Geçtiğimiz sonbaharda Fas'ta yapılan parlamento seçimlerinin, günümüz Kuzey Afrika siyasetini nasıl etkileyeceği kestirilemiyor. Tıpkı Kuzey Afrika'nın diğer yöneticileri gibi Kral 2. Hasan da, sosyo-ekonomik ve siyasi-problemlerle dolu bir mayın tarlasında bir denge tutturmak zorunda... Görülen o ki, alışılmışın dışında Kral, muhalefeti ortadan kaldırmak için uygulanan ve karşı tepkiye yol açan baskıyı hafifletmeye karar vermiş görünüyor. Acaba Fas, bölgede başarılı bir demokratikleşmeyi gerçekleştiren ilk ülke olacak mı?
Fas tarihi, "kayıplar", infazlar ve siyasi tutukluların işkenceye uğramasıyla dolu bir baskı rejimi... Fakat 1990'ların başından beri ülkede, önceki dönemden farklı olarak -görünürde- insan haklan uygulamaya kondu. Geçtiğimiz günlerde Başbakan Abdüllatif Filali, parlamentoda yaptığı konuşma büyük bir heyecanla, insan hakları örgütlerinin Fas'la ilgili raporlarında artık sadece "sinek ve sivrisineklerden" bahsettiklerini söyledi. Fas'ta son yıllarda komşularına kıyasla belirgin bir rahatlama yaşandı. Sonbaharda yapılan parlamento ve Mayıs ayındaki yerel seçimler, ülke tarihinde ilk defa muhalefetin de hükümete girmesini sağlayabilir.
Yanısıra Dünya Bankası ve IMF, (kısmi siyasi istikrarın belirgin bir ekonomik gelişimi sağlamamasına rağmen) Fas'ın, kendi "yapısal düzenleme" programları açısından "iyi bir öğrenci" olduğunu belirtiyorlar. Buna karşın geçtiğimiz günlerde Fas Nüfus Bakanlığı tarafından halk üzerinde yapılan istatistikler, uygulanan reform paketinin sosyo-ekonomik sıkıntılara yol açtığını ortaya koydu. Yatırımlar % 6.6 gibi düşük bir oranda seyrederken, Fas'ın toplam işgücünün % 20'si işsiz... Yaşı 15 ila 24 arası olanlar bundan en çok etkilenen kesim... Bu kesimin % 33'i işsiz. Kral, verimsiz kamu teşebbüslerinin özelleştirilmesine devam edileceğini belirtmesine rağmen, kısa vadede uygun seviyelere gelmesi zor olan yukarıda belirtilen hususlasın sıkıntı yaratmaya devam edeceği görülüyor. Dünya Bankası raporları, Fas nüfusunun % 40'ının, yoksulluk sınırının altında yaşadığını, bu durumun insanları uyuşturucu ticareti veya diğer gayri meşru yollara yönelteceğini belirtiyor.
Fas yönetimi, işsizlik ve yoksulluğun siyasi rahatsızlıklar doğuracağı gerçeğini gözardı etmiyor. Ancak çoğu Kuzey Afrika rejiminin tersine Kral Hasan, muhalefet güçleri üzerinde gözle görülür bir baskı kurmaktan kaçınıyor. Bunun yerine birçok anlama gelebilecek "demokratik ilerleme" sloganı aracılığıyla siyasi karşıtlarıyla diyalog kurarak gelişmeleri kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Bu tavrın uzantısı olarak, daha önce içişleri Bakanı Driss Basri'nin dini temellere dayalı hiçbir partinin siyasi arenada yer almayacağını açıklamasına rağmen, İslamcı el-lslah ve'l Tecdid hareketinin, "Anayasal Halk Demokratik Hareketi" adıyla küçük bir parti olarak faaliyetine izin verildi. Buna karşın daha yaygın olan İslamcı El Adi ve'l ihsan hareketinin öğrenci mensupları, geçtiğimiz Ocak ayından beri geniş bir takibata tutuldular. Yaklaşık 100 İslamcı öğrenci üniversiteleri tarafından kendilerine sağlanan ulaşım imkanlarının yetersizliğini protesto gösterileri sonrası Kazablanka, Marekeş ve Oujda'da tutuklandılar ve geçmiş döneme kıyasla daha az hapis cezalarına çarptırıldılar. Hareketin liderleri Muhammed Ali Sümani ve Fethullah Arsalahe, tutuklanma kampanyasından kurtuldular, Kral Hasan bu tip hareketlerden hoşlanmamasına rağmen olayların üzerine fazla gidemedi.
