Uluslararası Kudüs Buluşması dolayısıyla Kasım ayının ortasında İstanbul'da bulunan ve 17 Kasım'da Feshane'de konser veren Lübnan müzik grubu Fırkatü'l İsra, Hizbullah'ın mücadelesini marşlarla ve şarkılarla anlatan bir müzik grubu olarak da biliniyor. Grubun sorumlusu ve müzik yönetmeni Zekeriyya Kasir ile Fırkatü'l İsra'nın yaptığı müzik üzerine konuştuk.
İsra Müzik Grubu'nun oluşum serüvenini kısaca anlatır mısınız? Neden böyle bir müzik grubuna ihtiyaç duydunuz?
Grubumuz, bazı kardeşlerimizin özel çabaları sonucunda 1988 yılında kuruldu. Direniş'in sanat ve medya alanında doldurması gereken boşlukları olduğu için bu alana girildi. Direniş'in o dönemde medya vb. kendini ifade edebileceği herhangi bir alan yoktu. Siyasi, askeri, sosyal alanda kazanılan başarılar vardı, fakat bu başarılar gerektiği gibi yansıtılamıyordu. Bu çabaların, başarıların, kazanım ve zaferlerin dile getirilmesi gerekiyordu. Siyasi söylemin yanında Direniş'in tavrını, konumunu farklı şekillerde dillendirmek gerekiyordu. Lider kadronun siyasi söylemini etkileyici bir şekilde geniş kitlelere ulaştırmak için müziğin iyi bir araç olduğu düşünüldü. Hareketin siyasi söylemi, hedefleri, ilkeleri, hassasiyetleri müzik diliyle ifade edildi. Tabi ki bu; sarsıcı, uyandırıcı, devrimci marş formunda bir müzikti. Ümmeti kucaklayan, mücahitlerin moral ve maneviyatlarını yükselten bir forma sahipti. Kısaca yürütülen medya savaşına biz de bu yolla katıldık.
Çoğu eseriniz bahsettiğiniz gibi devrimci marş formunda. Ama aynı zamanda siyasi içerikli olmayan ağır eserler de yapıyorsunuz. Tarz olarak yaptığınız müziğe dair nasıl bir tanımlama getiriyor sunuz? Yaptığınız müzik türüne özgü bir tanımlamanız var mı?
Grubun hareketli, devrimci parçaları bütünün bir yüzünü oluşturuyor. Diğer yüzü ise bizim 'vicdani' diye adlandırdığımız, vicdanlara hitap eden duygusal ezgilerdir. Devrimci müzik insana coşku ve hamaset verirken diğer tür, dış dünyadan ziyade insanın derununa hitap ediyor. İslami konu ve kavramlarla ümmetin maneviyatına ortak oluyor. Direnişe bu şekilde bir destek sağlayor. Yani biz müziğimizi 'devrimci' ve 'vicdani' diye isimlendiriyoruz. Bir de Rasulullah'ın ve benzer şekilde imamların, salih kişilerin doğumlarını konu edinen farklı melodilerde ezgilerimiz de var. Aynı şekilde 2000'den sonra Rabbimizin, ihlasları neticesinde muhlislere bağışladığı Direniş'in zaferlerini yorumlayan coşkun müziklerimiz de mevcut. Bu tür, Lübnan folklorundan ve halk müziğinden uyarlanmıştır. Mesela ağırlıkla Lübnan vurmalı çalgıları kullanılıyor. Bu müzik, İsrail'in Lübnan'dan çekilmesinden sonra halkın coşkusunu ifade eden halk müziği formundadır.
Direnişle müzik grubunuzun oluşumunda açık bir ilişkiden bahsediyorsunuz. Lübnan, ağır bedeller ödemiş bir ülke ve aynı zamanda Siyonist işgale karşı İslami direnişin zaferleri söz konusu. Yaptığınız müzik direniş cephesinde nasıl yankı buluyor? Hedeflerinize ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Hasan Nasrallah Lübnanlı müzikçiler ve şairlerden oluşan yaklaşık bin kişilik bir grupla bir oturum düzenledi. Bu oturumda kendisinin de dahil olduğu bir grubun 90'lı yıllarda şiddetli bir kuşatmaya maruz kaldıklarından bahsetti. 6-7 ay süren bu kuşatma sırasında cephanelerini, yiyeceklerini tükettiklerini ve çok zor durumda kaldıklarını anlattı. İşte bu durumda radyodan dinledikleri marşlarla morallerini yükselttiklerini, kuşatmanın yarılmasında bu marşların çok etkili olduğunu belirti. Aynı oturumda yakınlarıyla birlikte arabada giderken CD'den grubumuzun 'vicdani' diye isimlendirdiğimiz duygusal ezgilerini dinlediğinde bunun ne olduğunu sorduğunu ve bu CD'yi dinleyince kendisini çok huzurlu hissettiğini anlattı. Bu iki örnek kısmen de olsa hedeflerimize ulaştığımızı gösteriyor. Ancak daha alınacak çok yol olduğunu biliyoruz. İnşallah daha fazla kendimizi geliştireceğiz ve bu yolda daha fazla mesafe kat edeceğiz.
