a bağlı olarak görevlerini icra edebilirler. Çünkü Allah, kendisine yorgunluk dokunmayan, dinlenmeye ihtiyacı olmayan bir ilahtır; her an bir iştedir, sürekli faaldir.9
Kainatta dualist bir egemenlik anlayışını savunan eski İran dini Zerdüştlük'te tanrı ile şeytanın güçleri neredeyse eşittir. Oysa Kur'an'da bizlere anlatılan şeytan, yaptığı görev için -ki bu, büyük dünya sınavı için gereklidir- Allah'tan izin almıştır. Bu iznini de dua formunda dikey olarak -aşağıdan yukarıya- dile getirmiştir. İnsanlara fitne/imtihan vesilesi olabilmek için izin isteyen şeytanın bu isteğini dua biçiminde dile getirmesinin hikmeti, onunla Yüce Allah arasında yatay bir ilişkinin olamayacağını ve İblis ve dostlarının insanları yoldan çıkaracak mutlak bir gücünün bulunmadığını da göstermektedir.
Sözün Özü
İnsan suçlarının vebalini ne bir dış düşman olan şeytana ne de iç düşmanları olan öz benliğini oluşturan tutkularına yükleyebilir. Çünkü merhameti sonsuz, adaletli Rabbimiz insanoğlunu, kendi eylemlerinin sorumluluğunu taşıyabilecek vasıfta yaratmıştır.
Dipnotlar:
1- Muhammed Hamidullah buradaki saik/şoför ile ilgili iki görüşten söz etmiştir: Birincisi 'melek' olduğunu söyleyenler; ikincisi, 'kişinin kötülüğe sevkeden benliği' olduğunu ileri sürenler (M.Hamidullah, Aziz Kur'an, Beyan Yay., İst., 2000, s.666). İnsanı kötülüğe sevkeden şeytani dürtülerle 'saik/şoför' arasındaki ilişkiyi beyan eden Kur'an pasajları için bkz. Nisa, 4/38; Kaf, 50/20-29; Zuhruf, 43/36-38.
2- Yaratılış kıssasının tamamı için bkz. A'raf, 7/11-25
3- İbrahim, 14/21-22
4- Şeytanın nihai anlamda etkileme gücü yoktur; onun gücü zaten kendisi derin bir sapıklık içinde olan ve halinden memnun olan kimseler üzerindedir, konuyla ilgili olarak daha geniş bilgi için bkz. A'raf, 7/199-202; Hicr, 15/42; Nahl, 16/98-99; İsra, 17/65; Enbiya, 21/82; Sebe, 34/12-14).
5- Şeytanın insana karşı mücadelesine, zaaflarına ve insanın ona karşı nasıl baş edeceğine ilişkin diğer ayetler için bkz.. A'raf, 7/14-15; Hicr, 15/26-43; Nahl, 16/99.
6- A'raf, 7/14-18.
7- İsra, 17/67; Sâd, 38/71-82.
8- Allah, hakimiyetini kimseyle bölüşmez; bkz. 21/Enbiya, 22; 39/Zümer, 29.
9- Allah faaldir, O'nu yorgunluk, uyku, uyuklama tutmaz, O'na yorgunluk dokunmaz, bkz. 2/Bakara, 255; 55/Rahman, 29.