Hasan El-Benna’nın Siyasi Düşüncesi -2

A. Z. El-Abdin

El-Benna'nın kendi teşkilatını siyasi bir parti olarak aktif siyasette bulundurmamasını, üç temel düşünce üzerine dayandırmak mümkündür:

1. Siyasi faaliyetler için uygun demokratik ortamın yokluğu.

2. Siyasi partilerin ve taraftarların bölücü tabiatları.

3. Kendi teşkilatı ile alakalı olan riskler.

1923 anayasasına göre Mısır'da kurulmuş olan demokratik sistem, kendisine çok geniş selahiyetler verilmiş olan Kral tarafından ve aynı zamanda İngilizlerin de müdahalesi ile bozulmuştu. Anayasa birçok defa askıya alınmış, meclisin hizmet süresini tamamlamasına hiç bir zaman izin verilmemişti. Meclisin çoğunluğuna hakim olmayan bir hükümetin tayin edilmesi kral için doğal bir hale gelmişti. Sonuç tabii olarak siyasi istikrarsızlık oldu. 1924 ile 1952 yılları arasında Mısır'ı otuz sekiz hükümet idare etmişti. Bu hükümetlerden sekiz tanesi İngiliz işgaline karşı olan tutumlarından dolayı iktidardan düşürülmüşlerdi. (44) Sıkıyönetim, sık sık İngilizler'e ve azınlık hükümetine karşı olanların ezilip yok edileceği konusunda beyanatlar vermekteydi. Ayrıca, seçim sonuçlarını etkilemek için idare ile ilgili birtakım dokümanlarda oynamalar yapmak hükümetler için nadir olan bir şey değildi. Bundan dolayı Vefd Partisi 1931 ve 1945 yılında iki defa seçimleri boykot etmişti. Bu sebeple, Müslüman Kardeşler sıradan bir parti olmada az çok bir teminat görmemişlerdi. İkinci olarak, siyasi partilerin yaptıkları bölücülük ise Hasan el-Benna'nın tamamen karşısında olduğu bir durumdu. İslam katiyetle ümmetin birliği üzerinde durmaktadır. Bu da, özellikle işgal altında olan bir ülke için daha da önemli hale gelmektedir. Üçüncü olarak, ihtiyatlı bir kişi olan el-Benna, oy sandığında diğer siyasi partilere direkt meydan okuyarak onların düşmanlıklarını canlandırmayı veya milliyetçi fundamentalist bir partiyi güçlendirerek İngilizler'i ve Kral'ı ürkütmek istemiyordu.

