Fas'ta 1970'lerin başından beri gelişmekte olan militan İslami hareketin toplumsal temeli ne olmuştur? Daha açıkçası görünen hedefi; tümüyle İslam şeriatına göre yapılanmış bir devlet ve bir toplum ikame etmek olan militan İslami harekete, Fas toplumunun hangi kısımları etkin olarak katılmış ya da olumlu ve sıcak yaklaşmıştır? Bu makalenin mevcut veriler ışığında incelemeye çalıştığı temel soru işte budur.1
1970'lerin Başından İtibaren Fas Militan İslami Hareketi
Fas militan İslami hareketini oluşturan değişik grupların ortak hedefi gerçek manada İslami devlet ve toplum olmasına rağmen, gruplar bu hedefi oldukça farklı şekilde yorumlamaktadırlar. Hareketi oluşturan belli başlı grupların ideolojik yönelişleri; ABD'de görülen Hıristiyan fundamentalizminden daha çok, özgürlük mücadelesini dini kavramlarla ifade eden Latin Amerika "özgürlük teolojisi"ni çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla bu hareketi fundamentalist olarak nitelemek yanıltıcı olacaktır. Bu durum; önceden etkin bir üyesi olduğu "Halkçı Güçlerin Sosyalist Birliği "nden ayrılan Milli Eğitim müfettişi Abdülkerim Muti'nin 1972'de kurduğu "İslami Gençlik Örgütü" (Cemiyyet el-Şabiba el-İslamiyye) üzerinde gözlenebilir.2
Fas'ın en radikal militan İslami gruplarından biri olan İslami Gençlik Örgütü kendi içinde en az 5 hizibe ayrılmış; bunlardan biri, 1981'de, Belçika'da basılıp Fas'ta el altından/gizlice dağıtılan El-Mücahid dergisini yayımlamaya başlamıştır. El-Mücahid'in ilk sayısının baş makalesi "Devrimci Müslüman Gençlik, Savaşa Katılın!" başlığını taşıyor ve aşağıdaki kısımları içeriyordu:
"...bugünümüz ve geleceğimiz; Amerikan emperyalizminin çekici ile ona uşaklık eden kokuşmuş monarşi rejimi ve destekçilerinin örsü arasında ezilmekte...
Dergimiz; bu koşullara rağmen; İnşaallah, bu yurdun ufuklarını aydınlatacak ve halkını özgürlüğe; Amerikan uşaklarının ve petrol tacirlerinin temsil ettiği tahrif edilmiş din anlayışına değil, Muhammed (s) ve onu izleyen ashabının İslam'ına ulaştıracak Fas'ın sahih İslam Devriminin öncüleri arasında yer almak amacıyla çıkmaktadır."3
Bir diğer dergi "El-Cemaat"; Marakeş'te, Fas'ın en tanınmış militan İslam ideologu Abdusselam Yasin tarafından 1979'dan 1983'e kadar zaman zaman kesintilere maruz kalarak yayımlanmıştır. El-Mucahid'den biraz daha az radikal eğilimli olmasına rağmen yabancı tahakkümünün ve toplumsal adaletsizliğin mahkum edilmesi El-Cemaat'ın da her sayısında yer alan temel vurgular arasındadır. El-Cemaat'da 1979'da yayınlanan "Da've ilallah" (Allah'a çağrı) makalesinden aşağıya alıntılanan kısımlarda Yasin; kapitalist Batı ve Komünist Doğuyu "cahiliyyenin iki kampı" olarak anarak Seyyid Kutub'u izlemektedir. Cahiliyye kavramıyla, Seyyid Kutup (ve 1970'ler ve 1980'lerin bir çok militan müslümanları) gibi Yasin de, sadece İslam öncesi Arap toplumunun manevi cehaletini değil, bütün gayri İslami toplumsal ve siyasal yapılan kasdetmektedir.
"...Küçük ülkelerimiz cahiliyyenin iki kampından birine mensup olmuş böylece birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu şekilde, egemen güçler -iki süper güçten biri- kontrolü ele geçirir. Böylece; bizim küçük ülkelerimizin davranışları cahili patronların arzularına göre şekillenir."4
Yasin sosyal adaletsizlik/eşitsizliğe de Marksist söylemle benzerlikler içeren bir üslupla değinmiştir.
"...ezilen yoksul insanlarımız, egemen sınıfın insafsız baskısı altında inlemekte... İslam'ın çağrısı aşkın çağrısıdır, ama eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerinde ve değerin paylaşımındaki sosyal ayırımlar kökünden kazınmadan aşk olmaz."5
Militan İslami yayınlardaki bu radikal, toplumsal ve antiemperyalist ifadeler; Yasin'in aşağıda alıntılanan yazısında örneği görülen fundamentalizmin daha ağır bastığı diğer ifadelerle aynı bütün içinde yer alarak birleşme eğilimi göstermektedir. "Ömer (ra)'in dediği gibi, Allah Arapları İslam'la şereflendirdi ve kuvvetlendirdi. Fakat onlar şeref ve kuvveti başka yerlerde aradılar, böylece hor ve hakir oldular."6 Bu yaklaşım, Jerry Falwell'in şu iddiasındaki espriyle aynıdır. "Allah Amerika'yı daha önce hiç bir milletin erişemediği bir büyüklüğe çıkardı, çünkü bu ülke Kitab-ı Mukaddes'te bildirilen hükümlere göre yönetilen bir cumhuriyetin mirasçısıydı... Bir ülke olarak, Allah'ı yaratıcımız ve Mesih İsa'yı insanlığın kurtarıcısı olarak yeniden kabul ettiğimizde; ekonomi ve diğer bütün alanlarda, milletimizi o günlere döndürebiliriz.."7 Her iki yaklaşımda da Allah'ın hükümlerine dönüş, toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmenin anahtarı kabul edilmekte, dini ve milli kimlik birbirinden ayrılamaz unsurlar olarak görülmektedir.
Fundamentalizmle bu benzerliklerine rağmen; bütün militan müslümanları "fundamentalist" olarak adlandırmak militan İslami yayınlarda vurgulanan yabancıların tahakkümüne ve sosyal adaletsizliğe karşı çıkma kişiliğini göz ardı etmeye yol açacaktır. Aynı şekilde, bir çok militan grubun İslami Marksist düşüncenin etkisini yansıtır biçimde yorumlaması da gözden kaçırılacaktır. Muhterem Peder Falwell'in vaazlarında "egemen sınıfların baskıları altında inleyen ezilmiş yoksullar" gibi cümlelere rastlanmaz.
Militan Müslümanları "fundamentalist" diye adlandırmanın bir diğer olumsuzluğu da bir çok Müslümanın bunu Hıristiyan Batı kategorizasyonunun İslam üzerine tahakkümü olarak görmesidir. Günümüzde revaçta olan (Arapça İslamiyyun ve Fransızca İslamisteden türetilmiş) "İslamcı" alternatifi hantalca bir neoloji olarak görüldüğünden; bu yazıda , gerçek bir İslami devlet ve toplum kurmayı kendilerine hedefleyen (ve aktif olarak bu hedefe varmaya çalışan) Müslümanlar için "Militan Müslümanlar" adlandırılması kullanılmıştır.
