Doğduğun andan itibaren değil
farkına vardığın andan başlar insanın yaşı.
Fark etmişsen ve tatmışsan yenilgiden sonra
geçmişin cinayetlerini ülkenin
işte gün almaya başladın savaşacağın yıllarından.
Bak, yaşlanıyorsun.
Suç değil, daha dayamamışsan alnını
geçmişin karanlığına, kendi ölülerinden kork
isimlerine doğsun çocukların.
Yıllar, kuliste ağlayan rollerde gizlidir
üşenmeden kinimizi takip eder.
Kaçamazsın, güler saman altı, utanırsın
güneşi batmayan umutları gururu
sürüldükleri sessiz ırmaklarda gizlidir, kardeşlerinin
Taş dipleri, balık delikleri
gözü dönmüşlüğün ayak izleri
sataşır yorgun barbarlarına
Suç değil, daha yeni sarılmışsan nefesine
tarihteki beş on zorbanın
aldırma
her yeni tanıma, gencecik beladır
kof yüreklerin tatlı kanında.
Aldırma, utanma.
Büyük büyük ölülerimiz yatıyor
küçücük sınav sorusu
tarihlerin arkasında.
Her tarihin bir türküsü
her büyük ölümün, büyük yalnızlığı vardır.
Küçücük bir yalnızlıkta duyabilirsin.
Aldırma, duyarsın.
Bak, yaşlanıyorsun
yıllar hala kuliste
nefretin arefesine gebe.
Neden, kendi kıyısının kralıdır insan
her kıyıda örülen kale duvarları
kaçamakların büyüsüyle örülmüş bataklık sazı, oysa.
Su ve ışık sızdırıyor, görebiliyor musun
eski direnişlerin gölgeleri zorluyor.
Aldırma, görürsün.
Aynı yerde yüz kere ölünmüş
onurun sıcaklığı
aynı yerde bin kere soğuyor.
Tarih tanıktır, o yer
şimdi de aynı yer
ama nerde herkes
susan ve kahreden herkes
Ölmüş herkes