Gerçekten el-Benna, bütün siyasi partilerin feshedilmesini ve İslam'ın temeli üzerine kurulmuş, halkın iyiliği için çalışan ve herkes tarafından sevilen bir teşkilat etrafında birleşme arzusunu yaymaya çalışmıştı. (45) Tek partili sistemi uygulayan bir çok ülkenin bulunmasından dolayı temsilcilik sisteminin bulunduğu bir ülkede siyasi partilerin gerekli olmadığını ileri sürmekteydi. Bu fikrine rağmen el-Benna, siyasi liderler ve hükümet bakanları ile mektuplaşma, irtibat subayları ve kişisel buluşmalarıyla temaslarını sürdürmüştü. Vefd Partisi ile temasını sürdürmek için ilk milletvekili olarak Ahmed el-Sukkari'yi seçmişti. (46) El-Benna, istikrarlı olmaya şiddetle ihtiyaç duyan mevcut siyasetten ve onun dokunaklı eleştirilerinden ve aynı zamanda toplumun faaliyetlerinden haberdardı. Bundan dolayı Müslüman Kardeşler belirli bir politika doğrultusunda bazı başkanları desteklemişlerdi: Ali Mahir (1939), et-Nahhas (1942), el-Nakraşi (1945), İsmail Sıdkı (1946). (47) II. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında el-Benna, kendi teşkilatını, tam anlamıyla kuvvetlendirebilmek için, açık bir şekilde siyaset sahnesinde yer atmaktan kasıtlı olarak çekinmişti. (48) Bununla beraber 1941 yılından sonra el-Benna siyasi aktiviteye daha mutabık ve açık hale gelmişti. 1941'deki altıncı konferansta, Müslüman Kardeşler parlamento seçimlerine iştirak etmeyi kabul ettiler ve bunun neticesinde de el-Benna 1942 seçimlerinde kendi adaylığını ilan etti. Fakat el-Nahhas'ın isteği üzerine adaylıktan çekildi. El-Benna ve beş arkadaşı, hükümet tarafından onların hezimeti ile sonuçlanmak üzere hazırlanan 1945 seçimlerine katılmışlardı. (49) Sadist hükümet, 1945'in Nisan ayında, sosyal kuruluşların siyasi faaliyetlerde bulunmalarını engelleyen bir kanun çıkardı ki bu da tamamen Müslüman Kardeşler teşkilatına karşı alınmış bir karardı. El-Benna, teşkilatını ustaca bir şekilde iki gruba ayırdı: Birincisi Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı özerk bir kurum olarak kurulan, sosyal hizmet ve hayır işleri ile uğraşan cemiyet ve ikincisi de siyaset, ekonomi ve dava ile ilgili konularla ilgilenen Müslüman Kardeşler'in Genel Teşkilatı. (50) (Hay'atu'l-lhvan el-Müslimini'l-Ammah). Müslüman Kardeşler'in bünyesinde iyileşmeyi amaç edinen bu karara rağmen siyasetle daha çok meşgul olunmaya başlandı. Kısa bir müddet sonra ikinci teşkilata siyasi bir parti demesine ihtiyaç kalmadı. Mamafih 1945'in sonlarına doğru el-Benna, teşkilatının tek veçhesi olarak siyasi parti terimini kullanmaya başladı. (51) Şayet siyasi bir parti olarak makul değildiyse, o zaman Müslüman Kardeşler'in yapmış oldukları bu şeyin anlamı neydi?

Müslüman Kardeşler, birçok kimse tarafından anayasal siyasi sistemi yıkmakla ve iktidarı şiddet yoluyla ele geçirmeyi amaçlamakla suçlandılar. Bu büyük ithamlar 1945 Kasım ayında Cemal Abdunnasır ve 1948 Aralık ayında da el-Nakraşi hükümeti tarafından teşkilatın yok edilmesini ve üyelerin teşkilattan menedilmesini haklı çıkarmak için üretilmişti. (52) Bu, adaletle yargılamadan daha çok düşmanlık kampanyasından başka bir şey değildi. 1948'de Müslüman Kardeşler'in durumunu araştırmak için kurulan Yüksek Mahkeme, Mart 1951'de devlet sistemini yıkmak hakkında onların aleyhine yapılan ithamların asılsız olduğu kararını vermişti. (53) 1954 yılında Müslüman Kardeşleri yargılayan Cemal Salim'in idare etmiş olduğu askeri mahkeme, Hür Subaylar devrimini destekleyen önemli bir tarihçiye göre, Mısır'daki askeri adliye tarihinin en kötülerinden bir tanesi olmuştu. Müslüman Kardeşler 1948'de kendi teşkilatlarını eritme hareketinin İngilizler'in baskısı sonucu ortaya çıktığına inanmışlar ve iddialarını kanıtlamak için mahkemede çeşitli deliller ortaya koymuşlardı. (54) Bununla beraber, suçlamalar tamamen yersiz de değildi.