Üniversite Öğrencileri
Fas'ın militan İslami söyleminden yukarıda gördüğümüz örneklerden sonra 1970'lerin başından beri Fas'taki militan İslami harekete etkin olarak katılan ya da sempatizan olan Faslıların sosyal kökenlerini daha iyi anlayabilecek durumdayız. Bu itibarla vurgulanacak ilk nokta, harekete aktif olarak katılanların çok büyük bir çoğunluğunu üniversite ve lise öğrencilerinin oluşturduğudur. Abdusselam Yasin El-Cemaat'in ikinci sayısında "İslam'ı ihya hareketinin ihlas ve yiğitlik işaretlerinin; ümmetin gençlerinin coşkusunda ve bu İslam'ın tezahürünün üniversitelerde, okullarda ve camilerde açıkça görüldüğünü" yazmıştı.8 1980 Haziranında Christiane Savriav ile yaptığı röportajda da Yasin bu durumu şöyle tahlil etmiştir: "İslami hareket öncelikle üniversite kampüslerinde yerleşmiştir. Hareket kendisini en etkin haliyle öğrenciler arasında gösteriyor; çünkü gençlerin öğrenimleri kötü, gelecekleri yok, solcu hülyalarından vazgeçtiler ve İslam'a dönüyorlar."9 Harekete aynı zamanda lise öğrencilerinin de aktif olarak katılımı söz konusudur. Bu katılım özellikle; 1972'de İslami Gençlik Örgütü'nün kurulmasından itibaren ön plana çıkmıştır. Daha henüz 1973-74'te bu gruba mensup olanlarla seküler solcu görüşte olan lise öğrencileri arasında yumruk yumruğa kavgalar olmuştu.10 1973'te, İslami Gençlik Örgütü üyesi lise öğrencileri, Fas Komünist Partisi üyesi bir öğretmeni dövüp bıçaklamışlardır.11 1984 Ocağındaki ayaklanmalarda, 71 militan Müslüman tutuklanmış, bu gençler -artık yasadışı olan- İslami Gençlik Örgütü'ne üye olmak ve "İran kökenli" bildiri dağıtmakla suçlanmışlardır. Avukatlarının ifadelerine göre bu militanların çoğu lise öğrencileridir.12
Abdusselam Yasin'in, dergisi El-Cemaat'ta öğrencilerden gelen sorulan cevapladığı bir kısım açması; İslami harekette üniversite ve lise öğrencilerinin taşıdığı önemin boyutlarının iyi bir göstergesidir. Buna ek olarak "Okuyucu Mektupları (Barid al-Qurra)" ve "Kadınların Minberi (Minbar al-Mu'minat)" bölümlerinde yer alan hemen hemen bütün mektuplar öğrencilerden gelmiştir.
Fas Militan İslami hareketinde öğrencilerin bu çarpın rolünü değerlendirirken; son nüfus sayımı sonuçlarına göre Fas'ta 984.707 orta dereceli ve 82.177 yüksek dereceli okul öğrencisi olduğunu kaydetmek gerekir.13 Aynı sayım sonuçlarında Fas'ın nüfusu Eylül 1982 itibarıyla 20,4 milyon olarak tesbit edilmiştir. (Bazı gözlemciler gerçek rakamın 28 milyon civarında olduğu görüşündedirler.)14 Her iki halde de; 1982'de orta ve yüksek dereceli okul öğrencileri toplamı Fas nüfusunun %5'inden fazlasını oluşturmaktadır. Ama bu sayısal önemsizlik siyasal önemsizliği ifade etmez. Üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Fas'ta da öğrenciler toplumun siyasal açıdan en aktif kesimlerindendir; buna karşı toplumun sayısal olarak en ağırlıklı kesimi olan köylüler 1950'ler sonundan beri siyasal olarak hareketsizdirler.15
1970'li ve 80'li yıllarda öğrenciler ve üniversiteden yeni mezun olanlar İslam dünyasının bir çok yerinde militan İslami hareketin aktif öncüleri olmuşlardır; dolayısıyla aynı olgunun Fas'ta da gözlemlenmesi şaşırtıcı değildir.16 Ama; sosyal demokrat "USFP" (Halkçı Güçlerin Sosyalist Birliği)'nden, radikal İlal-Emam (ileri)'a kadar uzanan bir sıralamada yer alan Fas'taki seküler solcu grup ve partilerin aktif destekçilerinin de üniversite öğrencileri olduğu unutulmamalıdır. Üniversite ve okullarda militan Müslümanlarla Marksist öğrenciler arasında sürekli düşünsel ve fiziksel çatışmalar olmaktadır.17 Bu arada Fas üniversitelerinde, ne militan islamı ne de militan Marksizmi desteklemeyen oldukça büyük sayıda bir öğrenci topluluğu da vardır.
Burada şu soru akla gelmektedir: Faslı Üniversite öğrencilerinin yüzde kaçı militan İslami harekete aktif olarak katılmakta veya sempati duymaktadır? Aynı soru lise öğrencileri için de ortadadır, ama elimizdeki son derece kısıtlı veriler lise öğrencilerinden ziyade üniversite öğrencileriyle ilgilidir. Bununla birlikte lise öğrencileri arasındaki militan Müslümanlık taraftarlığının büyük bir ihtimalle üniversite öğrencilerinkini aşmadığını varsayabiliriz.
Fas Üniversite Öğrencileri Arasında Militan İslam'a Sempatizan Olanların Yüzdesi
1976'da Faslı öğrencilerin İslam'a karşı tavırları üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçları, o an için üniversite öğrencilerinin sadece % 3'ünün militan İslami gruplarda eylemci olarak bulunduğunu göstermişti.18 Aynı şekilde, Fas'taki eski Amerikan büyükelçisi Richard Parker, "Rabat'ta konu hakkında bilgili/güvenilir bir kaynağın" tahminlerine göre Rabat V. Muhammed Üniversitesi öğrencilerinin yaklaşık %3'ünün bu üniversitede faaliyet gösteren 15 militan İslamcı grubun üyesi olduğunu kaydetmişti.19 Bu konuyu 1985'te tartıştığımız 6 Faslı profesör ve öğrenciler, bütün Fas üniversite öğrencilerinin %15'inden azının (ve muhtemelen %3 kadarının) militan İslami eylemciler olduğunu öne sürmüşlerdi. Başka bir deyişle, militan İslami harekete etkin olarak katılan Faslı üniversite öğrencilerinin kesin yüzdesi ne olursa olsun; bu öğrencilerin, bizzat kendisi Fas toplumunda küçük bir azınlık olan bir sosyal grubun çok marjinal bir kısmını oluşturdukları gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Bununla birlikte, potansiyel olarak militan İslami harekete aktif katılmayla hareketin hedeflerine sempati duyma veya pasif olarak desteklemeyi ayırmak gerekir. Bu sempatinin ve desteğin boyutları hakkında Muhammed Tozy'nin yönettiği son derece ilginç bir araştırma sayesinde fikir sahibi olabiliriz.20
1984'te Tozy; militan İslam'a mevcut ve potansiyel desteği ortaya çıkarmaya yönelik olarak düzenlenmiş bir anket kullanarak, 400 Faslı üniversite öğrencisi üzerinde bir araştırma yapmıştı. Araştırmaya konu alan 400 öğrenciden 100'ü Kazablanka Tıp Fakültesi'nde, 100'ü Kazablanka Hukuk Fakültesi'nde, 100'ü Ulusal istatistik Araştırmaları ve Uygulamalı Ekonomi Enstitüsü'nde, 100'ü de Bilgisayar Fakültesi Enformasyon Bilimleri Enstitüsü'nde öğrenciydiler. (Kazablanka Temel Bilimler Fakültesi yönetimi -büyük bir ihtimalle temel bilimler ve mühendislik fakültesi öğrencileri çoğunlukla militan İslam'a sempatizan olarak tanındıkları için- Tozy'ye orada araştırma yapması için izin vermedi.)21 Ankete cevap veren öğrencilerin tümü Fransızca eğitim görüyordu ve ankette aynı dildeydi. Öğrenciler isimlerini yazmak zorunda değillerdi ve bu durum; fişlenme korkusu sebebiyle cevapların samimi olmamasını tamamen önlemese bile, öğrencilere rahat cevap verebilme yönünde destek olmuştu.
