İslam Dünyası Tarih ve Kültür Araştırmaları Merkezi'nde düzenlenen konferanslar dizisine, Ekim ayında da devam edildi. Bunlardan birisi de, 17 Ekim tarihinde gazeteci Sefer Turan tarafından verilen "Dünden Bugüne Sudan Değerlendirmesi" adlı konferanstı. Turan, Türkiyeli müslümanlar açısından Sudan'ı tanımanın önemi üzerine değinilerde bulunduktan sonra, her iki ülke arasında benzerlikler kurarak sürdürdüğü konuşmasında şu tespitlere yer verdi: "...Zannedildiğinin aksine Sudan'ın güneyindeki isyan, müslümanların iktidara gelmesinden sonra değil, tam tersine Sudan'ın bağımsızlığını kazandığı 1956 tarihinden bile önce (1955'te) başlamıştır. Ayrıca Hristiyanların ayaklanmasının temel nedeni İngiliz sömürgecilerin ve Batı'nın kışkırtmasıdır... Yine zannedildiğinin aksine güneyde yaşayan halkın çoğunluğu hristiyan değildir. Hristiyanlar nüfusun ancak % 17'sini oluşturmaktadır. Müslümanlar % 18'ini teşkil ederken, geri kalan çoğunluğu ise ilkel Afrika dinlerine mensup insanlar oluşturmaktadır... Kabilevi bir toplum yapısına sahip olan Sudan'ın iki büyük aşireti (Hatmiye ve Ansar aşiretleri) 1955 tarihinden sonra siyasi parti (Demokrat Parti ve Ümmet Partisi) hüviyetine bürünmüşlerdir. Ancak yeni anayasaya göre, tüm partilere yönetimin şura esasına göre seçilme zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca bu partiler, tabanlarının geleneklerine bağlı olmaları hasebiyle Şeriat'a karşı değillerdir...
Daha önceki darbelerin aksine, 1989'da Ömer Beşir liderliğinde yapılan darbede halk direnişi veya halk-asker çatışması yaşanmamıştır. Darbe sonrası ulusal ekonomi desteklenmiş ve bu durum "kendi ektiğimizi yer kendi diktiğimizi giyeriz" şeklinde sloganlaştırılmıştır. 1989 darbesiyle yapılan köklü değişikliklerden birisi de, merkezi yönetimin yerini eyalet sistemine bırakmış olmasıdır. Sudan'da halen 26 tane eyalet bulunmaktadır..."
Sefer Turan, son dönemde Türkiye'de de tartışmalara neden olan, Sudan Anayasası ile ilgili şu değinilere yer verdi:
"Yeni Sudan yönetimi tarafından gerçekleştirilen en önemli değişikliklerden ve üzerinde en çok tartışılan unsurlardan biri de Sudan Anayasası'dır. Sudan Anayasası, içinde "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez" gibi maddelerin bulunmadığı bir anayasadır. Sudan Anayasası'nda, Sudan İslam Cumhuriyeti gibi ya da devlet başkanının müslüman olması gerektiğine dair herhangi bir ifade bulunmamaktadır. Anayasanın dili, özellikle Güneydeki hassas durum gözetilerek özenle seçilmiş ve kuşatıcı olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca anayasaya göre Güney'e (yapılacak referandum sonucuna göre) ayrılma hakkı da tanınmıştır. Bu yönüyle anayasa bazı İslami çevreler tarafından eleştiri almıştır.
Halihazırda Sudan'ın siyasi gündemini "siyasi partilerin geleceği ve özgürlükler meselesi" yoğun olarak işgal etmektedir. Buna göre ideolojisi ne olursa olsun her siyasi anlayış parti kurabilecektir; hiçbir parti propaganda aracı olarak şiddeti kullanamayacak, partilerde liderler parti müntesiplerince seçilecek ve anayasa şiddet yoluyla değil, ancak meşru yollarla değiştirilebilecektir."
Bütün bu anlatılanlara rağmen, Sudan halkının ekonomik durumunun gün geçtikçe kötüleştiğine değinen Turan, bunun nedenlerini şu şekilde sıraladı:
"Bunun başlıca nedeni ABD ve Batı tarafından uygulanan ekonomik ambargo ve kaynak yetersizliğidir. Tüm ümitler, çalıştırma ihalesi Çinliler'e verilen petrol yataklarına bağlanmış durumdadır. Sudan hükümetini bu kaynakları işletme ve sonuçta ortaya çıkacak serveti paylaştırma anlamında çok önemli bir imtihan beklemektedir."
Katılımın çok yoğun olduğunun gözlendiği konferans, dinleyicilerden gelen soruların ardından sona erdi.