Dam Üstünde Saksağan

Haksöz

Oguzhan Asıltürk'ün İstihbaratçıları Kim?

"RP Grup Başkanvekili Oğuzhan Asiltürk Cumhurbaşkanı Demirel'in Anıtkabir'de Atatürk'ün mozolesine çelenk koyacağı sırada bir kişinin atılarak, "Kur'an yolundan gidin. Bu taş sizi kurtarmaz. Kur'an kurtarır" şeklinde bağırmasını "Tam bir provakasyon" olarak değerlendirdi. Asiltürk, bütün önemli olayların arafesinde bu tür provokasyonların yaşandığına işaret etti. Kendisinin 10 Kasım törenlerinin yapılacağı sırada bazı provokasyonların olacağı yönünde duyumlar aldığını, hükümetin bu tür şeylerden haberdar olmamasının düşünülemeyeceğini kaydeden Asiltürk "Çünkü bana duyum olarak gelen şeyler hükümete rapor olarak gidiyordu." dedi.

Milli Gazete, 11 Kasım 1994

Mahmut Kaçar'ın Provokatörlüğünü Kim Bildirdi (?)

"Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 56. yıldönümü dolayısıyla Anıtkabir'de düzenlenen tören sırasında, provokatör olduğu belirtilen birisi, Atatürk'ün ölüm saati olan 09.05'de mozolenin önünde sıralanan protokol mensuplarına "Bu taşlar sizi duymaz " diye bağırdı..."

ZAMAN, Kasım 994

Fehmi Koru ve Provokasyon Takıntısı

"Olay masum bir 'kafaya takma' olabileceği gibi, bir yönüyle "provokasyon" kokuyor. Son yıllarda milli bayramlar öncesi ve sonrasında alıştığımız türden bir provokasyon söz konusu olabilir. Tam o tarihlere yakın günlerde eski yeni bir gerekçe bulunarak -yoksa, zorlama olaylara başvurularak- ortalığın karışması sağlanıyor. Yürüyüşler, toplantılar ve mitinglerle, ülkenin değişik katmanları arasındaki husumetlerin derinleşmesi için başvurulan hainane bir yöntem bu... Vanlı memurun girişimi, böylesine bir tahrikle ilgili olabilir.

"Provokasyon" denildiğinde yanlış anlaşılan bir nokta var. Proyokasyon olayına karışan kişinin, kendinin neye/kime alet olduğunu bilmemesi de mümkündür. Bir küçük memur, neden bir başka zaman değil de bu 10 Kasım'da zahmetli bir yolculuğu ve tehlikeleri göze alarak, böyle bir gösteriyi sahneye koymuştur?.."

Fehmi Koru, ZAMAN, Kasım 1994

"Atatürk'ün Mezarı Başında Saygısızlık" Mı (?..)

"Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve protokoldeki diğer devlet erkanının, Anıtkabir'de mozole önünde yerlerini almalarından hemen sonra "ti" sesi beklenirken, basın mensuplarının arasına karışan ve elinde eski tip bir kamera ile Kur'an bulunan bir kişi ellerini havaya kaldırarak, protokol mensuplarına bağırmaya başladı. Bir anlık şaşkınlıktan yararlanan provokatör sağ elinin işaret parmağını yukarı doğru kaldırarak 'Kur'an'a inan, puta tapma. Bu taşlar sizi duymaz. Allah-ü Ekber' diye bağırdı. Atatürk'ün mezarı başında saygısızlık yapan kişi, korumalar tarafından anında olay yerinden uzaklaştırıldı. Burada da ağzı emniyet güçleri tarafından kapatılan şahıs bu kez sağ elinin işaret parmağını kaldırarak provokasyonu sürdürdü..."

ORTA DOĞU, 11 Kasım 1994

Devlet Ricalimiz Çok Yaşa(!)

"Bu kişi tek başına hareket eden bir Atatürk muhalifi de olabilir, bir örgüt mensubu da olabilir. Akli dengesi yerinde olmayan bir vatandaş olması da mümkün. Ya da son günlerde alevlenen Atatürkçülük tartışmalarında laik çevrelerin kullanması için tertiplenmiş bir provokasyonun uygulayıcısıdır... Bu provokasyonu boşa çıkarmak bakımından Demirel ve Menteşe'nin değerlendirmeleri yerinde. Ancak devlet ve kamuoyu onlardan ibaret olmadığı için tezgahçılar hedeflerine az veya çok ulaşacaklardır..."

Cemil Tokpınar, YENİ ASYA, 11 Kasım 1994

Düşüncenin Özürlülüğü !

Yoksa, birilerinin öyle bir günde böyle bir gösteriye ihtiyaçları mı var? İyi ki adam Kur'an çekti, silah çekmedi. Yoksa bir delinin attığı taşı, bütün bir ülke çıkaramazdı?

Bu adam gerçekten tebliğ mi yapmak istedi? İslam'ın gerçeklerini en güzel bir üslupla en uygun ortamda ve zamanda muhatabına duyurmak demek olan tebliğ öyle yapılır mı?

Eğer gerçekten tebliğ niyetindeyse yazık... dini konularda hassas ve heyecanlı bir vatandaşa bu öğretilememiş. Demek ki, eğitim ve öğretimde Müslümanın bilgisizliği söz konusu... Bu konunun sorumluları arasında, Milli Eğitimimiz de var... ...Eğer bu iş bilgisiz bir tebliğ heyecanından değil de cinnetten kaynaklanıyorsa, yani bu adam bir mecnunsa ne yapmalı? Başka hastalara davranıldığı gibi davranılmalı... Vaziyeti polislik olmaktan çıkarılıp tıbbi alana taşımalı..."

Vehbi Vakkasoğlu, YENİ ŞAFAK, 13 Kasım 1994