Şam hükümetinin ve müttefiklerinin Doğu Guta üzerinde devam eden saldırıları beni memleketim Kuseyr’de yaşadıklarıma götürdü. O günlerden bugünlere çok az şey değişti ancak değişmeyen tek şey Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in iktidarda kalmak için şiddet söylemi çağrılarını artırmasıydı. Hükümet güçleri askerî kazanımlar elde ettikçe son birkaç ay içinde bu şiddet çağrıları belirgin bir şekilde arttı. Birçokları için savaşın sonucunun ne olacağı aşikâr. “Oyunun sonu belli. Esed, Rusya ve İran kazanan taraflar olarak ortaya çıkacak.” Bu satırların sahibi Open Democracy’de yazan Danny Makki. Washington Post’a yazan Max Boot ise şunları söylüyor: “Üzülerek belirtmeliyim ki insanların hayatlarını kurtarmanın yolu Esed’in hızlı bir şekilde kazanmasını temin etmekten geçiyor.”
Esed’in iktidarını kabullenme yönünde yapılan çağrılar 3 temel iddia üzerine oturtuluyor. Bu yazıda bu iddiaların geçersizliğini ortaya koyacağız.
Sahadaki Gerçekler
Çoğu kişi Suriye Başkanı Esed’in savaşı kazandığını ve bu gerçeği kabul etmenin tam zamanı olduğunu ileri sürüyor. Birçok isyancı grup ortadan kaybolup diğerleri ortaya çıkarken, Suriye rejimi ise uyumlu, güçlü ve kararlı bir şekilde devam etti ve özellikle 2015 yılında Rusya’nın askerî müdahalesinin ardından bu daha da pekişti. Esed’in askerî açıdan zafer kazanması sürpriz olmadı. Rusya ve İran’ın stratejik desteğini arkasına alan Şam hükümeti, stratejisini göreceli küçük çaplı zaferler kazanma üzerine kurdu. 2012-2017 yılları arasında ele geçirilen yerler Baba Amr, Kuseyr, Yabrud, Eski Hums çevresi, Halep şehri ve Deyr ez Zor’du. Doğu Guta şu anda Esed rejiminin hedefinde. 18 Şubat’tan bu yana 1000’den fazla insan hayatını kaybetmiş durumda. Sahada Esed’in askerî zafer kazandığı bir gerçek. Ancak bu durum uluslararası toplumun Esed’in askerî güç üzerine kurulu iktidarını kabul edeceği anlamına mı gelecek? Suriye en güçlü olanın ayakta kalacağı, en vahşi olanın kazanacağı bir bölgeye mi dönüşecek? Bazıları için bu soruların cevabı muhtemelen ‘evet’ olacaktır, çünkü askerî güç sorunların çözümünde en belirleyici etkendir. Ancak aynı analistler, Hitler’i ve onun Avrupa’da yürüttüğü acımasız askerî saldırıları da normal kabul ediyorlar mı? Esed’in askerî gücünü kabul etmek anlaşılabilir bir durumdur fakat statükonun devamı için askerî gücün kullanılması normalleştirilemez.
Daha İyi Bir Seçenek Yok
Esed’in iktidarını kabullendirmek için ortaya atılan ikinci meşrulaştırma ise daha iyi bir seçeneğin olmadığı iddiası. Muhalefetin bölünmüş ve aşırı olduğu ileri sürüldü. Bu iddialar kısmen doğru olmakla birlikte üç husus gözden kaçıyor.
Birincisi bu analistler Suriye muhalefetinin bölünmüşlüğünün nedenlerini göz ardı ediyorlar, özellikle yabancı aktörlerin müdahalesini. Esed rejiminin aksine, farklı yapılardan oluşan muhalefet işin başında dezavantajlıydı. Onlar, öncelikle komuta kademelerini birleştirmek ve dış aktörlerin desteğini almak için ilişkiler geliştirmeliydi. İkinci olarak bu iddialar siyasi ve silahlı muhalefetin farklılığını ve evrimini anlamaktan uzaktı. Suriye’deki muhalif gruplar, 7 yıl boyunca önemli değişiklikler gösterdi. Bazıları ortadan kaybolurken yeni ittifaklar söz konusu oldu. Üçüncü olarak silahlı ve siyasi Suriye muhalefeti savaşmayan ortalama Suriye vatandaşıyla aynı değildi. Suriye hükümetinin saldırılarının hedefinde onlar vardı ve kayıpların tamamına yakını onlardandı.
Acılara Son Vermek
Üçüncü olarak en fazla zikredilen iddia, Esed’in iktidarını kabullenmenin Suriye’nin acılarını sona erdireceği. Esed iktidarının bütün acımasızlığının farkında olunmasına rağmen, bazıları rejimle yeniden ilişki kurmayı sivil acıları sona erdirmenin bir yolu olarak görüyor. Bu kaygıları anlaşılır bulmakla birlikte, birisi de şu soruyu sorabilir: Bu yaklaşım Esed’in hükümet karşıtı toplumlardan intikam almasını engelleyebilir mi? Muhalefetin elinde tuttuğu yerlerde aile bireyleri, akrabaları ve arkadaşları bulunuyor. Elde olan bilgiler gösteriyor ki hükümet güçleri ele geçirdikleri yeni yerlerde sivilleri tutukladılar. Esed, şayet direnişi bastırırsa şüphe yok ki ilk önceliği bu direnişin bir daha olmamasını sağlamak olacak. Öyle görünüyor ki Esed kazanması durumunda sivillere saldırmayacak. Ancak şiddetin diğer şekilleri ortaya çıkacak. Kitlesel tutuklamalar, işkenceler ve gözaltında infaz edilmeler.
Yüzbinlerce Suriyelinin akıbeti bilinmiyor. Çünkü şiddetin bu şekilleri rapor edilmiyor ve görülmüyor. İşin aslı Esed iktidarının devamını kabul etmek, hayatları kurtarmak bir yana rapor edilmeyen ölümler ve baskının şiddet sarmalını devam ettirmesi anlamına gelecek. Üstelik Esed, iktidarda kaldığı sürece mülteci krizi sona ermeyecek.
Suriye’de kolay çözüm yok. Kesin olan bir şey var o da Esed iktidarı altında istikrarlı bir çözümün olmayacağı. İktidarını pekiştiren Esed, şiddet ve acı verme politikasını devam ettirecek. Onun güvenlik anlayışı savunmasız insanlara korku salmaya devam edecek. Tek fark şu olacak: Bütün bu korku ve şiddet Esed’in hapishanelerinde sessizce uygulanacak.
Middle East Eye / 16 Mart 2018 / Çeviri: Murat Yürükoğulları