Bir Özbek göçmen olan Bilol’un kapısı 2017 yılında bir gece saat 3 civarı çaldı.
Kapısında FBI ajanları, göçmen bürosu yetkilileri ve New York Polis Departmanı memurlarından oluşan 25 civarı insan vardı.
Bilol (Misilleme korkusuyla gerçek ismini yayınlamıyoruz.) belgeleri bulunmayan bir göçmendi. 2012'de ABD'ye ilk geldiğinde sadece turist vizesine sahipti. O gece pasaportunu teslim etmesi istendi ve kelepçelenip tutuklandı.
Saatlerce, Rusça konuşan Ukraynalı bir kadın ve kendisi gibi Müslüman görünen Dağıstanlı bir adam da dâhil olmak üzere beş FBI ajanı tarafından sorguya çekildi. Bilol, ajanların kibar olduklarını ve inancı hakkında çok sayıda soru sorduklarını hatırlıyor: Şii miydi yoksa Sünni mi? Aşırıcı eylemleri onaylamış mıydı?
Ona diğer Özbeklerin fotoğraflarını gösterdiler ve tanıyıp tanımadıklarını sordular. Ve sonra bir anlaşma önerdiler. Yasal olarak ABD'de kalabilirdi ancak “suçluları yakalama” konusunda FBI'a yardım ederse.
Bilol daha önce hiçbir suçlu ile etkileşimde bulunmadığı ve kendisinden istenilenleri yapacak nitelikte olmadığı konularında ısrar etti. Fakat sonuçta teklifi isteksizce kabul etti. Karşılık olarak, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza ofisinden her türlü sınır dışı işlemine son veren bir mektup aldı Tabi ki yetkililer amaçlarına yararlı buldukları sürece:
“Ertelenen dava, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından bu tür bir faaliyete duyulan ihtiyacın artık gerek olmadığına karar verilene dek Birleşik Devletlerde kalmanıza izin verecek.”
Bu onay ilk bir yıl boyunca gayet iyiydi ve sadece Bilol'un bir görevliye düzenli olarak rapor vermesi isteniyordu.
Bilol, kısa bir süre sonra kentin çeşitli camilerinde, özellikle de Özbek toplulukları olanlarda vakit geçiriyor ve FBI ajanlarıyla düzenli temas halinde oluyordu.
FBI, Bilol’dan ibadet eden Müslümanlara Suriye'deki ‘iç savaş’ gibi belli başlı siyasi konular hakkındaki tutumlarını sormalarını ve geri bildirimde bulunmasını istedi. FBI ajanları zaman zaman elinden gelenin en iyisini yapmadığı için onu azarlıyordu.
Bilol’un bir muhbir olarak çalışmaları 2017 yazında başladı ve Ekim ayındaki önemli bir gelişme ile çakıştı. İddiaya göre Cadılar Bayramında öğleden sonra, bir başka Özbek göçmeni olan Sayfullo Saipov, aşağı Manhattan'da arabasını bir bisiklet yoluna sürdü ve sekiz kişinin ölümüne sebep oldu. Bu muhtemelen Bilol'u FBI için değerli hale getirdi. Sonraki Şubat ayında Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza ofisinden anlaşmayı yenileyen yeni bir mektup aldı.
Brennan New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Merkezinde ulusal bir güvenlik uzmanı olan Faiza Patel, Bilol gibi göçmenlerin FBI tarafından Müslüman topluluklar içinde özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana konuşlandırıldığını söyledi. Ancak bu “balık tutma” türünün sorunlu olduğunu belirtti.
Patel, “Bu, topluluk üyeleri arasında güvensizlik yaratıyor. Çünkü insanlar daima yanlarındaki adama bakarlar ve ‘Acaba o muhbir midir?’ diye düşünürler.” diyor.
Zaman geçtikçe Bilol, FBI için çalışmak konusunda daha da isteksiz hale geldiğini söyledi. Birkaç ay önce, Müslüman topluluk içerisindeki bir aktivist, yardım için City Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki Yasa Uygulamada Hesap Verilebilirlik ve Sorumluluk Oluşturma (CLEAR) projesi ile temasa geçti.
