seni yazmayı düşünmüyorum bugün
seni yazmayı / ölüm çağırır
yetimliğin gözyaşları
damlarken yüreğime, ölüm:
gözlere çekilen en koyu sürme
-sen baktığım yerde misin hala-
titrek bir fanusun ellerinde rüzgarında ellerin
sessiz bir su damlası / tutmaksa tutkuların
ihtişamla yıkılışıdır aşkın / sessiz
seslerden tanı beni
nemli ve küf kokulu
umuda inanç bağışlayan bir kalbin sergisi
özgürlük ve ölüm / leyla’nın kirpikleri
zehirli ok / kan kusuyor çölün bedevisi
büyücü oklarını atıyor
çöl, çocuk, ölüm…
kum saati, aç hayvanlar
düşlerimde katil oluyorum
vurduğum geceler geliyor aklıma
geceler, büyücünün çaldığı
çocuk düşleri, et kokusu, şarap kadehi
kuzey’in klanları, sapık ritüeller
sultanlar / kararan yüzler
yüzgörümlüğünü kanıyla yıkayan yüzakı kızlar
giyotinlerden kalma bir endülüs taşır içlerinde
bir filistin bir felluce ve ölüm...
son kez çağırır saklı sevdasını
mühürlü dudaklar sarılırken duaya
kurban / şölen / ve düğün...
sen baktığım yerde misin hala etibe
devşirilmiş bir rüyadır bu yaşananlar
ceylan bakışlı kızlar, ürkek
sallanan ilmikler / boş kundaklar
karanlık gece / çatlayan dudaklar
kum tanelerine yataktır gamzelerimiz
leyla’nın yüreğindeki acı gül kokar
toprağa düşerken, sabır...