— işgal…
istila…
sürgün…
esaret…
mayın tarlaları
kurşunlanan elbiseler
ve çocuk…—
çiçekler arasında
bir bahar bahçesinden
seslenmek isterdim sana
yalın ayak bir sevinçle
kırmızı toprak içinde
ah, benim güzel kardeşim
nazlı karanfilim
sana
senin özlemlerini sunmak
isterdim
ağlayan ellerimle…
karanlık olmasını istemezdim
bizi ayıran zamanın
öyle bir yer işte burası
karanlık
soğuk
ve küflenmiş
biraz da unutkan
geçmiş zamandan kalan
ve kapılarını bir başka âleme
açan
ben de açıldım
kıyısız kıyıları bağrımda
taşımak için
kıyısı olmayan bir denize
açıldım ben buradan
bir tutam ışık var yanımda
annemden kalma otlu peynir
ve bir demet sevinç de senden
yadigar
kalk
yelkenler açıldı
gülüşünü ver bana
yola koyuluyoruz
gülümse
gözlerinde rüyalarım dile gelsin
işte, kovalamaca başlıyor
rüyalarımın haylaz çocuğu
sisli sesler
loş yüzler
ve terlenen nefesler
merak etmenin bedeli
korkuluk
kusmuk
ve ardımızdaki gölge
sırıtan metalik dişlerin sahibi
uzayan patikalar
bitmeyen şarkılar
ve solmayan yıldızlar
özlemlere açılan damarların
şifresi
sessizlik
dipsiz kuyu
dinginliğin sofrası
hayatın serinliğini hissettiren
bahar cıvıltısı
sessizlik
sözün yetmediği mürekkep
denizidir sevgili kardeşim
yalnızlık ise
anlaşılmayan bir sırdaştır
ve de kıskançtır
hem deli eder insanı
hem de güldürür
ve şimdi gülümse
gülümse gülüm
göz çanaklarında eskimesin
sevinçlerin
ve ellerini ver bana isimsiz
çocuk
sürgün çocuk
ismi çalınmış çocuk
elbiselerine işgalin kokusu
sinmiş kırgın çocuk
kırılgan çocuk
sana rüyalarımı hatırlatan
imgelerimi döküyorum avuçlarına
senin
biraz toprak
biraz ışık
biraz da su var
avucumdan avucuna
dökülenlerin içinde
dikkat et, ezmeyesin
içlerinde bahar kelebekleri de var
yamaçlarında uçuşan uçurtmalar
suyu teğet geçen kırlangıçlar
ve susturulmuşluğun içinden
filizlenen
botanın mahzun kardelenlerini
sunuyorum sana
unutma,
sevmek, beraber yaşamak değildir
sevmek, hatırlamaktır
yolculuğun her adımında
hatırlanması gerekeni…
ve…
ve şimdi gidiyorum
kendi zamanıma akıyorum
iyi bak kendine
gözlerindeki ıslaklığı sil