CLEAR'ı yöneten hukuk profesörü Ramzi Kassem, Bilol'un manevi bir kriz geçirdiğini söyledi.
Kassem, “Camiyi manevi durumdan çıkardı. Camiye gitmek, cemaatiyle birlikte olmak, birlikte ibadet etmek iyi hissettiriyordu. Ve son birkaç yıldır, sınır dışı edilmemek uğruna FBI için yaptıkları, ruhsal ve sosyal yaşamının merkezinde olan çok pozitif bir durumu, yapmaktan kaçındığı bir şey haline getirdi.”
CLEAR ekibi kendilerini muhbir anlaşmalarından kurtarmak isteyenlere yardım ediyor. Ancak Bilol durumunu kendilerine sunduğunda, daha önce yapmadıkları bir şeyi denemeyi seçtiler.
Kassem'e göre, normalde FBI ile muhbirlerin ilişkileri iki unsura dayanıyor: Gizlilik ve korku. “Ve böylece panzehirleri düşünmeye başladı, gizlilik ve korkuya karşı koyma stratejimizde aydınlatma, kamu denetimi ve toplumsal örgütlenme olmalıydı.” dedi.
Bunu akılda tutarak, hukuk ekibi Temmuz ayı sonlarında Bilol’un FBI idarecileriyle yapacağı bir sonraki görüşme için hazırlandı. Geçmişte, ajanlar onunla nerede buluşacakları konusunda talimatlar veriyorlardı: “Cuma günü, Sheepshead Koyu, Kohl mağazasının otoparkı.” gibi.
Bu sefer buluşma noktası Chelsea’deydi.
Planlanan buluşmadan önce Bilol ve Kassem, CLEAR hukuk ekibinin iki üyesi olan Tarık İsmail ve Naz Ahmad ile yakınlardaki bir Starbucks'ta toplandılar. Onlara burada göçmen hakları aktivistleri ve New York avukatlar topluluğundan bir grup katıldı. Onlar da Bilol'la dayanışma içindeydiler.
Queens'de Güney Asya'daki çoğu belgesi bulunmayan göçmenleri temsil eden DRUM isimli hareketin Genel Müdürü Fahd Ahmed de bu grupta yer alıyordu. Bilol ve ekibinin benimsediği stratejinin, toplumun kendi kendini organize edebilme ve koşulları belirleme yeteneğindeki bir büyümeyi ve de köşeye sıkışmak yerine cevap verebilmeyi temsil ettiğini söyledi.
Planlanan buluşmaya birkaç dakika kala Kassem, Bilol’un telefonundan “Ben kuzeybatı köşesinde avukatlarımla birlikteyim.” yazan bir mesaj yazdı çünkü silahlı FBI ajanlarıyla bir sürpriz yaşamak istemediklerini söyledi. Kassem mesajı yolladı ve beklemeye başladılar.
Bu arada Bilol sessizce plan yapıyordu. Manhattan'ın tam ortasında halka açık bir yerde FBI'dan ayrılmaya karar vermişti. FBI ajanlarıyla etkileşime girmenin nasıl bir şey olduğunu sorduğumda, kötü hissettirdiğini, çünkü onların sözlerini alıp düşündüğünden farklı bir anlama çevirdiklerini söyledi.
Birkaç dakika sonra, renkli camlara sahip SUV tipi bir araç belirdi. Ajanların sıklıkla kullandığı bir araçtı bu ama durmak yerine devam etti.
Bu, Bilol’un varlıklarını açıklayan metninin, denklemi temelden değiştireceğini ve belki de işlerini gizlice sürdürmeye alışkın olan ajanları korkutup kaçıracağını düşünen Kassem veya diğer avukatlara sürpriz olmadı.