Tozy'nin anketinde: "Müslüman olmak ne demektir?" sorusu yer alıyordu. Bu soruyu öğrencilerin %15'i, Müslüman olmanın "bir mümin olmak ve bütün Müslümanların gerçek dinin gereklerini yerine getirmesini sağlamak için İslami bir grubun militanı olmak" anlamına geldiği şeklinde cevaplandırdı.22 Bu ifadenin etkili birer militan İslam düşünürü olan Pakistanlı Mevlana Mevdudi ve Mısırlı Seyyid Kutub'un ortaya koydukları gerçek Müslüman tanımı olduğu ve her ikisinin de Abdusselam Yasin tarafından takdir edildiği gözönüne alınırsa; bu cevap militan İslami yönelişin göstergesi olarak değerlendirilebilir.23 Bununla beraber bazı öğrenciler bu tanımı, kendilerini Müslüman olarak görmedikleri halde kabul etmiş de olabilirler.
Tozy, Fas'taki İslami harekete mevcut ve potansiyel desteğin boyutları hakkında daha kapsamlı bir fikir verecek başka sorular da sordu: Örneğin: "Erkeğin ve kadının toplu yerlerde bir arada bulunması taraftan mısınız?" sorusu ankette yer alıyordu. (Bkz.: Tablo 1) Militan Müslümanlar erkek ya da kadın olsun bu duruma karşıdırlar. Örneğin Abdusselam Yasin'in kızı Nadia Yasin "öğrencilerin karma eğitim yüzünden bir çok sorunla karşılaştığını" ileri sürmüştü.24 Fakat, Tozy'nin anketini cevaplayan öğrencilerden yalnızca %11'i karşı cinslerin toplu yerlerde bir arada bulunmasına karşı çıktılar.
Tozy, öğrencilere; Fas'ın Tunus Örneğini takip ederek Ramazan'da oruç tutmayı isteğe bağlı hale getirmesinin gerekip gerekmediğini sormuştu. Öğrencilerin %58'i bu düşünceyi reddetti. (Bkz.: Tablo 1) ve büyük bir çoğunluğu -%85'i- Ramazan'da oruç tuttuklarını belirttiler.25 Öte yandan, öğrencilerin sadece %8'i beş vakit namaz kıldıklarını söylediler.26 Oruç tutan çoğunlukla, namaz kılan azınlık arasındaki bu oransızlık iyi bilinen bir olgu olmakla birlikte konumuzu ilgilendirmemektedir.27 Şu andaki amaçlarımızla özel ilgisi olan bu durum; oruç tutan ve oruç tutmanın ihtiyarı hale getirilmesine karşı olan bu kadar çok öğrenci olduğu halde, Müslüman kelimesinin militan tanımını sadece %15'inin kabul etmesi ve sadece %11'inin toplu yerlerde karşı cinslerin birarada bulunmasına karşı çıkmasıdır. Bu tespit, Fas üniversite öğrencilerinin çoğunluğunun İslam dinine güçlü bir bağlılık hissetmeye devam ettikleri halde, yalnızca %10-15 arası küçük bir azınlığın İslam'ı militan manasıyla bir siyasal ideoloji olarak kabul ettiklerini öne sürmeye yol açacaktır. Ama Tozy'nin anketinin ihtiva ettiği başka soruların cevaplan militan İslam'ın üniversite öğrencileri arasındaki potansiyel desteği hakkında ortaya daha doğru bir tasvir koyabilir.
Öğrencilere "Faslıların kültürel kimliğini yeniden oluşturmak için, Kur'an'ın hükümleri vurgulanmalıdır" ifadesi hakkında görüşleri sorulduğunda muhalif % 19'lık bir gruba karşı öğrencilerin %62'si bu ifadeyi kabul etmişti (Bkz.: Tablo 1). Bu kabul ediş mutlaka militan İslama destek olarak algılanmamalı ama en azandan İslam'a dönüşün kültürel öze dönüş olduğunu savunan militan İslam'ın bu görüşü hakkındaki hassasiyetin beyanı olarak kabul edilmelidir.28
Tozy'nin araştırmasının diğer dikkat çekici sonuçları arasında şunları görüyoruz: Öğrencilerin %38'i "Faslılar için tek hürriyet yolu, medeniyetlerinin Altın Çağı boyunca yürürlükte olan İslami değerlere samimi bir dönüştür"; %54'ü "Toplumumuzun geri kalmış olmasının sebebi, sahih İslam dininin emirlerini terketmemizdir" ve %40'ı da "İslam tek başına hayatın bütün alanlarını düzenleyebilir" fikirlerini kabul etmişti. Bu ibarelerin hepsi, militan İslam'ın -diğer her yerde olduğu gibi Fas'ta da- şiarları arasındadır.29 Daha somut, militan İslami hedeflerden olan "İslam şeriatının tek hukuki sistem olarak yeniden ikame edilmesi" için diğerlerine göre bir parça daha az bir oran ile, %32'lik bir kabulle karşılaşırız. Fakat bu düşük oran bile Fas üniversitelerindeki öğrencilerin hemen hemen üçte birinin tam manasıyla İslami Şer'i düzeni onayladıklarını ortaya çıkarmaktadır.
Tozy, araştırmaya konu olan Öğrencilerden %10'unun militan İslami anlayışta olduğunu; en az %75'inin (mutlaka militan manasıyla olmamakla birlikte) genel manada İslami nitelikli konular hakkında hassasiyet sahibi olduğunu ileri sürmektedir.30 Ve, göreceli olarak geleneksel olan dindarlıkla; militan İslami ideolojiye kesin teslimiyeti birbirinden ayırmak kesinlikle gereklidir. Birinci anlayış, ikinciye kıyasla Fas toplumunun bütün tabakalarında çok daha yaygındır.
Ama geleneksel din anlayışıyla İslam'ın militan yorumu arasındaki farklar, araştırmaya katılan öğrencilerin %32'sinin İslâm şeriatını tek hukuki düzen olarak tercih etmesi ve %38'inin "Faslılar için tek hürriyet yolu, medeniyetlerinin Altın Çağı boyunca yürürlükte olan İslami değerlere samimi bir dönüştür." fikrini kabul etmesi gerçeğini değiştirmemektedir. Bu oranların ve yukarıda tartışılan diğerlerinin ışığında; Fas üniversite öğrencilerinin %15'inden azının militan İslami harekete faal olarak katılmasına rağmen, militan İslami eylemcilerin söylediğinden çok daha büyük bir kısmının da sempatizan olduğunu söylemek haklı ve doğru olacaktır.31
TABLO 1
1984'TE 400 FASLI ÜNİVERSİTE ÖĞRENClSİNlN İSLAM'LA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
1- Toplu yerlerde erkekler ve kadınların birarada bulunmasını onaylıyor musunuz?
Evet %84
Hayır %11
Bilmiyor %4
Cevap yok %1
2- Fas, Tunus örneğini izleyip Ramazan'da oruç tutmayı isteğe bağlı hale getirerek üretimi arttırma yoluna gitmeli midir?
Evet %28
Hayır %54
Bilmiyor %11
Cevap yok %7
3- Faslıların kültürel kimliğinin yeniden oluşturulması için Kur'an'ın hükümleri vurgulanmalıdır.
Evet %62
Hayır %19
Bilmiyor %11
Cevap yok %8
4- Faslılar Batı kültürünü dışlamalıdırlar, çünkü bu kültür kendi asli kültürüyle terstir
Evet %28
Hayır %58
Bilmiyor %9
Cevap yok %6
5- Faslılar için tek hürriyet yolunun (sömürgecilerin vesayetinden kurtulma anlamında) medeniyetlerinin Altın Çağı boyunca yürürlükte olan İslami değerlere samimi bir dönüş olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet %38
Hayır %39
Bilmiyor %14
Cevap yok %10
6- Toplumumuzun geriliğinin nedeni sahih İslam dininin emirlerini terketmiş olmamızdır.
Evet %54
Hayır %30
Bilmiyor %11
Cevap yok %5
7- Dinimizin gereklerinin yerine getirilmesi az gelişmişlikten kurtulmamıza yardım eder mi?
Evet %46
Hayır %32
Bilmiyor %15
Cevap yok %7
8- İslam Din ve Dünyadır ve tek başına hayatın bütün alanlarını düzenleyebilir.
