Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen bakanlığın kararlı tavrıyla dershaneler yeni eğitim dönemiyle birlikte mevcudiyetini yitirecektir. Kurs ismiyle dönüşmelerine rağmen bu sosyal ihtiyaç, “hayat boşluk kabul etmez” misali yeni uygulamaları da zorlamaktadır. Bu uygulamalardan biri de öğrencileri aynı çatı altında seviye sınıflarına ayırmak şeklinde kendini göstermektedir.
Seviye Sınıfları Nedir?
Eskiden daha dar alanlarda uygulama alanı bulan bu yöntem daha çok dershanecilerin tercih ettiği bir yöntemdir. Mantığı ise sınava, elemeye dayalı bir eğitim ortamında eğitim aktaranların müfredatını ve eğitim alanlarında algısal özdeşliklerini ve ilgilerini homojenize ederek artırmak şeklinde kendini gösteriyor. Yani öğretmen sınıfın algı seviyesini tespitle birlikte ona özel bir müfredat yoğunluğu, anlatım yöntemi ve öğretim materyali tespit etmekte; böylece de hedef bilgileri kazanmaya dönük zaman ve emek tasarrufu yapılmaya çalışılmaktadır. Dershanelerde görev yapan öğretmenlerden aldığımız geri dönütler bu yöntemin başarı ile uygulandığı, öğrenci ve veli şikâyetlerinin ise olmadığı şeklindedir. Bu noktada seviye sınıflarının ne şekilde uygulandığı sorusu ortaya çıkmaktadır. Bunun sabit bir şekli olmamakla birlikte başarı notları sıralanmakta ve yukarıdan aşağıya doğru sınıflar oluşturulmaktadır. Tabi sınıf öğrenci sayıları yer yer farklılık gösterebilmektedir. Ayrıca kaç sınıfın seviye sınıfı olacağı ile eğer sınırlı sayıda seviye sınıfı olacaksa diğer sınıfların klasik karma sınıflar mı olacağı hep belirsizliğini korur. Yani tek bir seviye sınıfı uygulaması bulunmamaktadır. Eğitim yöneticilerin bilgi, görgü ve tercihine göre farklılaşabilen bir uygulama söz konusudur.
Neden İhtiyaç Duyuluyor?
Ortaokulun sonundaki Liselere Yerleştirme Sınavı ile Yükseköğrenime Giriş Sınavı öğrencileri elemekte ve hayatta reel karşılığı olan bir sınıflandırmaya tabi tutmaktadır. Okul notları da kısmi olarak değer ifade etmekle birlikte bu sınavların belirleyiciliği tartışmasızdır. Yaygın eğitim kurumlarında, elenmemek için artı bir imkân yakalamak çok zordur. Bu, ya öğretmenin özel çabası ya da velinin ekstra özel ders verdirmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu da parasal gücü ön plana almaktadır. Bu gücü yakalayamayan çoğunluk için dershanelerin kapanmasıyla birlikte bir imkân kalmamaktadır.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması, sınıfta kalmanın neredeyse imkânsız hale getirilmesi, ayrıca açık liselere talebin azaltılması politikaları eğitim kurumlarındaki karma sınıflarda eğitimin kalitesini düşürmektedir. Aynı sınıfta okuyan öğrenciler arasındaki akademik ve zekâ türlerindeki farklılıklar sınıftaki asgari olması gereken homojenitenin altındadır. Dolayısıyla seviye sınıfları uygulaması pedagojik olarak savunu bulabilmektedir. Eleştirilerde ve tespitlerde haklılık bulunmakla birlikte çözümü seviye sınıfında görmeyip konuyu kritik etmek faydalı olabilecektir.
Eğitimin kalitesini artırma ve akademik başarısı yüksek öğrencileri daha yükseğe taşıma ihtiyacı da eğitim yöneticileri nezdinde bu yöntemi ön plana çıkarmaktadır.
