İbrahim

Mehmet Göktaş

Hey sen! Güzel çocuk!

Biliyor musun? Ne zaman bir güzel çocuk görsem,

İçime bir güneş doğar, gözlerime bir ışık gelir

Bütün erdemlerini toplamış küsmüş gitmişken yaşamak

Bir yağmur olur, bir güneş olur bakışların, yeniden döner gelir

Ne zaman senin gibi bir çocuk görsem, canıma can yeter

Toprağımın damarlarına su gelir, sararmış benzime kan gelir

Şu karanlık çağın bir tek yüzakı bu masum gözlerin, günahsız yüzün

Dindirir sızlayan sancılarımı, yaralarıma merhem gibi gelir

Güzellik adına mevcud ne varsa, derlenir toplanır yüzüne gelir

Gözlerin öteler ötesine açılmış kapıdır, girerim, kaybolurum

Kendimden geçerim güzelliğinle, birden dilime Allah gelir!

Yaşımdan yaşını çıkarırım da, üzülürüm, üzülürüm bir tanem!

Aklıma ömrüm gelir, mahvolan yıllar gelir, dilime "eyvah" gelir

Bir senin yüzünü seyrederim, bir benim yüzüme bakarım

Benimkini böylesine karartan yüzlerce, binlerce günah gelir

Ve seni görünce güzel yüzlüm aklıma daha neler neler gelir

Bir türlü bilemem nereye koysam şu ışıl ışıl gözlerini,

Gül gül açmış masum yüzünü... Sonra İmdadıma cennet gelir!

Nasıl da yakışırsınız cennete, hatta cennet sizinle güzelleşir!

Cennet denince, çocuklar denince aklıma hemen İbrahim gelir!

Çünkü güzel yüzlüm, bu dünyadan çocuk çocuk gidenler,

Bilirler İbrahim, varırlar kutlu misafir olurlar

Toplanır buluşurlar Arş'a yükselen bir ulu ağacın altında

Gel bugün sözümüz hep İbrahim üzerine olsun güzel yüzlüm!

Çünkü, güzel yüzler hep böyle güzel kalsın, kirlenmesin kararmasın

Yüreklere putların kasveti çökmesin, yavrular yavru kalsın,

İnsanlar bükülmesin, hiç kimse eğilmesin, yamulmasın

Gözlerin ışıkları sönmesin, alev alev yansın, ışıldasın diye.

İbrahimdir hep çırpınıp duran, güzel yüzlüm

Kucağı en sıcak olarıdır, kolları en geniş olarıdır İbrahim!

Yeryüzünün bütün çocukları İbrahimin çocukları,

Kaygılar Ibrahimin kaygısıdır. varır hep onun bağrına düğümlenir!

Çünkü, hiç bir kaygı şirkten daha ürpertici olmamıştır bir tanem!

Hiçbir zulüm Allah'ın gayrına kulluktan daha karanlık olmamıştır!

Hiçbir karanlık şirkten daha zifiri olmamıştır!

Hiçbir kirlenme şirkten daha berbat olmamıştır!

Hiçbir cinayet şirkten daha vahşice olmamıştır!

Hiçbir kabahat şirkten daha küstahça olmamıştır!

Hiçbir zillet Allah'ın gayrına kulluktan daha onursuz olmamıştır!

Ve işte bundandır ki güzel yüzlü çocuk.

Hiç kimse de İbrahim'den daha yiğit olmamıştır!

Hiç kimse İbrahim gibi dik durmamıştır şu yeryüzünde!

Duruşların en güzeli İbrahimin duruşu olmuştur bir tanem!

"Duruşlarınız iste hep böyle olsun!" demiştir İbrahimin Rabbi!

Hiç kimse İbrahim gibi sağlam basmamıştır şu yeryüzüne!

Hiç kimse şu toprağa İbrahim gibi işaret koymamış, iz bırakmamıştır!

Bilmem anlatabildim mi sana İbrahimi güze! Yüzlüm?

Sen hiç uçsuz bucaksız okyanusları gördün mü, bilir misin?

İşte o İbrahimdir, İbrahimin yüreğidir ard arda gelen dalgalar!

Kükremişse eğer, yükselen dalgalarıyla sığmıyorsa kabına.

Fırlatıp atmak istiyorsa üzerindeki pislikleri uzaklara.

BİI ki İbrahim karanlıkların üstüne, üstüne gitmektedir o zaman,

"Ey baba, ey kavmim" diye haykırmaktadır, güzel yüzlüm

"Ne oluyor Allah'ı bırakıp da şu etrafında toplandıklarınıza?

"Yuh olsun size de, ellerinizle yapıp yapıp taptıklarınıza da..."

