28 Ocak-3 Şubat 1999 tarihleri arasında, İsviçre'nin Davos Kasabasında yapılan Dünya Ekonomik Forumu'nun geleneksel toplantısında, global ekonomik krizle ilgili tedbir niteliğinde ciddi hiçbir karar alınamadı. Hatırlayacak olursak kriz, 2 Temmuz 1997'de Güneydoğu Asya'da başlamış ve zincirleme olarak bütün dünyada etkili olarak farklı kıtalarda ağır ekonomik ve sosyal sorunlar doğurmuştu. Endonezya, Arjantin, Bulgaristan, Hong Kong gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde iyice doruğa tırmanan krize karşı, başını ABD'nin çektiği IMF tavsiye ettiği reçetelerin doğurduğu sonuçlardan dolayı sert eleştirilere maruz kalmıştır. Kriz karşısında IMF'nin bulduğu en ciddi çözüm, krizdeki ülkelerde oluşturulan para kurulu ile para istikrar programı uygulamasıdır.
Uygulama hakkında bilgi verecek olursak: Ekonomik krizdeki ülkelerde kurulan Para Kurullarıyla, ülke para birimi güçlü bir para birimine sabitleniyor; ayrıca dolaşımdaki para miktarları merkez bankasındaki rezervlere endekslenerek enflasyon kontrol altına alınıp, parasal istikrarın sağlanması amaçlanıyordu. Fakat krizdeki ülkelerin zaten kıt olan dövizleri düşünüldüğünde ve ekonomiye yön verme sürecinde para politikalarını kullanma imkanını ortadan kaldırdığından, bu yöntem, ciddi eleştirilere uğramış ve Endonezya örneğinde görüldüğü gibi diktatör Suharto'nun devrilmesine yol açmıştı.
Eylül 1998'de global krizin yeni merkezi Brezilya oldu. Ülkede Endonezya ve Rusya örneğinde olduğu gibi başlayan sermaye kaçışı, kısa sürede moratoryum ilan edilmesine yol açtı. Asya krizinde yardım paketlerinin ağırlığını, ticari ortaklığı yüzünden Japonya'ya yıkan ABD, Latin Amerika da ki bu en büyük ticari ortağı için harekete geçmiş ve Kasım 1998'dc 41,5 milyar $'lık bir kurtarma paketi hazırlamıştı. Fakat bu pakete rağmen Brezilya'daki kriz önlenememiş, Ocak ayının ortalarında para birimi, real de yaşanan değer kaybı % 44'lere ulaşmıştır.
Kriz, 1997 yılından beri ağırlaşarak bütün dünyayı etkilemeye devam ederken, Dünya egemenlerinin kendi ekonomik bloklarını oluşturmaya başladığını görmekteyiz. Avrupa kendi içinde bütünleşirken, ABD liderliğinde oluşan NAFTA ve Japonya'nın çevresinde oluşturmaya çalıştığı ekonomik birlikle, yeni güç merkezlerini oluşturmaya çalıştırdıkları gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Egemenlerin körüklediği bölgesel savaşlar, Körfez'de sürdürülen saldırgan politikalar, Orta Asya'da yürütülen nüfuz mücadelesi ile beraberinde gittikçe artan ekonomik kriz, ortaya vahim bir tabloyu çıkarmıştır. Bu krize olarak uluslar arası şirketlerin bulduğu çözüm olan şirket evlilikleri, daha büyük devler ortaya çıkarıp canavarlar oluşturularak, ufak rakipler ezilmekte ve yeni milyonlarca işsizle ekonomik yangın iyice körüklenmektedir.
Dünya çapında iflas eden piyasa ekonomisinin ve egemenlerin mücadelesinin dünyayı iyice bunaltığı günlerde; toplanan Davos zirvesiyle global krize çare reçetesi bekleyenler, tam bir hayal kırıklığına uğradılar. Dünyadaki ekonomik krizin gerçek sorumlusunun egemenler olduğunu göremeyenler, kasaptan yardım bekleyen koyun zavallılığında toplanan ekonomik zirveden çözüm beklediler.
Zirveye baktığımız zaman tartışmanın yeni kriz merkezi Brezilya üzerinde yoğunlaştığını görmekteyiz. Krizdeki Brezilya için bulunan çözüm, başta Brezilyalı yetkililerin itirazlarına rağmen, Endonezya da Suharto'nun başını yiyen ve çeşitli ülkelerde başarısızlığı tescillenen para kurulunun oluşturulması oldu. İşin ilginci, bizzat IMF yetkilisi Stanley Fischer'in, Brezilya'nın mali açıdan berbat durumda olması yüzünden, para kurulu'nun etkisiz kalıp ağır bir maliyete neden olacağı tespitine rağmen bu kararın alınmasıdır. Gene Davos'da kriz anında uygulanacak global finans sistemi tartışılır ve bir sonuca ulaşılmaz ve bu konuda kısır tartışmalar sürdürülürken, bütün yetkililerin anlaştığı tek görüş, yeni krizlerin kaçınılmaz olduğu gerçeğiydi.