Devleti yönetenler her ne kadar bu konunun gündemde kalmasını pek arzu etmeseler de Mustafa Kemal, Türkiye toplumunun temel tartışma ve ayrışma konusu olmayı sürdürüyor. Bu konuyla ilgili olarak devlet katında gelişen hassasiyeti belirtme adına en son Cumhurbaşkanı Erdoğan “Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e hakaret ettirmeyiz.” şeklindeki konuştu. İlaveten Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın “Atatürk ortak değerimizdir.” açıklaması gündem oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine ilişkin olarak ne söylenebilir ki? Elbette kimse kimseye hakaret etmemeli, sövmemelidir. Hele kimi kesimlerin ilahlaştırdığı, putlaştırdığı şahsiyetler, sembollerle ilgili olarak bu durum daha da önemlidir. Nitekim Rabbimiz de Yüce Kitabında “Onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin.” (En’am, 108) emriyle bizleri bu hususta uyarmıştır.
Bununla birlikte sorunun asıl olarak Mustafa Kemal’e sövme ya da hakaretle alakalı olmadığı, bilhassa adalet mefhumu yerine resmî ideolojiye bağlılığı şiar edinmiş yargı mensupları marifetiyle eleştiri-tartışma ile hakaret arasındaki sınırın çoğu zaman görmezden gelindiği malumdur. İşte siyasal ortamın da katkısıyla ve sözü edilen tipte işgüzar yargı mensupları eliyle Mustafa Kemal’i tartışmanın, eleştirmenin adeta dokunanı yakan bir tabuya dönüştürülmesi geleneği son dönemde yeniden hortlatılmıştır. Tam da bu noktada, yıllarca İslami kesimler aleyhine bir baskı ve sindirme, resmî ideolojiye muhalefeti cezalandırma aracı olarak başvurulan 5816 Sayılı Koruma Kanunu’nun bizatihi bir hukuksuzluk zemini olduğunu hatırlatmayı gerekli görüyoruz. Hukuk mantığını zorlayan bu düzenlemenin sürdürülmesi nedeniyle yaşanan ve yaşanacak olan haksızlıkların, zulümlerin vebalinin son kertede iktidarın omuzlarında olduğunu hatırlatıyoruz.
Öte yandan Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın “Atatürk ortak değerimizdir.” beyanının samimiyetten de tutarlılıktan da uzak bir yaklaşım olduğunun altını çiziyoruz. Şüphesiz Mustafa Kemal bu ülkede pek çok kişinin Ata’sıdır, biricik varoluş sebebidir, tapındığı ilahıdır. Ama bu durum onu bu ülkede yaşayan herkesin ortak değeri kılmaya yetmez! Bilakis fikri ve icraatıyla bilhassa İslami kimliğe sahip kesimlerin asla barışık olmaları mümkün olmayan bir zihniyetin, ideolojinin, mirasın temsilcisidir!
Son yıllarda AK Parti iktidarının yoğunlaştırdığı devletçi-milliyetçi söylem Mustafa Kemal tazimini de beraberinde getirmiş, bu durum iktidara yakın çevrelerde belli ölçülerde kafa karışıklığına, yaygın biçimde de şaşkınlığa yol açmıştır. Geliştirilen yeni söylemde alışılagelen takiyyeci-korunmacı tutumun ötesine geçilip, sahiplenici bir tutumun açık izleri ile karşılaşılmıştır. Şüphesiz bu tutum iktidarın öncelikleri ile ilgili bir tercih ama özünde İslami hassasiyet sahibi toplum kesimleri için açık, net bir savrulmadır.
Tuğyana tavır almadan, tağutları reddetmeden Allah Teâlâ’ya iman etme iddiasının boş ve temelsiz bir temenniden ibaret olduğu hatırlatmasıyla tüm okuyucularımızı selamlıyor, 2019 yılının ilk sayısında tekrar birlikte olmayı Rabbimizden niyaz ediyoruz!
Bu Sayıda Yer Alan Yazılar: