Justice For All (JFA) kuruluşu ve Platform dergisi tarafından Temmuz ayı içinde İstanbul’da Hindistan Müslümanlarının maruz kaldığı zulüm ve baskılarla ilgili “Hindistanlı Müslümanların Sorunları” başlıklı uluslararası bir toplantı düzenlendi. Toplantıda gerekli bilgilendirmeyi Abdul Malik Mücahid ve bazı arkadaşları yaptı. Mücahid, “Herkes İçin Adalet” anlamına gelen JFA’nın başkanı; aynı zamanda Amerika’nın tek Müslüman TV kanalı olan Müslim Network TV’nin de yöneticisidir.
Türkiye’den 70’i aşkın İslami kuruluş temsilcisi, gazeteci ve yazarın katıldığı toplantının sabahki oturumun yönetimini Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya yaptı. Kaya’nın kısa açış konuşmasından sonra “Hindistan’ın Nazileşmesi” raporunu hazırlayan Abdul Malik Mücahid, ilk sunumu yaptı. İkinci sunum ise güvenlik gerekçesiyle ismini zikredemediğimiz Hindistanlı Müslüman bir aktivist tarafından yapıldı. Konuşmalardan sonra katılımcıların sorularını misafir tebliğciler cevaplandırdı.
Öğleden sonra ise Arap medya mensuplarıyla Hindistan Müslümanlarıyla ilgili mesele dört farklı başlık altında ve dört farklı masada müzakereye açıldı.
Baskı ve hak ihlallerinin devam ettiği Hindistan’a geri dönüşlerinde misafir konuşmacıların sıkıntı yaşamaması için oturumlarda fotoğraf çekilmedi ve bazı konularda tedbirli davranıldı. Hindistanlı Müslümanların durumuna ilişkin sorularımızı JFA Başkanı Abdul Malik Mücahid’e yönelttik.
Röportaj: Zehra Türkmen - Çeviren: Melike Belkıs Türkmen
-------------
- Muhterem Abdul Malik Mücahid! Merkezi ABD’de olan Justice For All’un başkanı olarak Hindistan Müslümanlarına karşı işlenen cürümleri duyurmak için Türkiye’desiniz. JFA nedir? İlgilendiğiniz başlıca konular nelerdir?
JFA, Bosnalı Müslümanlara yönelik soykırımın yaşandığı 1990'lı yıllarda faaliyete başlayan bir insan hakları örgütüdür. Odak noktamız, tüm Müslümanların neredeyse %30’unu oluşturan dünyadaki Müslüman azınlıklardır. Kâr amacı gütmeyen küçük bir kuruluş olduğumuz için şu anda soykırımla karşı karşıya kalan birkaç azınlık gruba odaklanıyoruz. Rohingya Müslümanları, Uygur Müslümanları, Keşmirli Müslümanlar, Hintli Müslümanlar, Orta Afrika Cumhuriyeti Müslümanları ve Filistinli çocuklar odaklandığımız azınlık gruplardır. Washington DC, Chicago, New York ve Toronto'da ofislerimiz var. İlgilendiğimiz alanlarla ilgili BM İnsan Hakları Sözleşmesi ve özgürlükler çerçevesinde Müslümanların ve diğer mağdurların haklarını ve sorunlarını dünya gündemine getirmek için diyalog, tanıtım ve yardımlaşma faaliyetlerimiz sürmektedir.
- Hindistan’da 2014’ten bu yana iktidarda Hint milliyetçisi BJP partisi hâkim. Mevcut hükümetin ve Başbakan Narendra Modi’nin Müslümanlara karşı tutumunda öne çıkanları özetleyebilir misiniz?
İsrail ile yakın bir ilişki geliştiren Modi, onların yöntemlerini kullanıyor. İnek kestikleri veya Hindu değerlerine hakaret ettikleri bahanesiyle hiçbir mahkeme kararı olmadan Müslümanların evlerini buldozerlerle yıkarak, topraklarını ellerinden alarak, mescitlerini engelleyerek, çocuklara ve gençlere hukuk dışı gözaltılar yaparak ve Hindistan'daki tüm kötülüklerden Müslümanları sorumlu tutuyor ve onları haklarından mahrum ediyor.
BJP (Hindistan Halk Partisi) ve Başbakan Modi yönetimindeki Hindistan Müslümanları, adeta Nazi Alman rejimi altındaki Yahudiler veya Siyonist İsrail rejimi altındaki Müslümanlar gibi ötekileştirilmeye maruz bırakılmaktadırlar. Bu ötekileştirme, yıkım ve asimilasyon ideolojisine “Hindutva” adı veriliyor. Hindutva, Hindistan’da Hindu üstünlüğünün kurulmasını hedefleyen milliyetçi ve Hindistan alt kıtasında yayılmacı bir ideolojidir.
Hindistan alt kıtası Hindistan dışında Pakistan, Bangladeş, Nepal, Sri Lanka, Bhutan, Keşmir ve Maldivler ülke ve bölgelerini ifade etmektedir. Hindistan’da Hindutva ideolojisini yaygınlaştıran Rashtriya Swayamsewak Sangh yani kısa adıyla RSS, Hinduizm’e dayanan pragmatik ırkçı bir harekettir. Modi’nin kendisi ve partisi BJP de RSS ırkçı hareketinin siyasi uzantıları konumundadır.
RSS ve BJP liderleri Hindistan'dan Müslümanları silip yok etmeyi amaçlamaktalar. Hindistan'da mescitler sürekli saldırı altındadır. Önce gündeme aldıkları mescidin eski bir Hindu tapınağı üzerine veya arsasına yapıldığını iddia ederler. Sonra camiye saldırırlar, mülkiyetlerinin kanıtı olmadan mahkemelere giderler ve iddialarına uygun kararlar çıkartırlar. Ardından camiyi yıkıp yerine tapınak inşa ederler. Şimdi de Müslüman Hindistan'ın simgesi Tac Mahal bu tarz spekülasyon ve saldırının muhatabıdır.
Bu yıkım planına bir örnek de iktidardaki BJP’nin önde gelen bir yöneticisi, 17. yüzyılda Babür Kralı Şah Cihan tarafından eşi Mümtaz Mahal'in anısına Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'den yaklaşık 200 km uzaklıktaki Agra'da inşa edilen beyaz mermer türbenin yıkılarak yerine bir Hindu tapınağının yapılması çağrısında bulunmasıdır. Hinduizm dışındaki mabetlere yapılan saldırılardan Hristiyanlarda nasiplerini almaktadırlar. Hindistan’da son iki ay içinde Hindu ırkçısı militanlar 200’e yakın kiliseyi tahrip etmişlerdir.
Modi hükümeti, Hindu milliyetçiliğini köpürten ve İslamofobiyi yaygınlaştıran sosyal medyada tam zamanlı çalışan 5 bin kişilik bir propaganda ekibini istihdam etmektedir. Gerek istihdam edilen kadrolu elamanlarıyla gerek gönüllü on binlerce medya ajitatörü ile de Nazi Goebbels’i aratmayacak yöntemlerle sosyal medyayı istedikleri gibi şekillendirebilmektedirler.
İsveçli ekonomistler tarafından yapılan Dünya Değerler Araştırması, Hindistan'ın dünyadaki en ırkçı ülkelerinden birisi olduğunu belirledi. Azınlıklar birçok mahalleye giremez. Siyah yabancılar saldırıya uğrar, Aryan olmayan kabile halkları ve Dalitler (Hint kast sisteminin en alt tabakası), Hristiyan ve Müslüman azınlıklar genellikle gettolarda korku içinde yaşarlar. 2008'in hit filmi Slumdog Millionaire, Hindistan'ın kentsel gettolarda yaşayan azınlıkların çocuklarının dramatik hayat tasvirlerini canlandırmıştı.
Pew Araştırma Merkezine göre de Hindistan, dünyada en çok dinî kısıtlamaların yaşandığı 5. ülkedir.
