Darbe geleneğinin Türkiye siyasi tarihinde belirleyici bir yeri var. Bununla birlikte değişen uluslar arası şartların doğurduğu güçlükler ve doğrudan ülkeyi yönetmeye kalkmanın zorlukları açık bir müdahalenin bedelini ağırlaştırıyor. Sivil siyasetçi ve aydınların da aşırı ürkek ve boyun eğmeye mütemayil tutumları açık ve doğrudan bir darbe yerine darbe tehdidini öne çıkartmayı zinde güçler için daha işlevsel kılıyor. Bu daha çabuk ve etkili sonuç almaya da gayet uygun bir metot. 28 Şubat'ta da uygulanan hu idi. Bu durum 28 Şubat sürecinin başrol oyuncularından Güven Erkaya'nın anılarında da açıkça görülmekte. Darbecilerin işi iyiden iyiye mizansene döktükleri ve sivil siyasetçilerin korkaklıkları sayesinde istedikleri sonucu fazlasıyla elde ettiklerini ortaya koyan bir belge olarak Güven Erkaya'nın Taner Baytok ile söyleşisinde yer atan şu holüm dikkat çekici:
"Sokaktan gelebilecek bir ayaklanma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için plan yapmayı, bu amaçla bazı bilgiler toplamayı önermiştim. Batı Çalışma Grubu böyle doğdu. Bununla ilgili bir kağıdı, Deniz Kuvvetleri'nden bir er Çiler'e ulaştırmış. Çiller de "Bak ihtilal oluyor" diye korkutmak için Erbakan'a, Erbakan da Cumhurbaşkanı'na iletmiş.
Genelkurmay Başkanı durumu bana bildirdiğinde, kendisine, "Galiba maksadımıza nail oluyoruz, bizim ihtilal yapmak niyetimiz yok, ama hükümet çevrelerinde bu korku ve kanaatin uyanmış olması işimizi kolaylaştıracaktır. Bunların çekip gitmelerini sağlayacak olan tek yol, bunları korkutmaya devam etmektir, bu takdirde Erbakan "seçime gidilsin" diyerek koltuğunu Çiller'e devretmek üzere görevi bırakır. Demirel de hükümeti kurma görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verir, hükümeti o kurar. Bu taktiğin başarıyla sonuçlanabilmesi için Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları karargahlarında daha çok ışık yakalım ve konuşmalarımızın dozunu daha da artıralım" dedim."
(Bir Asker Bir Diplomat Güven Erkaya - Taner Baytok Söyleşi Doğan Kitap, Nisan 2001, 2. Baskı İst. sh. 2S7.)