Emperyalistlerin İşbirlikçi Arayışı ve Irak'ta Kâbusa Dönüşen ABD Zaferi

Akın Atalay

ABD'nin Irak'ı işgalinin ardından geçen zaman diliminde bölgedeki gelişmeler gösterdi ki Ortadoğu'ya yeniden şekil vermek Şahinlerin planladığı kadar kolay olmayacak. Gerek ABD gerekse dünya basınında yapılan yorumlar, Irak'ı işgal etmenin, yeniden biçimlendirmekten çok daha kolay olduğu şeklinde. Bush'un Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada Irak'ın yeniden yapılandırılmasının ve geliştirilmesinin uzun zaman alacağını söylemesi bu gerçeği itiraf ettiği şeklinde yorumlanabilir.

Irak'ta ABD'ye karşı gösterilen direniş, ABD'nin planları önünde beklemediği şekilde engel oluşturuyor. İşgal sonrası öldürülen ABD ve İngiliz askerlerinin sayısının neredeyse savaş sırasında ölenlere yaklaşması, halkın kitlesel katılımıyla gerçekleştirilen protestoların bu bağlamda önemli olduğu çok açık.

Ayrıca uluslararası kamuoyunun ABD'nin Irak saldırısı sırasında bahane ettiği kitle imha silahlarının bulunması talepleri, Hans Blix'in ABD'nin, BM Silah Denetçileri Komisyonu'na baskı yaptığını açıklaması ve bu silahların hala ortada olmayışı ABD'nin işini zorlaştıran etkenler olmuştu.

Yeniden Yapılandırma ya da İşgale Ortak Bulma Çabalan

Savaş sonrası Irak'ı yeniden yapılandırma adı altında işgali uluslararası kamuoyunda meşrulaştırmayı hedefleyen ABD ve İngiliz ittifakı, diğer ülkelerden Irak'a asker göndererek bu "yapılandırma"da rol almalarını istiyorlar. İşgalci güçlerin uyguladığı saldırıların yanında, halkın elektrik, su, gıda gibi günlük temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaması, öfke ve tepkiyi giderek daha da artırıyor. Her gün birkaç tane ABD askerinin öldürülmesi ve onlarcasının yaralanması, işgalcilerin faturasını git gide daha da ağırlaştırıyor. ABD, "batağa saplandığının" farkına varmaya başladı. Bölgeye yönelik stratejik hedeflerinden vazgeçmeden, kendi çıkarları için bedeli başkalarına ödetme yolları arıyor. Çıkarları için işgal ortakları bulmaya çalışıyor. Şu ana kadar 701n üzerinde ülkeyle bu konuda görüşmelerde bulunan ABD'li yetkililerin 24 ülkeden asker gönderme sözü aldıkları haberleri yaygınlaşıyor. Ancak Irak'taki direnişin bundan ne denli etkileneceği konusunda ABD'nin de net bir fikir sahibi olmadığı düşünülebilir. Çünkü bölgedeki gerek silahlı gerek silahsız direniş Irak halkının ABD işgalini içselleştirmediğini ve ABD'nin ülkeden çekilmesini istediğini gösteriyor. Yani ABD'nin Irak'ı "kontrol edebilecek" sayıda askeri güce sahip olduğu açık ancak direniş asker sayısına ve askerlerin hangi ülke askerleri olduğuna göre şekillenmiyor. Direniş Irak'ı işgal eden ve bu işgale ortak olan/olacak her ülke askerine karşı devam edecek.

Amerika'nın Ortadoğu'daki vazgeçilmez müttefiki İsrail'in "yeniden dünya dizaynı" projesi içinde Ortadoğu'nun şekillendirilmesinde kilit noktalardan birini oluşturduğu malum. Bu yüzden Irak'ın gerek siyasi yapılandırılmasında gerek mimari yapılandırılmasında İsrail'in oynadığı rol bölgedeki diğer ülkelerden çok fazla, Irak'ın mimari yapılandırılmasına yönelik ihalelerden 11 milyar dolarlık payı İsrailli şirketlerin aldığı ve Mossad'ın Irak'ta bir şube açtığı düşünülürse bu tespitin içeriği daha iyi anlaşılacaktır.

İşgal Sonrası Muhalefet

Irak'ın işgalinden sonra yeniden şekillenen muhalefet içerisinde Şiiler en kalabalık grubu oluşturuyor. Irak nüfusunun yaklaşık % 60'ı Şii. Emperyalist savaşın bitişinin ardından Şii muhalefet ABD'nin bölgeden çıkması ve İslami bir yönetim kurulması talebiyle büyük gösteriler düzenledi. Aynı zamanda Şii Sünni ittifakına yönelik önemli vurgular yapılan gösterilere Sünniler de destek verdi ve geçtiğimiz aylarda gösterilere katılım bir milyona yaklaşmıştı. Bu eylemliliklerin gerçekleştirilmesinde Şii lider Ayetullah Hakim'in Irak'a dönmesinin önemli etkisi oldu. Hakim'in demeçlerinde işgalcilerin Irak'ı terk etmesi gerektiği ve Şii Sünni ittifakı üzerine yaptığı vurgular muhalefetin yeni bir ivme kazanmasına katkıda bulundu.