Modi, Müslüman erkeklerin Hindu kızları evlilik için kandırıp veya zorla kaçırıp İslam dinine soktuklarını iddia etmişti. Hükümet de çıkarttığı “Aşk Cihadı” adlı yasa ile Hindu kızların Müslüman erkeklerden korunacağını iddia etmektedir. 2020 yılında yürürlüğe konan bu yasa gereği Hindu bir kadının Müslüman bir erkekle evlenmesi yasaklanmıştır. Böyle bir evlilik gerçekleştiğinde yasa ile iptal edilmekte ve evliliğe teşebbüs eden erkek 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilmektedir.
Ayrıca okul müfredatındaki değişiklikler, Hint alt kıtasındaki bin yılı aşkın Müslümanların tarihini tamamen unutturma ve Hindu ritüelleri telkin etmeye dönüktür. Faşist Hindutva ideolojisini eleştiren gazetecilere yönelik yargısız infaz türü suikastlar gerçekleşmektedir. RSS propagandası için sosyal medyada görev verilen 5 bin kadrolu, on binlerce gönüllü eleman Müslümanlara ve diğer dinî eğilimlere karşı sürekli saldırmakta, algı yönetimi yapmakta, Müslümanların fikir ve siyaset dünyasında öne çıkan kadınların resimlerini “fahişe” ifadesiyle etiketleyerek kara propagandayı yaygınlaştırmaktadırlar. Ayrıca alt kast Dalitlere, Müslümanlara, Hristiyanlara ve Budistlere karşı her türlü itham ve iftiralarda bulunmakta ve büyük mağduriyetlere neden olmaktadırlar.
Hindistan mahkemeleri, Modi iktidara gelmeden çok önce de Müslümanlara karşı önyargılar taşıyorlardı. Örneğin, 1994 yılında Hindistan Yüksek Mahkemesi, mescidin de başörtüsünün de İslam'ın temel bir parçası olmadığına karar verdi. Yüksek Mahkemenin bu kararından sonra Müslüman öğrencilerin ve öğretmenlerin okullara başörtüsü ile girmeleri yasaklandı. Yine Hindistan Yüksek Mahkemesi, 500 yıllık caminin bulunduğu mekânın Hindu tanrısı Rama'nın doğum yeri olduğu iddiasını hiçbir kanıta dayanmadan kabul etti. Bunun üzerine tarihî Babri Mescidi ibadete kapatıldı ve Hindulara verildi.
BJP’nin, Alman Nazilerinden ilham alan RSS'nin siyasi kolu olduğuna işaret ettik. Onlar, Nazilerin Almanya'daki Yahudilere yaptıklarını Hindistan'daki Müslümanlara yapmak istiyorlar. Müslümanların öldürülmesini veya Hindistan'ı terk etmelerini ya da Hinduizm dinine mensup olmalarını istiyorlar. Hitler'in haklı olduğuna inanıyorlar ve onu takip ediyorlar. Müslümanlar vatandaşlıklarını kaybetsinler diye tıpkı Naziler gibi vatandaşlık kanunlarını değiştirdiler. Şu anda 10 bin Müslüman hapiste.
Parlamentoda bazı ırkçı milletvekilleri, Hindistan’da sayılarını 200 milyon olarak ilan ettikleri Müslümanları ülkeden korkutarak sürmek veya Hinduizm’e tâbi hale getirmek için ortalama 2 milyon civarında Müslümana fiilî baskı uygulanmaları veya öldürülmeleri için Hindu katliamcılara veya intihar bombacılarına açıkça on milyon rupilik ödül verilmesi çağrısında bulunabilmiştir. Bu tür soykırım çağrıları halka açık olarak kitlesel konuşmalarda, popüler şarkılarda, gazetelerde ve televizyonlarda da yapılabilmektedir. Bu insanların hiçbiri hükümet tarafından da yargı tarafından takibata uğramamakta, cezalandırılmamaktadır.
- Sunumunuzda Hindistan’daki Müslümanların karşılaştıkları baskı ve zulümleri dile getirirken üretilmeye çalışılan Hindu milliyetçiliğinin yani Hindutva’nın Nazizm ve Siyonizm ile benzerliğinden bahsettiniz. Bu konuyu açar mısınız?
