Tüm Kudüs sabahları direnişe doğar. Direnişle karşılanır Kudüs kokulu baharlar. Direne direne aşılır Kudüs'ün zorlu kışları ve yaz gelir, hüzün ekili topraklarını direnişin sıcağı yakar.
Kudüs büyür gözlerimizde, göz-bebeklerimiz büyür ve sancılı bir yazgı olur Kudüs'e sevdamız.
Direniş öyküleri yazılır sokaklarında; Amr'ın, Ayşe'nin, Racih'in, Yahya'nın, Fethi'nin ve Rimah'ın öyküleri yankılanır; boğazlarımızı yakan bir çığlık olup, daralan damarlarımıza kan taşırlar; can taşırlar bedenlerimizin ölgün suskunluğuna.
'Direniş Öyküleri', yaşanır Kudüs'te. Yaşanarak yazılır ve kazınır tarihin sayfalarına, Harem-i İbrahimi kapısında dökülen kanların yeşerttiği sevdalar...
Güvercin gözlü sevdalar büyütür direniş öyküleri. Ay ışığında, Kudüs yüzlü bir bilgeden dinleriz. Belleriz ve kanatlanırız Eriha sokaklarına...
Direniş coşkusunu, fedakârlığı, cesareti, özgüveni, iradeyi ve sakınmasızlığı anlattığı kadar ihaneti, tereddütü, korkaklığı ve şaşkınlığı da anlatır 'Direniş Öyküleri'. Çıplak bir Filistin gerçeğini bulursunuz ve direnişin kahramanlarından sıcak bir nefes üflenir yüzünüze.
♦♦♦
Küçük Amr'ın hayaline ortak olup, kanı kara bir siyonist askeri un ufak edersiniz minik ellerinizle...
Murat'ın sürgün acısı, sizin de acınızdır. Çığlıklar atan bir yağmurun altında, gazap ekecek bir ölümü kovalarsınız ve kurşunlar delip geçtiğinde gövdenizi, damarlarınız titremeyecektir. Kıvrım kıvrım akan kanınız Kudüs'e doğru çoğaldıkça, Izz Dede'nin mahzunluğu tedirginlik sebebiniz değildir artık.
♦♦♦
Amir'in pişmanlığına eşlik edersiniz ve zindan duvarlarına kanla yazdığınız kelimeler, cesede dönen vücudunuza taze bir hayat kokusu taşırlar: "Ya ev, ya Ölüm!", "Ya özgürlük, ya işgal!"
♦♦♦
Beşşar'ının cesedi başında, dağ gibi bir öfkeyi soluyan ananın, feryadız teslimiyetine tanıklık edersiniz. Eşinin ve üç oğlunun İntifada caddelerinde ölüme gülümseyen anılarıyla yaşayan bir anne olursunuz ve aynı şeyleri düşünürsünüz: "Ölümden başka bir şey yoktur; onlar da bizim gibi ölmeli ve acımızı tatmalıdırlar". Ve geride kalan çocuklarını öperek, direnişe ekmek bıçağıyla katılan annenin öfkeli hüznü kuşatır sizi. Onunla beraber düşerken toprağa, siyonist askerlerin kanına boyanmış bıçak, sizin de avucunuzdadır. Annesinin cansız bedeni başında ağlayamayan Yusuf gibi, kan yürür gözlerinize ve kan konuşmaya başlayınca, hiç kimse susmayı beceremeyecektir!
♦♦♦
Sorguda haykıran Muhammed'in sesi, 'Direniş Öyküleri'nin özeti gibidir:
"Gözlerimiz mezarlarınız olacak!"
♦♦♦
Direniş Öyküleri'nin sıcağıyla ısınmamıza vesile olan Özgün Yayıncılık'ı tebrik ediyoruz.