Ancak birkaç dakika sonra Bilol’un hukuk ekibi FBI ajanları olduğunu düşündekileri birilerinden telefon aldı. Kassem, Bilol’un avukatı olduğunu açıkladı. “Sanırım siz FBI'da çalışıyorsunuz ve Bilol ile çalışmakla ilgileniyorsunuz. Bu doğru mu?”
Diğer taraftaki kadın kibar ve muğlak kaldı, FBI tarafından aradığını teyit ya da inkâr etmedi. Bilol’un kendilerine “gönüllü olarak kendi isteğiyle bilgi verdiğini” söyledi.
Kassem ona, “Bilol artık sizinle birlikte çalışmayacak. Herhangi bir sorunuz varsa lütfen bizimle iletişime geçin.” diye cevap verdi.
Daha sonra, grup durumu değerlendirdi. Katılan aktivistler arasında hafif bir heyecan vardı. Birkaç tanesi Bilol’un FBI’daki sonunu gördüğünü tahmin ediyordu. Bir kadın “Onların gözünde kimliğin ifşa oldu.” dedi.
Bilol, durumdan memnuniyetini bildirdi ve ayrılmadan önce kendilerine teşekkür etti.
Birkaç gün sonra, avukatları tüm aramaların ve mesajların kendilerinden yönlendirilmesi konusunda ısrar etmelerine rağmen, Bilol, FBI’dan bir metin mesajı aldı. Manhattan’da Federal Plaza lobisinde buluşmak istediler.
FBI ofislerinin bulunduğu yer burası. Aynı zamanda Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza ofisinin de. Ancak Kassem endişeli değildi.
“Burada yaptıkları şey sadece zarları atmak ve onunla devam edip etmeyeceğini görmek.” dedi.
Bilol ve avukatları randevuya gitmediler. O zamandan bu yana iki hafta içinde başka herhangi hiçbir şey duymadılar. Yine de FBI ajanlarının ortadan kaybolacağı ihtimal dâhilinde görünmüyor. Ve Bilol ile ekibi için bu bir problem yaratabilir: Özbekistan'a sürülürse, FBI için Müslümanlar arasında casusluk yapan biri olarak görülebilir. Ve bu, Özbekistan’da ağır bir misillemeye yol açabilir.
Bu arada Bilol, sızdığı topluluklara verdiği hasarı onarmaya da çalıştı. Müslüman liderlerle görüşüyor ve muhbir olarak yaptığı çalışmalarını detaylandırıyor.
Bu topluluk liderlerinden biri olan ve Brookly’nde Al-Ansar Center isimli camide imamlık yapan Hassan Raza, Bilol'un kendilerine Özbek dili sınıfı da dâhil olmak üzere camide olan olayları izlediğini itiraf ettiğini söyledi.
“Üzgün görünüyordu, yaptığı şey için üzgün görünüyordu. Gerçekten özür dilemek ve yaptığı şeyi durdurmak için samimi bir yürekle gelmişti. Açıkçası, bu tür bir tanıklıkla ortaya çıkmak kolay bir iş değildir. Kızacağımızı biliyordu.”
Merkez daha önce New York Polis Departmanı muhbirleri tarafından da gözlem altına alınmıştı ve o zaman uzlaşma ile sonuçlanan bir dava açılmıştı. Bu durum cemaat üzerinde yıkıcı olmuş ve camiye gelenlerin sayısı yaklaşık %50 azalmıştı. Aynı zamanda camiye gelen bağışlar da düşmüştü. Raza’ya göre bu tip haberler özellikle gençleri yabancılaştırıyor.
Dikkate değer bir şekilde, İmam Hassan ve casusluğa maruz kalan cemaatin bir başka üyesi, Bilol’un camiden men edilmeyeceğine karar verdi.
Ancak Bilol, bu durumu diğer cemaatlere nasıl açıklayacağı konusunda tereddütler yaşıyor ve korktuğunu söylüyor.
---------
NOT: Gothamist,Bilol’un verdiği röportajın doğruluğu için her ne kadar ilgili mercilerden görüş talep etse de herhangi bir dönüş alamadı.
Gothamist / 22 Ağustos 2019 / Çeviren: Gökhan Ergöçün