Hamas'ın siyasi lideri Halid Meşal'in, 8 Şubatta Mısır'da gerçekleşen Şermu'ş-Şeyh Zirvesi'nden önce İsrail'de Arapça yayınlanmakta olan Kullu'l-Arap gazetesine 4 Şubat 2005 tarihinde vermiş olduğu mülakatı önemine binaen bilginize sunuyoruz:
Öncelikle, Şerm'eş-Şeyh kentinde gerçekleşecek olan dörtlü zirve hakkında yorumunuz nedir?
Biz bu toplantıyı olumlu bir adım olarak görüyoruz. Tabii sürekli tekrarladığımız gibi, bizim konumumuz hiç değişmedi. Bizim istediğimiz bütün tutuklu ve esirlerin serbest bırakılması ve Filistin halkına yönelik şiddetin her türlüsünün durdurulmasıdır. Bu aynı zamanda Filistin halkının genelinin tavrıdır. Şu an kardeşimiz Ebu Mazin (Mahmud Abbas) ve Mısır'daki kardeşlerimiz, İsrail ile diyalog halindeler. Bu toplantı İsrail'in konumunu test edecek. Direniş grupları olarak bizim kastettiğimiz şey, Filistin'in ortaya koyduğu şartları işgal kuvvetlerinin yerine getirme zorunluluğudur.
Sözlerinizden sizin bu görüşmelere olumlu baktığınızı anlıyorum. Doğru mu?
Bizim kastettiğimiz bu ya da benzeri görüşmeler değil. Kastımız, Siyonist düşmanın Filistinlilerin belirttikleri şartları yerine getirmesi, halkımızın menfaatini gözetmesi; Filistinlilerin acılarını dindirerek, meşru vatan hakkımızı kabullenip, bizleri topraklarımıza kavuşturmasıdır.
Siz, İslami Direniş örgütü Hamas'ın bir komutanı olarak İsrail'le kendinizi ateşkese ne kadar yakın hissediyorsunuz?
Uzaklık ya da yakınlık iki esasa dayanır: Biri, İsrail'in Filistinlilerin şartlarını yerine getirme sırasındaki tutumu, diğeri de Filistinlilerin haklarını yerine getirinceye kadar Amerika'nın İsrail tarafına baskı yapmasıdır. Çünkü asıl sorun ateşkes ya da yatıştırma değildir. Bu soyut bir adımdır. Asıl olan bizim Siyonist düşmanı durduracak ve işgali sonlandırabilecek bir aşamaya gelmemiz ve işgal edilmiş olmaktan çıkıp egemenlik, hürriyet ve onur içinde meşru vatan hakkının bütün olarak gerçekleştiği bir konuma geçmemizdir.
Hamas Hareketi'nin iki komutanına dayandırılan açıklamalara göre, 1967'de düşmanın işgal ettiği topraklar üzerinde kurulacak bir Filistin Devleti çözümünü kabule hazırsınız. Bu konuda görüşünüz nedir?
1967'de işgal edilen topraklarımızdan İsrail'in çekilmesi ve bu topraklarda Kudüs de dâhil olmak üzere gerçek ve tam bir egemenliğe sahip olmamız Filistin halkı için aşamalı bir başarıyı gösterir. Bu resmî Filistin ve Arap tutumudur ve bizim buna bir itirazımız söz konusu değil. Bu bizim de gerçekleştirmeye çalıştığımız tabii bir haktır. Ancak bu durumda bile Filistin sorunu kesinlikle son bulmuş olmaz. Çünkü Filistinlilerin geri kalan hakları hiç kimsenin görmezden gelebileceği ya da atlayabileceği haklar değildir. Ancak çözüm yolunda bir adım olarak bu durum mümkün ve kabul edilebilirdir.
