Biz yaşamak istiyoruz anlaşıldı mı, yaşamak! Çünkü hayatta yapacaklarımız var! Üstlendiğimiz, yerine getirmek borcunda olduğumuz görevlerimiz var! (S. Kutup).
Hayır!
Biz paşa paşa oturmayacağız. Gözlerimiz ufukla. Ufuktun bilecek ütopik kurtarıcılar da beklemeyeceğiz.
Kalkacağız, yiğit yiğit kalkacağız. Yitiğimizin peşinden yaşam yaşam yürüyeceğiz. Cesur. Ölüm ölüm didineceğiz, yüreğimizdeki Furkan'la ashab-ı yemin ve sabikun sabikun ineriz ortasına hayatın. Çileden ve gayretten allarımıza binip, kınından çektiğimiz "Kitap"la, sabır, rahmet ve cihad eseceğiz ufka doğru...
Gönlümüzdeki sevdadan komut alırız ancak. Yoldaki ayetlerle müstakim kılacağız yolumuzu. Merhametin öfkelendiği dem, sertçe vuracağız adımlarımızı yeryüzünün göbeğine. Sevdamızdan komut alırız yalnız yürüyüşlerimizde; necis kararların alındığı karargâhlar üstüne...
Direniş direniş eseceğiz ufka doğru vahyin rotasında, sabit ve mukavim. Ufukta çemberinden kavrayıp güneşi, getirip konduracağız topraklarımızın üstüne. Karanlık ölecek o vakit ve karanlık Ölünce "Şems"in ışığında, "Fecr"in ve "Nur'un aydınlığında körelir gözleri baykuşların, "Tek Bir" seslerinden tıkanır kulakları yarasaların, kaçacak delik, kaçacak efendi arar kargalar...
Ve ben o zaman, cürmü günaha isyan, cürmü zulme kıyam olan sarığıyla boğulan dedemi anacağım. Koynunda mushafla vurulan nenemi... Ben unutmadım! Unutmam!
Göğe savrulu yumruklarımızla, kadın-erkek andını içeceğiz yeryüzü hilafetinin o zaman. Biz unutmadık ve unutmayız başımıza gelenleri. Zira biz Züntikam'ın kullarıyız!
Güzel, müreffeh ve ehven hayallerin değil, zorlu, acılı, dikenli gerçeklerin insanıyız. Bizim de saçlarımızı ağartır, insanlık öğretmeninin, Rasulümüzün saçlarını ağartan ağır sorumluluk. Bize de inzal olur Kitap'tan kavl-i sakil... Bizim de Mekkemizde, mektebimizde büyür Sümeyyeler, Bilaller!..
Gülü uzaktan sevip dikeninden çekinenlerden değiliz. Yakından severiz gül'ü biz, taa yüreğimizden. Göğsümüzde beslenir fidanları, ellerimizde göğerir, gül verir dal budakları. Gül'ü seviyoruz. Mukarreb. Diken buna tanıktır.
Ve ağlanılası bu cahiliyye çağında gülmek gelip konmaz dudaklarımıza.
Paşa paşa oturmayacağız. İçten İblis'in, dıştan dostlarının kararlarına uymayacağız. Yaşamın, ancak yaşamın sahibince yaşandığında yaşam olduğu bilinciyle yaşayacak ve yürüyeceğiz.
Çölleşmiş metropollerin bakır yüreklilerine özgürlüğün özünü sunacağız. Yerle yeksan edeceğiz kölelik meydanlarını, silip süpüreceğiz fücuru, necaseti diyarımızdan.
Rahman'ın boyasıyla boyanacak o gün yaşam. Ve yed-i beyza elleriyle yiğit gençler bitecek o gün, yeryüzünün zulumattan çatlaşmış dertli bağrından. Çıkacaklar her köşe başından, karşılıklı mescid edindikleri evlerinden çıkacaklar saf saf, tek yürek. Ve ma'rufla tıkayacaklar münkerin geçitlerini. Firavun'un başına çökecekler, günaha isyan edecekler o gün! Günahla kuşatılmış bir çağa isyan!
Hayali kurtarıcılar beklemiyoruz ufuktan. Paşa paşa oturmayacağız, yapacağız yapılması gerekenleri. Bir bir, bin bin yürüyeceğiz ufka, sıcak çeperinden kavrayıp güneşi, getirip koyacağız baş köşesine sevdamızın. Karanlık sökülecek o zaman, zulumat devrilecek. "Felak"a garkolacak kentlerimiz, köylerimiz, dağlarımız, ovalarımız...
Huşudan ve sevinçten titreyen yüreklerimizle "Vel-Fecr" diye haykıracağız "Ved-Duha!"
Birbirimizden kopartıldığımız canlarımız, kardeşlerimiz bilecek, görecekler gerçeklerin en gerçeğini ve imanlarında boğacaklar bütün anlamsız kinleri nefretleri...
Uzatacaklar ellerini Kitaba, basiretlerini ve yüreklerini uzatacaklar. "Kur'an'ın Nesli" denecek adlarına, Sadikin-Sadikat denecek. Tek saf olacaklar, tek yürek ve binler bilek, göğün gölgesinde...
Yürüyecekler, hep birlikte ufka yürüyecekler, hayatı ölümle ölçecek, güneşi getirecekler.
Ve sonra alemlerin Rabbine devrimle hamd edecekler!