Velilerin Eleştiri Noktaları
2015-16eğitim yılı için seviye sınıfı uygulamasına geçme kararı almış olan bir okula ilişkin Özgür-Der Kocaeli Temsilciliği tarafından yapılmış olan bir basın açıklamasındaki bazı vurgular velilerin eleştiri noktaları hakkında bir fikir verebilmektedir:
“1-Öncelikle mevcut sınıflarında… arkadaşlarıyla okuyan öğrencilerin sınıflarının her ne sebeple olursa olsun değişmesi sakıncalı olacaktır. Altın bir yöntem dahi olsa yeni kayıt yapan öğrencilerle ilgili bir uygulamanın başlatılması yerinde olacaktır. Öğrencilerin arkadaşının, sınıfının değişmesi eğitim sürecini olumsuz etkileyecektir. Hele bunların tümünün kız olduğu düşünüldüğünde durum daha hassas olmaktadır.
2-Okul idaresinin veliler ve öğretmenler üzerinde bir kamuoyu yoklaması yapmadan bu uygulamaya geçmesi bir başka sıkıntı noktası olmaktadır. Çocuklar öncelikle velilerindir. ‘Ben istedim, oldu!’ tavrı doğru bir tavır değildir.
3-Seviye sınıfı oluşturulurken karne notu dışında başka bir notun baz alınması yerinde olmayacaktır. Hele dershanelerin hazırladığı bir sınavın sonuçlarını baz almak tam bir facia olacaktır. Karne notu ve dershane sınavının yarısı alınmakta ve bulunan sonuç çocuğun sıralamasına esas yapılmaktadır. Bu puanların ikisi de yüzlük dilimde değildir. Örneğin diploma notu 90 olan öğrencinin yarı puanı 45’tir. Dershane sınavından da 600 aldığında yarısı 300 eder. 300 ve 45 toplanarak son notu bulanmaktadır. Bu tam bir faciadır. Zira aynı sayı dilimi ve oranda olmayan iki puan hesaplanamaz. Birisinin tam puanı 100 iken diğerinin tam puanı 700’dür. Bu uygulama derhal durdurulmalı ve sonuçlar yok hükmünde sayılmalıdır.
4-Sınıf mevcutlarının 24, 32 ve 35 gibi farklı düzenlenmesi eşitlik ilkesine aykırı olmayacak mı? Proje sınıflarının 24, diğerlerinin ise 30 ve 35 arası olması ayrımcılığın tescili olmayacak mı?
5-… Zaten seçkin olan öğrencileri başarılı kılacağım diye mevcut işleyen sınıf düzeninden koparmak ne derece pedagojik olacak?
6-En düşük notların olduğu sınıftaki öğrencilerin başarısı daha da düşmeyecek mi? Öğretmenler o sınıfa nasıl rahatça girebilecek?
7-Dershane gibi takviye kurslarında bu bir nebze anlaşılabilirken, tüm zamanını geçirdiği temel eğitim kurumlarında öğrencilerin travmaya sokulması nasıl anlaşılabilir?
8-Bu durum Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacak mı?
9-Her 6 ayda bir dershane sınav notlarıyla sınıfının değişmesi öngörülmektedir. Öğrencinin göçebe olması anlamına gelen bu uygulamanın sürdürülebilmesi nasıl sağlanacaktır? Nakil gelen ve giden öğrencilerin nasıl eziklik yaşadığı velilerce malumdur. Bu durumu öğrencilere 6 ayda bir yaşatmak ne kadar doğrudur?
10-Öğrencilerin TEOG’daki rekabete ve yarışmaya hazırlanması temel eğitim kurumlarının hedefi olabilir mi? Davranış eğitimi ve diğer eğitim kazanımları tümüyle iptal edilip bir sınava odaklanmak öğrenciyi zehirlemez mi?”
Kaldı ki bazı velilerin değişik resmi kurumlara yaptıkları itirazlarda seviye sınıfları uygulaması hep insan haklarına aykırı görülmüş ve uygulamadan kaldırılmıştır. Buna dair haberler kamuoyuna yansımıştır.