Bütün açık yürekliliğinizle söyleyin lütfen; 4 yılı aşkın bir zamandır süren intifada ve silahlı mücadeleden sonra, bugün gelinen nokta itibariyle Filistin halkı yorgun düşmedi mi? Aynı zamanda askerî intifada denilen mücadelenin durduğuna dair çeşitli sesler de yükselmekte. Bu konuda görüşünüz nedir?
Bütün samimiyetimle söylüyorum ki Filistin halkının kan kaybettiği doğrudur. Çok kurban verdiler, yaralandılar, sıkıntı çektiler; ama topraklarının özgürlüğünü isteyen bütün halkların karşılaştığı durum budur. Ancak düşman da aynı dertle muzdarip. Bütün askerî üstünlüğüne rağmen büyük bir cefa içinde ve bu zorluk gerçek bir açmaza dönüştü. Bunun delili askerî ve güvenlik güçlerinin sorunun çözümünde, intifada ve direnişe darbe vurmadaki başarısızlığıdır. Çatışmanın çözümünde askerî güç tek başına yeterli değildir. Filistin halkı ufukta bir ışık görmezken bile işgalden kurtulup, topraklarına geri döneceklerine dair olan umutları onları direnişe taşıyordu. Bu, geçen hafta Gazze'de yapılan belediye seçimlerinde görüldüğü gibi tek alternatif. Halkımız en çok zararı Refah'ta, Beyt Hanun'da ve sınır bölgelerinde İsrail'in katliamlarından gördü. Tek seçenek Hamas'tır yani direniştir. Bu da gösteriyor ki kan kaybetmesine rağmen halkımız yorulmadı. Çünkü direniş, Filistin halkı için tek seçenektir.
İsrail'in Gazze'den tek taraflı çekilme planı ve yerleşim bölgelerini boşaltması söz konusu. Siz Şaron'un bu planını nasıl görüyorsunuz? Sizce bu direnişin bir başarısı mıdır?
Elbette düşmana baskı yapılmasaydı ve düşman zorlanmasaydı Gazze'den çekilmeyi düşünmezdi. Tabii İsrail, Filistin direnişinin gerçekleştirdiği bu ilerlemeyi içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmeye çabalıyor. Gazze'den çekilişiyle beraber Filistin'i parçalamaya çabalıyor. Ancak, burada dikkat edilmesi ve açıklanması gereken önemli bir nokta var. Gazze'den çıkma konusunda taraflardan birinin akdi bozması gerçek bir parçalanmayı gösteriyor.
Askerî intifadanın durdurulması konusundaki soruya cevap vermediniz?
Doğru olmayan bu yanıltıcı kavram üzerinde hassasiyetle durmak gerekir. Biz halkın intifadasından ve nefsî müdafaası için meşru bir direnişten bahsediyoruz. Burada kelimenin tam anlamıyla askerî bir intifada yok. İki taraf arasında denklik de yok. İsrail'in askerî gücü herkesin malumudur. Halkımızın imkânları ise askerî denmeyecek kadar mütevazı.
İsrail toplumu Filistin direnişi tarafından sarsılmış bir toplum mudur sizce?
İnanın ki, geçen 4 sene zarfında intifada ve direniş, Siyonist toplumun moralini çökertti; siyaset, güvenlik ve ekonomisine darbe vurdu. Aynı zamanda uluslararası toplumun önünde işgalin iğrenç yüzünü ortaya çıkardı, dünyanın gözünde konumunu sarstı ve İsrail toplumu sarsılmaya devam ediyor. İnanın İsrail toplumunda şiddetin ve bağnazlığın artması, gücünün değil zayıflığının ve açmazının göstergesidir. Bu da gösteriyor ki haklarımıza kavuşmanın yolu, işgal topraklarımızdan çıkana kadar İsrail'e baskı yapmak ve direnmektir.
Ateşkese dönelim. Halkımızın yeni ateşkes aşaması konusunda tatmin olması mümkün mü?
