Londra merkezli bir siyaset enstitüsünün Suriye’de savaşan Cephetun Nusra üzerine yaptığı analizin değerlendirildiği CNN’de yayınlanmış bu yazı ve arkasından yer verdiğimiz CNN muhabirlerinin Suriye’nin geleceğine ilişkin öngörüleri Batılı analist ve gazetecilerin yaklaşımlarını içermektedir.
Yeni bir analize göre, ülkede rejime karşı savaşan farklı grupların içerisinde yer alan El Kaide bağlantılı cihadî bir grup, 5000 savaşçısıyla en etkili grup haline geldi. Cephetun Nusra, geçen ay ABD tarafından el-Kaide yanlısı bir grup olarak isimlendirildi. Yapılan çalışmaya göre, Irak direnişi gazilerinin önderlik ettiği grup kendisini Esed ve Şebbihalara karşı savaşan en temel güç olarak konumlandırmakta.
Londra merkezli anti-terör siyaset enstitüsü Quilliam Foundation tarafından yapılan bu çalışma geçtiğimiz günlerde basına dağıtıldı ve CNN de bu çalışmanın kapsamlı bir kopyasını elde etti. Analizin başyazarı Numan Benotman konuyla ilgili CNN’e şunları söyledi: “Sivil savaş, Nusra’ya gökyüzünden gelen bir hediyedir, onlar bütün enerjileri bu savaştan alıyorlar.”
Benotman, önceleri el-Kaide’nin üst düzey liderlerinden Usame bin Ladin ve Eymen ez-Zevahiri ile kişisel tanışıklığı olan Libyalı bir cihadî idi. Benotman, bu çalışmayı hazırlarken Batılı ve bölgesel istihbarat yetkilileri ve aralarında Nusra kaynaklarının da olduğu Suriye’deki cihadîlerle de görüş alışverişinde bulundu. El-Kaide terörünün yol açacağı küresel tehdit konusundaki iyimserliğin zirve yaptığı bir ortamda yapılan bu çalışma, Batılı başkentlerin endişelerini artıracak nitelikte. El-Kaide bağlısı güçlü bir grubun Arap dünyasının kalbinde sağlam bir konum elde etmesi, Esed sonrası dönem ve uluslararası güvenlik için derin bir tehdit oluşturmaktadır.
Kuruluş Toplantıları
Rapora göre Cephetun Nusra, Ürdünlü Ebu Musab ez-Zerkavi tarafından Irak’ta kurulan terör grubu el-Kaide’nin Suriye’deki koludur. Irak el-Kaidesi, Zerkavi 2006 yılında ABD’nin füze saldırısıyla öldürüldüğünde ismini Irak İslam Devleti olarak değiştirdi. ABD birlikleri Irak’tan çekildikten sonra Irak İslam Devleti, Irak’ta devam eden siyasi ve mezhepsel alt-üst oluşlardan dolayı yeniden güç kazandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Aralık ayında Cephetun Nusra’yı terörist bir grup olarak isimlendirirken onları şu şekilde tanımladı: “Kendi kötü emelleri için Suriye halkının mücadelesini çalmaya çalışan Irak el-Kaidesinin teşebbüsü.”
ABD Dışişleri Bakanlığına göre Irak el-Kaidesi emiri Ebu Du’a her iki grubu da yönetmektedir ve Du’a aynı zamanda Nusra’nın emiri Ebu Muhammed Golani’ye stratejik rehberlik de yapmaktadır. Bakanlığa göre Golani’nin Suriye’de operasyonlara başlaması talimatını da Du’a vermiştir. Benotman ise Ebu Dua’nın Nusra üzerinde hâlâ etkinliği olmasına rağmen, grubun anahtar oyuncusunun Golani olduğunu söylüyor.
Golani daha önceleri Zerkavi ile tanışıklığı olan Suriyeli bir cihadîdir. Quilliam Foundation raporunun bulgularına göre Irak deneyiminden dolayı Golani’nin liderliği rakipsizdir. Benotman’a göre Golani gerçek kimliği deşifre olmasın diye oldukça özenli tedbirler alıyor. Sözgelimi Nusra’nın bazı kıdemli eylemcileriyle yaptığı toplantılarda maske takıyor. Nusra, 2012 yılının Ocak ayında kuruluşunu ilan eden videoyu yayınladığında yüzü yine maskeliydi. Irak el-Kaidesi, aralarında birçok Suriyelinin de bulunduğu Irak’ta savaşmış binlerce gönüllüyle birlikte güvenli evler inşa ederek Suriye’de bir altyapı oluşturdu. Zerkavi’nin Suriyeli komutanları, Suudi Arabistan ve Körfez bölgesinden gelen mali yardımlar konusunda anahtar bir kanal görevi üstleniyorlar. Zerkavi’yi takip eden ekibin liderliğini uzun yıllar yapan Nada Bakos, CNN’e verdiği röportajda ilk günlerden itibaren Zerkavi’nin kurduğu örgütün çekirdek kadrosunda Suriyelilerin olduğunu belirtiyor ve bu komutanların bir kısmı şu anda muhtemelen Nusra’nın bir unsurudurlar diye ekliyor. Irak el-Kaidesinin beyin takımından olan Süleyman Halid Derviş o Suriyelilerden birisiydi. Onun Irakta öldüğü bildirildi. Fakat istihbarat kaynakları CNN’e verdikleri bilgilerde onun akıbetinin belirsiz olduğunu söylüyorlar ve onun Nusra’da belki de şu anda liderlik yaptığını belirtiyorlar.