Evet %40
Hayır %27
Bilmiyor %25
Cevap yok %8
9- İslam şeriatının tek hukuki sistem olarak yeniden ikame edilmesinden yana mısınız?
Evet %32
Hayır %49
Bilmiyor %12
Cevap yok %8
10- Dinin siyasette bir rol oynaması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Evet %43
Hayır %45
Bilmiyor %7
Cevap yok %6
Kaynak: Muhammed Tozy, Champ et Contre. Champ Politico-religieux au Maroc (These pour le Doctorat d'Etat en Science Politique Üniversite de Droit,
Militan Müslüman Öğrencilerin Sosyal Arka Planı
Konunun can alıcı noktası olan Faslı militan Müslüman Öğrencilerin sosyal arka planıyla ilgili elimizde açıklayıcı veri yoktur. Tanca'nın yoksul mahallelerinde yapılan son araştırmaların sonucunda, kentsel kesimdeki fakir ailelerin çocuklarının nadiren orta öğretimlerini tamamlayabildiği, çoğunluğunun ise küçük yaşta çırak olarak çalışmak için okulu bırakmak zorunda kaldığı ortaya çıkmıştır.32 On ve daha yukarı yaştaki Faslıların, Eylül 1982 verilerine göre, %65'inin okur-yazar olmadığını kaydetmek gereklidir. Kentsel kesimde %44 olan okuma-yazma bilmeme oranı, kırsal kesim göz önüne alındığında %82'ye varmaktadır.33 Başka bir deyişle, Fas'ta (üçüncü dünya ülkelerinin bir çoğunda da olduğu gibi) orta ve yüksek dereceli okul öğrencileri, erken yaşta ailelerinin onların emeklerine ihtiyaç duymaması anlamında, toplumun göreceli olarak imtiyazlı bir azınlığını oluşturmaktadır. Bu durum ailelerinin mutlaka varlıklı olmasını gerektirmez sadece fakir olmadıklarını gösterir.
Bazı Faslı akademisyenler, militan Müslümanların çoğunlukla gelenekçi orta-sınıf ve küçük burjuvazinin dine sofuca bağlı esnaf, zanaatkar, alt düzey bürokrat ve iyi durumdaki köylü ailelerinden (son iki kategori kırsal kesimde yaygınlaşmaktadır) olduklarını öne sürmektedir. Bu gelenekçi orta sınıfın (özellikle şehirdekiler) mensuplarının umumiyetle, sadece Kur'an'ın ezberlenmesi bile olsa, İslami eğitime belli bir yakınlıkları vardır. Bu Fas'ın kuzeybatısındaki köylerde ve Tanca'nın yoksul mahallelerinde her halükarda karşılaştığımız bir modeldir.34 Böyle sosyal arka plana sahip ailelere mensup bir çok militan Müslüman tanınmaktadır.
Bununla birlikte militan İslam'a bağlı bazı üniversite öğrencileri de ekonomik durumu iyi olan ailelerden gelmektedirler. Örneğin, Genç Afrika (Jeune Afrique) isimli haftalık bir dergide Muhammed Selhami, 19 yaşında Cevad adlı bir militan Müslümanı tanıtmaktadır. Selhami'yle röportaj yaptığı 1979 yılında Cevad, Kazablanka Hukuk Fakültesi'nde öğrencidir. Babası, bir inşaat şirketinde üst düzey yetkilisidir ve ailesi Kazablanka'nın zengin banliyölerinden Oasis'te oturmaktadır.35 İslam Hukuku üzerine üniversite öğrenimi gören bir diğer eylemci Rabat-Sale Ulema Birliği başkanının kızıdır (Fas'ın militan İslami gruplarında kız üniversite öğrencileri ve mezunları oldukça faaldirler).36 Yasin'in El-Cemaat dergisinde mektupları yayımlanan bazı öğrencilerin; Fas'ın önde gelen seçkinlerinden olan Fassi ailelerinin soyadlarını taşımaları da dikkat çekicidir. Böyle bir isim taşımak kişinin kendi ailesinin varlıklı olduğunu değilse bile, yakın akrabalarının ekonomik güçlülüğünü gösterir.
Dolayısıyla henüz Fas militan İslami hareketindeki öğrencilerin sosyal kökenleri hakkında Fas toplumunun en fakir tabakasından olmadıklarını belirtmek hariç hiç bir genelleme yapabilecek durumda değiliz.
Öğretmenler ve "Yeni Orta Sınıfın" Diğer Devlet Memurları
Buraya kadar münhasıran, militan İslami hareketteki eylemcilerin önemli kısmını oluşturan Faslı öğrenciler üzerinde duruldu. Ama hareket, Fas'ın yeni orta sınıfı olarak adlandırabileceğimiz, geniş anlamda ne çok zengin ne de çok yoksul olmayan ve genellikle laik temele sahip kamu okullarındaki Batı kültürüne karşı hayli önemli bir açıklık taşıyan başka kesimlere de hitab etmektedir. Örneğin, (hala Fransızca faaliyet gösteren) Eğitim Bakanlığındaki öğretmen ve bürokratlar İslami harekette Fas laik solunda da oldukları gibi faaldirler,
İslami Gençlik Cemiyeti'nin kurucusu Abdülkerim Muti 1975'te Fas'ı terkedinceye kadar Milli Eğitim Bakanlığında müfettişti. Fas'ın tartışmasız en önemli militan İslami düşünürü Abdusselam Yasin yine Eğitim Bakanlığında 30 yıldan fazla bir süre müfettiş ve idareci olarak çalıştı. Yasin'in 1984 Nisanında tutuklanan beş yakın arkadaşından dördü Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen ya da üst düzey yöneticisiydiler. Bunlardan biri Merakeş'te bir orta dereceli okulun müdürü, bir diğeri yine aynı şehirdeki öğretmen okulunda öğretmen, diğer ikisi ise ortaokul-lise öğretmeniydiler. Tutuklanan beşinci kişi Le Mondt'un tarifiyle bir "işadamı" idi.39 Ayrıca, Tanca başta olmak üzere Fas'ın kuzeyindeki diğer şehir ve köylerde de bir takım militan Müslüman öğretmenlerin varlıklarından haberdar oldum veya bizzat karşılaştım.
Böylece öğretmenlerin ve Eğitim Bakanlığındaki yöneticilerin, Fas militan İslami hareketine faal katılımları bariz bir şekilde açığa çıkmış oluyor. Ama nasıl bütün hatta çoğu üniversite öğrencilerinin militan Müslümanlar olduğunu sanmak ciddi bir hata olursa, öğretmenlerden önemli bir kısmının laik solcu eğilimlere sahip olduğunu gözardı ederek öğretmenlerin çoğunun İslami hareket mensubu olduklarını zannetmek de aynı şekilde yanlış olur.40
Militan İslami yönelişe sahip devlet memurlarının sadece Eğitim Bakanlığında bulunduğunu söylemek de aynı derecede büyük bir hata olur. Hükümet militan İslami yönelişe sahip olanlar da dahil olmak üzere, üniversite mezunlarının en önemli ve başlıca işvereni durumundadır.41 Ayrıca, Fas devlet yönetiminin alt kadrolarına serpiştirilmiş militan İslami harekete sempatizan alt düzey devlet memurları da vardır. Ama hareketlere eylemci olarak katılan bürokratların sayısı son derece küçüktür.
Militan Müslüman Bürokrat'ın Toplumsal Kökenlerine Bir Örnek: Abdüsselam Yasin
Faslı militan Müslüman Öğrencilerin hakkında olduğu gibi militan Müslüman devlet memurlarının toplumsal kökenleri hakkında da fazla bir şey bilmiyoruz. Bununla birlikte Fas'ın en tanınmış militan Müslüman bürokratı, Abdüsselam Yasin'in toplumsal kökenleri hakkında bazı bilgilere sahibiz.
