Ercüment Özkan Tekbirlerle Defnedildi

Haksöz

Ercümend Özkan 23 Ocak 1995 tarihinde Adana'da vefat etti. Daha önce felç ve iki defa da ağır kalp krizi geçiren Özkan, tebliğ sorumluluğunu ifa etmek niyetiyle gittiği Adana'da Hakkın rahmetine yürüdü.

Özkan'ın cenaze namazı Ankara Küçükeğlence Camii'nde kılındı. Cenazesine Ankara dahil Türkiye'nin dört bir yanından binlerce yakını, dostu, dava arkadaşı katıldı. Cenaze namazında saf tutanlar arasında yaşadığımız toplum içinde İslami direniş ve sorgulama sürecinin çilesini çekmiş kadim dostları, 196O'lı yıllarda "Hizbu't Tahriri'l-İslami" çalışmalarında beraber olduğu insanlar, hapis arkadaşları, yapısal çalışmaları birlikte paylaştığı yakınları, iktibas Dergisi okuyanları ve Tevhidi mücadeleyi üstlenme gayreti içinde olan İslami çevrelerin birçok tanınmış siması yer aldı. Müslüman kadınların cenaze namazına katılması ise; kederde ve sevinçte mümin ve mümine insanların birbirlerinin dostu ve yardımcısı olduğunu gösteren güzel bir örneklikti.

Karşıyaka mezarlığındaki defin işlemi, binlerce mahzun insanın coşkun bir içtenlikle haykırdıkları kelime-i tevhid ve tekbir nidaları arasında gerçekleştirildi. Özkan'ın kabri başında defin işlemini hüzünle takip eden binlerce kişi arasından dalgalandırılan bir kelime-i tevhid bayrağı, bu deneyimli kitlenin tüm cahili değerlere ve güçlere karşı ortak sorumluluğunu hatırlatan simgesel ve çok anlamlı bir vurguyu oluşturuyordu.

Ercümend Özkan'ın vefat haberine müslüman camiaya hitap eden günlük gazetelerden bazıları hiç yer vermezken, Beklenen Vakit ve Yeni Şafak gazetelerinde ise konu çok küçük veya sıradan bir haber olarak işlendi. Ancak söz konusu basının Özkan'ın sağlığındayken onun fikirleri ile ilgili takındığı "geçiştirme" ve "unutturma" politikasının olumsuzluğu, vefatından sonra da devam etmesine rağmen, bazı İslami çevre ve kuruluşların ilk günden itibaren verdikleri taziyet ilanlarıyla aşılmış oldu. "Türkiye'deki İslami Uyanışın Büyük Emekçisi" başlığıyla verilen ilanların altında Yöneliş Yayınları, Selam Gazetesi, Değişim Dergisi, Yeryüzü Dergisi, Özgün Yayıncılık, Fecr Yayınları, Dünya Yayınları, Pınar Yayınları gibi imzalar yer alıyordu.

Sonraki günlerde Yılmaz Yalçıner, Yaşar Kaplan, Ahmet Ağırakça gibi köşe yazarları dahil bazı müslümanlar Ercümend Özkan'ın şahsı ve yürüttüğü mücadelenin anlamı üzerinde yazılar yazdılar. Ali Bulaç ve Hüseyin Üzmez gibi yazarlar ise yazılarında, Ercümend Özkan'ın taşıdığı fikirlerden ve mücadele anlayışından nasıl farklı olduklarını açıkladılar. Bu arada Bulaç, taziyet ilanı vererek vefat haberini müslüman camiaya duyuran duyarlı müslümanları aşağılamaktan geri durmadı. Bir durum tesbitini ifade eden "Türkiye'deki İslami Uyanışın Büyük Emekçisi" ifadesini "İslam emekçisi" şeklinde kullanılmış gibi göstererek konuyu saptırdı ve kendisinin ne kadar bilgin, bu ifadeyi kullananların ne kadar cahil (!) olduğuna vurgu yaptı. Oysa taziyet ilanlarında kullanılan ifadeler Bulaç'ın saptırdığı gibi bir "ıstılah" değil, sadece bir durumu tasvir eden kelimelerdi. Nedense dünkü "sermaye" düşmanı Bulaç, bugün "emekçi" ifadesiyle karşılaştığında birden telaşa kapılıyor!

Bu olumsuzluklara karşın "Kanal 7"'de Haber Müdürü Ahmet Hakan'ın Ercümend Özkan hakkında Hamza Türkmen ile canlı yayında yaptığı söyleşi önemli bir olumluluktu.

Biz bu sayımızda Ercümend Özkan ile ilgili ufak bir dosya açıyoruz. Bu dosyada Özkan'ın gerek özel yaşamında, gerek yapısal çalışmalarında, gerek düşünsel yaklaşımlarında ve gerek son dönemdeki girişimlerinde onu yakinen tanıyan isimlerin kısa ve özlü değerlendirmelerine yer veriyoruz. Bu çalışmayı sadece Özkan'ın şahsıyla sınırlı bir çaba olarak değil; aynı zamanda Özkan'ın çevresini ve Türkiye'deki İslami mücadelenin yakın tarihini aydınlatıcı bir çabanın başlangıcı olarak da görüyoruz. Bu çabanın başlangıcına yazılarıyla katkıda bulunan Mehmet Bozkurt, Prof. Dr. Mehmed S. Hatiboğlu, Süleyman Arslantaş, Atasoy Müftüoğlu'na teşekkür ediyoruz.