Şu anda birisi çıksa ve "Bizim batıdan aldığımız sistemimiz tıkandı. Müslümanlar olarak siz de çok iddialısınız. Gelin şu ekonomik hayatı yoluna koyun..." dese müslümanlar nereden başlar? Nasıl bir yapı kurarlar ki ülke bu krizi atlatsın ve yeni bir model oluşsun?
Bu soru çok önemli... Bam teli. Cevabı kolay. Konuşması çok zor. Yani bazı insanlar gibi "Bize bırakın, üç ayda, üç yılda, üç vakitte çözelim" şeklinde çözülebilecek bir konu değil. Bazıları bu işi basit görüyorlar. Ben basit görmüyorum. Neden basit görmediğimi arz edeyim. Biz, bütün müslümanlar, fert ve toplum olarak İslam'dan hayli uzaklaşmış ve İslam'a hayli yabancılaşmıştır. Bizim İslam diye ortaya koyduğumuz ve uyguladığımız şeyin yansı İslam değildir. İslamlaştırılmış, İslam elbisesi giydirilmiş yabancı unsurlardır. İşte zorluk buradan geliyor. Nereden başlayacağız? Size çok ters gelebilir. Ama bana hiç ters gelmiyor. Eğitimden başlayacağız. Yani İslamlaşmadan başlayacağız. Yani -ilel İslami min cedid- diye bir ilkeden başlayacağız. "Yeniden İslam'a", Yeniden İslam'a demek, biz İslam'dan uzaklaşmışız demektir. Haydi toparlanıp, buna gidelim demektir.
(...) Biz, elli küsur İslam ülkesi neden aramızda birlik ve dayanışma yapmıyoruz? Yapısı ne olursa olsun, gevşek-kuvvetli. Adı ne olursa olsun... Fakat bir birlik ve dayanışma neden kuramıyoruz? sorusunu sormak lazım. Çünkü, bunun olması gerektiğini kabul etmeyecek bir akıl, bir iman mevcud değildir. Peki bütün akıllar ve imanlar bunu söylediği halde bu neden gerçekleşmiyor? Çünkü biz birincisi gerçek anlamda müslüman değiliz. İkincisi kendi mukadderatımıza hakim değiliz. Gerçek anlamda müslüman olduğumuzda bunun arkasından kendi mukadderatımıza hakimiyet gelir. Kendi mukadderatımıza hakim olduğumuzda gerekli güç birliği teessüs eder. Gerekli güç birliği teessüs ettiğinde siz artık makrodan mikroya doğru İslam'ı uygulama imkanı bulursunuz. Bunun önce biri sonra biri demiyorum. Fakat evvela insanı öne koyuyorum. Fert ve toplum olarak insanı İslamlaştırmayı öne koyuyorum.
Altınoluk, Mayıs 1994