Hindutva liderleri Savarkar, Hitler'in Alman Yahudilerine yönelik muamelesini açıkça övdü. Bir diğer lider Golvarkar, Almanya'nın Yahudi nüfusuna karşı kullandığı yöntemleri kullanarak Hinduların Hindistan Müslümanları üzerinde hâkimiyet kurmasını destekledi.
Her iki durumda da azınlıklara yönelik dürtü, köklü bir Hindu üstünlükçü düşüncesi tarafından yönlendiriliyor.
Hinduizm kast hiyerarşisinde içkin bir üstünlükçü yapı vardır. Hindistan'ın liderlerinin çoğu, Brahmanlar adı verilen hiyerarşinin en tepesinden geliyor. Nüfusun %3,5'unu oluşturuyorlar ancak ülkedeki siyasi liderlik alanında %41 ve hizmetler alanında %62 oranında temsil ediliyorlar. İkinci kast savaşçılar, üçüncü kast tüccarlar, dördüncü kast çiftçiler ve işçilerdir. Bunların dışında paryalar denilen zümre ise insanlığın en alt tabakası olarak değerlendirilir. İşte bir dinî ırkçılığa dönüşmekte olan Hinduizm, kendi inancı dışındaki Müslümanları da diğer dinlerin bağlılarını da insanlığın bu en alt tabakasında görmektedir.
- Hindistan Halk Partisinin destek aldığı Hint ırkçısı RSS hareketinin ve ideolojisinin Hindistan’daki ve Orta Güney Asya’daki yani Hindistan alt kıtasındaki hedeflerini açıklayabilir misiniz?
RSS, Hindistan'ın Hinduizm tarafından tanımlanmasını ve Hinduların üstün bir konumda olacağı bir ulus istiyor. Diğer dinlere mensup olanlar Hindulara boyun eğmelidirler.
Büyük Hindistan veya Akhand Bharat olarak adlandırılan bir hedef mevcuttur. Bu, Hindistan'ın eski zamanlarda bugün olduğundan çok daha büyük olduğu ve çevredeki tüm ülkeleri kapsadığı şeklindeki yanlış bir anlayışa dayanmaktadır. Gerçekte, Hindistan, bazı ortak noktaları paylaşan, ancak aynı zamanda özellikle dil ve mutfak vb. alanlarda belirgin farklılıkları paylaşan birçok farklı devlet, din ve kavim tarafından yönetiliyordu.
RSS iki hedefe ulaşmak istiyor. Birincisi, her ne şekilde olursa olsun azınlıklara boyun eğdirme; bunun için de psikolojik baskı, şiddet, yasama ve çete gücü araçlarını kullanmak. İkincisi ise devlet gücü haline gelmek.
Dünyaca ünlü bir Hintli yazar olan Arundhati Roy, New York Times'taki bir yazısında RSS'nin Hindistan'daki asıl devlet gücü haline geldiğini belirtmeye çalıştı. Hindu milliyetçisi aşırı sağcı Rashtriya Swayamsevak Sangh veya Başbakan Narendra Modi ve birçok bakanı, Mussolini'nin Kara Gömleklilerinden ilham alan eğitimli bir "gönüllü" milis gücünün oluşmasına imkân sağlıyorlar. RSS’nin ülke çapında 40 bine yakın gençlik şubesi var. Bu şubelerde on binlerce gence sistematik olarak gayri nizami harp eğitimi verilmektedir.
RSS, iddia ettiği gibi günlük olarak binlerce lokasyonda yüzlerce hatta bazı yerlerde binlerce insanı halka açık bir şekilde militarist amaçlarla eğitiyor. İlhamını Mussolini'nin Kara Gömleklilerinden alan eğitimli “gönüllü” bir milis gücü oluşturuluyor. BJP ve dolayısıyla RSS, Hindistan devletinin her kurumu üzerindeki kontrolünü her geçen gün daha da sıkılaştırıyor.
- Hint ırkçılarının yeni bir soy kırıma hazırlandıklarını söyleyebilir miyiz?