Şeffaflık ve Hukukilik Eleştirisi
Bir de ilköğretimde yani ilkokul ve ortaokulda yönetmeliğin hükmü gereği seviye sınıfı yapılamaz. Yasa ortada duruyorken seviye sınıfı uygulaması yapmak ve eğitim kurumlarında bunu yaygınlaştırmaya çalışmak hukukilik sıkıntısı ortaya çıkarmaktadır ki, bu sürdürülebilirlik sıkıntısı doğurmaktadır.
Ek olarak bu sorunu eleştiri konusu yapıp kamuoyu oluşturmaya çalışmak, yapıcı olmayan eleştiri ve öteki görülen cenahın yıkıcı tavrı olarak görülmemelidir. Eğitim politikaları kapalı kapılar ardında değil, kamuoyuna açık yürütülen bir platformda yürütülecek bir tartışma ile çözülebilecektir. AK Parti hükümetlerinin düştüğü hatalardan biri de belli mutfaklarda pişirdiği teorileri hemen uygulamaya geçirmeye çalışmasıdır.“Eğitim yapboz tahtasına döndü” eleştirisinin halkta yaygınlık kazanmasının nedeni iyi irdelenmelidir. Tüm toplumu ilgilendiren kararlar tüm toplum kesimlerinden azami onay ile çıkartılmalıdır. “Kol kırılır yel içinde kalır” denilerek, pedagojik açıdan ve hukukilik noktasında sıkıntısı olan konulara susmamız beklenmemelidir. Yanlış her türlü yanlıştır, adalet ve hakikat gibi değerlendirilemez.
Aynı Çatı Altında Seviye Sınıfı Ayrımcılıktır!
Seviye sınıfları anaokulu ve ilkokulda uygulanmamaktadır. Liselere gelince; zaten okullar ismiyle bile ayrılmış: Fen lisesi, Anadolu lisesi, Galatasaray lisesi. Yani kişisel-ailevi çapınıza ve paranıza göre bir lise eğitimi alabiliyorsunuz. Üniversiteye de taban puanla giriyorsunuz ama aynı sınıfta eğitim alıyorsunuz. Yani lise ve üniversitede seviye sınıfı değil seviye okulu uygulanmaktadır denilebilir. Okul türünü artırmak, çeşitlendirmek seviye sınıfının alternatifini oluşturabilir. Başarısız öğrencileri bir engel olarak görüp diğer öğrencilerden onları ayırmak ve belli sınıflarda toplamak ayrımcılık değilse nedir? Bu öğrencilere zorunlu eğitimi dayatan yetkililer onlara uygun eğitimi sunmakla yükümlüdür. Bu sorumluluktan kaçmak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz.
“Eşit Olmayan Öğrenci” Ne Demek?
Seviye sınıfı tartışması daha çok ortaokullar üzerinden yapılıyor. Kategorik yaklaşmak vakıayı ıskalatmaktadır. Eşit olmayan öğrencileri aynı sınıfta tutmak doğru değildir denilmektedir. Eşit olmayan öğrenci kelimesi çok itici bir kelimedir. Hâlbuki eşit olmayan vatandaş seçimde, akademisyen ve sermayedarla aynı "bir" oyu kullanabiliyor. Allah Teâlâ’nın yaratması zemininde yani fıtratta bir eşitsizlik ima etmek ve bunun üzerine bir ayrımcılık tesis etmek ne derece Kur’an ahlakına uyar? Zekâ kapasitesi bir veridir, yalnız tek veri değildir. Çok test yapan çok zeki de demek değildir. Olgular arası ilişkilendirme, inşacı yetenek, beceri ve kabiliyetler bir bütün olarak değerlendirilebilmelidir. Görsel, işitsel, bedensel, sayısal, sözel, edebi, mimari, iletişimsel gibi zekâ türleri keşfedilmiş ve keşfedilmektedir. Bunlara göre öğrencileri ayırmak pedagojik olacaktır. Diğer türlü yüzde 1’lik zekâ seviyesindeki öğrencilerle meşgul olup diğerlerini atlamak neslimizi yitirmemize neden olacaktır. Osmanlı’daki Enderun tarzında, zeki öğrencileri tespit edip okullardan çekebilmek diğer öğrenciler için daha uygun kararlar alabilmeyi kolaylaştıracaktır. Zaten eğitim sistemini zorlayan durum, dahi/üstün başarılı ve başarısız öğrenciler olmaktadır. Zira bunlar genel öğrenci sayısı içerisinde oran olarak az olmakla birlikte müfredatı ve sınıf ortamının homojenitesini çok etkilemektedirler. 12 yıllık zorunlu eğitimde akademik başarısı düşük öğrenciler için mesleki eğitime yönlendirme gibi alternatifler üretilmelidir. Öncelikle onları sistemden çekecek düzenlemelerle işe başlanmalıdır. Meslek liselerinin ortaokul açmalarının ivedilikle sağlanması çok önemli olacaktır.
