Açıldığı günden beri kamuoyunun gündemine çeşitli nedenlerle getirilmesi engellenmiş, üzeri örtülmeye çalışılmış bir sorun olan F tipi cezaevlerinde -cezaevinin fiziki yapısından ve bir kısım uygulamalardan kaynaklanan- "tecrit" durumu, Av. Behiç Aşçı'nın kendi deyimiyle "vicdanları harekete geçirmek amacıyla" girmiş olduğu ölüm orucu eylemi vesilesiyle ciddi anlamda gündeme gelmiş, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve konuya duyarlı çevreler tarafından Adalet Bakanlığı'na sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik baskı uygulanmıştı. Konunun gündem oluşturmasından ve hatırı sayılır bir yere gelmesinden rahatsız olan siyasi iktidar ve bürokrasi, Adalet Bakanlığı'nın 22 Ocak 2007'de yayınladığı genelge ile bazı iyileştirmelere gidildiğini belirtmiş, medya F tipi cezaevlerinde "tecrit"i hafifletici yenilikleri kamuoyuna duyurmuştu.
Öncelikle, bu sorunun öne çıkarılmasına, gündeme taşınmasına vesile olan, çözümü için çaba harcayan herkesin ve her kesimin gösterdiği fedakarlık ve duyarlılığın, eleştirilen ve sonlandırılması istenen tüm olumsuzlukları F tipi cezaevlerinde fizikî ve psikolojik olarak bizzat hisseden bizler tarafından minnetle karşılandığı bilinmelidir.
Kanun ve diğer mevzuat ile kayıt altına alınmış olan F tipi cezaevlerine yönelik uygulamalar, herhangi bir şahsın veya siyasi oluşumun iradesiyle değil devlet politikası olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu uygulamaların doğruluğuna ve yerindeliğine inanan siyasi iktidar ve bürokratlar eliyle uygulanmış ve amacından sapmadan uygulanmaya da devam etmektedir. F tipi cezaevlerinde "tecrit" ortamının oluşmasına neden olan asli unsuru, cezaevinin fizikî yapısı olarak kabul edersek, mevzuatta yer alan, örneğin, "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un yüksek güvenlikli kapalı ceza ve infaz kurumlarını tanımlamada kullandığı; "…oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan..." gibi ibareleri de yardımcı unsurlar olarak saymalıyız.
F tipi cezaevlerinin şu anki fizikî yapısı dahilinde, "tecrit" edilmişliği hafifletebilecek en önemli uygulama, aynı koridordaki üç odanın kapılarının açılarak 9 kişinin gün boyu birlikte olabilmesi ve ortak etkinlikler adı altında, daha fazla sayıda kişinin daha fazla süreyle bir araya gelebilmesine imkan tanınması olacaktır. Bu yönde atılacak adımlarla, F tipi cezaevlerinde kalanların yaşadığı sorunların büyük ölçüde hafifleyeceği, en tepeden en aşağıya kadar cezaevlerinin idaresinden sorumlu olanlarca da çok iyi bilinmektedir. Buna rağmen "tecrit"in ortadan kaldırılmasına yönelik en ufak bir adım dahi atılmamış, anlaşıldığı kadarıyla atılması da düşünülmemektedir.
Konunun Behiç Aşçı vesilesiyle kamuoyunun gündemine yerleşmesi sonrası, çeşitli çevrelerde duyarlılığın hissedilmesiyle, Adalet Bakanlığı, gündemi değiştirmeye yönelik ve adım atıldığını göstereme niyetiyle, F tipi cezaevlerinde birtakım iyileştirmelere gidildiğini, yayınladığı genelgeyi işaret ederek duyurmuştur.
Bahsedilen belge, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün her senenin başında düzenli olarak yayınladığı, "Ceza ve İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler" konulu genelgesidir. Bu genelgeler, standart olarak ceza infaz kurumlarının türlerinden, bu cezaevleri arasında yapılacak mahkum nakillerinin usullerinden, nakiller sırasında alınacak tedbirlerden, cezaevlerinin güvenliği için uygulanacak kurallardan ve ortak etkinliklerden bahseder. Yayınlanan her bir genelge neredeyse bir öncekinin aynısıdır, aralarındaki tek fark yürürlülük tarihidir. Bu yıl da Adalet Bakanlığı âdeti olduğu üzere, sene başında yukarıda bahsi geçen genelgeyi yayınlamıştır.