Yasin 1928'de doğmuştur; babasının şerif olduğunu iddia eder ve O'nu Berberice konuşan bir köylü olarak tanıtır.42 Kur'an'ı ezberledikten sonra, Yasin bir medresede bazı ulemadan (miktarını bildirmediği) bir süre ders gördü. Daha sonra kendi başına Fransızca öğrendi. Fransızca'yı akıcı bir şekilde konuşan Yasin'in La Revolution â l'heure de l'İslam. (islam'ın Döneminde Devrim)44 adlı Fransızca yazılmış bir kitabı da vardır. Kendi deyimiyle Fas'ın "sözde bağımsızlığı"na kavuştuğu 1956'da halen, ilköğretim müfettişliği görevinde bulunuyordu. Militan İslami görüşlerinden dolayı kendisine görevden el çektirilinceye kadar Eğitim Bakanlığı'nın çeşitli idari kademelerinde çalıştı.45 Kendi beyanatından anladığımız gibi, Yasin laik karakterli resmi eğitimden geçmemiştir; buna karşı onun destekçisi olan gençler Fas'ın seküler eğitim sisteminin ürünleridir.46 Ama Fas'ın milli eğitim sisteminin sadece bağımsızlıktan itibaren gelişmekte olduğu ve Yasin'in, resmi laik eğitim görmemiş olmasına rağmen hayatının büyük kısmını bu sistem içinde bir yönetici ve müfettiş olarak geçirdiği unutulmamalıdır. Dahası; Descartes, Mountesquieu, Hegel, Marks ve Lenin'e atıflarda bulunmak suretiyle okuyucularına hatırlattığı gibi Yasin şimdi reddettiği Batı düşüncesine de en azından Fas devlet okullarındaki vasat bir öğrenci kadar aşinadır.47 Yasinin hukuk dalında üniversite diplomasına sahip olan kızı Nadia, annesi ve babasının militan Müslüman olmalarından önce kendisini Batıcı Fas seçkinlerinin çocuklarıyla birlikte okuyacağı bir Fransız okuluna vermek istediklerini ifade etmiştir.48 (Militan Müslüman olmadan önce Nadia Yasin'in kendisi de aynen bir Batılı gibi giyinmekteydi.)49 Dolayısıyla Abdüsselam Yasin'in eğitim-öğretim konusundaki geçmişi genç militanlarınkinden farklı olmasına rağmen, İslami hareketteki çoğu eylemciler gibi önceden Batı kültürüne ve laik eğitime hatırı sayılır bir yakınlığa sahip olduğu görülmektedir.
Daha Geleneksel Sosyal Tabakadan Militan İslam'a Potansiyel Destek
Bununla birlikte, Fas'ta militan İslami eylemcilerin çoğunun geçmişlerinde göreceli olarak batılı ve laik eğitim görmüş olmalarına rağmen, "tam manasıyla İslami" bir topluma dönüş fikrini benimseyen daha geleneksel ve genellikle daha az eğitim görmüş başka Faslılar da vardır. Örneğin; eğitimi, Kur'an'ın büyük bir bölümünü ezberlemekten ibaret olan ve bir zamanlar İstiklal Partisi saflarında çalışırken daha sonra solcu Ulusal Halk Güçleri Birliği'ne50 katılmış olan yoksul bir seyyar satıcının şu sözleri üzerinde durabiliriz. Bu kişi aynı zamanda Avrupa'da 9 yıl işçi olarak çalışmıştır.
"Niçin Allah Hıristiyanların Dar-ul İslam üzerinde hükmetmesine izin verdi? Niçin Allah, biz onların ülkelerinde köle muamelesi görürken Hıristiyanların bizim ülkemizde sultanlar gibi yaşamalarına izin veriyor? Bu Allah'ın bir cezasıdır. Ve bu Allah'ın bir imtihanıdır da. Müslümanlar İslam'ın yolundan ayrıldılar. Gençler namaz kılmıyor. Zenginler namaz kılmıyor. Müslüman kızlar Hıristiyan kadınlar gibi vücutlarını sergiliyorlar. Ve Bulvar'da (Pastör Bulvarı, Tanca'nın ana caddesi) sevgilileriyle el ele yürüyorlar. Zengin Müslümanlar Ramazan'da oruç tutmuyorlar. Ve şarap ve viski içiyorlar. Ve bir de kalkmış, Dar-ul İslam'ın niçin Hıristiyanların elinde bir oyuncak olduğunu soruyorlar. Hıristiyanların tahakkümü Allah'ın bir gazabıdır."51
The House af Si Abdullah'ın bir başka yerinde aynı seyyar satıcı şunları söylüyor: "Önceden Hıristiyanlar bu ülkede nasıl hüküm sürüyorlardıysa, şimdi Fassiler (Fez seçkinleri) aynı şekilde hüküm sürüyorlar. Villaları, arabaları ve uçakları var. Fakat bir lokma ekmek için didinen bizim gibilerse bağımsızlıktan beri hiç bir şey elde edemediler."52
Bu seyyar satıcının üslubu bir ölçüde Yasin'inkinden daha geleneksel olmakla birlikte; Fas'ı yabancıların tahakkümünden kurtarmak, adil bir sosyal düzen oluşturmak ve Allah'ın değişmez yasaları olarak gördüğü ölçülere bütün Faslıların uymasını sağlamak için, İslam'a dönüşün zorunlu olduğunu savunan Yasin'in bu görüşlerini açıkça paylaşmaktadır. Hepsi en azından kısmen okuma yazma bilen, Tanca esnafı ve değişik sektörlerin işçileri gibi, Avrupa'da çalışan Faslı fabrika işçilerinden de bu seyyar satıcınınkine benzer fikirler duymaktayız.
Militan İslam'ın, "Eğer Müslümanlar İslam'a dönerlerse, Allah da onların tüm sorunlarını çözecektir." şeklindeki yalın mantığı hem ulemanın temsil ettiği anlayışta hem de daha az aşikar olmakla birlikte halkın İslam tasavvurunda derin köklere sahiptir. Ve Yasin gibi kişiler de ilahi bir köke dayandığı ve hiç bir değişime ihtiyaç duymadığı düşünülen ilişki biçimlerinin ihlalinin ortaya çıkardığı ahlaki bozulmanın yanısıra yaygın toplumsal ve ulusal yakınmaları da vurgulanmaktadırlar.
Dolayısıyla militan İslami hareketin esnaf, işçi sınıfı, şehirli yoksullar ve köylüler gibi Fas'ın daha geleneksel ve daha az imtiyazlı tabakaları arasında yaygın bir desteğe sahip olduğu düşünülebilir. Fakat böyle bir destek varsa bile, kendisini açık siyasi eylem bazında ortaya koymamıştır, örneğin, Yasin'in 1983 Aralık ayında tutuklanıp mahkum edilmesinden sonra, bunu protesto ederek serbest bırakılmasını isteyenlerin çoğunlukla öğrenci ve eğitim görmüş orta sınıftan Faslılar olduğu bildirilmiştir.53 Yasin'in Fas'taki militan İslami hareketin en tanınmış lideri ve düşünürü olmasına rağmen, tutuklanması dahi herhangi bir ayaklanma veya gösteriye neden olmamıştır. Gerçekten de değişik sosyal kesimlerden Faslılarla görüşmelerimiz ve yazışmalarımız bizi Fas'ın yoksul mahalleleri ve köylerinde yaşayan çoğu insanın Yasin'in adım bile duymamış olduğu sonucuna götürmüştür.