Benotman’a göre Nusra’nın nihai amacı Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de bir İslam devleti kurmaktır. Nusra bunu başarmak için savaşçılar buluyor, onları eğitiyor, silah topluyor ve güvenli sığınaklar kuruyor. Benotman, CNN’e verdiği röportajda 2012 yılının Nisan ayında önemli sayıdaki operasyonel elemanı Şam’da tutuklandığında grubun ciddi bir gerileme yaşadığını fakat hemen akabinde operasyonel güvenliğe önem vererek operasyonlarını revize ettiğini dile getirdi. Nusra’nın aldığı önlemlerden birisi de haberleşmede elektronik yöntemlerden ziyade kuryeler kullanmaktır. Benotman, onların operasyon güvenliklerinin bugüne kadar gördüğü en iyi organizasyonlardan olduğunu belirtiyor. Ek olarak, Quilliam çalışması, yeni üyeleri bünyesine kabul ederken Nusra’nın çok seçici davrandığını ortaya koyuyor ve cepheden iki komutan, adayın gerekli yeteneklere, dinî adanmışlığa ve gruba katılımdaki tutuma sahip olup olmadığını belirliyor.
Gizli Hücrelerden Direnişe
ABD Dışişleri Bakanlığına göre Cephetun Nusra, bugüne kadar yaklaşık 600 saldırının sorumluluğunu üstlenmiş bulunuyor. Bu saldırılar arasında küçük birliklere karşı düzenlenen 40’tan fazla intihar eylemleri ve Şam, Halep, Hama, Dera, Humus, İdlip ve Deyr ez-Zor gibi kentlerde patlayıcı yüklü araçlarla saldırılar düzenlemek bulunuyor. Benotman, grubun, medya çalışanlarına, subaylara ve Esed yanlısı Şebbiha milislerine de saldırılar düzenlediğini belirtiyor. Nusra ayrıca Quilliam raporuna göre hareketliliği kontrol etmek için ana yollara yakın yerlerdeki kasabaların kontrolünü ele geçirmeye yoğunlaşıyor. Örneğin, Irak yolu üzerindeki Halep ve Haseki arasındaki anayolu kontrol ediyor.
Rapora göre grup, Suriye hükümet uçaklarına ve helikopterlerine yönelik tek bir saldırı gerçekleştirmiştir ve bu saldırıyı yaparak insan taşımalı hava savunma sistemlerinin eksikliğini göstermek istemişlerdir. Batılılar, bu tarz silahların cihadîlerin eline geçmesini istememektedir.
Geçen ay Nusra, etkili iki operasyon gerçekleştirdi. Aralık ayında Halep yakınlarındaki askerî üssün bir kısmını işgal etti ve iki gün sonra başkent Şam’daki İçişleri Bakanlığı binasına yönelik koordineli intihar eylemlerinin ve bombalı araç saldırılarının sorumluluğunu üstlendi. Nusra, Irak el-Kaidesinin yaptığı gibi intihar bombacılarının kullandığı büyük araba ve kamyonlarla eylemlere imzasını atıyor. Grup, Şam ve Halep’teki güvenlik üslerine aynı şekilde saldırılar düzenledi. Bu eylemlere zaman zaman silahlı kişiler de eşlik etti.
Benotman, geçen yaz Nusra’nın, intihar bombacıları istihdam ettiğini ve kamyon ve patlayıcılar topladığını söylüyor. Benotman, isyancı grupların elindeki silahların azlığından dolayı Nusra’nın intihar bombalamaları düzenleyerek ağırlığını artırdığını söylüyor. Geçen ay Nusra yeni taktiğinin ölümcüllüğünü gözler önüne serdi. Benotman, CNN’e verdiği röportajda Nusra’nın uzaktan kumandalı şoförsüz bombalı araç kullandığını ifade etti. O, grubun bu teknolojiyi İdlip’teki bir hava üssünün girişinde kullandığını söylüyor ve günün birinde bu tarz saldırıların Batı’da da kullanılabilecek olmasının, korkuları artırdığını belirtiyor.
Eğer Nusra’nın savaşçı gücü Quilliam raporunun belirttiği gibi 5000 kişiden oluşuyorsa bu sayı Irak direnişinde Irak el-Kaidesinin ulaştığı sayıdır. Fakat isyancı komutanlar, grubun rejimle savaşta savaşçıların sadece %10’unu kullandığını söylüyorlar. Nusra büyük ölçüde Suriyelilerden oluşurken önemli sayıdaki savaşçı da diğer Arap ülkelerinden geliyor. Son aylarda Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden artan sayıda katılımlar olurken, Irak ve Ürdünlüler yabancı savaşçıların ağırlığını oluşturuyorlar.
