Hayat Bir Sâlih Amel Mücadelesidir

Hamza Er

 AKMER Başkanı

1- Kısaca yardım biriminizin kuruluş amacını; sizi arama-kurtarma veya yardım seferberliğine sevk eden dinamikleri anlatır mısınız?

2- Deprem bölgesine ne zaman vardınız? Orada bulunduğunuz sürece yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

3- Kahramanmaraş depremleri özelinde genel izlenimlerinizi, gördüğünüz sorunları/sıkıntıları, örneklikleri paylaşabilir misiniz?

4- Yardım konusu hassasiyet içeren bir konu. Bu konuda nelere dikkat edilmesi; ahlaki boyutları açısından nasıl bir usul izlenmesi gerekir?


1) Açıkçası davet merkezli bir çalışmayız. İnsanlara temas etmek, dokunabilmek, İslami bir bilinci inşa edebilmek amacıyla çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Bu sebeple müstakil bir yardım birimimizin olmadığını belirtmek isterim.

Ancak sözün tesirinin, sözü söyleyen insanların görünürlüğü oranında arttığını da bilmekteyiz. Bu sebeple sadece kürsülerden konuşan, anlatan değil, okunan ve konuşulan değerlerin taşıyıcısı, şahitleri olmamızın gerekliliğinin de bilincini taşımaktayız.

Çevresi, hatta daha sonra karşısında duracak olan düşmanları bile Resulullah’ın (s) güzel hasletlerini anlatmıştır. Onun yardımseverliği; hayra, iyiliğe düşkünlüğü; zorda olanın yanında duruşu; yetimlere, yaşlılara olan merhameti; çocuklara yönelik şefkati sürekli dile getirilmiştir. Bizler sürekli anlatan, konuşan ve köşesine çekilen değil, mesajını yaşantısıyla insanların önünde görünür kılan bir resulün takipçileriyiz. Kitabımızdan ve Peygamberimizin pak hayatından bizim anladığımız, öğrendiğimiz bunlardır.

İnanç değerlerimizle oluşan bilincimiz, sorumlu olduğumuz bölgemizin insanlarına zor zamanda el uzatmaya, yanlarında olmaya, acılarını paylaşmaya, onlara sarılıp gerektiğinde beraber ağlamaya bizi yönlendirmektedir.

2) Depremin gerçekleştiği gün saat 19.30’da İstanbul’dan iki arkadaşımızla birlikte yola çıktık. Depremden etkilenmiş insanlara ve arama kurtarma ekiplerine sıcak yemek sağlamak, battaniye ve diğer temel ihtiyaçlarını giderebilmek için program yapmıştık.

Çalışma bölgesi olarak kendimize Adıyaman’ı seçmiştik. Kayseri’de endüstriyel mutfak ekipmanlarını ve mercimek, pirinç, bulgur, salça, yağ, tuz gibi temel ihtiyaç malzemelerini temin ederek bir kamyon dolusu yardımla Adıyaman’a geçtik. Karlı ve buzlu yollar sebebiyle uzun süren yolculuk sonrasında Adıyaman’ın Ali Taşı Mahallesinde bir halı sahayı kendimize merkez seçtik ve çalışmalarımızı yürütmeye başladık.

İlk yemeğimizi Çarşamba öğle saatlerinde dağıttık. Günde iki öğün olmak üzere yaklaşık 4 bin kişiye sıcak yemek dağıtımında bulunduk.

Ayrıca İstanbul’dan daha sonra gelen ekiplerimizin desteğiyle binlerce çocuk bezi, hijyen malzemesi, hazır tüketilen gıdalar, kahvaltılık ürünler, çorap, bere ve atkı dağıtımında bulunduk.

Gelen ihtiyaç taleplerini de değerlendirerek çevre köylere bakliyat, kömür, hazır gıda, çocuk bezi, tüp dağıtımı yapacak araçları sevk ettik.

Kaldığımız 10 gün boyunca gerek enkazdan sağ kurtulanlara gerek yakınlarını enkaz başında bekleyenlere gerekse de arama kurtarma ekiplerine aralıksız destek vermeye çalıştık.

3) Adıyaman’a vardığımızda harap olmuş bir şehir gördük. Her çökmüş binanın başında ağıt yakan kadınlar ve adeta şoka girmiş erkekler vardı. Çaresizlerdi. Çünkü yakınlarını oradan çıkartacak tek bir alet, iş malzemesi ve yetkili yoktu. Açıkçası Adıyaman’da çaresizliği gördük. Yol boyunca telefonlarımıza gönderilen enkaz adreslerine yetişemeyecek, hatta fayda sağlayamayacak olmanın ıstırabını, kahredici halini yaşadık. Bazı binaların önünde ağlayan teyzelerin söyledikleri yerlerden boşluğa bağırdık, seslendik: “Kimse var mı?” Cevap gelse gücümüzün yetmeyeceğini bile bile bunu tekrarladık.