Yasin'in 1979'dan 1983'e kadar yayımlamış olduğu dergisi El-Cemaat'a. gelince, Yasin'in kendisi, derginin kitleye ulaşmadığını çünkü Faslıların çoğunun, derginin beher sayısının fiyatı olan 5 dirhemi (1980'de 1.28 $ karşılığı) verebilecek durumda olmadığından dergiyi okuyamadıklarını kabul etmiştir.54 1983'te yayınlanmasının nihai olarak yasaklanmasına kadar55 Fas'ta en fazla okunan militan İslami dergi olmasına rağmen El-Cemaat'ın her sayısı yalnızca 3000 nüsha basılmıştır. Bu sayının düşüklüğü sadece Fas'taki okuryazar olmayan kitlenin büyüklüğüne bağlanamaz.'Hükümetin görüşlerini yansıtan Le Matin du Sakara adlı günlük gazete 1983'te 70.000 tiraja sahipti.56 Aynı yıl, istiklal Partisinin günlük gazetesi El-Alem 50.000 tiraja sahipken, Ulusal Halk Güçleri Birliği Partisinin günlük gazetesi El-Muharrir'in de tirajı 17.000'di. Polis korkusunun, bazı Faslıların El-Cemaat'ı okumalarına mani olduğu bir gerçektir. Ama bir başka gerçek de bu düşük tirajın; Fas militan İslami hareketine aktif olarak katılanların, Fas toplumunun yalnızca çok küçük bir azınlığını teşkil ettiğini ve bunların çoğunun da öğrenci olduğunu yansıtmasıdır.
1984 Ocağında baş gösteren ayaklanmalara katılan lise öğrencilerinin bir çoğu laik solcu eğilimli olmakla birlikte militan Müslümanların da bu olaylarda önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Ama aynı ayaklanmalara katılan işsizler ve kötü durumdaki işçilerin militan İslam'la bağlantılarını gösteren bir kanıt bulunmamaktadır.58 Ve Ocak 1984 olaylarında militan Müslümanların başkalarından daha fazla bir kontrolleri olmadığı da açıktır: Lise Öğrenim harçlarının ve ekmek fiyatlarının arttırılmasının doğurduğu bu hoşnutsuzluk patlamasının tam tekmil bir devrime dönüştürmekte açıkça yetersiz kalmışlardır. Bu ayaklanmaları İran'ın örgütlediği iddialarıysa ancak, Kral II. Hasan'ın ayaklanmaların "Komünist, Siyonist ve Humeynici" bir komplonun sonucu olduğu iddiası kadar ciddiye alınabilir.59
Halk Vaizleri
Abdüsselam Yasin ve İslami Gençlik Örgütü gibi gruplarca temsil edilen militan İslami hareket, Fas okulları ve üniversiteleri dışında bir taban üzerinde fazla etki sağlayamazken; bu hareketin Tancalı Şeyh el-Zemzemi gibi şehirli vaizlerce temsil edilen diğer yüzü, daha kitlesel özellikler taşımaktadır.60
Yaşlı bir kişi olan Şeyh el-Zemzemi, Tanca'nın hemen hemen bütün sosyal kesimleri üzerinde saygınlığa sahiptir. Şehrin her tarafından insanlar, ateşli vaazlarını dinlemek için Cuma namazlarında Şeyh'in camisine toplanırlar. Bantlara doldurulan bu vaazlar; Mısır'da Şeyh Kişk ve İran'da Ayetullah Humeyni'nin kasetlerinin dağıtılmasını andırırcasına dağıtılmaktadır. (Aynı zamanda Şeyh Kişk'in bantları da Fas'ta oldukça yaygındır.)61
İşte el-Zemzemi'nin kaydedilen vaazlarından bir bolüm: "Bazıları Kilisenin duvarları içine hapsedilmiş Hıristiyanlık ile İslam'ı aynı seklide değerlendirme yanlışlığına düşerek Cuma vaazlarının namaz, oruç gibi ibadet konularıyla sınırlanması gerektiğini söylüyorlar. Bunlar bilmiyorlar ki, İslam A'dan Z'ye toplumun tüm meseleleriyle ilgilidir... Bu nedenle bir vaiz Müslümanları ilgilendiren her şeyden söz etmelidir. Aksi halde o, bir haindir... Zamanımızın cahilleri dürüst vaizlerden nefret etmektedirler... Bu cahiller için iyi bir vaiz, yumurta veya sebze fiyatlarından söz eden, günün moda olan konularını, önemsiz şeyleri tartışan vaizdir. Biz, hükümetin bizden hoşlanması için fiyatlara müfettişlik yapmayı reddediyoruz. Allah bizi bu vazife ile vazifelendirmedi, biz münafık değiliz..."
Bunlar, İslami Gençlik örgütü ve diğer benzer gruplarınkiler ile karşılaştırıldığında göreceli olarak yumuşak ifadelerdir fakat Tancalı bir genç bize, el-Zemzemi'nin yukarıda alıntıladığımızdan çok daha sert bir üslupla yönetimi ve Kral'ı suçladığını bizzat duyduğunu aktarmıştır. Örneğin el-Zemzemi'nin Kral'dan bahsederken, resmi unvanı olan "Emirül-Mü'minin" yerine "Emirul-Hainin" sıfatını kullandığını ve bir defasında Kral hakkında aşağılayıcı ifadeler kullandığı için polislerin el-Zemzemi'yi vaazının ortasında zorla camiden çıkardıklarını gördüğünü iddia etmiştir. Yine bu aynı kaynak, bununla birlikte, vaazlarından dolayı tekrar tekrar hapsedilmesinin ardından el-Zemzemi'nin son yıllarda Kral'a ve hükümete yönelttiği eleştirilerin öncekilere oranla daha az açık olduğunu da söylemektedir. Kazablanka'da -Fas'ın diğer şehirlerinde de olduğu gibi- el-Zemzemi'yle benzerlikler gösteren başka vaizler de vardır; bizzat el-Zemzemi'nin oğlu da bunlardandır.63 Bu vaizler muhalefeti yönetime karşı harekete geçirmede radikal öğrenci gruplarından daha etkili bir konumdadırlar. Söylemleri öğrencilerinkinden daha özgün ve daha gelenekseldir. Yasin gibi onlar da toplumun yaygın rahatsızlıklarını vurgulamakla birlikte bunu halkın zihnindeki İslam anlayışının temel motif ve sembollerine dayanarak dile getirmektedirler. Ve çok az sayıda kişinin okuduğu gazetelerde yazmaktan farklı olarak, çok sayıda kişinin dinlediği camilerde konuşmaktadırlar. Fakat bu vaizlerin ne kadarının ıslahatçı hedeflere karşı çıkarak devrimci hedeflere ciddi bağlılık gösterdiği açık değildir. Bu kişiler Hz. Muhammed'in İslam'ına dönüş adına gerçekleştirilecek bir darbeyi veya devrimi şüphesiz destekleyeceklerdir ama henüz böyle bir darbe veya devrimi başlatmak için kendileri ne bir arzu ne de bir girişim göstermemişlerdir. Bu durum; düzenin, Abdüsselam Yasin ve İslami Gençlik Örgütü liderlerini hapsetmesine veya sürgüne göndermesine rağmen, vaizlerin faaliyetlerine devam etmelerine niçin izin verdiğini herhalde açıklamaktadır. Ayrıca El-Zemzemi gibi vaizlerin; içlerinden bir çoğu düzen kendilerine ne buyurursa aynen yerine getiren ve yönetimin sözlerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmayan Fas ulemasını bir bütün olarak temsil etmediği de hatırlanmalıdır.64 1980'de düzen Fas'ın önde gelen alimlerine, sözde bazı itikadı sapıklıklar içinde olduğu gerekçesiyle Humeyni'yi mahkum eden bir fetva yayımlattı.65 Bu tarihten beri (Faslıların bir model olarak kendilerine İran'ı örnek almaları gerektiğini sık sık vurgulayan) Fas'ın militan Müslümanları sürekli olarak ulemayı Allah'a değil Kral'a kulluk etmekle itham etmektedirler.66
Köylüler, Şehirli Yoksullar ve Kral'ın Bereketi
Fas'ta militan İslami hareketin karşılaştığı en büyük engelin Fas monarşisinin bütünüyle İslami bir karakter taşıması olduğu sık sık söylenmiştir. Daha özelde, Kral'ın Hz. Muhammed (s)'in soyundan gelmesinden dolayı sahip olduğuna inanılan bereket (kutluluk anlamında) ve "Müminlerin Emiri" olarak konumu dolayısıyla büyük bir saygınlığa sahip olduğu söylenmektedir.67 Bu geleneksel anlayışın köylüler ve (doğup büyüdükleri köylerinden yakın zamanlarda şehirlere göç etmiş) şehirli yoksullar arasında hala yaygın olduğu kesinlikle doğrudur. Bu iki grup Fas nüfusunun (ve ordusunun) büyük bir bölümünü teşkil etmekte,68 bu nedenle de köylüler ve şehirli yoksulların Kral'ın bereketine olan inançları Fas siyasi düzeninin son derece önemli bir unsuru olarak yerini korumaktadır.
