Irak işgali sonrası dünya siyasetinin Ortadoğu bölgesi üzerine yoğunlaştığı bir dönemden geçiliyor. Irak işgali ile bölgede konumunu sağlamlaştırdığına inanan Amerikan yönetiminin, bölgeye yerleşmesi kuşkusuz en fazla İsrail'in işine yarıyor. ABD'nin hemen yanı başına gelmiş olması İsrail'de güven sorununu biraz olsun hafifletirken, Filistin topraklarından kısmî geri çekilişinde bunun önemli bir rolü olduğu hissediliyor. Filistin-İsrail meselesiyle ilgili olarak kendisiyle görüştüğümüz Filistin Özerk Yönetimi Ankara Büyükelçisi Fuat Yasin, her şeye rağmen gelişmelerin Filistinliler lehine gelişebileceğine inanıyor. 'Yol Haritası' adlı planın kapsamlı bir barış planı olmamakla birlikte, Filistin devleti konusunda bir tarih koymuş olmasını olumlu bulan Yasin, planının işlemesi için koşul olarak önü sürülen "feda eylemleri"nin sona erdirilmesi konusunda Filistinli gruplarla yaşanan tartışmaların kesinlikle iç savaş boyutlarına gelmeyeceğini söylüyor.
Kudüs: Dörtlü grup tarafından hazırlanan 'Yol haritası' konusunda Filistin tarafının resmi görüşü nedir? Oslo tecrübesi göz önünde bulundurulursa, İsrail'in bu barış planına uyacağına inanıyor musunuz?
Fuad Yasin: 'Yol Haritası' denilen barış planı ilk defa ABD Başkanı George Bush tarafından 24 Haziran 2002 tarihinde yaptığı bir konuşma sırasında gündeme getirilmişti. Konuşma temel olarak, Filistin-İsrail çekişmesinin "iki devlet" (Filistin, İsrail) prensibi çerçevesinde bir çözüme kavuşturulmasını vurgulamaktaydı. Harita, iki taraf arasında siyasî, ekonomik, insanî ve güvenlik konularında Dörtlü Grup'un (BM, ABD, AB, Rusya) gözetiminde kurumsal bir çözümün, zaman periyodu içinde sağlanmasını ön görüyor. 2005 yılında bitmesi planlanan sürecin sonunda Filistin- İsrail nihaî uzlaşmasının sağlanması hedefleniyor. Yaklaşık 10 sayfayı bulan bu barış planının kuşkusuz çok detayları var; ancak burada üç önemli unsuru vurgulamakta yarar görüyorum.
Birincisi; İsrail tarafı bu plana birçok itirazlar yöneltti ve 15 ana değişikliği ön gören yaklaşık 100 çekince ortaya koydu.
İkincisi; Yol Haritası adlı bu barış planı, Filistin halkının kahramanca direnişi, Aksa İntifadası'nın başladığı günden bu yana geçen süre içindeki efsanevî başkaldırısı ve İsrail'in Şaron'cu planlarının boşa çıkarılmasının ardından geldi.
Üçüncüsü; bu "Yol Haritası", şu anki koşullar içinde uluslararası bir yükümlülüğü ön görmektedir. Birçok yönüyle âdil olmasa da, mevcut uluslar arası koşullar ve siyasî ortam göz önünde bulundurulduğunda kabul edilebilir bir metindir. Acaba bunları İsrail kabul edip uygulayacak mı? Yoksa, uluslararası topluma meydan okumaya devam mı edecek? Bunu önümüzdeki günler, belki de yıllar gösterecek.
Kudüs: Sizce 'Yol Haritası', gerçek bir barış planı olarak kabul edilebilir mi, yoksa daha önceki planlar gibi İsrail'in vakit kazanma manevralarında biri mi?
Fuad Yasin: 'Yol Haritası'nın metnine detaylara girmeden bakıldığında, barışı gerçekleştirmek için yapılmış gibi bir izlenim var. Ancak detaylara girildiğinde Amerika ve diğer güçlerin bölgesel çıkarlarını ön plana alan, buna karşın bölgenin çıkarlarını ikinci plana iten bir yapıda olduğundan da kuşku yok.
Kudüs: Irak'ın işgali sonrasında oluşan bölgesel dengeler hesaba katıldığında Filistin-İsrail meselesinin geleceği konusunda neler söylenebilir? İşgal, İsrail'in elini güçlendirmiş midir?
Fuad Yasin: Kuşkusuz ABD ve İngiltere tarafından başlatılmış olan bu savaş, henüz tamamlanmış değildir. Şu aşamada tahmin edilemeyecek gelişmeler ve yeni unsurlar ortaya çıkabilir. Şu sıralar, Ortadoğu'nun İngiltere ve Fransa arasında paylaşımını öngören 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması'ndan bahsediliyor. Ama bana göre şu sıralar yaşadığımız olayların, geleceğe dönük sonuçları açısından 1916'dakinden çok daha tehlikeli ve derin neticeleri olacak. Ama tüm sorun, bölge halkının kendilerine yönelik bu meydan okumaya karşı nasıl cevap verecekleriyle yakından ilgili. Amerika'nın bölgesel planlarına göre, İsrail'in bölgesel rolü artacak; ama görevleri azalacaktır.