Diğer İsyancılarla İşbirliği
Son aylarda Suriye’de savaşan isyancı grupların yayınladıkları videolar Nusra ve diğer isyancı grupların ortaklaşa eylemler düzenlediğini gösteriyor. Quilliam raporuna göre Nusra sıklıkla Şükür e-Şam gibi İslamcı ve cihadî gruplarla işbirliği yapıyor. Şükür eş-Şam’ın birkaç bin savaşçısı bulunuyor. Nusra, Özgür Suriye Ordusu ile yaygın bir şekilde ortak operasyonlar yapmasa da bir dizi stratejik çatışmada birlikte hareket etti. Benotman’a göre önemli sayıdaki cihadî el-Kaide’nin sıkı ideolojisine temkinli yaklaşıyor fakat Nusra sivil hedeflere saldırmayarak ve gerçek gündemini telaffuz etmeyerek el-Kaide’den kendini ayrıştırıyor.
Geçen Aralık ayında SITE İstihbarat grubunun çözümlemesini yaptığı bir ses kaydında Nusra lideri Muhammed Golani şu görüşleri dillendiriyor: “Onlar değişmediği sürece iyi ilişkiler kurmak, onlara iyi davranarak yaptıkları hataları görmezden gelmek diğer gruplarla ilişkinin temeli olmalıdır.” Geçen ay Nusra ve diğer 9 yerel cihadî grup bölgesel birleşik bir komuta yapısı oluşturduklarını açıkladılar. Deyr ez-Zor’da kurulan bu komuta yapısının adı “Mücahitler Şura Konseyi”dir. Benotman’ın raporuna göre Nusra, bu tarz koalisyonları daha büyük İslamcı gruplarla oluşturmadı. Bu büyük gruplar Ensar el-İslam, Ahrar eş-Şam ve Deyr ez-Zor Devrim Konseyidir. Bu üç grup birleşerek “Özgürlük Cephesi”ni oluşturmuştur.
İsimlendirme Ters Etki mi Yapıyor?
Quilliam raporuna göre grubun ABD tarafından terörist olarak isimlendirilmesi gruba verilen cihadî desteği artırmaktadır. Eski CIA ajanı Nada Bakos, CNN’e verdiği röportajda isimlendirmenin dünya çapındaki cihadî gruplar arasında Nusra’nın konumunu yükselten bir işlev gördüğünü ve böylece gruba yeni katılımların olduğunu ve mali gücünün arttığını belirtiyor.
Benotman’ın çalışması Nusra ve Özgür Ordu arasındaki ilişkileri de irdelemekte: Kısa dönemde onlar Esed’i devirmek için birbirlerine ihtiyaçları olduğunun farkındalar. Bazı Özgür Ordu birlikleri eğer Batılılar yeterli silah temin etmezlerse Nusra ile hareket edecekleri tehdidinde bulunurken diğerleri de Nusra’nın ülkenin çıkarları yerine devrimi kötüye kullanarak kendi çıkarlarına uygun hareket edeceğine inanıyor. Cephetun Nusra ve Özgür Suriye Ordusu halkın teveccühünü kazanmak için rekabet ederken birbirlerine temkinli yaklaşıyorlar.
Strateji
Eski CIA ajanı Bakos, Irak el-Kaidesi ve Nusra’nın benzer şekilde operasyonlar yaptıklarını; yani esnek, merkezî olmayan ve dirençli dış operasyon ağları oluşturduklarını söylüyor ve ekliyor: “Bu tarz ağlar Zerkavi tarafından kurulmuştur ve bu ağlar onları hafife alınmaması gereken bir güç haline getirmektedir.”
Analistler, Nusra’nın Batı’ya olan düşmanlığının ABD ve müttefiklerine karşı yakın bir tehdide dönüşeceğine inanıyorlar. Eğer Nusra, Suriye içerisinde ve Doğu Akdeniz dışında tutunma noktası oluşturursa bunu yapacaktır. Böylesi bir senaryoda İsrail sınırına çok yakın yerlerde operasyon yapabilen el-Kaide bağlantılı gruplar İsrail’e doğrudan saldırma potansiyelini de kazanacaklardır. İsrail’e doğrudan yapılacak bir saldırı terörist ağın lideri Eymen ez-Zevahiri’nin de uzun erimli bir hedefiydi.
Quilliam raporu, artan mezhepsel gerginliğin ve rejimin vahşiliğinin Nusra’nın ekmeğine yağ sürdüğünü ortaya koyan bir çalışma olmuştur. Benotman, Nusra’nın Esed rejiminin hızlı bir şekilde sona ermesini istemediğine inanıyor ve şunları söylüyor: “Çatışma ne kadar uzun sürerse grup o kadar güçlenecektir.”
CNN / 8 Ocak 2013 /Çev: Murat Yürükoğulları