Muhalefet Partileri Rejimle Anlaşıyor
Benzer politikalar, sol muhalefete de yöneltiliyor. Polis, geçen Ekim'den bu güne Rabat'ta gösteriler ve açlık grevleri düzenleyen "İşsiz Üniversite Mezunları Derneği"ne karşı seri davrandı Altı kişi alıkonularak işkence yapıldı. Ayrıca geçen Şubat'ta Marakeş'te derneğin bir çok eylemcisi tutuklandı. Ama bunun yanında Kral, hükümeti, ülkenin en büyük sendikasıyla "Ulusal Diyalog" adı altında iyi ilişkiler kurması yönünde zorladı ve ayrıca Önümüzdeki iki yıl içersinde, kamu işçilerine belirgin bir ücret artışı sözü verdi. Bununla beraber "işsiz Üniversite Mezunları Derneği", sendika merkezine sürekli grev üssü olarak seçmesine rağmen sendika, hükümetle olan ilişkilerini bozmamak için derneğe en alt düzeyde destek verdi. Aralarındaki soğukluk devam ediyor.
Gassan Selam'ın "Demokratsız Demokrasi" isimli kitabında bir "anlaşma" olarak tanımladığı gibi, Fas'ın yasal siyasi partileri, rejimle toplum arasındaki ilişkileri gerginleştirmeme konusunda ikna edilmiş durumdalar... Kuzey Afrika'nın laik muhalefet liderleri üzerinde etkili olan bu kitap, ana hatlarıyla Cezayir'de parlamenter sisteme geçiş sırasında Cezayir rejimi ve muhalefet arasında anayasal uzlaşma noktalarının olmayışının, gidişatı kötü yönde nasıl etkilediğini inceliyor. Fas'ın önde gelen muhalefet partileri, Fas tarihinde ilk defa Mayıs ayında yapılan seçimlerin bir hükümet oluşumunu sağlayacağı ihtimaline karşılık Kral'ın onlara vaad ettiği siyasi açılım üzerindeki yoğun kontrolünü kabulleniyorlar. Geçen yılın Eylül'ünde, iki meclisli bir sistem kurmak amacıyla, referandumla anayasal reform yoluna girildi. Alt meclisteki tüm sandalyeler direkt seçimle belirlendi. Üst meclis ise yerel yönetim ve sendika üyelerinden seçilerek oluşturuldu.
Dahası siyaset oyununun bütün tarafları, "dürüst ve şeffaf" seçimler ve ayrıca "seçim işlemlerinin düzenli olarak yürütülmesi için verilen yasama kararlan üzerindeki şüpheyi kaldırmayı" vadeden, "Yönetimde Birlik" adlı bir "anlaşma" imzaladılar. Şüphesiz, bağlılarını muhtemel bir yenilgiye hazırlayan Kral'ın iyi niyetine duydukları güvenden başka bir alternatifleri olmayan koalisyondaki bu dört muhalefet partisi (Koutla), bu gelişmeleri "demokratik kuralların tam olarak uygulanması için atılan ileri bir adım" olduğunu düşünerek memnuniyetle karşılıyorlar. Gerçi bu yenilgi 1993'te seçimlerden koalisyonun zaferle çıkmasından sonra zaten gerçekleşmişti ancak parlamento çoğunluğunun muhalefette olması gerekirken, sandalyelerin üçte biri atama yoluyla belirlenmişti.
