Çiller Beyazsaray'da Görücüye Çıktı

Kenan Alpay

TC'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller ait olduğu sistemin bir gerekliliği olan ABD ziyaretini Ekim ayı içerisinde gerçekleştirdi. Çiller bu ziyaretini akademik çalışmalar için 11 yıl kaldığı Amerika'ya Başbakan olarak büyük hayallerle ve beklentilerle yaptı. Yaklaşık 150-200 yıllık batıcılaşma isteğinin günbegün hızlandığı gerçeği laik sistem adına yapılan her iş ve söylenen her sözle karşımıza daha bir belirgin olarak çıkıyor.

ABD'nin oluruyla Başbakan seçtirilen Çiller adeta bir aktrisi ve zerafet sembolü olarak lanse ediliyor. Gerek yapmış olduğu ziyaretlerde, gerekse dışarıdan gelen ziyaretçilerle girilen diyaloglar yerli medyaya "T. Çiller'in güzelliği büyüledi; İngilizcesine hayran kaldılar, makyajı çok güzeldi" vb, gibi saçma sapan ve ucuz bir biçimde yansıyor. Yerli medya uluslararası diplomasinin hakimiyet sağlayıcı unsurlarını bir kenara bırakmış adeta Güzel Kadın pazarlıyor. Bu pazarlama sadece yerli medyaya ait değil. Yahudi işadamları bile Başbakanı Avrupa ve ABD'ye pazarlamaktan dem vuruyorlar. Gerek ideolojik, gerek ekonomik ve gerekse politik yönden tam bir tükenmişliğin ifadesi olan laik-kemalist devletin ne tarafa savrulacağı belli değil. Zevahiri kurtarma çabasının bir ürünü olan "değişim rüzgarları" ve "kültürlü kadın Başbakan" imajı şu sıralar kitleleri oyalamaya devam ediyor ama bu cazibenin çekim gücüyle oluşturulmaya çalışılan sinsi sömürgeci mantığın ne zamana kadar devam edeceği bilinmez.

Türkiye-ABD ilişkilerini "Güçlendirilmiş Ortaklık" olarak hedefleyen Çiller, adeta Özal'ın "Stratejik İşbirliği" kavramının ardına takılmış. IMF ve Dünya Bankası görüşmelerde özelleştirmenin hızlandırılması, vergi reformu, personel maaşlarının yüksekliği ve işçi fazlalığı gibi tespit ve önerilerini Çiller'e dikte ediyor. Alınan kredilerde içerideki para babaları yolsuzluklarla memnun edilmeye çalışılırken, dışarıda da geri ödemelerde uluslararası sömürgeci finans kuruluşları adeta memnun edilmeye çalışılıyor? Bu ödemelerdeki dengesizliğin yükü gariban halktan başkasına fatura edilmiyor! Ardından da Tansu Hanım radikal tedbirler alacağız deyip hakim sınıf dışındaki halkın acı kaderini ilan ediyor. Kapitalizmde ekonominin kötü gidişatından halk sorumlu tutuluyordu. Türkiye'nin Dünya Bankası'ndan sağladığı kredilerin geri ödemesinde Banka'nın sağladığı kaynak aşılıyor. Açıkçası Türkiye Dünya Bankası'na kaynak aktarıyor.

246 trilyon lira iç borç, 59,4 milyar dolar dış borçla bütçeden çıkan sonuç karşısında hükümet enflasyon kaynağına başvuruyor. Enflasyonla mücadele edildiğini, sıfıra doğru çekme çabaları gösterildiğini ilan eden devletin enflasyon gelirine ihtiyacı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Hükümet iç ve dış borçları kapatma bahanesi ile en karlı kamu kuruluşlarını, özelleştirme ve devleti küçültme teraneleriyle uluslararası sömürü şirketlerine peşkeş çekmektedir. Anlaşılan Tansu Hanım'ın Amerikan üniversitelerinde eğitim görmesi Türkiye halkının pek işine yaramıyor.

