Son yıllarda meydana gelen halk ayaklanmaları ve çeşitli protesto gösterileri ile birlikte bu olaylarda gençliğin rolü üzerine birçok analiz yapıldı. Ağırlıklı olarak gençliğin işlevi ve günümüz gençliğinin özelliklerine dair tezlerden oluşan analizlerin kahir ekseriyeti gençlik mefhumu üzerine bir mahiyet incelemesinden yoksundu.Gezi Parkı protestolarında şahit olunduğu gibi, televizyon ekranlarında ve köşe yazılarında görünürlüğü fazla olan, gençlikle ilgili üzerine yeterince düşünülmeden yahut yönlendirme kastıyla yapılan yanlış değerlendirmeler başta gençler olmak üzere birçok kişinin olaylara bakışını ve politik duruşunu belirlemesinde etkili oldu. Bu noktada, bilhassa gençlikle ilgili değerlendirmeleri tahkik etme, kanaatlerimizi gözden geçirerek yeniden düşünme ihtiyacı hâsıl oluyor.
İçinde yaşadığımız zaman diliminde küresel sisteme ait kavramlar ve içerikleri, modern çağda oluşturulmuş, eskiden beri kullanılanları ise yeniden yorumlanmış yahut tanımlanmış demek yanlış olmayacaktır. Böyle birçok kavram gibi gençlik kavramının da kadim toplumlarda yer almasına rağmen şu an anlaşıldığı halinin başkalaşıma uğramış bir hal olduğunu, küresel sisteme göre yeniden yorumlandığını söyleyebiliriz. Günümüzdeki gençlik hatta çocukluk telakkisinin sanayi toplumuyla birlikte oluştuğunu iddia eden tezleri (Çocukluğun Yokoluşu- NeilPostman) dikkate alırsak, kabullerimizin ne kadarının yanılsama, ne kadarının gerçek olduğunu irdeleme fırsatı bulabiliriz. En azından çocukluk ile yetişkinlik arasında bir safhanın yani gençliğin, kadim dönemdeki varlığının ve keyfiyetinin de sorgulanması bu konuda bize bir fikir verebilir. Ama meselenin genişliği ve zorluğundan dolayı bu yazı için yalnızcagençlik mefhumunun modern dönemdeki serencamına göz atmak da meseleyi anlamamızda kolaylaştırıcı olacaktır.
Sosyal bir sınıf, biyolojik bir dönem, psikolojik bir durum ve politik bir kesit olarak tanımlanan gençlik kavramının kapitalizmle doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Zorunlu eğitim ile birlikte üretim sürecine geç katılan, tüketici bir yaş aralığının ortaya çıkması bugünkü anlamıyla gençlik olgusunun oluşmasına sebep oldu.Gençlik, yetişkinliğin getirdiği avantajlardan faydalanılan fakat sorumluluk sahibi olunmayan arızi bir ara hal olarak ortaya çıkmıştır. Gençlik aralığının belirsizliği ve değişkenliği kavramın ne kadar kaygan bir zemine oturduğunu göstermektedir.Egemen söylemdeki gençlik algısı batılı zihin dünyasının hayatı anlamlandırma biçimini özetler niteliktedir. Batılı zihin için genç hem lümpen, depresif, bencil ve sorumsuz hem de güçlü, çevik, diri ve özgürdür. Bedeni merkeze alarak hareket eden bu yaklaşımdaki tezatlar hayatı anlamlandırma problemini yansıttığı gibi gençliğin, ihtiyaçlara göre icat edilmiş bir kavram olduğunu ortaya koymaktadır.
