“Meryem oğlu İsa dedi ki: Ey Allah’ım! Rabbimiz! Gökten bize bir sofra gönder; o bizim için ilkimizden sonuncumuza kadar sürekli bir bayram ve senden bir ayet olacaktır. Ve bize rızkımızı ver, zira rızık verenlerin en hayırlısı sensin.” (Maide, 5/114)
“İyd” yani “bayram” kelimesinin geçtiği tek ayet Kur’an’da Maide Suresi 114. ayettir. Bu ayette bayramın sebebi ‘maide’dir, yani inzal olmuş bir “gök sofrası”dır. Kur’an da bizim için bir ‘maide’dir, gök sofrasıdır. Çünkü her ikisi de Allah’tan inmiştir.
Ramazan’da mü’minlere evlerimizi ve kalplerimizi açtığımız iftar sofraları da ‘maide’yi bir anı olmaktan çıkarmış, canlı bir ayet haline getirmiştir. Yüreklerimizi doyurduğumuz mukabele sofraları ve midelerimizi doyurduğumuz iftar sofraları Hz. İsa’nın duasının kabul olduğunun şahididir. Çünkü İsa (a) ‘sofra’yı sadece kendisi ve arkadaşları için değil, “İlkimizden sonuncumuza kadar sürekli bir bayram ve senden bir ayet olacaktır” diyerek kıyamete kadar yaşayacak tüm mü’minler için istemiştir.
İşte şâkir birer kul olarak biz, vahyin iniş bayramı olan Ramazan’da önümüze açılan bu sofralardan yedik. Ve yerken havarilerin ‘maide’ye oturuşu gibi oturduk. Ramazan boyunca ilahi rahmetin bir işareti olan ‘maide’ gibi açılan iftar sofraları, melek gibi mü’minlerle dostluğumuzu pekiştirdi, imanımızı kuvvetlendirdi.
Havarilerin elbiseleri ve yürekleri tertemiz, bembeyazdır. Günahtan arınmanın uzak durmanın simgesidir beyaz. Ve bu Ramazan’ın havarileri olan biz mü’minler de iftar “sofra”ları kurduk. ‘Maide’nin etrafındaki dostlar olarak Hz. İsa ve ve onun Ramazan gibi saf, tertemiz arkadaşlarını anlamaya, onlarla empati kurmaya çalıştık. Tıpkı onların yüreklerindeki iman gibi, bizim de yüreklerimizde iman, çağın ‘maide’leri olan iftar sofralarında yakîne erişti.
Hz. İsa ve havarileri ‘gök sofrası’nın inzalini kutlamak için bayram yaptılar. Biz de iki bayram yapıyoruz. Biri Ramazan, diğeri Kurban… Peki neden?
Bayram yapıyoruz: Çünkü Hz. İsa’nın duasının bir ödülü olarak ‘maide’yi yeryüzüne indiren melekler, kıyamete kadar yaşayacak mü’minlerin önüne de Kur’an sofrasını indirmiştir.
Bayram yapıyoruz: Çünkü bin yıllık bir ömürde yapılacak ibadetlerin bir aya sığdırılabildiği bereketlerini gönlünde taşıyan; sevapların bir tohumun filizlenip sümbüllenerek kat kat bereketlendiği; kat kat çoğalabildiği bir geceyi ihya ettik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü Kur’an’ın tenezzülünü bayram olarak kutlamak, Allah’ın rahmetini, selamını/esenliğini taşımak için melekler, elli bin yıllık mesafeden bir günde gelerek yeryüzünü şereflendirdiler. (Fatır, 35/1; Mearic, 70/4)
Bayram yapıyoruz: Çünkü Rabbimiz afaktaki kevnî ayetleriyle gözümüzü doyurmuş, kalplerimize yeniden çekidüzen veren Kur’anî ayetleriyle gönüllerimizi doyurmuştur.
