Öncelikle sevgi ve selamlarımızı iletiyoruz. Bu satırları hak gasplarının, keyfiliğin, tecridin hüküm sürdüğü F Tipi tecrit hücrelerinden yazıyorum.
Bizler Temel Haklar Dernekleri Federasyonu’na bağlı derneklerin üyeleriyiz. Yaklaşık iki yıldır, uyuşturucuya, fuhşa, kumara, çeteleşmeye… özcesi yozlaşmaya karşı mücadele edip halkı bilgilendirdiğimiz için tecrit hücrelerinde tutsak bulunuyoruz. Yasaların bizlere tanıdığı haklar çerçevesinde paneller, etkinlikler düzenledik. Çalışmalarımız sonucu uyuşturucu bataklığından kurtardığımız insanlar oldu. Bu davadan tutuklu bulunan bazı arkadaşlarımız daha önce uyuşturucu-esrar kullanırken kendilerine karışmayan polisler, bu arkadaşlarımızı uyuşturucu, kumar vb. karşıtı yasal etkinliklerde yer aldıkları için tutukladılar. Tutuklanmalarına neden olanlar ise kendilerine uyuşturucu verenlerin ifadeleridir.
Dernek çalışanlarının düzenlediği etkinlikler çetelerin rantını engelledi. Çetelerin hedefi olduk. Bu çetelerin son bir yıldaki operasyonları incelendiğinde emekli polis, görevinin başında olan polis, emniyet müdürü vb. polislerle çalıştıkları görülmüştür. Polis ve çete işbirliğiyle yozlaşmaya karşı mücadele eden dernek çalışanlarına komplo tezgâhlandı. Temel Haklar derneklerinin üzerindeki baskıların nedeni budur.
Ülkemizde hukuk nasıl işliyor? Adana’da şiir okuduğu, Sivas’ta karikatür sergisi açtığı için insanlar tutuklanıyor. Bu dava da ülkemiz genelinde yaşanan hukuksuzluğun bir parçasıdır.
İki seneyi bulan tutukluluğumuz karşısında 3 defa mahkemeye çıkarıldık. Yargılandığımız bu davada aynı içerikteki suçlamalarla karşılaşan bir arkadaş tahliye edilirken diğerinin tutukluluğu devam ettiriliyor. Bilimsel raporlarla yalan söylendiği açık olan tanık ifadelerine dayanılarak insanlar halen tutuklu bulunuyor.
Biz de Ergenekon davasının yargılandığı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyoruz. Ergenekon davasını gündemden düşürmeyip hukuksuzluklardan bahsedenlerin hukuk anlayışı sorgulanmalıdır. Bugüne kadar yüzlerce kez karşılaştığımız hukuksuzluklara ses çıkarılmadı. Delilsiz suçlamalar, yalan tanık beyanları ve daha pek çok komployla tutuklanıp ceza alan insanlar var. Yıllarca tutuklu bırakılıyorlar. Bunlar görülmüyor.
Ergenekon paşalarının başı ağrısa kelepçesiz, kollarına askerler girmeden ve ambulansla hastaneye taşınıyorlar. Bizler ise tabutluktan farkı olmayan ringlerde götürülüyoruz. Ailelerimiz hapishane ve adliye önlerinde saldırıya uğruyor. En son 02.09.2008 tarihindeki mahkememizde adliye önündeki ailelerimize saldırıldı. Bizler de askerlerin saldırısına maruz kaldık. Kollarım, sırt, göğüs, boyun ve bacaklarımda morluklar oluşacak kadar vahşice bir saldırıydı. Doktor raporuyla sabittir yaşadıklarımız. Hapishanelerde aylara, yıllara varan ziyaret-mektup cezaları veriyorlar. Öyle ki iki yıla yakın olan tutsaklığım boyunca 6–7 kez hariç ziyarete çıkartılmadım, ceza verildi. Böylece tutukluluk süreci işkenceye dönüştürülüyor.
Bu ülkede hukuk Ergenekoncular için mi var? Ferit İlsever rahatsızlığından kaynaklı 2–3 ay içinde tahliye edilirken Erol Zavar, Mustafa Gök gibi birçok devrimci tutsak rahatsızlıkları mevcutken tahliye edilmiyor.
Ulusalcı paralelde yayın yapan (!) İşçi Partisi’nin kanalı Ulusal TV, ART gibi kanallara, Ergenekoncular, bulunduğumuz Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’ne gelir gelmez yayın akışı içerisinde yer verildi! Fakat onlarca tutsak HAYAT TV’yi talep etmelerine karşın bir aydır bir cevap bile verilmedi. Kıyaslama yaparsak daha birçok örnek sıralayabiliriz fakat bunlar da kâfi gelecektir diye düşünüyorum.
Uyuşturucuya-fuhşa-kumara karşı gelen bizler suçlu; işkence yapan, katliamlar düzenleyen, uyuşturucu paralarıyla darbeler tezgâhlayıp halka karşı suç işleyenler masum mu?
Adalet bunun neresinde?
Ali Kanat
1 No’lu F Tipi Cezaevi / Tekirdağ