Ateşli silah ve bıçak yaralanmaları, asit yanıkları ve parçalanmış cinsel organlar ile hastaneye geldiler.
Evler ve camiler ateşe verildi, dükkanlar yerle bir edildi. Direnen Hintli Müslümanların yüzlerine asit atıldı. Diğerleri de vuruldu. Kalabalık Hindu çeteleri safran bayrakları1 taşıyarak geldiler ve bir Hindu savaş çığlığı olan “Jai Shree Ram” nidaları attılar.
Müslüman karşıtı eylemlerden bir hafta sonra şiddet azalsa ve Delhi'nin bazı bölgelerine huzursuz bir sakinlik hakim olsa da bir hafta süren kıyımdan geride kalan közler hâlâ için için yanıyor.
Son hesaplamalara göre, Müslümanları hedef alanbu en kötü devlet destekli şiddet olaylarının bazılarında 46 can kaybedildi ve 200 kişi yaralandı.
Müslümanlar İçin Geliyor
Bu şiddet olayları cansız, dağınık veya düzensiz değildi. Çeteler, zarar vermek için Müslüman bölgelerde silahlarla yürüdüler. Dinî topluluklar arasında çatışmalar olsaydı, bu bir hayatta kalma bahsine dönerdi.
İlk başta, çetelerin Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan Vatandaşlık Değişikliği Yasası'na2 (CAA) karşı oturma eylemleri düzenleyen protestocuları hedef aldığı düşünüldü. Fakat kısa bir süre sonra olaylar Müslümanlara karşı tam bir saldırı haline geldi.
Müslümanlar evlerinde, camilerde, hatta sokaklarda hedef alındılar. Göstericiler tarafından evleri yakılan Bir Müslüman aile, çatışmalar sebebiyle 14 saatten fazla saklanmak zorunda kaldı.
İktidardaki Hindistan Halk Partisi (BJP) sözcüsü Raveesh Kumar, Hindistan Başbakanı Narendra Modi hükümetinin polisin geç gelmesi ya da olaylara müdahale etmemesi konusunda bir rol oynadığını reddetti.
Haftanın başında yazısında şiddeti ele alan Hindu bir gazeteci olan Hemani Bhandari, Cuma günü yaptığı açıklamada, Hindu mafyasına mensup bir adamın ona şunları söylediği anlattı: “Eğer [Müslümanlar] Delhi'de kalmak istiyorlarsa, o zaman yaşadığımız şekilde yaşamalılar. Müslümanlar yok olmak istemiyorlarsa ilk önce protestoları sona erdirmeli ve sonra teslim olmaları gerekiyor.”
Şubat ayı sonundaki delilik, Müslümanlara karşı devlet destekli bir katliamın tüm ayırt edici özelliklerine sahip olsa da Hint halkının daha büyük kısmından destek olmadan başarıya ulaşamadı.
Başka bir deyişle, bu toplum, Müslümanlara yönelik her türlü şiddet uygulamasından sorumlu değildir.
Daimi Yük
Hindistan, Müslümanların kritik durumlarına karşı açıkça muhalefet edilmesine izin veren bir ülke değil. Şimdiye kadar izin verilen tek ses, devlete karşı yeterince sadık ve milliyetçi olan seslerdir. Herhangi bir Müslüman siyaset, spor, sanat ve kültürde başarılı olmak istiyorsa önce devletin sadık vejingoistik bir destekçisi olduğunu kanıtlaması gerekir.
Hintli Müslümanlar kendilerini “kötü Müslümanlar”, “hainler” ve devletin topluma yansıttığı “işgalciler” sıfatlarındanarındırmanındaimi yükünü taşıyorlar.
Bu, konut, iş veya fırsatlara erişim konusunda sonsuz ayrımcılık anlamına geliyor. 11 Eylül saldırılarından sonra Hindistan, Müslüman eleştirel düşünceyi ortadan kaldırmak için terörizm sözlüğünü ödünç aldı.
Yargıtay Kasım ayında, 1992 yılında bir Hindu çete tarafından yıkılan Ayodhya'daki Babri camisinin alanında bir Hindu tapınağı yapılmasına karar vermişti. Akademisyen Shajeel İmam'ın yakın zamanda tutuklanmasına karşı oluşan sessizlik sağcıların soykırım amacına ulaşmak için geliştirdiği fikir birliğidir. İmam, Müslümanların insan olarak haklarının, devletin onları insan dışı bırakmasının ötesinde olduğunu düşündüğü için ayaklanma suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı.