Şii halkın kitlesel protestolarına karşılık Sünni bölgelerde daha çok küçük grupların sürdürdükleri gerilla eylemleri işgalcileri düşündürüyor, işgalin hemen ardından başlayan ve bombalı, silahlı saldırılar şeklinde gerçekleştirilen ABD ve İngiliz askerlerini hedef alan eylemlere her gün yenileri ekleniyor ve Irak'ta yeni direniş grupları ortaya çıkıyor. Her geçen gün işgal askerlerinin kayıpları artıyor. Bu silahlı eylemleri genellikle Sünni gruplar üstleniyor. Irak Direniş Tugayları adlı örgüt başta olmak üzere birçok silahlı grup işgal askerlerine karşı düzenlenen eylemleri üstlendiler.

ABD ise, bu eylemleri Saddam taraftarlarının yaptığı iddialarını sürekli gündemde tutarak Irak halkı üzerindeki baskısına ve zorbaca tavrına devam ediyor. Bu eylemler gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen katliamlar oldu. Irak işgalinden sonra en büyük operasyon olduğu söylenen ve Bağdat'a yakın bölgelerde gerçekleştirilen "Yarımada" adı verilen operasyon sonucu 107 Iraklı katledildi. El-Cezire televizyonun verdiği habere göre operasyon sonucu öldürülenler genelde İslami direniş gruplarına mensup Iraklılardı.

Silahlı direnişi sürdürenlerin kimler olduğu konusunda net bir şey söylemek pek mümkün görünmese de 'Sünni gruplar' vurgusu ön plana çıkıyor. Irak'a dışarıdan savaşmak üzere gelen mücahidlerden de ülkeyi terk etmeyenlerin olduğu ve bu direnişin içinde oldukları biliniyor.

Eylemlerin sürekliliğine ve organize oluşuna bakıldığında Baas rejimi yanlılarının da bu eylemlerde rollerinin olduğu söylenebilir. Saddam'ın iki oğlunun düzenlenen operasyonla öldürülmesinin ardından eylemlerin aynı şiddetle devam etmesini hala Saddam'ın etkilerinin devam ettiği şeklinde yorumlayanlar var. El-Cezire televizyonunda sonuncusu 2 Ağustos'ta yayınlanan Saddam Hüseyin'e ait olduğu söylenen açıklamalarda topyekün direniş çağrısının yapılması ve bu çağrıların İslami bir motifle sunulması bu açıdan dikkat çekici. Ancak bu eylemleri tamamen Saddam taraftarları gerçekleştiriyor demek abartılı olacaktır. İşgal güçlerinin halkın üzerinde kurduğu baskı, zulüm ve katliamlar yeni direniş gruplarının filizlenmesine zemin hazırlıyor.

Şii gruplar ise, son haftalarda eski eylemliliklerini zayıflattılar ve silahlı mücadeleye katılmadıklarını belirttiler. Ancak ABD işgalinin kesinlikle kabullenemeyeceği, işgal güçlerinin Irak'tan gitmesi gerektiği, Irak halkının kendi yönetimini kendisinin belirlemesini istedikleri yönünde açıklamalar da yapıyorlar. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK) adına el-Hakim'in yaptığı açıklama Şiilerin önemli çoğunluğunun tavrını yansıtıyor. Hakim, kendilerinin İslami rejim kurmak gibi bir çabalarının olmadığını, istediklerinin Irak'ta çoğulcu demokratik bir ortamın kurulması olduğunu, Irak halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesinden yana olduklarını vurguladı. ABD'ye karşı mücadelelerinin siyasi alanda devam edeceğini belirten Hakim, ayrıca kurulacak demokrasinin İslam'ın dini değerlerine ve Şeriat'a saygılı olacağının da altını çizdi.

Daha sonra ABD'nin Irak yönetiminde Iraklı grupların da söz sahibi olması söylemini dillendirerek kurduğu 25 kişilik Geçici Konseyde Şii'leri temsil eden gruplar arasında IİDYK adına Ayetullah Hakim'in kardeşi Abdulaziz Hakim de yer aldı. Konseyin Irak halkının dinî, etnik ve siyasî gruplarını temsil eden şahsiyetlerini içerdiği söylenilebilir. Ancak şu ana kadar sınırlı oranda karar verme yetkilerini dahi uzlaşarak gerçekleştirebilmiş değiller. Hakim'in şahsında Şiilerin ABD'nin oluşturduğu konseyde yer alarak ABD ile böyle bir ilişki içine girmeleri onaylanmasa da şu gözden kaçırılmamalı ki, ABD'nin ülkeden çıkmasını isteyen ve önemli nüfus çoğunluğunu oluşturan Şiilerin temsilcilerinin bu konseyde yer almasını kabul etmesi ABD açısından bir tavizdir.