Kudüs: Irak işgalinden sonra Filistin'in geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Fuad Yasin: İsrail işgaline karşı Filistin halkının uzun yıllardır vermiş olduğu mücadele, oldukça faydalı dersler ve ibretler alınması gereken seçkin bir direniş örneğidir. Filistinli, hiçbir zaman umudunu yitirmez; Filistinli, çalışması ve direnişi ile ümitvardır. Bir Filistinli olarak ben, işgalin sona ererek bağımsızlığını kazanmasında Filistin halkının tüm hedeflerinin gerçekleşeceği konusundaki geleceğe dönük güçlü inancımı koruyorum.
Kudüs: Peki Irak'ın işgali, Iraklıların gücünü zayıflatmış mıdır?
Fuad Yasin: Geleneksel güç dengeleri açısından öyle görünüyor. Ama insanî, toplumsal ve medeniyet perspektiflerinden bakınca, Irak'ta yaşanan tecrübe, tüm bölge halklarının kendi güçlerini harekete geçirerek, jeopolitik, beşerî ve tabiî imkanlarından yararlanmaları konusunda teşvik edici bir rol oynayacaktır.
Kudüs: Amerikan yönetiminin Arafat'a karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Filistin lideri Yaser Arafat'ı dışlamaya çalıştığı yönündeki görüşlere katılır mısınız?
Fuad Yasin: Amerikalılar bunu yapmaya çalışıyor, hem de uzun bir süredir deniyorlar. Ama şu ana kadar bunu kesinlikle başaramadılar ve başaramayacaklar da. Bu öyle kolay bir şey değil. Her şeyden önce Arafat, tüm Filistin halkının özgür iradesiyle seçtiği başkanıdır. Arafat, geçtiğimiz 40 yıllık süreç içinde Filistin direnişinin sembolü olmuş bir şahsiyettir. O, Filistin halkının vicdanıdır. Arafat'ı marjinalleştirmek ya da görmezden gelmek mümkün değildir.
Kudüs: Filistin örgütlerinin feda eylemlerini sürdürmeleri halinde Filistin Özerk Yönetimi'nin söz konusu gruplara yönelik tavrı ne olacak? İleride bir iç savaş tehlikesi görüyor musunuz?
Fuad Yasin: Tüm içtenliğimle ve samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki Filistin halkı olgunluğu ve uyanıklığı ile iç savaş tuzağına kesinlikle düşmez. Zira o bilir ki böyle bir savaştan sadece ve sadece düşmanları istifade eder. Filistin halkı böyle bir şeye izin vermez. Peki feda eylemlerinin devam etmesi halinde ne olur? Öncelikle bu eylemleri gerçekleştiren büyük şehitleri anarak, vatanları için yaptıkları fedakarlıkla gurur duyduğumu belirteyim. Ancak, bu eylemler kesinlikle gaye değildir. Tüm bunlar, vatanın özgürlüğüne kavuşması, Filistin halkının özgürleşmesi için birer vesiledir. Bu hedef gerçekleştikten sonra, feda eylemleri yapmanın anlamı ne?
Kudüs: Amerika'nın Suriye yönetimine yönelik baskıları Filistin direnişini olumsuz yönde etkiler mi?
Fuad Yasin: Amerikan yönetimi sadece Suriye'ye değil, herkese baskı yapmaya çalışmaktadır. Ancak bu tür baskılar, sonucunda itaat getirmek yerine, daha büyük patlamalara yol açabilir. Tüm mesele, bölge halklarının rızasına göre çözümlenmelidir.
Kudüs: Türkiye'nin Filistin sorunu konusundaki politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl olmasını isterdiniz?
Fuad Yasin: Kuşkusuz, kardeş Türkiye halkı, çok değişik şekillerde ve seviyelerde Filistin halkının yardımına koşmuştur. Türkiye hükümetleri, siyasî partiler ve hükümet dışı kuruluşlar, özellikle zor zamanlar ve kriz anlarında Filistin halkına yardım etmede elinden geleni yapmışlardır. Tabii bununla birlikte bizler, Türkiye'nin halkı, hükümeti, siyasî grupları ve sivil toplum örgütleriyle bölgeye âdil ve kalıcı bir barış gelmesi için sorumluluklarını üstlenmesini bekliyoruz. Bence, Türkiye jeo-stratejik konumu itibariyle, şu an uluslararası rekabette varlık göstermenin en önemli unsurlarından birini oluşturan medeniyet alanında bölge halklarının çıkarına olan yeni düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde daha büyük bir rol oynamaya ehildir.
Kudüs: Türk halkından beklentileriniz nelerdir?
Fuad Yasin: Türkiye halkının tüm içtenliği ile, erkek, kadın, öğrenci, öğretmen, sivil toplum kuruluşu, sendika, siyasi parti ve bireyler olarak, Cenin katliamının hemen ardından yanımızda olmalarını ve ziyaretime gelmelerini hiçbir zaman unutmayacağım. O zor zamanda, bizimle beraber olup, Filistin halkının acılarını paylaşmakla Türkiye halkı, kalbinin ve vicdanının derinliklerindeki basiret gözünün kapanmadığını ispatlamıştır. Türkiyeli kardeşlerimle ne zaman görüşsem, sonunda Kudüs-ü Şerif'te şükür namazı kılmak üzere yeniden buluşmak dileği ile ayrılırız. Onlara minnettarız.
Röportaj: Ahmet Emin DAĞ