Mesele şu ki Hindistan’ın laiklik iddiası her zaman zorla ayakta tutulan bir anlatıydı.
Hindu Milleti mi?
Yazar Badri Raina'nın iddia ettiği gibi, bağımsızlık öncesi Hindistan'ın orijinal liderleri ve bugünün ana muhalefeti olan Kongre Partisi, “Yüzyıllara varan Hint sosyal çoğulculuğuna rağmen Hindistan'ın bir Hindu ulusunun altında olduğuna inanıyor.”
Raina 2008’de bir yazısında, “Kongre teşkilatı tarafından Hindistan polis kuvvetlerinin önyargılarını azaltmak veya değiştirmek için hiçbir girişimde bulunulmadığını söylemeye gerek var mı?” demişti.
2002 yılında Gujarat'ta, çoğunluğu Müslüman olan 1.000'den fazla insanın öldürüldüğü katliamlar gerçekleştiğinde, o sırada başbakan olan ve her zaman yanlış yaptığını reddeden Modi'nin Müslüman karşıtı gösterilere onay verdiği ortaya çıkmıştı.
Modi'nin biyografisini yazan Nilanjan Mukhopadhyay, Gujarat'taki Müslümanların 2002 olaylarından sonra dehşete düştüklerini ve ayrımcılıkla karşılaştıklarını belirttiklerini söyledi. Modi'ye göre Hindular ve Müslümanlar arasındaki ilişkiler, görünüşte iyi huylu olmaktan grotesklere doğru dramatik bir şekilde dönüştü.
Gujarat'taki bazı köylerde ve kasabalarda Müslümanlar kendi evlerinde et ürünleri pişirmeyi, Hinduların sosyal baskısı sebebiyle bıraktılar. Bazıları ise iş bulmak için isimlerini Hindu isimleriyle değiştirdiler.
Mukhopadhyay, bir adamın, Hindu kadınla evlenmek isteyen bir Müslümana ne yaptığını şöyle anlatıyor: “Onu hiçbir Müslümanın bir Hindu kadına tekrar bakmaya cesaret edemeyeceği şekilde dövdük. Sadece geçen hafta bir Müslümanın kendi dışkısınıbir kaşıkla yemesini sağladık.”
Bugün polis durup, çetelerin Müslüman mülklerini ve bedenlerini yakmasını izlediğinde, gazeteciler, iktisatçılar ve Müslümanların şeytanlaştırılmasına liberal rıza veren siyaset bilimciler, kendilerini hakikat ve adalet sağlayıcıları olarak yeniden oluşturuyorlar.
Laik kimliklerinin çöküşüne inanmıyor gibi yapmak yerine, Hint birliğinin Müslümanlara karşı şeytanlaştırma ve şiddeti dayanak noktası yaptığını kabul etmek için iyi bir zaman.3
* Azad Essa, New York merkezli Middle East Eye’de kıdemli muhabirdir. Daha önce El-Cezire’de çalışan ve Afrika üzerine çalışmalar yapan Essa’nın kaleme aldığı iki de kitabı bulunmaktadır.
Middle East Eye / 3 Mart 2020 / Çeviren: Gökhan Ergöçün
Dipnotlar:
1- Bir Hint devleti olan Maratha İmparatorluğu’nu (1674-1818) temsil eden bayrak.
2- Geçtiğimiz Aralık ayında kabul edilen yasa, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'dan gelen Hindu, Sih, Budist ve Hristiyan gibi gayrimüslim göçmenlere vatandaşlık sağlarken Müslümanlara aynı hakkı tanımıyor. Bu yasa ile Hindistan şimdiye kadar ilk kez dini açık bir vatandaşlık kıstası haline getirdi.
3- Konuyla ilgili daha fazla malumat için aynı yazara ait olan ve dergimizin 346. sayısında yayınladığımız “Hindistan’dan Müslümanlara Uyarı: Artık Hoş Karşılanmıyorsunuz” başlıklı yazıyı inceleyebilirsiniz. (Çevirenin Notu)