Soğuk Savaş sonrasında Kafkasya ve Balkanlardaki belirsizlikle beraber İslami İran'ın etkisinin/çekim gücünün hızlı yükselişi karşısında Washington'un bölge stratejisinde Türkiye'nin öneminin artması üst bürokratik kesim tarafından beklenirken ABD'ye yapılan ekonomik ve askeri yardım talepleri laf kalabalığıyla geçiştirildi,

ABD'ye giderken Tansu Çiller'in gündemindeki önemli maddelerden biri de Irak'a uygulanan ambargodan Türkiye'nin gördüğü zararın "telafi"si konusuydu. Malumdur ki bazı müslümanların rahmet ve dua ile anmaktan bir hal olduğu Özal, sevgili dostu Bush'un isteği doğrultusunda kadın-çocuk-ihtiyar demeden binlerce müslüman insanın kanının dökülmesini bir koyup bilmem kaç almak için helal görmüştü. Ama tuzak istenildiği gibi işlemedi ve Türkiye 20 milyar dolar gibi tahmini bir zararla baş başa kaldı. Bu sadece işin ekonomik yönü. Allah katındaki rezilliği ise çok daha korkunç. ABD savaştaki kaybını tazmin etmek için Arap Emirlikleri, Japonya ve Almanya'yı harekete geçirip işin üstesinden geldi. Türkiye devleti ise şimdi kapı kapı dolanıp onursuzca dileniyor. Ziyarette gündeme getirilen ambargonun kaldırılması konusunda Clinton, sadece boru hattında kalan petrolün Türkiye'ye verilmesine razı oldu. Böylece her zaman olduğu gibi Amerikan centilmenliğinin ne demek olduğuna şahit olduk. 90 milyon dolar tutarındaki petrol bir jest olarak Türkiye'ye bırakıldı.

Ziyareti sırasında yaptığı bir konuşmada radikal İslami hareketin güçlenmesi eğilimine dikkat çeken Çiller, bunun tek başına gelişen bir olay olmadığını, Batı'da radikal Hıristiyan düşüncenin yaygınlaştığını ifade etti. Türkiye'nin bu nedenle AT'a üye olmasının zaruretini dile getirdi. Emperyalist güçlerin İslami hareketlere darbe vurma girişimine destek olan Çiller, bu gezide, İsrail yönetimiyle Filistin'in imarı konusundaki görüşlerini ilk elden yürütmek üzere Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar Vekili Osman Ünsal'ın 3-5 Kasım'da Tel Aviv'e gideceğini belirtti. "Barış Suyu" adı altında Manavgat'tan İsrail'e sutaşıma projesi için yoğun bir gündem oluşturuldu. İsrailliler'in bu işin fizibilitesi için Türkiye'ye defalarca gelip gittikleri biliniyor. Son olarak Ankara'da "Orta Doğu'da Kalkınma ve İşbirliği Unsuru Olarak Su" konusunda uluslararası bir konferans düzenlendi.

Beyaz Saray'ın "yakışıklı çocu-ğu"ndan medet uman TC'nin "güzel başbakan"! görücüye çıkan gelinlik kız misali arz-ı endam ediyor. En cici elbiselerini giyiyor, hatta öyle ki Beyaz Saray'ın fidan boylu şövalyesinin yanında kısa gözükmemek için kendisine 6-7 cm kazandıran özel yapım ayakkabılarını da giymeyi ihmal etmiyor. Bütün bu çabalarına, gayretlerine rağmen Başkan Clinton ile 10 dakika görüşebiliyor. Ama Clinton ufak bir centilmenlik gösteriyor. Başbakan Çiller'in kendisine hediye etmiş olduğu kravatlardan birini boynuna bağlıyor ve Türk basınının dikkatlerini bir anda celbediyor. Netice de Türk diplomasisi tarifsiz bir sevinç ve gurur yaşıyor. Bu anlatılanlar buradan bakılınca görülenler. Bir de bu işin yerinden nasıl algılandığı meselesi var. Çiller'in yaptığı ziyaret ne gazetelerde, ne de televizyon kanallarında bir yer bulabildi. Sadece New Yok Times iç sayfalarda küçük bir haber olarak "Clinton Türk ziyaretçinin yardım ricasını dinledi" şeklinde duyurdu. Yapılan basın toplantısını ise CNN sadece Avrupa yayınlarına aldı.

ABD'deki CNN İzleyicilerinin haberi bile olmadı Bayan Başbakan'dan. Demek ki TC'nin görevlendirdiği iki Amerikan lobi firmasına akıtılan dolarlar boşa gitmişti. Ama olsun nasılsa bunlar da Türkiye vatandaşının cebinden çıkıyordu. Başbakan adına sevinilecek bazı hadiseler de kısaca şöyle: Washington'da yaşayan Robert Kolej'den arkadaşlarıyla hasret giderip yemek yemesi, ünlü Redskins futbol takımının maçını izlemesi, eşi Özer Çiller ile birlikte 19. caddedeki Mc Donalds'a gidip hamburger yemesi, Clinton'un mezun olduğu Georgetown Üniversitesinden uluslararası fahri doktora alması bir de Amerika'da Öğrenim gören oğlu Mert'in hal ve hatırının Bili amcası tarafından sorulması...