Geçmişte zaten Müslümanlara yönelik toplu katliamlar olmuştu. Bu katliamlardan birisi sonucunda Müslüman çoğunluğa sahip olan Jammu eyaleti, Müslüman bir azınlık bölgesi haline dönüştü. Hindistan'dan Müslümanların sürülmesiyle ilgili açık çağrılar yapılabiliyor. Güçlü bir Hindu parlamenter, Müslümanların öldürülmesi ve sınır dışı edilmesi çağrısında bulunabildi. Ne yazık ki bu tür insanlar hakkında hiçbir soruşturma yapılmıyor. Bu hukuk dışı lakaytlık tabiî ki muhtemel bir soykırım konusunda Müslüman ve diğer dinî gruplarda ciddi bir tedirginlik oluşturuyor.
- İlk bilgilendirme oturumunda gerek Hindu Anayasasında ve gerek siyasetteki Mahatma Gandi geleneğinde çok kültürlülüğün önerildiği ifade edildi. BJP nasıl oldu da Müslüman, Hristiyan ve Sih kitlelere, Anayasa ve Gandi geleneğine rağmen 2014 yılından bu yana Hindistan halkından destek alıp iktidarda kalıyor?
Gandi'nin katilini destekleyen ve taltif eden RSS bugün iktidarda. Yani Gandi onlar için bir anlam ifade etmiyor. Gandi'yi öldüren RSS üyesi Godse’ye, Hindistan'da bugün bazıları tarafından tapılıyor. Ancak Gandi, Hindistan hükümeti tarafından dünya çapında sivillik görünümü oluşturabilmek için propaganda yapmak amacıyla kullanılıyor. Hindistan'ı pazarlamak için tıpkı yoga ve Tac Mahal'in kullanılması gibi.
Modi, 2014'te iktidara geldiğinden beri kamuoyunda Müslümanları ekonomik sorunların nedeni olarak gösteriyor. Müslümanların yiyeceklere tükürerek Covid virüsünü yaydıkları iddiası sosyal medyada yaygınlaştırılıyor ve Müslümanlar #CoronaCihad ile suçlanıyorlar. Ayrıca #toprakCihadı (#landJihad) adıyla camiler yıkılıyor. Hindular, Müslüman karşıtı bir anlatı etrafında seferber ediliyor ve “Hinduları kurtarmak” için Müslümanlarla savaşmaya teşvik ediliyor. BJP’nin seçim başarısı büyük ölçüde sanal alanda yapılan propagandalarla elde edildi.
- Sanırım Hindu kültüründeki kast sisteminde beş sınıf var. Ancak kast sisteminin dışında Hindistan’da 1300 yıldan beri Müslümanlar var; 13. asırdan bu yana Sihler var ve 16. yüzyıldan itibaren de misyonerlik faaliyetleri sonucu oluşan Hristiyanlar var. Bir görüşe göre de İsa’yı (as) çarmıha geremediler; o ömrünün son dönemlerini Hindistan yarımadasının üst bölgesinde tamamladı. Hindu olmayan bu kimlik kümeleri nasıl değerlendiriliyor?
Hinduizm’deki kast sistemi dört aşamalıdır. Birinci kast, aşkınlık ruhunu yakalayan Brahmanlar yani seçkinlerdir. İkinci kast, savaşçılardır. Üçüncü kast, tüccarlar ve muadilleridir. Dördüncü kast, çiftçiler ve muadilleridir. En alttaki paryalar “kast dışı” olarak kabul edilir. Hindular, Müslümanları, Sihleri, Hristiyanları da “kast dışı” olarak görüyor. Gerçekte, Hindistan'daki Müslümanların ve Hristiyanların çoğu, kast ayrımcılığından kaçmak için Hinduizm'i terk etmiştir. RSS, Sihleri Hindu kabul etmelerine rağmen, onlar ineğin kutsallığı kültünü reddetmekte, 15. yüzyıldan beri İslam’dan da bazı unsurları alarak Allah’ı birlemeye yönelen eklektik bir dinî grup olarak yaşamaktadırlar.