Bunun yanında "Gelişim ve Sosyalizm Partisi" gibi küçük partiler, bundan sonra seçimlerde hile ve oy kullanmada haksızlıklar olabileceğini vurguluyorlar. Ayrıca El-Beyan isimli günlük gazetenin söylediği gibi hileli uygulamalar olabilir. Geçmişte olduğu gibi.., Diğer bir siyasi parti olan Demokratik Halk Hareketi Birliği, seçimler doğru dürüst gerçekleşse dahi dörtlü koalisyon tarafından kurulacak hükümete güven duymamasından ötürü, Kral Hasan'ın yönetiminde etkili olabilmek için kendi taraftarlarını üst meclise atayabileceğini belirtiyor. Ayrıca Kral, 1993'te dörtlü koalisyonun hükümete girmesini reddettiği, kendi adamı Driss Basri'yi tekrar İçişleri Bakanı olarak atayabilir.
Kral ve Siyasi Elit
Çoğu Faslı ve yabancı gözlemciler, bu gelişmelere karşın iyimserliklerini koruyorlar. Çünkü var olan sıkıntıların, Güney Avrupa ya da başka bir yerdeki otoriter rejimlerden geçişlere benzer gelişmeler olduğunu söylüyorlar. Faslı bir think-tank kuruluşu olan Abdürrahim Buabid Kurumu tarafından düzenlenen konferansta "Demokratik Geçişler" meselesi, Prens Sidi Muhammed'in hamiliği altında tartışılıyordu. Fas'taki krallık rejmi üzerindeki akademik çalışmasıyla tanınan Amerikan siyaset bilimcisi John Watenburg, Fas'ın günlük Liberation gazetesine verdiği demeçte, Fas gibi gelişmemiş ülkelerde demokrasiyle geçişin, yüzyılın başında İsveç'te olduğu gibi, Kral ve ülkenin siyasi eliti arasında yapılacak "anlaşma" ile mümkün olabileceğini söyledi.
Fakat bu "anlaşma", uzun vadede toplumun geniş kesimlerini, Kral Hasan siyasi oyununda yeralmaya istekli görünen partilerden uzaklaştırabilir. Nitekim dörtlü koalisyonun liderlerinden biri, partisinin, "koybolan" 600 Fasit ve Batı Sahrasının akibetiyle ilgili girişimlerde bulunmayacağını ve güç durumdaki siyasi tutuktu ve onların ailelerine yardımcı olmayacağını açıkladı. Fas rejiminin, illegal faaliyet gösteren çoğu eski siyasi tutukluları değilse bile, yaklaşık 300 bin üyesi bulunan "işsiz Üniversite Mezunları Demeği"ni, 1996'da bozulmaya karşı kampanya başlatan "şeffaflık" hareketini hesaba katması gerekiyor. Mevcut krallık rejimi kanunlarıyla ne yazık ki 2009 yılında Avrupa Topluluğu'yla Gümrük Birliği'ne ve yapısal düzenlemelere girecek olan Fas, çok büyük acılarla karşı karşıya kalacak. Sendikacılar ve girişimciler, özelleştirmenin sosyal dengesizliklere yolaçacağını belirtiyorlar. Şimdiden, Fas'ın tarımsal ürün ihracatının, Avrupa'nın ekonomik engellemelerine takılmasına duyulan öfke büyüyor. Fas tipi demokratikleşme, Jochen Hipplerin "Güçsüzleştirilmiş Demokrasi" isimli kitabında belirttiği gibi büyük tepkiler içeriyor. Ayrıca ülkenin temel siyasi tabusu olan Batı Sahra meselesinin, Kral Hasan'ın Polisario ile barışçı çözümü reddetmesinden ötürü nasıl sonuçlanacağı da belirsizliğini koruyor. Ancak El Adl ve'l ihsan dışındaki hiçbir hareket, önde gelen siyasi partilerin, Kralla uzlaşmaları sonucu marjinal konuma gelecekleri gerçeğinin farkında değil... Yedi yıldır evinde gözaltında tutulan İslamcı hareketin lideri Şeyh Abdüsselam Yasin'in kızı, Le Monde'a verdiği demeçte "Siyasi partiler halkın % 5'in-den fazlasını temsil etmedikleri için ölüdürler " diyor ve devam ediyor: "Halk bize güveniyor ve bizim de günümüz gelecek".
MEI- 16 Mayıs1997 Çev.: TURHAN ERDOĞAN