Bu kadar acıyı taşımalarının nedenini bir türlü anlayamadığını belirtiyor, dört yıldır haber alamadığı kız kardeşinin fotoğrafını gösterirken.
Medine, Türkiye vatandaşlığı da bulunan bir Doğu Türkistanlı. Üç çocuk annesi. Kız kardeşi de Türkiye vatandaşı. Türkiye’de üniversite bitirip çalışmaya başlamışken Doğu Türkistan’da hastalanan annesine bakmaya gidiyor ve bir süre sonra 2017 yılının sonlarında Çin’in toplama kamplarında alıkonuluyor. “Bir insan annesinin bakımını üstlenerek evlatlık görevi yapmasın mı? Türkiye’de okumak ya da yaşamak suç mu?” diye soruyor Medine.
Çin özellikle 2017 yılından bu yana Doğu Türkistanlılara yönelik sürdürdüğü asimilasyon ve soykırım politikalarının yoğunluğunu epey artırmış durumda. Çin’in sayısı 1200’ü aşan toplama kampları ise bu politikaların en önemli unsuru. Çin, kendisiyle çelişen açıklamalarla bu kamplarda hak ihlalleri olduğunu yalanlıyor. “Yeniden Eğitim Kampı” ismi verilen bu kamplarda üç milyona yakın insanın bulunduğu tahmin ediliyor. Medine de oradaki bir yakınının mesajı vasıtasıyla kız kardeşinin toplama kamplarına alındığını öğrenebiliyor.
18 Haziran 2017 tarihinden itibaren Kaşgar’daki ailesi ile iletişiminin kesildiğini belirten Nursiman Gül ise 2015 yılında Türkiye’ye gelmiş ve İşletme bölümünü okuyup bitirmiş. Halen Türkiye’de çalışıyor. 4 yıldır haber alamadığı ailesinin hapis cezasına çarptırıldığını geçtiğimiz Haziran ayında öğreniyor. Annesi, babası ve iki erkek kardeşi 7 ile 16 yıl arasında farklı sürelerde hapis cezası almış. Suçları ise kızları Nursiman Gül’ün Türkiye’de okuması ve yaşaması. “Toplama kamplarına alınmak için Uygur olmak yeterli. Hiçbir yasal gerekçeye gerek yok.” diyor Nursiman Gül. Aynı şekilde yurtdışında okuyan çocuklarına para gönderdiği için hapse atılan başka bir anne hakkında ise Medine: “Bir annenin kendi öz evladına para göndermesi kadar doğal bir şey var mı bu hayatta?” diye soruyor.
Doğu Türkistanlılar sırf kendi kültür ve dinlerini yaşadığı için bu acılara maruz kalıyor. Onların tutuklanması veya toplama kamplarına alınması için oldukça kolay bahaneler üretilebiliyor: yurt dışında okumak, seyahat etmek, ticaret yapmak, yurtiçi veya yurtdışındaki akraba ile iletişim kurmak, hacca gitmek, namaz kılmak, Kur’an öğrenmek, başörtüsü takmak… Liste uzayıp gidiyor.
Röportajlardaki işkenceleri anlatırken zaman zaman sesi kısılıp yutkunuyor Nursiman Gül ve: “Kamp şartlarını, orada çalışan memur Uygurlardan ve kamplardan serbest bırakılan kişilerin uluslararası medya kuruluşlarına verdikleri röportajlar vasıtasıyla öğrenebiliyoruz.” diyor. Gül, anlatılanların kendilerini dehşete düşürdüğünü söylüyor. Gül’e göre kamplarda siyasi beyin yıkama yöntemlerinden tecavüze, zoraki kürtajdan elektrik şokuna ve psikolojik şiddetten dinî vecibelerin yasaklanmasına kadar birçok işkence yöntemi uygulanabiliyor.
“2 Şubat tarihinde BBC kanalında bir Doğu Türkistanlı mağdurun röportajı bana çok ağır geldi. Bir kadının maruz kaldığı tecavüzü ifade etmesi inanılmaz derecede zor. Röportajı dinleyen kamp mağdurlarının yakınları olarak hepimiz yıkıldık. Çünkü benim de orada kız kardeşim var, kimimizin annesi, kimimizin teyzesi var.” diyor yüzündeki dehşetin izleri bir bir okunan Medine.