Adıyaman’a ilk girdiğimizde kaos ve kriz ortamıyla karşılaştık. Neyin nasıl yapılacağının planlanmadığı havasını hissettik. Bizim bölgemizdeki yıkılmış yapılara üçüncü günün sonunda gelinmeye başlanmıştı.

İlk iki gün bir damla su, bir lokma yemek bulamayan, gece ayazında üzerlerini örtecek bir örtüden, battaniyeden mahrum kalmış insanlar vardı. Üçüncü günden itibaren çevre şehirlerden yardımlar gelmeye başladığında bu sefer koordinasyonun önemi ortaya çıktı. Yardımları tasnif etmek, ihtiyaçlara göre, belli oranlarda, daha fazla insana ulaşacak şekilde planlı dağıtmak oldukça önemliydi. Bu iş de yine gönüllülere kalmıştı.

Deprem bölgesinde suların kesilmesi, elektriğin olmaması, WC ortamının bulunmaması da hayatta kalanlar ve onları kurtarmaya gelenler açısından ciddi bir sorun olarak gözüktü. Yardımların sağlıklı bir şekilde devam etmesi ve yakınlarını bekleyen insanların ayakta kalabilmeleri açısından bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik adımların atılmasını da bir gereklilik olarak hatırlatmak isterim.

4) Deprem bölgesinde sadece yardıma muhtaç insanlar karşımızda bulunmuyor. Bir iki gün önce evi olan, işi olan, yemeği olan, cebinde parası olan, ailesi olan insanlarla muhatap oluyorsunuz. Yakınlarını, sevdiklerini kaybetmiş olmalarından kaynaklı büyük acılar yaşayan bu insanlara yaklaşımda çok ama çok hassas davranılması gerektiğine tanık olduk. Küçük bir isteklerine ‘yok’ derken farklı bir ses tonu kullandığınızda “İstemiyorum, alın yardımlarınızı!” diyecek bir alınganlıkla karşılaşabiliyorsunuz. Bu sebeple onları incitmeyecek, yüreklerini okşayacak bir hassasiyetle yaklaşımın önemli olduğunu söylemek isterim.

Afet alanları düzenin bozulduğu, kargaşanın görünür olduğu ortamlardır. Böyle bir zeminde görülmesi muhtemel münferit olumsuzlukların yaygınlaştırılması hatalarından da vazgeçilmeli, erdemli, inançlı, vicdanlı insanların incitilmesine sebep olacak genellemelerden sakınılmalıdır. ‘Yağmacılık var, ceset soyuyorlar!’ gibi paylaşımlarda, söylemlerde bir hayrın olmadığını bilmeli; bu türden insanlık dışı teşebbüslerin toplumun genel bir eğilimiymiş gibi gösterilmesi hatasına düşülmemelidir.

İhtiyacı kadarını alan, aldığının fazlasını getirip iade eden, enkaz başında yakınlarını beklerken “Boş boş durmayalım, işe yarayalım!” diyerek yardım çalışmalarına destek veren güzel insanlarımızın örnekliklerini daha fazla gündem etmeliyiz.

Yine sosyal medya ile beraber ortaya çıkan duyuru girişimlerinin de bir ölçüsünün olması gerektiğini hatırlatmak isterim. Bölgede olunduğunun haberi verilebilir, yardım desteğinde bulunulabilir ama yapılan amelleri boşa çıkartacak reklam kokan foto ve video aktarımlarından sakınılmalıdır. Enkazdan çıkan çocuğu ilkyardım prensiplerine uygun bir şekilde ambulansa yetiştirmesi gerekirken onu kucağına alıp telefonundan canlı yayın açan, yaptığı her adımı birilerine gösterme telaşında olanlar hem depremzedelere hem de kendilerine zarar vermektedirler.

Ben hayatı bir sâlih amel mücadelesi olarak görmekteyim. Rabbimiz beklediğimiz istasyona sâlih amel trenleri göndermekte ve bu trenlere binmek için kimlerin acele ettiğini görmek istemektedir. Bu sebeple hayır işleme fırsatları karşımıza çıkar çıkmaz gecikmemeli, ihlasla öne atılanlardan olunmalıdır. Yardımlar için hızlı reaksiyon göstermeli bu hayır yarışında hemen yer almanın telaşı yaşanmalıdır.

Allah, bu acıları bir daha yaşatmasın. Dayanışma içerisinde olan, yardımlaşan, paylaşan tüm dostlarımızdan Rabbimiz razı olsun.