Fransız İhtilalinin ardından ideolojik akımların yaygınlaşması neticesinde toplumsal yapının izahında ve yönlendirilmesinde kitlesel protesto gösterilerinin rolü önem kazandı. Böyle bir vasatta bünyesinde taşıdığı dinamizm hasebiyle gençlik, bir toplumsal gösteri malzemesi olarak kullanılmaya elverişliydi. Ulus-devletlerin oluşum sürecinde yeni durumun oluşturulması, benimsetilmesi, korunması ve aktarılması için devrim muhafızı gençlere ihtiyaç vardı. Geçtiğimiz yüzyılda faşist ve sosyalist hareketlerin gençliğe yaptığı vurguyu bu bağlamda değerlendirdiğimizde yürürlükte olan gençlik algısına şüpheyle yaklaşmamız gerektiği sonucuna varabiliriz.
Ulus-devletler eğitim yoluyla gençlerin zihinleri ve bedenlerini istedikleri biçimde terbiye ederek sistemle uyumlu, hatta sistemi koruyan bir gençlik kütlesi oluştururlar. Sistemi içselleştirmiş gençlik kitleleri kutsanır ve efsaneleştirilir. Aşırı anlam yüklenen bu kıymeti kendinden menkul gençlik kavramı ve algısı üzerinde bazı yanılsama ve şartlandırmalar mevcuttur. Bilhassa gençliğin siyasal bir kesim olarak kabul edilmesi sözünü ettiğimiz yanılsama ve kandırmacanın önemli bir parçasıdır.Ayrıca bu yanılsama başkalarınca tanımlanan bir kimlik olarak dayatılmaktadır. İdeolojilerin baskın siyasal kültürde önemini koruduğu zaman politiklik ve muhaliflik, ideolojilerin kaybolduğunun söylendiği zaman ise hayat tarzı savunuculuğunun ve ideolojisizliğin övüldüğünü görebiliyoruz. Günümüzde gençlik olgusu muhaliflikle zorunlu olarak bağdaştırılıyor ve muhaliflik başlı başına bir değer yüklenerek sunuluyor. İlginç bir şekilde sistem karşıtı olduğu söylenen gençlik sistem tarafından övülüyor. Muhalif olarak nitelenen gençliğin bir imajdan ibaret olması meselenin en trajik yanını oluşturuyor. Bu sahte muhaliflik elbisesi altında statükocu bir gençlik kitlesi var.
Bu süreç dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de böyle yaşandı. Cumhuriyet, kuruluşundan itibaren gençliğin kendisiyle uyumlu olarak yönlendirilmesi adına politikalar izlemiş ve başarılı olmuştur (Türkiye’de “Gençlik Miti” - Demet Lüküslü). Sol-sosyalist gençlik örgütlerinin Cumhuriyetin kurucu ideolojisi olan Kemalizm ile yakınlıkları bunu en bariz şekilde gösteren örnektir. 80 öncesi siyasal gençlik ve sürekli güzellemelere tabi tutulan 68 kuşağı, her zaman devlet merkezli düşünen gençler olmalarına rağmen sistem karşıtı olarak isimlendirilmişlerdir. Türkiye’de 80 sonrası gençlerin apolitik denerek yerden yere vurulması, bu dönemde gençler arasında başka politik yönelimler olmasına rağmen sol-sosyalist örgütlerin zayıflamasından dolayıdır. Fakat 28 Şubat süreci ile bu kesimler yeniden palazlandırılmış, güç kazanmışlardır. Son yıllarda değişen sosyal siyasal iklimde de bu gençler yeniden efsaneleştirilerek sunulmaktadır.
