Bu yoksul şehirlerde
yağmalanmış gökyüzü
en dayanılmaz bir matemin
en koyu rengine bürünmüştür toprak
ve martılar ki nicedir, prangalara tutsak
bu yorgun şehirde
hüzün yağar damla damla
sabahı olmaz gecelerden
Malatya'dan Diyarbekir'den Kudüs'ten
hüzün yağar sağnak sağnak
selvi dalından atlara binerek
çaput yüzlü bebeler büyüten
çocukların, zeytin gözlerinden
Burda meydanlar sessizdir şimdi
sensiz, kimsesiz, bilsen
bağrımda bir demet karanfil
bağrımda koca bir dünya erir kederinden
bir dünya ki yakılmış yıkılmış
vurulmuş ta canevinden
öksüz yaralı bir ceylan gibidir
asırlardır
kanla yoğrulmuş sofralarında
emperyal reisler
ama yine de bilirim mutlak,
gün olur bir ses gelir ötelerden
Meryem'den bir nefes
Hatice'den bir söz
Sümeyye'den haykırış gibi
çatlamış toprağa rahmet
kurumuş çiçeğe can gibi
çağlar, fezalar ötesinden,
Veda tepesinden
en güzel muştular akıp gelir
gün olur yürürüz bizde gülüm
bir mavzer namlusundan
yüreğimizi ateşe
sevdamızı dağlara vurup
yürürüz şafak şafak
arzın şahdamarına
gün olur
şahlanır yağız kısraklar
ki dağlardan boz-bulanık
çelik toynaklar savrulur
'yetmişbeşli' sütunlarına
Ad'ın ve İrem'in,
ve nasıl ki bildiyse Kaynuka
gün gelir
Kitaba ve aşka
bileyerek bileklerimizi
bildiririz elbet haddini
bildirin diyen adamın da
gün olur
düğün dernek
bir nice şenlik kurulur
Beyazıt'tan Akpınar'a
bir kutlu sevda ki
zorbaları çıldırtan
gün olur
ab-ı hayat kaynar
göğsünden analarımızın
bir devrim çağıltısı
gür ve berrak bir ırmak
olur taşarız vadilerden
Asya'dan Afrika'ya
sancak sancak örtümüzden
gün gelir
bereketli ve salih bir ümmet
onurlu bir ümmet yeşerir
ve yıldız devşirirken geceden
bulvarlarında bu mazlum şehirlerin
zafer şarkıları söyler o yiğit kızlar
zeytin gözlü çocuklar için
gün olur
gün döner
gün dönecek! dönecek!
döndüreceğiz elbet gülüm:
özgürlüğüm!
Gün ki bugünle başlar.