- Batılı müstevlilere karşı başlatılan bağımsızlık mücadelesinin ilk meşalesini 19. yüzyılın başlarında yakanlar Şah Veliyullah Dehlevi’nin oğullarıydı. 20. yüzyılın başında da Mahatma Gandi ve Mevlana Ebu'l Kelam Azad ön plana çıkar. Gandi Hinduydu ama Müslümanlara saygılıydı. Ne oldu da bu konuda hem anayasal hem örfi hukuk bozuldu.
Hindistan'daki siyasi partilerin bozuk yapısı nedeniyle BJP, seçmen tabanının sadece üçte birinden biraz fazlasının lehlerinde oy kullanmasıyla iktidara geldi. Hâlâ en büyük oylama bloğunu oluşturuyor. Ancak Hint milliyetçiliği açısından etki ettiği tabanının daha büyük olduğu tahmin ediliyor.
Naziler ve Hitler, halkın çoğunun desteğine sahip değillerdi, ancak gücü elde etmek için sokak gücünü ve bir azınlığın rızasını kullandılar. Aynı şey, RSS sokak gücünün Hindistan seçimlerinde sandık başı baskılarının ağırlığı ve hukuksuzluğunda görüldü.
Tüm BJP destekçileri şiddet yanlısı değil, ancak sessiz bir çoğunluk Nazilerin Almanya'da yaptıkları baskılara sustukları gibi, Hindistan’daki baskı ve saptırmalara sessiz ve seyirci kaldılar.
- Sihler de Hindutva faşizminin mağdurlarından mıdır? Sihler ile Müslümanlar arasındaki ilişki sürecinin dününü ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet. Sihler de Hindutva'nın kurbanlarıdır. Ancak Müslümanlar veya Hristiyanlar kadar ‘yabancı’ olarak görülmüyorlar. Hindistan topraklarının insanları olarak görülüyorlar ve dinlerinin de Hindistan topraklarında doğduğu kabul ediliyor. BJP-RSS destekçileri tarafından saldırıya uğramalarının sebebi birçok Sih’in kendi kaderini tayin hakkına inanması ve Khalistan adında ayrı bir ulus kurmak istemeleridir.
Kendi kaderini tayin taraftarı olmayan birçok Sih de özellikle bu son yıllarda BJP-RSS rejiminden etkileniyorlar.
- Bugünkü Hindistan nüfusu içinde Müslümanların, Hristiyanların ve Sihlerin toplam nüfusa oranları nedir?
Müslümanlar toplam nüfusun %14'ünden biraz fazlasını oluşturuyor. Hristiyanlar %2,3 ve Sihler %1,7 oranındadır.
Çin nüfusunu aşan Hindistan'ın toplam nüfusu şu anda yaklaşık 1,5 milyar olup %79,8 oranıyla Hindular çoğunluktadır.
- Avrupa ülkelerinde ırkçı partilerin oy oranı %4 ile %27 arasında değişiyor. BJP’nin oyunun ise %17 civarında olduğunu açıklamıştınız. Aldığı oy oranı düşük olduğu halde iktidarda kalabiliyor. Acaba ırkçı ve İslamofobik söylemi diğer partileri de etkilediği için mi muhalif partiler alternatif oluşturamıyor. Gelecek seçimler ne zaman ve BJP’nin tekrar iktidar olma şansı devam ediyor mu?
İyi bir gözlem. Daha önce belirtildiği gibi, daha düşük oy oranıyla iktidara gelebilmelerinin nedeni, hatalı seçmenler. Ayrıca artık diğer partiler de aynı İslamofobik söylemi “işe yaradığı” için kullanıyor.
Bir sonraki seçim 2024’te ve gözlem ve araştırmalarımıza göre, kuzey eyaletleri Modi ve partisine oy verecek ve bu bölgelerde parti tabanını koruyacak veya genişletecek. Ama diğer bölgelerde bu sefer BJP aradığı desteği alamayacak gibi duruyor.
- Müslümanlar, Hristiyanlar ve Sihler dışındaki Hinduları oluşturan eğilimlerin aynılaştıkları ve farklılaştıkları konular nelerdir?
