28 Şubat 1997'de gerçekleştirilen post-modern darbenin hukuksuzluk süreci, darbenin yıl dönümünde Haksöz Dergisi'nde gerçekleştirilen bir panelle tartışıldı. Haksöz Dergisi yazarı Yılmaz Çakır'ın yönettiği panele Av. Bülent Deniz, Av. Cüneyt Toraman ve Av. Mustafa Ercan konuşmacı olarak katıldılar.
Aradan geçen 7 yıla rağmen 28 Şubat'ın hukuksuzluk sürecinin ve tahribatlarının devam ettiğini söyleyen Çakır, bu sürecin iki önemli anahtar terimi olarak "süreç" ve "topyekûn savaş"tan bahsetti. Sürecin, en açık ifadesiyle bin yıl süreceği tehdidini gündeme getiren Çakır, yöntemin de psikolojik savaş olduğunu söyledi. Psikolojik savaşın korkutma, abartı, küfür, yalan ve iftirayla düşmanda yılgınlığa ve üzüntüye sebebiyet vermeyi amaçladığını belirten Çakır, topyekûn savaşta yer alanları dört ana başlıkta topladı: Bürokrasi, medya, sermaye, sivil güçler. OYAK'ın hortumlamalarla Sabancı'yı geçtiğini ifade eden Çakır, bu süreçte bütün toplumun fişlendiğini söyledi. 28 Şubat'ın en göze batan hukuki skandallarını sıralayan Çakır, dernek ve vakıflara yapılan baskıları, Akit Gazetesi baskınını, Merve Kavakçı olayını, Nureddin Şirin ve Kudüs Gecesi'ni, Sivas olaylarına verilen idamı, YAŞ kararlarını vb. birçok hukuksuzluğu sıraladıktan sonra sözü Cüneyt Toraman'a bıraktı.
Sözlerine, 28 Şubat'ın sadece Refah-Yol hükümetine yönelik bir uygulama olmadığı tespitiyle başlayan Toraman, eğitim alanındaki baskılara, sivil kuruluşlara, partilere, muhalif medyaya, şirketlere yönelik dayatma ve linç kampanyalarına değindi. 28 Şubat'ın arızi bir durum değil, sistematik bir yapının ürünü olduğunu söyleyen Toraman, çok partili hayata geçişten sonraki toplum mühendisliği projesinden bahsederek 28 Şubat'ı, önceki darbelerin bir uzantısı olarak niteledi. Hak ve özgürlükler açısından herkesi etkilese de 28 Şubat'ın asıl hedefinin Müslümanlar olduğunu ifade eden Toraman, 28 Şubat'ın en önemli sebebinin, değişen dünya konjonktüründe tehdit algısının İslam'a yönelmiş olmasıyla ilgili olduğunu söyledi. ABD destekli bu darbeye halkın destek vermediğini belirten Toraman, Müslümanların da bu sürece hazırlıksız yakalandıklarını ifade ederek sözlerini noktaladı.
Cüneyt Toraman'dan sonra sözü Bülent Deniz aldı. 28 Şubat sürecinde bütün günlerini üniversite önlerinde mekik dokuyarak geçirdiklerini söyleyen Deniz, 28 Şubat özeleştirilerinde Müslümanların kendilerine haksızlık yaptıklarını ifade etti. 28 Şubat'taki hataları gündeme getiriş tarzının acımasız olduğunu söyleyerek, kazanımlardan bahsetti. Sürecin hukuki ihtiyaçlarıyla ilgili örgütlendiklerini söyleyen Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yetiştireceğimiz şahsiyetlerin 'nitelikli' olmasına dair bir ders çıkarttık 28 Şubat'tan. 'Bugün ne değişti?' sorusunun cevabı önemli. 28 Şubat, küresel bir sürecin sonucudur. Bununla birlikte Müslümanlarda emperyalizm karşıtı bilinç uyandı." Deniz, son olarak STK'lar, öğrenciler ve iş dünyasının yaşadığı sıkıntılara değinerek sözlerini bitirdi.
Son olarak söz alan Mustafa Ercan, kaba değil sanal olarak nitelediği darbenin gelişini, üstelik de D-8 gibi buna sebep olabilecek bir mesele gündemdeyken, göremeyen iradeyi basiretsizlikle nitelendirdi. Başlatılan hukuk dışı süreçle oluşturulan mağduriyetleri anlatan Ercan, özellikle de yargı süreçlerindeki hukuksuzluklara değindi. Mazlum-Der'in de bu süreçten aldığı payı anlatan Ercan, hukuki hakları tanımanın ve hukuki mücadelenin öneminden ve olumlu sonuç veren örneklerinden bahsetti. Ercan, sözlerini, "Taleplerimizde ısrarcı davranırsak, daha yaşanabilir bir dünyayı mümkün kılabiliriz" diyerek sona erdirdi.
Panel, dinleyicilerin soruları, katılımları ve önerileriyle sohbet havasında sona erdi.