Röp: Kehriban Elki
Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
İsmim İman Reyyan. 24 yaşındayım. 4 yıl boyunca Gazze’de din usulü üzerine eğitim gördüm. Şu an hadis ilimleri konusunda master yapıyorum. Din İşleri Bakanlığı’nda görev yapmaktayım. İki kız, iki erkek olmak üzere dört çocuğum var. Gazze hava saldırıları sonucunda evimiz yıkıldığı için şu an ailemle beraber Cebaliye mülteci kampında yaşıyoruz.
Şehit bir ailenin gelinisiniz. Kayınbabanız Nizar Reyyan, Hamas’ın öncülerindendi. O hem bir akademisyen hem de mücahit bir insandı. Gazze kuşatması sırasında evini terk etmedi ve ailesiyle beraber şehit oldu. Bize biraz kendisinden bahseder misiniz?
Öncelikle o gerçekten iyi bir Müslümandı. Eşlerine, çocuklarına, torunlarına ve bizlere karşı oldukça merhametli bir insandı. Üniversitede öğretim üyeliği yapıyordu. Eğitime çok önem verirdi. Çocuklarının eğitimi ile de yakından ilgilenir boş bulduğu bütün fırsatları onlara bir şeyler öğretmekle geçirirdi. Bizlere eğitim alanındaki çalışmalarımızda destek olur ve bizi eğitim konusunda her zaman yüreklendirirdi. Saldırıdan önce yaşadığımız evimiz 6 katlıydı. Ve kayınbabam Nizar Reyyan oranın en alt katını kütüphane yapmıştı. Bu kütüphane Filistin’in en büyük kütüphanelerinden birisiydi.
Bizim evimiz Müslümanlara her zaman açık bir evdi. Özellikle öğrenciler istedikleri zaman bize gelir Nizar Reyyan ile görüşür, derslerindeki eksikliklerinde yardım ister ve o da bunu bütün gücüyle yapmaya çalışırdı. Aynı zamanda eğitim giderlerini karşılamak için de elinden geleni yapardı.
Komşuluk ilişkilerine çok dikkat ederdi. İhtiyacı olanın yanında kayınbabamı görürdünüz. Ayrıca toplumsal ilişkilerinde adaletli olmaya önem verirdi. Gazze’de sık sık elektrik kesilir. Kayınbabam üst düzey bir insan olduğu için yetkililer bizim evimize elektrik vermek isterlerdi. Ama o komşularımızın elektriği olmadığı için kendisine böyle bir ayrıcalığın tanınmasına izin vermezdi.
Gazze’de her şey tahrip oluyor. Özellikle de ağaçlar. Bu nedenle Nizar Reyyan zaman zaman sokağa çıkar, uygun alanlara ağaç diker ve sokakta çöplerin toplanmasına bile yardım ederdi
Kalp rahatsızlığı, şeker, tansiyon ve nefes darlığı gibi birçok hastalığı olmasına rağmen bütün hayatını kalabalık insanlar içinde geçirdi. Her eve geldiğinde insanların yaşamlarını anlatır ve bunun acısını yürekten yaşardı. Namazlarını cemaatle kılmaya özen gösterir, sohbetlere gider, kitap okur ve aynı zamanda kitap yazardı. O gerçekten âlim ve mücahit bir insandı.
O haftada bir günü kendisine ayırırdı. Ancak o günlerde evine çekilip dinlenmezdi. O gün orduya katılır ve savaş eğitimi alırdı. Eve döndüğü zamanda kendini daha güçlü hissettiğin söylerdi. Mücadelenin önemi üzerine hep vurgu yapardı.
Son Gazze saldırılarında gerçekten büyük acılar yaşandı. Ancak Filistin’in onurlu halkı güzel bir örneklik sergiledi ve İsrail’e karşı mücadele ederek zafer elde etti. Direnişten sonra şu an Gazze’de durum nasıl, Gazzeli kardeşlerimizin bir nebze de olsa yaraları sarılabildi mi?
Son Gazze saldırılarında özellikle sosyal hayatın yoğun olduğu yerler hedef alındı. Operasyon bittiğinde Gazze tıpkı her tarafından kanlar fışkıran zayıf düşmüş bir insan gibiydi. Fakat bütün bu sıkıntılara rağmen savaştan sonra Müslümanlar Gazze halkına yardımını ve desteğini esirgemedi ve bu nedenle de birbirine kenetlenen Gazzeliler yaralarını daha hızlı bir şekilde sarmış oldu.