Peki genel anlamda direnişin sanatla ilişkisi ne boyutta?
Lübnan Direniş Hareketi diğer direniş hareketlerinden birçok noktada farklılaşır. Sanat sadece müzikle sınırlı değil. Resim, fotoğrafçılık, süsleme, tiyatro vb. her sanat alanında Direniş'in seçkin bir yeri vardır. Tıpkı düşmanla savaşta seçkin bir yeri olduğu gibi. Organizasyon, reklamcılık, kutlamalar, törenler vb. alanlarda gerçekten takdir toplamaktadır. Direniş denilince Lübnanlıların aklına cihad ve sanat gelmektedir.
Marşlarınızın orkestral düzenlemelerinde İran devrim marşlarının yanı sıra devrimci Latin Amerika marş düzenlemelerinin de etkisi hissedilmekte. Evrenselleşmiş kimi direniş ezgilerini albüm ve konserlerinizde de uyarlıyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Biz Batı makamlarını, Batı tarzını daha fazla kullanıyoruz. Çünkü Batı tarzı daha hareketli, daha coşku verici ve direniş merkezli müzikler için daha elverişli. Doğu müziği ise daha durgun, içe-deruna hitap ediyor. Dolayısıyla bu müzik türünü de insan ruhuna hitap eden ezgilerde kullandık.
İran devrim müzikleri?
Evet, İmam Humeyni'nin ölüm yıl dönümü etkinliklerinde, çeşitli kutlamalarda benzer bazı münasebetlerle Farsça İran müziklerini kullandık.
Müzik grubunuzda kalabalık bir vokal grubu var. Vokalistler çok sesli müziği gayet iyi icra ediyorlar. Ancak Türkiye'deki konserde olduğu gibi bazı konserlerinizde enstruman olarak sadece klavye/keyboard kullanıyorsunuz. Grubun orkestra kanadı konserlere pek çıkmıyor mu?
30 kişilik grubumuz var. Org, gitar gibi elektrikli çalgıları, üflemeli, telli, vurmalı çalgıları kullanıyoruz. Ancak İstanbul konserine şartlar gereği az sayıda müzisyenimizle katılmak zorunda kaldık. Çünkü kimisinin işi gücü yurt dışına çıkmaya imkan vermiyor. Diğer taraftan da yurt dışı konserleri ciddi bir ekonomik yük getiriyor. Grubumuzu tam olarak getirebilseydik konserimiz çok daha iyi olabilirdi.
Öyleyse grup üyeleri farklı işlerde çalışmakta, zaman zaman bir araya gelip müzik icra etmekteler. Hayatın meşgaleleri içinde çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?
Evet, ben dahil hepimizin geçimini sağladığı bir işi var. Ben matbaacıyım, başka bir arkadaş elektrikçi, bir diğeri antrenör vs. Haftada iki kez bir araya gelerek provalar yapıyoruz. Grupta 10-15 senelik arkadaşlarımız olduğu gibi yeni arkadaşlar da var. Bu açıdan da kendimizi geliştiriyoruz. Gruba yeni katılımlar oluyor ve eskiler yenileri çalıştırıyor. Profesyonel olarak müzikle ilgilenen arkadaşlarımız var. Konservatuarda doktora yapanlar var. Bunlar da grubun kalitesinin yükselmesi için yardımcı oluyorlar. Her geçen gün kendimizi geliştirmeye çalıyoruz.
Türkiye'de İslami camianın müzikal üretimi sancılı süreçler yaşadı. Bugüne gelinceye kadar müzik ve müzik aletlerinin caiz olup olmaması gibi birçok tartışma yaşandı. Siz Lübnan'da böyle tartışmalar yaşadınız mı?
Başlangıçta bizde müzik aletleri yoktu. Seslerle müzik icra ediyorduk. Ancak Seyyid Fadlallah'ın katkılarıyla böyle tartışmalar yaşamadık. Müzik geniş bir alan. Bu alan, Allah'a itaat zemininde kullanılabilir. Bir merciye müziği dinletirsiniz, durumu izah edersiniz sonra onun kararına saygı gösterirsiniz. Fakat müziği dinlememiş, içeriğinden habersiz biri nasıl haram ya da helal diyebilir? Müzik hususunda uzman olanlar durumu ulemaya arz ettiklerinde, bu müziğin ruhu, duyguları nasıl inşa ettiği; cihada, yurt sevgisine nasıl hizmet ettiği anlaşıldığında bunun fısk ve fücur olmadığı; tersine İslam'ın benimsediği bir durum olduğu, dine, yurda ve Allah'ın mesajına nasıl hizmet ettiği görülür.
Türkiye'de icra edilen herhangi bir müzik türünü dinlediniz mi?
Türk müziği Lübnan'da çok meşhur. Çarşılarda bulunmaz belki ama müzikle ilgili hemen herkes Türk müziğiyle ilgilenir ve temin ederek dinler. Müzik konusunda Türkiye haklı bir kariyere sahip. Bunun delili ise dinlenme oranı.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Kudüs Buluşması'ndaki konukseverlikleri için Türkiye halkına teşekkür ediyoruz.