Gezi Parkı protestolarından önce gençlikten söz açıldığında, 80 sonrası gençlerin apolitikliğinden, siyasal bilinçten yoksun olmalarından dem vurularak günümüz gençliğieleştirilirdi. Bu protestolardan sonra ise gençlerin aynı niteliği yani ideolojisizliği üzerindengençlik övgüleri yapılmaya başlandı.Tanımaktan ve anlamaktan ziyade tanımlayıp yönlendirmeyi hedefleyen bu açıklamalar ekseriyetle bazı “eski solcu yeni liberaller” tarafından yapıldı. Adeta gençlik hayalleri depreşen bu kesim, protestolara katılan gençlerin “68kuşağı”ndan bile(!) daha iyi olduğunu söyledi. Protesto gösterilerine katılan gençlik evvela “90’lar kuşağı” olarak isimlendirilirken, daha sonra “XYZ kuşağı” (Generation XYZ) teorisi keşfedildi ve bundan sonra “Y kuşağı” gençliğinin güzellemelerine maruz kaldık. Şirketlerin piyasa araştırmalarından fırlamış gibi duran teoriye göre Y kuşağı 1979-1999 arasından doğanlardan oluşuyor. Teori Y kuşağının her şeyi sorguladığını, “saçmalık dedektörü” (bullshitdedector) gibi işleyen bir zihne sahip olduğunu, herhangi bir hiyerarşiyi kabul etmediğini söylüyordu. Bu kuşak ideolojisizdi ve ötekileştirmiyordu. Bireysel hayatı önceleyen bir görüntü verseler de sosyal ağlar üzerinden müthiş bir kolektif kültüre sahiplerdi.Otoriter bir yönetime şahit olmadıkları için isyan etme yetilerini kaybetmemişlerdi. Estetik bir protesto anlayışları vardı, özgür düşünüyorlardı ve daha bir sürü şey.
Gençliği ve öğrenciliği masumlaştırmaya yönelik bu manipülasyonlar, gençleri bir meşrulaştırma aracı ve propaganda malzemesi olarak kullanmak için yapılıyor. Zamanın sosyal ve kültürel yapısının ürünü olan gençlik sanki zamanın ruhunun belirleyicisi gibi gösteriliyor. Bir protesto gösterisinde gençlerin devrimcilik adına ortalığı yakıp yıkması,etrafa zarar vermesi gencin kendini gerçekleştirmesi olarak yansıtılarak ona sorumsuz bir çocuk muamelesi yapılıyor. Bu eylemlere karşı olan insanlar arasında dahi böyle bir gençlik algısı var.
Mevcut durumun değişmesi için toplumun bu algı ile hesaplaşması gerekiyor.Toplumun, yürürlükte olan gençlik algısı ile hesaplaşabilmesi için eğitim sürecinin uzaması, üretime geç katılım, olgunluk yaşının ilerlemesi sonucunda oluşan gençlik gerçeğini görmek gerekiyor.İnsan hayatında kritik bir dönem olarak gençlik, toplumsal yapı içinde sorumsuzlaştırılarak tahrif edildi. Bu mevcut hal ancak gençliğe sorumluluk yüklenerek tashih edilebilir.
İslam, akıl baliğ olduktan itibaren kişiye mükellefiyet yükler. Mali tasarruf yetisinin kazanılması(Nisa, 4/6) ile birlikte rüşt ve temyiz yaşına gelmişgenç, topluma karşı sorumludur. Gençlik mükellefiyet çağının başlangıcıdır. Müslümanlar arasında, yetişkinlerin sahip olduğu sorumluluklara sahip olmayan bir gençlik yoktur.Yaşadığımız toplumda bu yaklaşımın etkisinin azaldığını rahatlıkla görebiliyoruz. Mesela bir gencin namaz kılması şaşırtıcı bulunabiliyor. Bugün Müslümanlar arasında da gençlik sorumsuz ve ahlaksız kelimeleri ile bağdaştırılıyor, eleştiriliyor. Hâlbuki sorumluluk vermediğiniz birini sorumsuz, ahlaki muamelede bulunmadığınız birini ahlaksız olarak niteleyemezsiniz.
Ezcümle ahlak ve sorumluluk bakımından gençler toplumun tamamından bağımsız değerlendirilemez. Gençlik diye bir şeyden olumlu anlamda söz edemiyorsak bu, ihtiyar sahiplerinin yokluğundandır. Günümüzün gençleri işe yaramaz ama yaşlıları çok mu aklı başında? Her şey zıddı ile kaimdir.