Ardından biraz yatışmış görürsen okyanusları

Ve bir tedirginlik almışsa zalimlerin bakışlarını

Binleri senin yanaklarındaki kırmızılığı fark etmişlerse

Al ev alev yanan su gözbebeklerine şahid olmuşlarsa güzel yüzlüm

Ve sonra toplantı üstüne toplantılar yapılıyorsa bir yerlerde.

Köpüren ağızlardan ekran ekran bildiriler okunuyorsa ardından,

Benim güzel yüzlüm, bil ki, İbrahim için odun toplanmaya başlanmıştır!

Ve senin için hiç de güzel şeyler düşünmüyorlar bir tanem.

Fakat, senin gözlerin zaten alev alev, yanakların zaten kıpkızıl,

İbrahim zaten bir okyanus, yangınlar zaten yüreğinde değil mi?

Söylesene bir tanem, kime ne yapabilir yığılan şu odunlar?

Bak işte sen buradasın ve yaşanmaya değer kılmaktasın dünyayı

İşte şu da İbrahim, ateş dağının yeşil yamaçlarından çıkıp gelen

"Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolumu gösterecek" diyen

Öyleyse sözümüz bugün hep İbrahim üzerine olsun güzel yüzlüm

Vakit şimdi kızgın çöllerle, eşlerle, çocuklarla denenmenin vaktidir.

Gidelim İbrani'mden önce Safa'ya şahidlik edelim sözlerine

"Göğsümden ciğerlerimi çıkarıp şuraya koydum şu ıssız vadiye

Susuz ekinsiz vadiye. Senin için ey Rabbim. Sana secde edilsin diye"

Bir Ömür yolunu gözlediği kutlu yavrusunu, yavrusunun annesini

Oracıkta bırakıp yürümüşse, bir daha hiç bakmamışsa ardına

''Rabbim böyle İstedi "demişse İbrahim, ne demek düşer Hacer'e?

Tükeniverir birden sözler, herkes teslim olur İbrahimin Rabbine

Başlar öne eğilir, o fasıl orda kapanır, yani bir sayfa açılır tarihe.

Bir ümmet yeşersin şu çölün ortasından, insanlığa şahid olsun

Siyahlara bürünmüş Kabe'nin yanından, şu siyah cariyeden

Bürüsün bütün ufukları, bürüsün bütün bir yeryüzünü diye...

Gündüz partisinden dönen kadınlar otobüste konuşuyorlardı

"Vah zavallı kadın vah!" diye üzülüyorlar, hayıflanıyorlardı

"Terkedip gitmiş adam o güzelim eşini. Demiş ki giderken de:

"Kardeşlerim uzaklarda ölürken böyle yaşamak düşmez bana!"

"Kimmiş kız bunun uzaklardaki kardeşleri, buralı değil mi bu adam?

"Zavallı kadın, birde çocuğu varmış kucağında, oğlan çocuğu...

Bilseydi başına gelecekleri de doğurmasaydı, hatta aldırsaydı

"Ayol ben bir kürtajcı biliyorum, az bir ücrete hallediverirdi."

"Keşke önceden bilseydi de zavallı kadın sonunda böyle olacağını,"

"Zorlasaydı. Bankada bir hesap açtırsaydı, döviz hesabı hem de.

"Hiç olmazsa üzerine bir dükkan veya bir daire yazdırsaydı,"

"Bari bir emekli maaşı bıraksaydı. sigortalı ya da Bağkur'lu olsaydı!"

İnelim karanlıkları yüklenmiş şu uğursuz otobüsten, bırakalım gitsin

Bizim sözümüz dönsün dolaşsın bugün hep İbrahim üzerine gelsin!

"Nasıl gelmesin güzel yüzlüm, gökler hep onun sözünü ediyorsa

"Yemin olsun şu beldeye, yemin olsun bir babaya ve çocuğa!" diyorsa

İşte orda bir durmalıyız, irkilmeliyiz öyle değil mi güzel yüzlüm?"

Bir asra yakın, bir babanın hasretle bekleyip durduğu İsmaili.

Dualarla ilmik ilmik yolu örülen gözaydınlığı, kutlu oğlu.

Hicretlerle dolu bir ömrün meyvesini bilmeliyiz güzel yüzlüm!

İbrahimin yanındaki kadrini kıymetini şöyle bir düşünmeliyiz

Biliyor musun güzel yüzlüm, İbrahim gibi hiç kimse denenmemiştir

Hiç kimseden kendi eliyle İsmailini kurban etmesi istenmemiştir!

Hiç kimse de İbrahim gibi, İsmail gibi teslim olmamıştır Yüce Rabbe!

Şimdi şu kurban vadisinden asıl biz kendimizi seyretmeliyiz!

Sormalıyız kendi kendimize ki İbrahimi anlamanın neresindeyiz?

Bilmeliyiz İbrahim nerde duruyor, İsmail nerede, biz neredeyiz?