Kadınlar Gazze’de birçok şeyin parçasını oluşturuyorlar. Her kadından biri ya şehit annesi, ya şehidin dul eşi ya da yetim kalmış birisi. Filistin’deki kadının durumunu Filistin’in dik duruşuna ve yenilmeyişine benzetiyorum. Çünkü Filistinli kadın; oğlunu, eşini şehadete uğurlayan ve bunun ardından da toplumsal sıkıntılara karşı mücadele vermeye devam eden kişidir.
Filistin halkı eğitime gerçekten önem veriyor. Özellikle de Filistinli kadın eğitimine devam ederken anneliğini, eş oluşunu yani sosyal hayatta kadın olmanın getirdiği sorumluluklarını da ihmal etmiyor.
Allah Filistinli kadınların gönlüne Filistin’i sevme gücünü vermiştir. Filistinli kadın modern hayatın getirisi olan kadın modelini seçmiş olsaydı bugün Filistin’de ne direniş olurdu ne de her şeyiyle o toprakla tutunup mücadele eden kadınlar var olurdu.
Filistin halkının eğitime önem verdiğini belirttiniz. Şehit Nizar Reyyan’ın da eğitime sürekli vurguda bulunduğunu ifade etmiştiniz. Gazze saldırıları sırasında ne yazık ki eğitim kurumları da büyük ölçüde tahrip oldu. Şu anda eğitim binalarının durumu ne halde ve eğitimin işleyişi nasıl devam ettiriliyor?
Öncelikle şunu belirteyim ki savaşın bitmesinin ertesi günü eğitim hemen başladı. Hiç şüphe yok ki Filistin’de eğitim büyük zorluklarla, sıkıntılarla ilerliyor. Binalar hâlâ yıkıntı halinde ama bütün bu olumsuz duruma rağmen eğitim hayatı devam ediyor. Fakat her bir çocuğun ailesinden birkaç kişi artık hayatta değildi. Öğretmenlik yapan kişilerin de durumu öğrencilerden farklı değildi. Dolayısıyla bu durumun psikolojik etkisi çocuklar üzerinde yoğundu. Ve henüz hiçbir ortama adapte olamıyorlardı. Bu durum ortalama iki ay sürdü. Ama her şeye rağmen Filistin halkı artık şunu öğrenmişti: Zorluklara rağmen birbirlerine destek olmak, zorlukların üstesinden gelmek ve yaşama devam edebilmek.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’nün inisiyatifindeymiş gibi görünen Batı Şeria’ya, Gazze direnişi nasıl yansıdı?
Şunu belirteyim ki Batı Şeria ile bizim aramızda güvenlik açısından ciddi sorunlar var. Hiçbirimiz o bölgeye giremiyoruz. Gazze’deki direnişe kim ortak olur ve katkı sağlarsa o hapse atılıyor. Batı Şeria’daki yönetim kesinlikle direnişten yana değil. Öyle ki zor durumda bulunan insanlara yardım ederken bile Hamas’tan olup olmadığını soruyor. Eğer o kişi Hamas’tan ise ona yardım edilmiyor. Ama biz direnişten yana insanlar olarak Filistin’deki bütün grupların birleşip işgale karşı ortak mücadele etmesinden yanayız.
Gazze direnişi sırasında FKÖ’den Dahlan, İsrail’le işbirliği yaparak Refah bölgesinden olaya müdahil olmak istemişti. Dahlan’ın ve FKÖ’nün Gazze’deki etkisi ve uzantıları nelerdir?
Gazze bu olayı öğrendiğinde gerçekten çok üzüldü. Nasıl Filistinli bir kişi bunu yapabilir diye kendine sorular sordu. Ve biz bu olayı şöyle değerlendirdik: Bir sepette sağlam olan meyvelerin içinde bir tane çürük meyve var. Eğer bu çürük meyve atılmazsa o zaman diğerlerini de çürütebilir. Çürük meyve ayıklanmış oldu. Biz Filistin için hainlik yapan kişileri ve düşünceleri Filistin halkının yararı için Filistin’den uzak tutmak zorundayız. Doğru olanın bu olduğunu düşünüyoruz. Bizler onların bizlerle beraber mücadeleye katılmalarını ve bizim yanımızda olmalarını isterken onlar makamı ve dünyevi güzellikleri tercih ediyorlar. Böyle zihniyette bulunan kişiler zaten bizden olamazlar.