BJP-RSS’nin “Hinduları kurtarın!” kampanyaları birleştirici bir etkiye sahip. Hindular çeşitli topluluklardan oluşuyor, bu nedenle sesleri yeterince güçlü olmasa da azınlıkların marjinalleştirilmesine karşı çıkan çok sayıda insan var.
Misyonerlik karşıtlığı da Hristiyanlara karşı ana birleştirici faktördür.
- Sunumlarda Başbakan Modi ve hükümetinin Hindu kimliğini üstlenmeyenlere karşı vatandaşlık şartlarını zorlaştıracak bir “Vatandaşlık Ret Yasası” çıkarttığı söylendi. Ancak muhtelif eyaletlerde özellikle yüz binlerce Müslüman kadının öne çıktığı protesto eylemleriyle oluşturulan kamuoyu sonucunda bu yasanın yürürlüğe geçemediği de belirtildi. Bu konuyu açar mısınız ve gelecek dönem seçimleri BJP kazanırsa bu yasanın icrası başlar mı?
Naziler, Yahudilerin vatandaşlığını ellerinden almak için vatandaşlık yasası çıkartmışlardı. Hindistan’da da Müslümanların eşit haklara sahip olmalarını engellemek ve vatandaşlıklarını kaybetmelerine neden olacak bir plan geliştirildi. Modi Hükümeti, 2019 yılında Budizm’i benimsetmeye yönelik bir “Vatandaşlık Ret Yasası” çıkarttı. Bu yasa özellikle Hindistanlı Müslüman kadınların başını çektikleri en az 700 bölgede büyük kalabalıklarla 24 saat kesintisiz olarak sürdürülen protestolarla karşılaştı. ‘Vatandaşlık Ret Yasası’na karşı yürütülen protesto eylemleri aylarca sürdü. Modi Hükümeti tepkiler karşısında bu yasayı uygulayamadı ama protestolar Corona salgını nedeniyle sonlanmış oldu.
BJP ve Modi 2024’teki seçimleri kazanırsa sadece Müslümanların değil, Hristiyanların da diğer din mensuplarının da büyük mağduriyetler yaşaması söz konusu olabilir.
- Hindistan Başbakanı Modi’nin İslamofobik politikasını, Bangladeş’te Başbakan Hasina da Müslümanları ve İslami kültürü ıslah etmeye çalışan Cemaati İslami hareketi önderlerine karşı uyguluyor ve Müslüman önderleri keyfî olarak idam ettiriyor. Bu iki başbakan arasındaki benzerliği nasıl izah ediyorsunuz?
Hindistan, Bangladeş üzerinde büyük bir etkiye sahip. Bangladeş de otoriterlikle ilgili sorunlar yaşadı ve Müslüman liderlere yönelik yürütülen karşıt kampanyanın iki yönü var. Birincisi, onları ulusallık karşıtı olarak göstermeye çalışmak. İkincisi, düşünce özgürlüğünü kısıtlamak ve Cemaati İslami gibi Müslüman örgütler arasında var olan dayanışmayı dağıtmak veya engellemektir.
Modi'nin durumunda da güçlü bir otoriterlik unsuru var ve Hindistan'da daha geniş ölçekte olsa da her iki ülkede de aynı yargıdaki adli bozulma ve polis tedbirlerinin geri çekilmesi mekanizmaları ön plana çıkıyor.
- ABD yönetimi Modi’yi daha yakınlarda ağırladı. Hindistan’daki olaylara yaklaşımda değerler mi çıkarlar mı ön planda? Bu ziyaret sırasında eski Başkan Obama Hindistan’daki insan hakları ihlallerinden bahsetti. Peki, Joe Biden’ın, ABD hariciyesinin, Batılı insan hakları kuruluşlarının yaklaşımı nasıl?