Ayrıca Iraklı Şiiler üzerinde önemli ölçüde etkinliği olan ve İran'a yıllardan beri mesafeli durduğu bilinen Ayetullah Sistani'nin tavrı Irak muhalefeti açısından bazı farklılıklar getirebilir. Sistani'nin siyasi konularda çok şey söylememesine karşın Irak'tan toprak satın almak isteyen İsrailli Yahudilerin öldürülmesine yönelik verdiği verdiği fetva dikkat çekiciydi. Bu açıdan ABD askerlerinin bu yoğunlukta Irak'ta uzun süre kalması bazı Şiilerin tavırlarında değişikliğe yol açabilir.

Iraklı Şiiler üzerinde etkinliği olduğu bilinen bir diğer isim de Mukteda es-Sadr. Sadr-ı Sani diye de bilinen bu kişi ABD ve İngiliz işgalcilerine karşı sert söylemiyle tanınıyor. Sadr geçici konseyi de tanımıyor ve işgalcilerin kuklası olmakla suçluyor. Henüz bu yönde bir eğilim söz konusu olmamakla birlikte gelişmelerin Irak halkının beklentilerine cevap vermemesi durumunda Şii kesimler arasında da silahlı hareketliliklerin başlaması tesadüf olmayacaktır. Mukteda es-Sadr'ın gözaltına alınması ihtimaline karşı Necef'te binlerce insanın işgalcileri protesto etmek ve es-Sadr'ın çağrısına uymak için sokakları doldurması oldukça dikkat çekiciydi.

Irak Halkı İşgalcileri İstemiyor!

Irak'ta yapılan en son kamuoyu yoklamaları verilerine göre, ABD askerlerinin güvenliği sağlayabileceğine olan inanç % 25 oranında azaldı. % 70'lik oran ABD'nin silahlı kuvvetler, güvenlik kuruluşları, savunma ve enformasyon bakanlıklarını dağıtma kararını onaylamıyor. Halkın % 50'lik kısmı işgal askerlerinin ülkeden hemen ayrılmasını istiyor. Halkın sadece %17'lik kısmı yeni rejimin kurulmasına kadar askerlerin kalmasından yana.

Irak'ı özgürleştirme, demokrasi getirme retoriğiyle işgal eden ABD'nin ileriye dönük olarak Ortadoğu'da pilot bir rejim kurma planı dumura uğramaya başladı. Gücüne güvenen Amerika'nın şimdi, barış ve demokrasiden daha çok savaşla meşgul olduğunu herkes biliyor. Saddam rejimini aratmaya başlayan Amerika, halkla karşı karşıya geldi. Amerikalıların kendilerini çiçeklerle karşılamasını bekledikleri Irak halkı, kendileriyle savaşmak için sokağa çıkmaya başladı. Artık Amerikan askerleri çoğu kere polis görevini üsleniyor. Bu görevlerle karşı karşıya kalan askerler, zaman zaman gösteri yapan halkın üzerine kurşun yağdırıyorlar. Halk ABD'nin kendi topraklarından çekilmesini ve kendi kaderini kendi tayin etmek istiyor.

Irak'ta gösterilen direniş Amerika'nın daha önce karşılaştığı direnişlere benzemiyor. Irak direnişi bir halk direnişi ve ABD'nin planlarının önündeki en büyük engel olarak duruyor. Şiilerin kalabalık olduğu Irak'ta bazı farklılaşmalara rağmen Sünnilerle ittifak vurgusunun yapıldığı o hava henüz bitmiş değil. Şii muhalefet silahlı bir direniş içine girmezse bile ABD'nin varlığını asla kabullenmeyecektir. Ayrıca Sünni muhalefet silahlı eylemleriyle ABD askerlerinin korkulu rüyası haline geldi..

ABD'nin İran'a yönelik baskılarını artırdığı bir dönemde Irak'ta oluşturulabilecek Şii Sünni birlikteliğine dayalı bir direniş örnekliği hem Ortadoğu halklarına örneklik teşkil edecek hem de ABD'nin bölgedeki yayılmacı saldırganlığına dur diyebilme potansiyeli taşımaktadır. Tüm bu arka plana rağmen Türkiye'nin yada diğer halkı Müslüman ülkelerin Irak'a asker gönderme girişimi ise önümüzdeki dönemde bölge halklarını bekleyen en ciddi tehlike olarak gündeme gelecek gibi gözüküyor.