Top şimdi İsrail'in sahasında. Kardeşimiz Ebu Mazin'le toplantılarımız sırasında ateşkesin kabulü için Siyonist düşman tarafından Filistin halkının şartlarının yerine getirilmesi konusundaki temayülümüzü söyledik.
Bu şartlar nedir? İşgalden önce suikastların durdurulması mı mesela?
Çeşitli şartlar söz konusu: Esirlerin serbest bırakılması, yok etme, yıkma, tutuklama, suikast ve katliamların kısaca şiddetin her türlüsünün durdurulması. Bunlar gerçekleştiğinde Hamas ve diğer direniş örgütlerinin ateşkese olumlu bir cevap vermesi mümkün olabilir. Ama yeniden söylüyorum, top İsrail'in sahasında.
Yol Haritası denilen Amerika'nın barış planı hakkında tutumunuz nedir?
Biz Yol Haritası'nın sonuca ulaştırmayan, adaletsiz bir plan olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Filistinlileri karanlık bir tünele sokuyor. İsrail'in güvenliğini sağlama ön şartı, Filistin'de iç savaşa ve dolayısıyla Filistin cephesinin zayıflamasına sebep olabilir. Bunu nasıl kabul edebiliriz? Şaron, Hertslia konferansında bu plana dört itiraz öne sürmüş, daha sonra bildiğiniz gibi on dört çekince ilave etmişti ve plan bu doğrultuda değişikliğe uğramıştı. Şaron'un itirazları ABD tarafından desteklenmiştir. Dolayısıyla biz Amerika tarafından desteklenen Şaron'un Yol Haritası'yla karşı karşıyayız. Yol Haritası yalnızca Şaron'un istediğini yerine getiren, Filistin halkı için ise adaletsiz bir plandır. Planda tek olumlu nokta, Filistin devletinin kurulmasından bahsetmesidir. Ancak bu durum da içeriksiz bir başlık olarak kalmaktadır. Şaron Filistin devletini geçici bir devlet olarak görmek istemektedir.
Filistin başkanlık seçimlerinden beri Mahmut Abbas'ın yaptıklarını nasıl görüyorsunuz?
Kardeşimiz Ebu Mazin Filistinlilerin kendi aralarındaki diyalogu konusunda yeni ilerlemeler kaydetti. Biz ve diğer bütün Filistinli örgütler onunla olumlu ilişkiler içindeyiz ve bu diyalogun Filistin'in iç meselelerine çözüm getireceğine inanıyoruz. Bizler olumlu ilişkileri sürdürmekte istekliyiz; çünkü İsrail'den haklarımızı koparmada tek seçeneğimiz budur. Şu anda yaşanan gelişmelerin çok ciddi bir merhale olduğunu düşünüyorum. Ancak Ebu Mazin, İsrail ve Amerika'nın kendisine yönelik baskıları artırdığı bu sırada da olumlu ilişkilerini sürdürmeye devam etmelidir.
İsrail'in bir iç savaş çıkarmayacağı konusunda mutmain misiniz?
Filistinlilerin kanının dökülmesi kırmızıçizgimizdir, bundan dolayı kesinlikle bir iç savaş olmayacak. İç savaş İsraillilerin rüyasıdır ve biz bu rüyayı gerçekleştirmeyerek, her halükarda Filistinlilerin yüce menfaatlerini düşüneceğiz. Bizim yegâne savaşımız işgale karşıdır ve işgalciler çekip gidene kadar sürecektir.
İsrail'in size yönelik suikast tehditleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? İsrail Güvenlik ve Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Likud milletvekili Youfal Shtaents, son açıklamalarında sizin Mossad tarafından öldürülmeniz gerektiğini söylüyordu.