ABD’de Hindistan'daki insan ve din hakları konularında gerçekçi mesajlar var, ancak şimdiye kadar hiçbiri ABD yönetimi üzerinde kalıcı bir etki yaratmadı. Aslında, Biden yönetimi, zaman zaman uluslararası gözlemcilerin gündeme getirdiği Hindistan'a yönelik uyarıları dikkate almamayı seçti. Bu, Hindistan'ın Çin'e karşı caydırıcı bir unsur olarak görülmesi de dahil olmak üzere birçok şeye bağlanabilir. ABD dış politikasının, Hindistan'ı ve Modi'yi ileriye dönük olarak hem yatıştırmaya hem bölgede beraber yürümeye yönelik değerlendirdiği görülüyor. Obama’nın tepkisini de bu bağlamda ele almak gerekir.
Batılı insan hakları örgütleri, Hindistan'daki demokratik değerlerin bozulması ve basın özgürlüklerinin kaybı konusunu dile getirmede çoğunlukla başarılı oldular. Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler vb. Hindistan hakkında sert raporlar yayınladı.
- Hindistan’da Müslümanlara karşı işlenen cürümler hakkında sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut hükümet ve Türkiye hariciyesi ne kadar haberdar veya ilgili.
Türkiye'nin Rohingya Müslümanları için duruşunu takdir ediyoruz. Hindistan'a gelince, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ofisinin durumdan haberdar olup olmadığına dair elimizde bir bilgi yok. Son dönemde Hindistan Havayolları, operasyonlarını yürütmesi için bir Türk'ü işe almaya çalışmış, ancak BJP-RSS destekçileri atamaya karşı sosyal medyayı kullanmıştı. Bu tür olaylar mutlaka takip edilmelidir.
Ayrıca Modi yönetiminin kimi Arap rejimleriyle kurduğu ticari ve stratejik ilişkiler ve Hindistan’a yönelik ekonomik beklentiler; Müslüman ülkeler için Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirme sürecinde Doğu Türkistan’daki baskıları ve hak ihlallerini dile getirip getirememe gibi bir imtihan alanı oluşturmaktadır. Türkiye’de Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Temmuz ayının son günlerinde yaptığı toplantıda ve ticari ilişkilerin yoğunlaşması konusunda oluşan diyalog içinde Fidan’ın Uygur Türkleri meselesini gündeme getirmesi sevindirici bir tutum ve gelişme olmuştur.
- Büyük ölçüde reel politikayı yönlendiren sinerjiyi, kamuoyunda ağırlığı hissedilen gündemler oluşturuyor. Bu konuda İslami sorumluluklarımız ve reel politik statü boyutuyla akademisyeninden medyasına, politikacısından İslami kuruluş ve STK’lara kadar Türkiye Müslümanlarından beklentiniz nedir?
Türkiye'deki vicdan ve adalet sahibi bütün aktörlerden beklentilerimiz büyüktür. Beklenti ve dileklerimizi birkaç başlıkta şöyle özetleyebiliriz:
a. Halka açık platformlar aracılığıyla Türk halkını ırkçı ve asimilasyoncu politikaların tehlikesine karşı uyarıp bilgilendirebilirsiniz.
b. Nefreti destekleyen Hindistanlıları Türkiye'de istihdamdan uzak tutacak bir tarama süreci uygulayabilirsiniz.
c. Büyük medya kuruluşları aracılığıyla bazı Hintli gazeteciler için bir platform sağlayabilirsiniz.
d. Başkanlık ofisi, herhangi bir işbirliğinin Hindistan'daki ilgili dinî demografiyi temsil eden bir ekiple olması gerektiğini beyan etmeyi düşünmelidir.
e. Hindistan’a yapılacak herhangi bir yardımın, Müslümanların ve diğer azınlıkların yardım almasını engellemeyecek şekilde olması için izlenmelidir.
f. Hindistan’dan yapılan gıda ithalatı, inek idrarının varlığı açısından mutlaka analiz edilmelidir.
- İlginizin ciddiyeti, verdiğiniz bilgiler ve azminiz için teşekkür ederiz.
Hindistan’daki ve tüm coğrafyalarımızdaki hak ihlallerine karşı ilgi gösteren ve irtibatlarını yükseltecek olan Türkiyeli Müslümanlara, vicdan sahibi bütün insanlara ve sizlere biz teşekkür ederiz.