Hizbu't-Tahrir Tecrübesi ve Mektep Olma Zorunluluğu

Haksöz

20 Mart 1999 tarihinde İDKAM'da Süha Taci Faruki'nin Yöneliş Yayınları tarafından yayınlanan "Hizbu't-Tahrir ve Hilafet" adlı kitabı değerlendirildi.

Halil Tunalı'nın yönettiği oturuma konuşmacı olarak Gülsen Demirkol ve Bekir Cantemir katıldılar. Halil Tunalı, "19. yy'da Cemalettin Afgani ile başlayan ıslah sürecinin Muhammed Abduh, Hasan el-Benna, Seyyid Kutub, Takiyüddin Nebhani, Ali Şeriati gibi isimlerin birbirini tamamlayan anlayışlarıyla geliştiğini belirtti. Programda ıslah sürecinde Takiyüddin Nebhani ve Hizbu't-Tahrir hareketinin rolünün ne olduğunun irdelenmeye çalışılacağını belirterek, sözü hareketin ideolojisi ve bu ideolojiden neşet eden stratejisini anlatmak üzere Bekir Cantemir'e verdi. Cantemir, Faruki'nin yazdığı kitapta hareketin ideolojisinin, sistematik bir biçimde irdelenmediğini belirterek, ulaşabildiği kaynaklardan Hizbu't-Tahrir'i diğer yapılanmalardan ayıran düşünsel farklılıkların altını çizdi. Hareketin; insan, fikir, ideoloji, ümmet, fikri önderlik, kaynaklara bakış açısı gibi konularda ortaya koyduğu yaklaşımlar ve bu düşünsel zeminden kaynaklanan hareketin stratejisinin temel vurgularını belirtti.

Hareketin oluşum ve gelişim sürecini, Ürdün pratiğini gözeterek anlatmak için söz alan Gülsen Demirkol, partinin oluşum, gelişim ve tıkanış süreçlerini anlattı. Hizbu't-Tahrir'in fikri değişimi öngörmesine rağmen, yapılan darbe girişimlerinin tutarlılığının tartışılması gerektiğini, hareketin geleceğe yönelik yaptığı hesaplarda reel davranmadığını belirtti. Elimizdeki kitap verilerinin güvenilirliklerinin tartışılır olduğunun altını çizerek daha objektif değerlendirmeler yapabilmek için farklı kaynakların gerekliliği üzerinde durdu.

Oturumun ikinci bölümünde söz alan Cantemir, Parti'nin örgütlenme modeli konusunda ortaya attığı yaklaşımların altını çizdi. Parti'nin öncü bir kadro oluşturma hedefinin olması ve bu kadroların yetişeceği disiplinli ders halkası modelinin o dönemde İslami çalışmalar için ileri bir seviyeyi ifade ettiğini belirtti. Tekrar söz alan Demirkol, Parti'nin diğer ülke tecrübelerini anlatarak İngiltere'deki yoğun faaliyetlerinden örnekler verdi.

Oturumun sonunda hareketin genel bir değerlendirmesi yapılarak Hizbu't-Tahrir'in ortaya çıktığı dönemde ileri bir seviyeyi ifade etmesine karşın tıkanış sebepleri olarak dört temel nedene işarette bulunuldu:

a- Fikri önderliğin önemsenmesine rağmen tek adam merkeziyetçiliğinin kınlamaması.

b- Hareket kendisini salt bir siyasi parti şeklinde tanımlamasının ve mektebi yanını iptal etmesinin partiyi donuklaştırdığı.

c- Uzun vadeli stratejisini kısa vadeli politikalarla destekleyememesi.

d- intifada'nın yaşandığı Filistin gibi dinamik bölgelerde dahi cihadı süresiz tehir eden mantığı.

İngiltere'de hareketi tanıma fırsatı bulmuş bir dinleyici, hareketin İngiltere'deki üniversitelerde yaklaşık 50 kampüste yürüttüğü faaliyetleri hakkında bilgi aktardıktan sonra Hizbu't-Tahrir'in yetiştirdiği elemanların kendi argümanları dışına çıkıldığında pek fazla fikirsel bir derinlik taşımadıkları değerlendirmesinde bulundu.

Hareketin Türkiye tecrübesi konusunda söz alan diğer bir dinleyici, hareketin Türkiye'de bir sistem dönüşümünden ziyade Ürdün'de yapılacak olan devrimin tanıtımıyla ilgili propagandif faaliyetler yürüttüğünü; ama bu tavra rağmen müslümanların gündemine önemli usul ve bakış açıları taşıdığı söyledi. Ve 1960'lı yıllardaki bu çalışmalarda Ercümend Özkan'ın önemli rolü bulunduğunu belirtti. Ama Türkiye'ye yönelik faaliyetleri kalıcı kılabilmek konusunda hareketi ikna edemeyince Ercümend Özkan ve arkadaşları 1970'li yılların başında hareketten ayrıldıklarını anlattı. Ve Türkiye'de hareketin 82 Anayasası oylaması sırasında dağıttığı muhalif bildirilerle yeniden gündeme girdiğini belirten konuşmacı, Hizbu't-Tahrir'in tıkanış nedenleri üzerinde durdu. Hareketin mektebi yanını dondurmasıyla kendini ve geleneksel fıkhi görüşleri tekrarlamaya başladığını ve giderek bazı ibadi konular dışında fikri ve siyasi İçtihadlarını mutlaklaştırarak bir nevi mezhepçi bir tutum içine girdiğini ifade etti.