Bu öncelikle düşmanın terör, suikast ve katliamı davranış biçimi haline getirdiğini gösterir. Bu düşmanca tavrın Siyonistlerin tutumlarında kronikleştiğini gösterir. İkincisi, İsrail ne zaman başarısızlığa uğrasa bunun nedenini devletlerin ya da şahısların tehdit oluşuna bağlamaktadır ve bir komutandan kurtulduğunda diğerini yok etmeye yönelmektedir. Bu durum böylece sürüp gider. Askerî üstünlüğüne rağmen bu durum İsrail'in acziyetinin ve çözümsüzlüğünün göstergesidir. Üçüncüsü, bu tehditler bizi korkutmaz. Bana bir suikast girişiminde bulunuldu ancak Allah beni kurtardı. Bu tehditler aksine beni daha çok güçlü ve direngen kıldı. Bizler adil bir davanın adamlarıyız ve ölüm bizi korkutamaz.
Bununla birlikte suikast tehditleriyle ilgili bir tedbir alıyor musunuz ya da daha fazla sakınıyor musunuz?
Biz her durumda tehditleri göz önünde bulunduruyoruz. Bunun için gerekli olan önlemleri de alıyoruz. Bu İslami bir sorumluluktur ayrıca topraklarımızı korumak için de ihtiyatlı davranmak zorundayız. Takdir yüce Allah'a aittir. Bizler korktuğumuzdan değil; ama korunma babından güvenlik önlemlerini arttırdık.
Filistin yasama meclisi seçimlerine katılacak mısınız? Özelliklede geçen hafta Gazze Şeridi'ndeki belediye seçimlerindeki ezici başarınızdan sonra Fetih hareketinde bir tedirginlik halinden söz ediliyorken.
Meseleyi hareket içinde hâlâ tartışıyoruz. Karar verdiğimizde kararımızı ilan edeceğiz. Bizler çeşitli etkenlerden dolayı Gazze seçimlerinde zafer bekliyorduk; bizim Gazze'deki başarımız aynı zamanda halkımızın ve diğer direniş örgütlerinin de başarısıdır. Aynı zamanda bu Filistin toplumunda demokratik yöntemin güçlenmesidir. Bizim de isteğimiz doğal bir yolla halkın görüşünün hükümete yansımasıdır. Biz kimsenin aleyhinde değiliz ve kimsenin de alternatifi değiliz. Filistin davası, Fetih ve Hamas'tan daha büyüktür. Hedefimiz işgalin ve eziyetlerin son bulmasıdır. Biz bu davaya direnişte, intifadada, demokratik deneyimde, siyasette ve diplomaside yani her durumda hizmet ediyoruz. Bu, gücümüzü ve etkimizi artırmak için Filistin halkının tek seçeneğidir. Ve ancak bu şekilde İsrail işgalini aciz bırakabiliriz.
İşgal ordusu askerî istihbarat şube başkanı, "Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah ile Hamas Lideri Halid Meşal ateşkesi bozmak için stratejik bir karar aldılar." diye bir iddiada bulundu, bu açıklamalarla ilgili ne dersiniz?
Siyonist düşmanın öne sürdüğü bu iddianın yalan olduğu ayan beyan ortadadır. Bütün dünya biliyor ki Hamas'ın tutumu açıktır. Bizim içerde de dışarıda da net ve açık bir tutumumuz vardır. Onlar Filistin dışındaki Hamas liderlerini bu tür iddialarla töhmet altında bırakmak istiyorlar. Böylece bir yandan Filistin'in iç işlerine müdahale etme imkânı bulmak bir yandan da dışarıdan bizi tahrik ediyorlar. Lübnan ve Suriye'ye yönelik başlattıkları kışkırtmalar da bunun bir parçasıdır. Tüm bunlar deşifre edilmiş İsrail oyunlarıdır. İsrail'le geçici ateşkes yapılması ve nisbi sükûnet ortamı oluşturulmasıyla ilgili Mahmud Abbas'la varılan mutabakat Filistin'in içinde veya dışında olsun Hamaslı liderlerin ortak tutumudur.
Röportaj: Zuhey Enderoz
Çeviren: Hülya Şekerci