El-Benna, 1938'deki beşinci konferansta yapmış olduğu hutbe güç ve kuvvetin İslam öğretisinin bir parçası olduğunu açıkça ifade etmişti. Çünkü Allah müminlere, düşmanlarını korkutmaları için kendi kendilerine güçle donatmalarını emretmektedir. Güç, farklı tabakalara ayrılır; iman, birlik ve fiziki kuvvet. Herhangi bir grup, gücün bütün bu formlarına sahip olmadığı müddetçe güçlü olarak tanımlanması mümkün değildir. El-Benna dinleyicilerine, manevi, ilmi ve fiziki açıdan çok iyi yetiştirilmiş üçyüz kişilik grupla bütün tehlikelerin üstesinden gelebileceğini vaad etmişti. Bu arada Hz. Peygamberin bir hadis-i şerifini nakleder: "Artık 12.000 kişi hiç bir zaman az sayıda olduğundan dolayı mağlup dilemez." (55) El-Benna temsilcilerini, önlerindeki halk kitlesi ne kadar çok olursa olsun çabalarını riske sokmamalarını veya başarılarına aldanarak tehlikeli teşebbüslere girişmemelerini ihtar etmekteydi. Çünkü söze sıra gelince bir kimse karşısında büyük bir halk kitlesi bulabilir, fakat sıra tatbik etmeye veya cihada çıkmaya gelince karşısında ancak çok az kimse bulabilirdi. Müslüman Kardeşler tam techizatlı bir şekilde hazır olduklarında, başka bir çarenin olmadığı bir durumla karşılaştıklarında fiili güce başvurabilirlerdi. Ama onlar, her şeyden önce halkı uymaya ve açık kalpli olmaya devam etmişlerdi. Mamafih, Müslüman Kardeşler, ne inkılap fikrine, ne de onun, Mısır tarihinin açıkça bir şekilde ortaya koyduğu gibi yararlı bir netice meydana getirdiğine inanıyorlardı. (56) El-Benna, başka çare kalmadığından güç kullanılması ile, kendilerine göre kabul edilmesi mümkün olmayan devrimle arasındaki farkı açıklamamıştı. Beşinci konferansı takip eden yedi yıl içerisindeki meşhur iki hitabesinde el-Benna, daha da ihtiyatlı davranmaya başlamıştı. 1941 yılındaki tamamen politik bir hitabeden başka bir şey değildi. Müslüman Kardeşler'in amaçlarını gerçekleştirmeleri için ve anayasal çıkmazların anlatılması. Müslüman Kardeşler zor bırakıldıkları takdirde ve başka çare de kalmayınca başka metodların kullanılabileceğini ve bulundukları konumu devamlı olarak temiz tutabilmeleri için de dürüst ve güvenilir olmaları gerektiğini bilmekteydiler. (57) 1945'in Eylül ayında ülkenin liderleri hakkında yapmış olduğu konuşmada el-Benna toplantının, teşkilatın yeni kanunlarla uygunluk içerisinde olması için nizamnamede yapılması gereken değişiklikler hakkında düzenlendiğini belirtmişti ve bu toplantıda zor kullanma veya başka metodlar hakkında herhangi bir şey zikredilmemişti. (58)