Geçmişte yayınlanan genelgelerden farklı noktalarının ilki, ortak etkinlilikler başlığının 1. maddesinde, hükümlü ve tutukluların cezaevi idaresince gruplandırılarak iyileştirme programları çerçevesinde eğitim, spor, meslek kazandırma ve çalışma ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılabileceğinden bahseden içeriğe, bu faaliyetlerin yüksek güvenlikli kurumlarda 10 kişiyi aşmayacak gruplar halinde yürütüleceğine dair ifadenin eklenmesidir. Ancak gerek kanun, gerek diğer tüzük, genelge ve yönetmeliklerde zaten yüksek güvenlikli cezaevlerinde bu faaliyetlerin yürütüleceğine dair maddelerin mevcudiyeti düşünüldüğünde çok da yeni bir gelişme olduğu söylenemeyebilir.
Bir diğer farklı nokta ise yine ortak etkinlikler bölümünün 13. maddesinde, daha önce tutuklu ve hükümlülerin sosyal faaliyetler çerçevesinde haftada toplam 5 saati aşmamak üzere sohbet amacıyla bir araya getirilebileceği belirtilmişken yeni genelge ile belirtilen bu üst sınırın 10 saate çıkarılmasıdır.
Tutuklu ve hükümlüler için nispi de olsa haftada 5 saatlik kazanım demek olan bu yeni genelgede 10 saatin üst sınır olarak belirlendiğinin de gözden kaçırılmaması gerekiyor. Yani 10 saatten az olmamak şartı getirilmiyor, 5 saat ve 10 saat üst sınır olarak belirleniyor. Haftada 3 saat de, 1 saat de faydalanılsa genelgenin hükmü uygulanmış oluyor. Şu anda geçerli olan uygulamada, kütüphane, spor faaliyeti ve sohbet amaçlı bir araya gelme ortak faaliyetleri için bir hükümlüye ve o hükümlünün içinde olduğu gruba ayrılan süre ortalama ancak haftada 1,5-2 saat arasıdır. Bu sürenin üzerine çıkılması şu an için, F tipi cezaevlerinin fizikî yapısı, kapasite kullanımı ve personel durumu açısından düşünüldüğünde çok zor görünmektedir. Adalet Bakanlığı da bu durumu yakinen bilmektedir. Bu nedenlerden dolayı sürenin üst sınırının 10 saate çıkarılması ve hatta faraza 100 saate çıkarılmasının, bir hükümlü açısından bir şey ifade edebilmesi için söz konusu sorunların da giderilmesi gerekmektedir.
Bakanlık, sorunun çözümü için atacağı adımda yayınladığı genelgede samimi olduğunu göstermek istiyor ve gerçekten tecrit şartlarını hafifletmeye yönelik bir iyileştirmeye gidilmesini arzu ediyorsa, cezaevinin yapısı üzerinde değişikliğe gitmeden rahatlıkla yapabileceği tek şey olan aynı koridordaki odaların kapılarının açılarak 9 hükümlünün gün boyu bir arada olmasına müsaade etmelidir. Ve yine samimiyse -cezaevinin fizikî yapısını da müsait hale getirerek- 10 saate kadar bir araya gelebilirler ibaresi yerine haftada 10 saatten az olmamak üzere bir araya gelebilirler, ifadesini kullanmalıdır.
Bu genelgeyle ilgili olarak medyanın ise, daha önceden hem kanunda hem diğer mevzuatta geçen hakların, bu genelgede küçük bir değişiklikle tekrar edilmesini bir yenilik ve Adalet Bakanlığı'nın "tecrit"in kaldırılmasına yönelik bir adımı olarak kamuoyuna sunması ise abartılı bir yaklaşımdır. "Eskiden 5 kişi 5 saat görüşebiliyordu şimdi artık 10 kişi 10 saat görüşebilecek!" şeklinde zaten önceki genelgelerin doğru uygulanması halinde var olan hakların yenilik olarak sunulmasından ziyade, bu genelgenin yetersiz olduğu ve "tecrit"in tamamen ortadan kaldırılması gerektiğine yönelik yayın çizgisi takip etmesi medyanın konuya duyarlılık boyutunu gösterecektir.
Sonuçta; bir devlet politikası olarak uygulanan F tipi cezaevlerindeki siyasi mahkumların örgütlü yaşamlarının, kişiliklerinin, düşüncelerinin yok edilmesi politikası sonlandırılmadan, yapıldığı ve yapılacağı söylenen iyileştirmelerin -kısmen nefes aldırsa da- yetersiz olacağı ve "tecrit" gerçeğini ortadan kaldırmayacağı bilinmelidir.
Bolu F Tipi Cezaevi