Bayram yapıyoruz: Çünkü vahiyle iç dünyamızı yeniden tamir ve inşa ettik. Bizi nifakın tuzaklarından imanın selamet sahiline çıkaran Kur’an ile yeniden, daha yakından tanıştık.
Bayram yapıyoruz: Çünkü tüm şeytani güçlerle, karanlık, şer odaklarıyla, münafıklarla, tağutlarla, firavunlarla on bir ay, bir ömür sürecek cihadımıza bizi hazırlayan manevi eğitim kampından başarıyla çıktık.
Bayram yapıyoruz: Çünkü Kur’an ile muhasebe yaptık, oruç ile nefsimizdeki şoför olan ‘fucur’a karşı direnişi kuvvetlendirdik, namaz ile ölen yahut örselenen fıtri hasletlerimizi yeniden dirilttik; zekât ile arındık, sadaka-i fıtr ile imanımıza sadakatimizi, ahdimizi yeniledik; itikâf ile adamayı, adanmayı bir kere daha öğrendik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü Ramazan’da Allah'a teslimiyetimizin bir hayat tarzına dönüştüğünü daha yakından hissettik. Ve Rabbimize teslimiyetimizin meyvesi olan takvamızı, en gösterişsiz, riyasız bir ibadet olan oruç ile takviye ettik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü nefsimizle cihad ederek, ona kibre karşı tevazuyu, istiğnaya karşı ittikâyı öğrettik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü Allah'ın salih, samimi kulları olduğumuza şahitlik edecek salih amellerimizi çoğalttık.
Bayram yapıyoruz: Çünkü Ramazan’ın ateşten gömleğini giyerek “ateşlerde yanmayı göze alanların ateşten kurtulacağını” kendimize ve tüm insanlığa öğrettik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü kuraklığın ardından gelen yağmur olan Ramazan’la kalplerimizi yıkadık, gereksiz yüklerimiz olan günahlarımızdan kurtulduk, arındık, hafifledik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü iftar ile fıtratımızı daha yakından tanıma fırsatı elde ettik; fıtır sadakası ile hanif fıtratımıza geri döndük, fıtratımızın üzerini örten küfrün tozunu temizledik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü tövbe istiğfarla sırat-ı müstakimdeki istikametimizi sağlamlaştırdık.
Bayram yapıyoruz: Çünkü îsarı ve Ensar’ı daha yakından tanıdık, yoksullarla empati kurarak onların dertlerine derman olduk, hevamızı ilah edinmekten kurtulup sadece kendimizi değil, başkalarını da düşünmeyi öğrendik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü emanet ve ahiret bilincimizi takviye ettik; zekâtlarımızla ve adeta bir yarışa dönüşen infaklarımızla mülkün sahibi ve maliki değil, emanetçisi olduğumuzu daha yakından öğrendik.
Bayram yapıyoruz: Çünkü rüşt ve hidayet ile gönüllerimize yumuşaklık, esneklik kazandırdık.
Bayram yapıyoruz: Çünkü İslam ümmeti ile coğrafi ve siyasi olarak kuramadığımız vahdeti, tüm dünyada oruç tutan milyonlarla birlikte, iftarımız, teravihimiz, imsakımızla aynı Kâbe’ye yöneldiğimizi unuttuğumuz ümmetimizle yeniden rabıta kurduk.
Bayram yapıyoruz: Çünkü şeytani dürtülere karşı koyma becerisi kazandığımız için zaferimizi kitlesel bir coşkuyla, dünyanın her yerindeki ümmetimizi tüm unsurlarıyla birlikte kutluyoruz.
Bayram yapıyoruz: Çünkü oruç kendini tutmaktır, kendini tutmak büyük bir kahramanlıktır, bu kahramanlığın ödülü dünyada bayramdır. İftarımız dünyadaki bayramın provası, fıtır bayramımız ahretteki bayramın provasıdır.
Rabbim ahreti bayram olanlardan eylesin bizleri…