El-Benna'nın yapmış olduğu konuşmalardan daha çok Müslüman Kardeşlerin bazı faaliyetleri, devleti güç kullanarak yıkmaya teşebbüs ettikleri hakkındaki ithamlara daha kuvvetli delillerin meydana getirilmesine sebep olmuştu. El-Benna 1940 yılında, patlayıcı madde ve silah kullanarak eğitilen milis teşkilatı (en-Nizamü'l-hass)'nı kurdu. Bu özel timin kuruluşu Süveyş'teki İngiliz işgaline ve Filistin'deki Siyonist harekete karşı cihad etme temelleri üzerine dayandırılmıştı. (59) Müslüman Kardeşler'in bu hareket istisnai bir durum arz etmiyordu. Vefd Partisi, Milliyetçi Parti, Genç Müslümanlar Teşkilatı ve Genç Mısır Partisi gibi birçok siyasi partinin, Kahire caddelerinde silahlarla açıkça askeri yürüyüş yapan milis teşkilatları vardı. (60) Hükümet tarafından bunlara göz yumulmakta ve Arap Birliği tarafından da teşvik edilmekteydi. (61) Tabii olarak, bu özel grupların üyelerinin mahkeme edildiği Mart 1951'deki yüksek mahkeme onların faaliyetlerinde herhangi bir suç unsuru bulamamış, açıkça amaçlarının bütün İslam ülkelerinin ve Mısır'ın özgürlüğüne ulaşması için çalıştıklarına karar vermişti. (62) Müslüman Kardeşler birçok şiddet olaylarını yapmakla suçlanmıştı; İngilizlerin hedef alındığı yerlere ve Yahudi şirketlerine patlayıcı madde atılması, İngiliz askerlerine saldırmalarından dolayı halktan bazı kimselerin hakkında çok ağır kararlar veren Başbakan Mahmud el-Nakraşi'nin ve Hamid Cüdah'ın el-Nakraşi'nin yerine geçen ve Hasan el-Benna'nın öldürülmesinde parmağı olan Başbakan İbrahim Abdulhadi zannedilerek yanlışlıkla öldürülmesi. (63) Bu olayların sorumlusu olarak özel milis kuvvetlerinin üyeleri görülmüş ve onlardan bazıları mahkeme edilmiş ve bazıları da tutuklanmıştı. El-Benna, Müslüman Kardeşler teşkilatının liderlerinin asla bu tür olaylara müsaade etmediğini ve bu tür olayları işlemekle özellikle el-Nakraşi'nin öldürülmesini reddetmişti. İçişleri Bakanı'na yazmış olduğu mektupta, bu şiddet olaylarını yapan faillerin ne Müslüman Kardeşler teşkilatından ne de Müslüman halktan olabileceğini söylemekteydi. (64) Bu ifade kendi taraftarlarının birçoğu üzerinde hoşnutsuzluğa ve kızgınlığa sebep oldu. 1948'in Mart ayında el-Hazindar'ın öldürülmesinden sonra, el-Benna, artık özel milis kuvvetlerin daha uzun süre kontrol altında tutamayacağından yakınmaya başlamıştı. (65) Bunun sebebi, kısmen milis kuvvetlerinin liderleri tutuklandığı zaman el-Benna'nın teşkilat içerisinde hiyerarşik düzeni kaybetmesinden ve kısmen de milis kuvvetlerinin liderlerinin el-Benna'nın devlete karşı yumuşak bir tavır içerisine girdiği şeklindeki düşüncelerinden kaynaklanıyordu. El-Benna, milis kuvvetlerine yeni bir lider tayin ederek cesaret dolu bir adım attı. Mamafih, savaştan (II. Dünya Savaşı) sonraki yıllarda, siyasi şiddet ne Kahire'de nadirdi, ne de tek parti ile sınırlanmıştı. Ordu subaylarının hatta hükümetin bile bu politik şiddet olaylarında yer almış olduğunu belirtmek, durumun ne kadar vahim olduğunu izah etmeye yeterlidir. (66) Ağustos 1954'te dört polis, Hasan el-Benna'yı öldürdüklerinden dolayı uzun müddet hapiste kalma cezasına çarptırılmıştı. Katillerin arkasında başbakan ve kralın bulunduğunu gösteren deliller bulunmaktaydı. (67) Kral Faruk da ordudaki subayları vasıtasıyla el-Nahhas'ı öldürmeye iki defa teşebbüs etmişti. (68)

Şayet, özel milis kuvvetlerinin kuruluşu, Yahudiler'e ve İngilizler'e karsı girişilecek herhangi bir hareketi gerçekleştirmek için olduğu şeklinde haklı çıkartılmaya çalışırlarsa da ordu içerisinde ve aynı şekilde polis teşkilatı içerisinde bölünmelerin meydana gelişini açıklamak çok güçtür. Devlet sistemini yıkma maksadı, gayet makul bir açıklama haline gelir. El-Benna, polis memuru Salah Sadi'nin denetimi altında üyelerin eksikliklerini gidermek ve onları düzenli bir güç haline getirebilmek için özel askeri bir grup kurdu. Daha sonra ordu Binbaşı Mahmud Labib'in liderliği etrafında bölünmeye başladı. (69) Sedat, mevcud rejimi yıkmak için askeri bir teşkilat kurma teşebbüsünü el-Benna'ya anlattığı zaman el-Benna'nın bazı araştırmalar yaptıktan sonra güçlerini birleştirerek beraber çalışabileceklerini söylediğini belirtmekteydi. (70) Hür Subaylar'ın Temmuz 1952'de gerçekleştirmiş oldukları devrime kadar olan birçok yıl içerisinde olan şeyler bundan başka bir şey değildi. Aynı za­manda el-Benna Şubat 1948'de Yemen'de İmam Yahya'ya karşı yapılan darbeyi, sonucunda İslami bir devlet kurulur ümidiyle tüm gücüyle desteklemişti. (71) Bu sebeple, el-Benna'nın bütün halkın desteğiyle birlikte askeri güç vasıtasıyla Mısır'da hakimiyeti eline geçirmek için çok dikkatli çalıştığı sonucuna varmak mümkündür. Bir konuşmasında şöyle demişti:

"Müslüman Kardeşler, halk bu durumda inlerken iktidar için adaylıklarını koymaktan çok daha zekice davranan kimselerdir. Onların kendi görüşlerinin bilinmesine ve yayılmasına ve halkın, amme menfaatinin kişisel menfaatlerden önce geldiğini öğreninceye kadar belli bir zamana ihtiyaçları vardır." (72)

Gerçekten el-Benna'nın, karşısına birçok aksiliklerin çıkmasına rağmen, amacını gerçekleştirmesi ve üstesinden gelmesi çok büyük bir başarıydı. Bununla beraber, el-Benna'nın başka seçeneklerinin olup olmadığı sorulabilir. Kararsız ve düzensiz olan Kral Faruk'un büyük bir anayasal güce sahip olmasından ve aynı zamanda ülkenin İngiliz sömürüsü altında bulunmasından dolayı, Mısır, radikal bir parti şöyle dursun, doğru dürüst demokratik bir yolla iktidara geçecek güvenilir bir siyasi parti ortaya çıkartamamıştır. El-Benna, mümkün olduğunda siyasi uyumu gözeten esnek yapılı bir lider olduğunu ve taraftarlarını aşırı hareketlerden geri tutmada tereddüt etmediğini göstermişti. Eğer Mısır'daki durum daha farklı olmuş olsaydı, o da daha farklı davranmış olurdu.

Hamdard Islamicus Kış 1988

Dipnotlar:

44- Taria El-Bişri, el-Dimuqratiyyah ve Nizam, (Beyrut: Mu'asasatü'l-Abhas el-Arabiyye, 1987) s. 10-14.

45- El-Benna, Muşkilatuna, a. g. e., s.376.

46- El-Mutamar el-Hamis, a. g. e., s,288.

47- Abdulazim Ramazan, El-İhvanu'l-Müslimin ve't-Tanzime's-Sirri, (Kahire, 182), s. 34, 66-68; Abdulhalim, a. g. e., C. I, s. 296, 312, 355.

48- Abdulhalim, a. g. e., C. I, s. 220.

49- A. g. e., s., 326-327; Zeki, a. g. e., s. 28; Mitchell, a. g. e., s. 23.

50- Abdulhalim, a. g. e., C. II, s. 53, 196-197; Zeki, a. g.e.,s.29.

51- Hasan el-Benna, s. 16.

52- Bkz.: Sadi, a. g. e., a. 340; Ramazan, a. g. e., s. 13, 15; Mitchell, a. g.e., s. 58-59.

53- Mitchell, a. g. e., s. 78.

54- A. g. e., s. 77; Ramazan, a. g. e., s.15; Zeki, a. g. e., s. 38; Abdulhalim, a. g. e.,C. II, s. 35-41, 55.

55- El-Benna, El-Mutamar el-Hamis, a.g. e., s. 258, 269, 270. Hadis-i Şerif, Ebu Davud, İbn Mace ve İbn Hanbel tarafından rivayet edilmiştir.

56- A. g. e.,s. 270.

57- El-Benna, Hasan el-Benna, s. 90-91.

58- A. g. e., s. 94.

59- Sadi, a. g. e., s. 84; a. g. e., s. 76-77.

60- A. g.e., s. 60.

61- Abdulhalim, a. g. e., C. II, s. 53-54.

62- Mitchell, a. g.e,, s. 77.

63- A, g. e., s, 66-71; Abdulhalim, a. g.e.,C. II, s. 46.

64- Mitchell, a. g. e., s. 62-68; a. g. e., C.II, s. 46.

65- Mitchell, a. g. e., s. 62-68; Sadi, a. g.e., s. 94,

66- Mitchell, a. g. e., s. 60-63; Sadi, a, g.e., s. 58-64. Kral Faruk ordu içerisinde el-hasas el-hadidi adı altında muhalif siyasi partilere karşı gizli operasyonlar gerçekleştiren gizli istihbarat örgütüne sahipti. Sadi, a. g.e., s. 30,31,35,37.

67- Mitchell, a. g. e,, s. 71; Abdulhalim, a. g. e., C. II, s. 161-172.

68- Şahid, a. g. e.,s. 39-41.

69- A. g, e., s. 32; Sadaf, a. g. e., s. 23.

70- A. g.e., s. 24.