15 Ağustos 2009’da Refah’ta ‘Cundu Ensarillah’ adlı bir girişim ‘İslami emirlik’ ilan etti. Ve buna bağlı olarak çıkan çatışmada 22 kişi öldü. El-Kaide anlayışını çağrıştıran bu kişilerin tezleri Hamas tarafından nasıl değerlendirildi?
Sizlerin de bildiği gibi bunu yapan kişilerin tutumları Hamas tarafından eleştirildi ve doğru kabul edilmedi. Hatta bu olay gündeme geldiğinde karşı tarafın arkadaşları olan ama aslen Hamaslı olan bazı kişiler onlarla görüşmeye gittiler. Fakat görüşme olumlu olmayınca arkadaşlarına ateş açtılar. Olaya müdahale etmek isteyen polisler de kurşunlandı.
Bunların düşüncesine göre Gazze’deki Hamas yönetimi, İslami bir yönetim değil. Çünkü bunların asıl hedefleri kendi içlerindeki sorunlarını bile silahla halletmek. Ama İslam bunu haram kılıyor. Herkese ve her olaya tekfirci bir mantıkla yaklaşıyorlar. İnternet, televizyon gibi araçların yasaklanması gerektiğini ve kadınların hepsinin zorla örtünmesi gerektiğini savunuyor ve buna uymayan herkesin cezalandırılması gerektiğini söylüyorlar.
Gazze kuşatması gibi bugün de yoğun bir ambargo söz konusu mu? Şu an Gazze ne durumda? Belirli ölçüde de olsa yaralar sarılabildi mi?
İsrail şu an geçitlerin açılmasına haftada bir veya iki gün izin veriyor. O zamanlarda da en acil ihtiyaçların karşılanması sağlanıyor. Özellikle Filistin’de yıkılmış olan binaların yeniden onarılması için malzeme lazım. Ama malzeme girişine izin verilmiyor. Geçitlerin açılmasına izin verilmediği için en temel ihtiyaçlar bile oldukça pahalı satılıyor. Halkın çoğu prefabriklerde yaşıyor. Şu an bizim de evimiz yok ve biz de mülteci kampında kalıyoruz. Filistinlilerin bugünlerde çokça kullandığı bir söz var: Ayağını yorganına göre uzat! Bu söz Gazze’de son dönemlerde en önemli söz olmaya başladı. Biz de bu söze göre yaşamaya çalışıyoruz.
Son olarak bize Nizar Reyyan ve ailesinin şehit olduğu o geceden kısaca bahseder misiniz?
Kayınbabam ve ailesi şehit olmadan bir gün önceydi. Hep birlikte oğlu Muhammed’in evinde oturuyorduk. Babam bize o gün mescitte oğlu Abdülkadir ile yaşadıkları bir olayı anlatmıştı. Mescitteyken oğlunun elini sıkıca tutmuş ve ona şöyle demiş: “Beni senin yanında öldürürlerse sakın korkma!” O da şöyle cevap vermiş: “Ben ölümden korkmuyorum, sensiz yaşamaktan korkuyorum.” O akşam otururken bize bunu anlatmıştı.
Sık sık espri yapardı. “Koşun koşun, evimiz bombalanıyor!” diye. Bu aslında Reyyan ailesinin bütün fertlerinin şehadeti beklediğinin ve ona hazır olduklarının bir göstergesiydi.
O gün Perşembe akşamıydı. Bizim evimiz hemen bir alt kattaydı. Ama o gün biraz ileride oturan diğer kayınımın evine ziyarete gitmiştik. O sırada haberler açıktı ve haberlerde Nizar Reyyan’ın evinin bombalandığı söyleniyordu. Hepimiz şok olduk. Ve hemen evin olduğu yere gittik. Ve altı katlı ev yerle bir olmuştu. Nizar Reyyan, ailesini oluşturan 15 kişiyle birlikte orada şehit olmuştu.
Şu an Siyonist İsrail, Nizar’ı yok ettiğini sanıyor. Ama bilmiyor ki onun ardından oğulları, torunları, bizler ve binlerce insan bugün onun taşıdığı misyona çok daha bağlıyız. Bizler onun yolundan gidiyoruz. Onun İslami ideallerini yaygınlaştırmak boynumuzun borcu ve Filistin’in özgürlüğü için çok daha mücadele etme kararı içindeyiz.
Röportaj için teşekkür ederiz. Rabbimiz Filistin halkının yardımcısı olsun ve tüm Müslümanlara İslami ilkelerle donanmış bir şahitlik ve dayanışma bilinci kazandırsın.
Âmin. Sizin ilginiz ve hassasiyetiniz için bizler teşekkür ederiz. Allah razı olsun!