Fakat bu kavramın gücü şehirlerde çok ciddi bir sarsıntıya uğramıştır. Şeyh el-Zemzemi ve aynı anlayıştaki diğer vaizlerin Kral'ı (bilhassa özel toplantılarda) devamlı tahkir ettikleri bilinmektedir. Ayrıca Ocak 1984'teki ayaklanmalar esnasında duvarlara yazılan yazılar ve atılan sloganlar doğrudan Kral'ı hedeflemişti. Örneğin, "Kahrolsun II. Hasan" ve "V. Muhammed 1961'de ölen Önceki Kralı bizim babamızdı; ya sen, sen kimsin?" gibi.69 (Bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynamış olan babası V. Muhammed'e duyulan hürmete karşılık, şu andaki Kral II. Hasan'a büyük bir antipati beslenmesi oldukça yaygın bir olgudur.)
Bir anlamda Kral'a kutsallık atfeden geleneksel anlayış özellikle şehirlerdeki gençler arasında al-khrayif (saçma sapan peri masalları) diye nitelendirilmektedir. Lise ve üniversite öğrencileri yanında ilkokul eğitiminden daha fazla bir eğitim görmemiş işçiler arasında da aynı yaklaşımla karşılaşılmaktadır. Daha yaşlı, medrese eğitimi görmüş tüccarlar arasında da (tabii ki mahrem olarak) Kralın herhangi bir insandan farklı olduğu fikri gülünç bulunmaktadır.
Kısaca, Kral'ın bir anlamda kutsal olduğu fikri, köylüler, geleneksel şehirli yoksullar ve bu sosyal gruplardan devşirilen askerler arasında hala büyük bir ağırlık taşımakla birlikte, bu kavram en azından bir parça eğitim görmüş şehirli Faslılar (özellikle gençler) arasında gittikçe daha az ciddiye alınmaktadır.
Belirtilmesi gereken bir başka husus da, 1970'ler ve 1980'lerde militan İslami hareketlerin İran hariç hemen hemen tüm Müslüman ülkelerde kitleyi harekete geçirmede yetersiz kalmış olmalarıdır. Fakat bu ülkelerin yöneticilerinden çok azı meşruiyetini "kutsallık halesiyle sarih" olduğu inancından almıştır. Fas'ta olduğu gibi, diğer ülkelerin çoğunda da militan İslami hareketin karşılaştığı asıl engel, bu militan Müslümanların devrimi hedefleyen bir ideoloji haline gelmiş İslam anlayışları ile Müslümanların çoğunun İslam anlayışı arasındaki keskin farklılıktır.70
Sonuç
1970'lerden beri, Fas'ta militan İslami hareketin eylemcilerinin çoğunu lise ve üniversite öğrencileriyle Batılı kültür ve laik eğitime bir hayli yakın olan diğer "orta sınıf Faslılar oluşturmuştur. Bununla birlikte; Fas üniversite kampüslerinde bile halen harekete aktif olarak katılan öğrencilerin oranının -her ne kadar militan İslami ideolojinin ana temalarını benimseyenlerin sayısı çok daha fazlaysa da- %15'ten az olduğu görülmektedir.
Militan İslami hareket okullar ve üniversitelerin dışında önemli sayıda insanı cezbetme ve harekete geçirmede yetersiz kalmıştır. Gerçekten de bir militanın, El-Cemaat'da yayımlanan mektubunda belirttiği gibi; Faslıların çoğu, ülkelerinde bir İslami hareketin bulunduğunu dahi bilmemektedirler.71 Fas'ın son derece bölünmüş militan İslami hareketi, şu an için örgütlü bir siyasi güç olarak etkisizdir.
Fakat, netleşmemiş olmasına rağmen militan eğilimler taşıyan ve İslami devlet- İslami toplum anlayışını savunan bazı vaizlerin, toplumun yaygın rahatsızlıklarını dini kavramlarla ifade ediyor olmaları, Fas Müslümanlarının büyük bir çoğunluğunu oldukça etkilemektedir. Aynı zamanda, eğitim görmüş şehirli genç Faslılar, bir başka deyişle Fas toplumunun siyasal bilinci ve etkinliği en fazla olan kesimi arasında Krala duyulan düşmanlık son derece yaygındır. Mevcut ekonomik krizin (Haziran 1981 ve Ocak 1984'te ayaklanmalarla kendini ortaya koyan) şiddeti ve Fas'ın büyük bir çoğunluğunun İslami dünya görüşüne sahip olduğu düşünüldüğünde, militan İslam'ın şu anda olduğu gibi siyasi olarak etkisiz kalmaya devam edeceğini düşünmek bir hata olur.
Fas'lı militan İslami grupların çoğu gelecekte muhtemelen kendilerinin ördüğü sonuçsuz tartışma kozalarına sıkışıp kalan, etkisiz öğrenci cemiyetleri olarak devam etmekle birlikte, kitleye daha yakın şekilleriyle militan İslam, siyasi söylemin oldukça önemli ve güçlü bir biçimi olmayı sürdürecektir. Mevcut rejimi kim yıkarsa yıksın, monarşinin ortadan kaldırılışını kaçınılmaz olarak Abdüsselam Yasin ve Şeyh el-Zemzemi gibilerin tanımladığına benzer daha adil ve eşitlikçi bir İslam'a dönüş adına meşrulaştırmak zorunda kalacaktır.
Çev. : İbrahim Turhan
The Middle East Journal Bahar-1986
Dipnotlar:
1- Bu makalenin daha önceki bir versiyonu, 'John Hopkins Seri Uluslararası Araştırmalar Okulu'nda 1985 Nisan ayında düzenlenen, 'Fas'ın Siyasal Ekonomisi" konferansı sırasında sunulmuştur.
2- Muhammed Tozy, Champ et contre champ polilico-religieux au Maroc, Thcse pour le Doctorat dEtat en Science Potilique, Üniversite de Droit, d'Economie et de Sciences d'Aix-Marscille, 1984, s. 346.
3- Zouhaier Dhaouadi ve Amr İbrahim, "Documents," Peuples Mediterraneens, No. 21 (1982): 57-58.
4- al-Jamâ'a, No. 2 (1979): 48.
5- A. g. e., s. 49.
6- A. g. e., s. 4.
7- Jerry Falwell, Listen America! (Garden City: Doubleday, 1980), s. 16, 81.
8- al-Jama'a, No. 2 (1979): 43.
9- Chiristiane Souriau, "Quelques donnees comparatives sur les institutions islamiques actuelles du Maghreb," yer aldığı kaynak: C. Souriau (der.) Le Maghreb musulman en 1979 (Paris: Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Yayınları, 1983), s. 378.
10- Tozy, Champ el contre champ, s. 346-347.
11- A. g. e.
12- Le Monde, 2 Ağustos 1984, s. 3.
13- al-Mamlaka al-Maghribiyya, al-Ihsa al-'am lil-Sukan wa al-sukna li-sanat 1982: al-nalâ'ij al-awwaliyya hayakil al-sukan wa al-sukna 'ayyina 5% (Rabat: Mudiriyyat al-Ihsa', 1983), s. 20.