Kız kardeşi ile birlikte Türkiye vatandaşı olan Medine, kız kardeşinin akıbetini öğrenebilmek için Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliğine başvurmuş. Başvurusu sonrasında büyükelçilikten Türkiye vatandaşı olan Doğu Türkistanlılara bir mail gelmiş. “Mailde ‘Çin bize bilgi vermiyor, konsolosluğa başvurulduğu takdirde bilgi verilecektir.’ yazıyordu. Bir ülke kendi vatandaşı hakkında dört yıldır nasıl haber alamaz, biz anlamıyoruz? Kazakistan bile toplama kampında mahsur kalmış vatandaşlarını kurtarabilirken nasıl oluyor da Türkiye kurtaramıyor, haber dahi alamıyor?” diyor Medine.
Türkiye’de son zamanlarda başlattıkları eylemlerin Çin Konsolosluğu ve Çin Büyükelçiliği önünde yoğunlaşmasının sebebini bu maille izah ediyor Medine. İstanbul’da 17 gün süren bekleyişlerinin ardından Çin’in dilekçeleri kabul edeceği ifade edildikten sonra bir haftada ‘Çince’ 5.199 dilekçe yazılmış. Medine: “Bu basit bir sayı değil, onlar abilerimiz, kardeşlerimiz, evlatlarımız, annelerimiz ve babalarımız.” diyor. Çin 5.199 dilekçenin hiçbirini kabul etmediği gibi Doğu Türkistanlıları terör ve bölücülükle itham etmeye devam etmiş. “17. günün sonunda Çinli yetkililerden A4 kâğıtta bir mesaj geldi. Bölücü bayrakları ve Doğu Türkistan kelimesini bırakmamızı ve buna dair bir video çekip kendilerine mail atmamızı istediler. Benim elimde sadece kardeşimin fotoğrafı vardı. Ben sadece kardeşimin akıbetini öğrenmek ve onun özgürlüğüne kavuşmasını istiyorum. Kardeşlerimizin fotoğrafı bölücülük mü oluyor?” diye soruyor.
Kaşgar’da yaşadığı zamanlarda bile sıkıntıların var olduğunu belirtiyor Nursiman Gül: “Kaşgar adeta bir polis şehrine dönüşmüştü. Evden iş yerine gidene kadar birkaç kere kimlik kontrolünden geçmek zorunda kalıyorduk. Hayatın her alanında ikinci sınıf insan muamelesi görüyorduk. Memurların herhangi bir dinî faaliyette bulunması yasaktı, diğer insanların sözde dinî faaliyet özgürlüğü olsa da büyük baskılar neticesinde insanlar evlerinde seccade ve Kur’an bulundurmaktan çekiniyorlardı.” Gül’e göre Ramazan ayında oruç tutulması bile büyük bir sorun haline gelmiş. Çocuklar ise anne ve babalarından ayrılıp çocuk kamplarında kendi dilinden ve dininden kopartılıyor.
“Kardeşimin 4,5 yaşında bir kızı var. Ben henüz yeğenimi kucağıma alamadım. Bu yavrucak annesinin şefkatinden ve merhametinden mahrum kalmış durumda. Doğu Türkistan’da çocuklar toplama kamplarında, anne ve babalarının şefkatinden mahrum kalıyorlar.” diyor Medine. Ebeveynleri toplama kamplarında olan veya başka yerlerde olan Doğu Türkistanlı çocuklar devlet şefkatiyle(!) koruma merkezi denilen yerlere alınıyor. Bu merkezlerde bulunan çocukların Çinli ailelere evlatlık verildiği ve çocukların çeşitli araştırmalarda denek olarak, organ ticareti ve fuhuş amaçlı kullanıldığı da iddia ediliyor.
“Yeğenim 1 yaşlarındayken kız kardeşim toplama kampına alındığında annem ona bakıyordu. Fakat annemin yakın bir zamanda vefat ettiği haberini aldım. Annem yokken yeğenime kim bakacak? Şu an nerede? Hiçbir bilgim yok.” diye ekliyor Medine.