Kör Fakat Arınmak İsteyen Önceliklidir!
Paralel Yapı mensuplarının yıllardır akademik başarısı yüksek zeki öğrencileri muhatap alıp diğer öğrencileri atlamaları çok sorunluydu. Kısa yoldan mesafe katetmek isteyen içimizden bazıları maalesef bu özenti içerisinde düşünmektedirler. Kör olan Ümmü Mektum’un arınmasını her şeyden önemli bulan vahyî perspektifi yitirmememiz gerekir. Her insan bir evrendir, yüce ve değerlidir. Yaratılışça çeşitli meziyetlerle donatılmıştır. Çok test cevaplıyor diye diğer öğrencilerin önüne geçmeyi hak etmemelidir. Eğer ortaokullarda çok fazla türde okul açabilirsek ilkokul sonrası öğrencileri buralara yönlendirebiliriz.
Seviye Okulu mu, Seviye Sınıfı mı?
Çok başarılı ve çok başarısız öğrencilerin aynı sınıfta olması eleştiri konusu edilmektedir. Bu haklı tespit eğitim yöneticilerini seviye sınıfı oluşturmaya sevk etmemelidir. Kamu yararı ve halkın çoğunluğunun faydası bakışıyla genel ve yaygın eğitim kurumlarına yaklaşmak bir kalkış noktası olmalıdır. Dolayısıyla farklı zekâ türlerindeki öğrencileri aynı çatı altında ayırmak yerine benzer öğrencileri aynı çatı altında buluşturmak öğrenciler için daha doğru olacaktır. Seviye okulu uygulaması hem daha pedagojik hem de daha fıtri ve zekâ türlerine uyumlu olacaktır. Ama bunun için ciddi bir planlama ve süreci yönetmek için esneklik gerektiğinden eğitim yöneticileri kolaylarına gelen seviye sınıfını tercih etmektedirler. Bu ise öğrenci ve veliler açısından ciddi itirazları gündeme taşımaktadır.
Yarış Atına Dönmüş Öğrencilere Bir Kırbaç da Seviye Sınıfları İle Vuruluyor!
TEOG ve ortak sınavlar çocuklar stres yaşamasın diye kademeli yapılmakta ve sınavlar bölünmektedir. Asansör sistemli seviye sınıflarında öğrenci her 6 ayda bir sınıf değiştiriyor. Bu durum çocuğa en büyük stresi yaşatmaktır. Velhasıl sınava odaklılık zehirliyor tüm sistemi ve çocuklarımızı. Bu konular daha geniş zeminlerde İslamcı kesimin düzenleyeceği eğitim şuralarında tartışılabilmelidir.
Son olarak mesleki ortaokulların açılmasını talep etmeliyiz. İmam-hatiplerin daha fazla öğrenci almasını merkeze alarak buna karşı çıkılmamalıdır. Zira İHL yöneticileri ve dernekleri de akademik başarısı düşük bu öğrencilerin yerinin İHL olmadığını belirtmektedirler. Büyük illerde zekâ türlerine göre çeşitlendirilmiş ortaokullar (spor ortaokulu, mesleki ortaokulu, müzik ortaokulu vb.) açılmalıdır.