14- A. g. e., s. 5; Richard B. Parker, North Africa: Regional Tensions and Strategic Concems (New York: Praegcr, 1984), s. 36.
15- Bkz.: Mark A. Tessler, 'Morocco: Institutional Pluralism and Monarchical Dominance" yer aldığı kaynak: I. W. Zartman, (der.), Political Elites in Arab North Africa (New York ve Londra: Long man, 1982).
16- Bkz.: Saad Eddin İbrahim, "Anatomy of Egypt's Militant Islamic Groups: Methodological Note and Preliminary Findings" International Journal of Middle Est Studies, c. 12 M51980): 439-440 Mohamed Elbakt Hermassi, "La societe tunisienne au miroir islamiste," Maghreb-Maehrek, No. 103, (Ocak-Mart 1984): 41-42.
17- Le Monde, 12 Temmuz 1984, s. 5.
18- Dalc Eickelman, "Royal Authority and Religious Legitimacy: Morocco's Elections, 1960-1984" de geçmektedir. Yer aldığı kaynak: M. Aronoff, (der.), The Frailty of Aulhority: Political Anthropology 5, (New Brunswick ve Londra: Transaction Books, 1985), s. 7.
19- Parker, North Africa, s. 95-96.
20- Tozy, Champ et contre champ, s. 241-261.
21- A. g. e., s. 217-219.
22- A. g. c, s. 249-250.
23- Mawlana Abu'l-'Ala Mawdudi, Fundamentals of İslam (Lahor: Islamic Publications, 1976), s. 22-23; Sayyid Qutb, Maalim fi al-Tariq (Beyrut: Dar al-Quran al-Karim, 1978), s. 35. (Türkçesi için bkz.: "Yoldaki işaretler", İhya Yayınlan, İstanbul 1978); al-Jamâa, No. 5 (1980): 4.
24- Abdul Hasib Castineria, "An Islamic View of the Place of Women," Arabia, Ekim 1984, s. 24.
25- Tozy, Champ et contre champ, s. 249, 252.
26- A. g. e., 9. 249, 253.
27- Henry Munson, Jr., The House of Si Abd Allah: The Oral History of a Moroccan Family (New Haven ve Londra: Yale University Press, 1984), s. 33-34.
28- Bkz.: Henry Munson, Jr., "The Islamic Revival in Morocco," yer aldığı eser: S. Hunter, (der.), The Islamic Revival (Londra: Croom Holm).
29- A. g. e.
30- Tozy, Champ et contre champ, s. 243, 247.
31- Mark Tessler, özel bir görüşme sırasında, militan İslam'ın ana temalarına sempatizan olmanın, hareketin hedeflerini bir bütün olarak desteklemek olarak algılanmaması gerektiğini kesinlikle vurgulamıştır. Ama böylesi sempati duyguları hareketin ideolojisine karşı duyarlılık ifade ettiğinden gerçek manada bir desteğe dönüşebilir.
32- Bkz.: Munson,The House of Si Abd Allah, s. 121-124, 130; Henry Munson Jr. ve Jack LeCamus, "Dradib: a Popular Quarier of Tangier" Arapçası için bkz.: Abbath: Majallat al-Ulum al-Ijtimaiyya (Rabat) içinde.
33- al-Mamlaka al-Maghribiyya, al-Ihsa' al-'am, s. 17.
34- Bkz.: Munson, The House of Si Abd Allah; Munson ve LeCamus, "Dradib."
35- Mohamed Selhami, "Les 'freres' marocains," Jeune Afrique, No. 990-991, (26 Aralık 1979 - 2 Ocak 1980): 35-36.
36- Le Monde, 12 Temmuz 1984, s. 5.
37- Remy Levoau, "Reaction de l'Islam offıciel au renouvoau isltımique au Maroc," yer aldığı eser: C. Souriau, (der.), Le Maghreb musulman en 1979 (Paris: CNRS Yayınları 1983), s. 211-212.
38- al-Jamâ'a, No. 2 (1979): 123.
39- Le Monde, 3 Mayıs 1984, s. 3.
40- Bkz.: Joan-Francois Clement ve Jim Paul, "Trade Unions and Moroccan Politics, MERIP Reports, No. 127 (Ekim 1984): 22-24.
41- Remy Leveau, "Apercu de l'evolution du systeme politique marocain depuis vingt ans," Maghreb-Maehrek, No. 106 (Ekim-Aralık 1984): 20.
42- Tozy, Champ et contre champ, s. 386.
43- A. g. e.
44- Abd al-Slam Yasin, La Rivolution a l'heure de l'Islam (Marsilya: L'Imprimerie du Collego, 1981).
45- al-Jama'a, No. 2 (1979): 123.
46- Leveau, "Apercu," s. 22; Tozy, Champ et contre champ, s. 217-
219.
47- al-Jamâ'a, No. 2 (1979): 22, 24-25.
48- Castineîra, "An Islamic View of the Place of Women," s. 24.
49- A. g. e.
50- UNFP üyelerinin büyük bir çoğunluğu 1970'lerin başında, "Halkçı Güçlerin Sosyalist Birliğine geçti.
51- Munson, The House of Si Abd Allah, s. 68.
52- A. g. e., s. 86.
53- Göstericilerin çoğunun öğrenciler ve eğitim görmüş orta sınıfa mensup Faslılar olduğu iddiası bir grup Faslıyla yapılan kişisel görüşmelere dayanmaktadır.
54- al-Jamâ'a, No. 1(1979): 44, Souriau, "Quelquos donnees comparatives," s. 378.
55- Tozy, Champ et conlre champ, s. 394.
56- The Middle East and North Africa 1983-84 (Londra: Europa Publications, 1983), s. 516.
57- A. g. e.
58- Jim Paul, "States of Emergency: The Riots in Tunisia and Morocco" MERIP Reporls, No. 127 (Ekim 1984): 3-6; ve David Seddon, "Winter of Discontent: Economic Crisis in Tunîsia and Morocco," MERIP Reports, No. 127 (Ekim 1984): 7-16. (Türkçesi için bkz.: Toplum ve Bilim, No. 27, Güz 1984)
59- Robin Wright, Sacred Rage: The Crusade of Modern islam (New York: Linden Press/ Simon & Schuster, 1985), s. 198-199; Le Monde, 26 Ocak 1984, s. 4 ve 28 Ocak 1984, s. 6.
60- Tozy, Champ et contre champ, s. 280-302.
61- Bruno Etienne, "La Moelle de la predication: essai sur le pröne politiğe dans l'Islam contenıporian," Revue français de science politique, c. 33, No. 4 (Ağustos 1983): 707-708.
62- Tozy, Champ et contre champ, s. 296-297.
63- al-Jamâ'a, No. 5 (1980): 109.
64- Donna Lee Bowen, "Rcligion and tho Politîcal Order in Morocco," MERA Forum, c. 5, No. 3 (Güz 1981): 19-20.
65- Souriau, "Quelques donnöes comparntives," s. 365-367.
66- al-Jamâ'a, No. 7 (1980-81): 81-82, 86-87.
67- Bkz.: Henry Munson, Jr., "Geertz on Religion: the Theory and the Practice," Religion (baskıda) ve "Clifford Geertz et l'etude de l'Islamau Maroc," yer aldığı kaynak: J. C. Valin, (der.), L'Anthropologie amâricaine du Mağhreh (Paris: CNRS Yayınları baskıda.)
68- al-Mamlaka al-Maghribiyya, al-Ihua' al-'am, s. 5.
69- Jean-Francois Clement, "Strategies repressives et techniques du maintein de l'ordre: les revoltes urbaines de janvier 1984 au Maroc" s, 57,
70- Bkz.: Henry Munson, Jr., "The Ideologization of islam," Washington'da Amerikan Antropoloji Kurumu'nun 1984 Aralığında düzenlediği oturumda sunulan tebliğ.
71. al-Jamâ'a, No. 7 (1980-81): 88.