Daha önceleri TV dizisi olarak yayınlanan -ki hala yayınlanıyor- 'Deli Yürek' aynı kadrosuyla sinema olarak beyaz perdeye aktarılmış.
İnsanlar, bol keseden reklamları yapılan filmi merakla beklerken ve acaba nasıl bir film diye düşünürken mutlaka aynı zamanda kafalarında bir şeyler tasarlıyorlardı. Ben de aynı şekilde beklenti içindeydim ve pek de yanılmadığımı gördüm.
Sistemi eleştiriyormuş gibi görünen film, aksine tam bir sistem savunuculuğu yapıyor. İnce bir algılama hatasıyla izleyenlerle kucaklaşan film, konu ilerledikçe devletin masumiyeti üzerine bir anıt olup çıkıyor karşımıza. Ayrıca gerçekler göz ardı edildiğinden olsa gerek Özel Time ve koruculuğa bir itibar kazandırma çabasını ister istemez sezinliyorsunuz. Feodal düzenin Doğu'ya 'özel' uygulaması, aklanarak meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Filmin geneline kirlenmişlikten kurtulma çabaları sinmiş de denilebilir. Aklanmaya yönelik gayretler, filmi çepeçevre sarmış.
Açlık, yoksulluk, eğitimsizlik, işsizlik ve bunların doğal sonucu olarak geleceksizlik vakıası ortadayken bu topraklarda Ramboculuk oyunu ile insanlar gerçekliğin dışına davet ediliyor.
Diyarbakır-Mardin hattında "Amerikan usulü bir actionman"lik edası ile kötülerin temizlendiği filmde, sinemamızda pek rastlanmayan bir tempo göze çarpıyor. Fakat film, şiddet serüveninden öteye gidememiş. Yönetmen Osman Sınav, filminde melodrama yönelmiş ve Aristoteles'in Poetikası'na başvurmayı ihmal etmemiş, Katharsis'i mükemmel denebilecek şekilde kullanmış. Burada kahramanla izleyicinin özdeşleşmesi gerekir. İyiler kazanınca kendilerini iyilerle (kahramanlarla) özdeşleştirenler duygusal bir rahatlığa erişiyor. Sınav, diyalektik bakış açısından mahrumiyetini gösterircesine bu formülden suyunu çıkarıncaya kadar yararlanmış. Sınav, işi o kadar ilerletmiş ki, Kürtlere sempatik görünebilmek için Zara'nın sesiyle (!) Kürtçe bir ağıt ve arka planda birkaç Kürtçe diyaloga yer vermiş. Aslında geniş bir perspektifle filme bakıldığında bu ağıdın derin devlet anlayışının ağıdı olduğu görülebilir.
Sınav, devleti aklarken, onun yaptıkları dışında her yapılan suç olduğunun altını çizmesi yetmiyormuş gibi kirle katmerleşmiş anlayışına koşulsuz inanılmasını istemesi ve "neden böyle?" sorusunu sansürlemesi paranoyaklıktan başka bir şey olmasa gerek. Filmde yer verdiği ağıt, eğer Anadolu insanının ağıdı olmuş olsaydı; geleceği elinden alınmış insanları ele alır ve gerçeği dile getirirdi. Oysa devlet-medya-terör üçgeninde rant peşinde koşanların baskısı altında ezilen masumlar bir çırpıda unutulmuş.
Sanat için soyunanlar kategorisinde yarışanları çokça duyuyoruz ama sanat için tarihi inkar edenler ve yağcılık yapanlar kategorisinde Deli Yürek'in yönetmeninin önemli bir mesafe katettiğini belirtmek abartı olmayacaktır.
"Marifet sesler arasından sadece kırbaç seslerini duymak değil, aksine yürekten gelen fısıltıları duymaktır."