Türkiye İslami uyanış sürecinde kuşkusuz belirli aralıklarla çıkan birçok dergi kendi özgünlüklerinde ve belli dönemlerde önemli bir boşluğu doldurmuşlardır. Gündemi okumada vesahih yaklaşımlar geliştirmede yazar kadrolarının ve muhtevalarının kısmi zaaflar barındırma gerçekliklerine rağmen çoğunun dönemsel itibariyle tarihsel bir şahitlikte bulunduklarının hakkının teslim edilmesi gerekir.
Tevhid, Şura ve Hicret dergilerinin Batman’da Bahçelievler Mahallesindeki camide Cuma namazı çıkışında satış ve dağıtım çabalarımızın tadı ve izi hâlâ ruhumun derinliklerindedir. Türkiye İslamcılığının uyanış sürecinde fonksiyonel anlamda bunca zengin bir külliyatı ifade eden dergilerimizin ancak parmakla sayılacak kadarı bugün hayatiyetini devam ettirebilmektedir.
Sünnetullah açısından ve usulî anlamda zaaflı birçok çaba ve işleyişin gerçekliği doğal olarak Türkiye’de dergi çalışmalarına da yansımıştır. Mücadele gerçekliğimizle beraber, ne yazık ki çok sezonluk/dönemsel tabelalar, abiler, dernekler, dergiler ve hevesler gördük. Nice saf, tertemiz, katıksız duygular, heyecanlar ve umutlar mahallemizin sakinlerinden olan fakat ne yazık ki sonradan “kral çıplaklar” olduğu anlaşılan nice abilerin, hocaefendilerin mevsimlik kaprislerine kurban edildi.
Haksöz, mevsimlik hesaplara inat, yürüyüşünü sürdürmektedir.
Salih bir amelin toplumsal karşılık bulmasının yolu o salih amelin yansıması olan istikrar ve devamlılıktan geçer. Haksöz dergimizin bu konuda iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum. Çeyrek asırlık usulî bir din anlayışını dergicilik zemininde kararlılıkla sürdürmek, bunca batıni, hurafeci din anlayışının, bunca asabiyet cahiliyesinin mahallemizde bile artan kokusunu hissettiğimiz, bunca cennet ve huri parselleyicilerinin kanal kanal dolaştığı bir vasatta bu çabaların ne kadar hürmete layık olduğunu görmek, hakkı teslim anlamında önemli bir vecibedir.
Tevhidî kesimdeki kısmi muhafazakârlaşmanın, elimizde sayılı bir sermaye olarak gördüğümüz bir elin parmağı kadar olan dinamik yayın organlarımızın sahada güçlenerek şahitlikte bulunmaları cehdine halel düşürebileceğinin endişesini taşıyorum. Elli iki yaşına dayanmış, saçları ağarmış, yavaş yavaş sağlık sorunları nüksetme durumunda olan bir Müslüman olarak Tevhid, Şura ve Hicret dergilerinin cami önlerindeki o dağıtım hassasiyeti ve heyecanını tekrar yakalayabilmek adına, Batman’ın sokaklarında bir bisikletin arka sepetinde Haksöz dergisini dağıtma/satma hazzını halen yaşayamamak içimde bir ukde olarak kalmıştır.
Unutulmamalı ki bir çabanın, bir emeğin hayatiyeti onunla geliştirdiğimiz aidiyetle ölçülür. Ve bu hukukla ancak bu ürün ve sermaye toplumsal meşruiyetini yakalayabilir. İslami camiada bir şeyleri görme ve okuma konusunda halen ciddi sıkıntıların olduğu bir gerçek! Bu zaaf şayet aşılabilir ise Haksöz dergimizin çeyrek asırlık yürüyüşünde kavramlar, usul, gündemi yakalama ve sorumluluklarımızı hatırlatmadaki şahitliğini görmemiz kaçınılmaz olacaktır. Bu durum yeni yetiştirme iddiasında olduğumuz Kur’an neslinin kendi yakın tarihlerini tanıma açısından iyi anlatılması gereken insani, vicdani ve ibadi bir görevdir.
Yazar kadrosunun yayın ilkelerinin hassasiyetini koruyarak katkı sunmak isteyen her samimi Müslümana açık olmasının dergiye ayrı bir doğallık kattığını düşünüyorum.
Haksöz dergimizin arka planında cemaatsel bir ruhun olması, onun devamını sağlayıcı önemli bir faktördür.Bu ruhu ve bu damarı birçok önemli şehirde örgütlenmesini şekillendirdiğimiz Özgür-Der çatısıyla daha da güçlendirmemiz gerekir!
Derginin bir kitap muhtevasında olmasının yanısıra, aktüalite sıcaklığı da taşımış olması hasebiyle, mesajını üniversite kuşağı ile tanıştırması öncelik kesbeden bir hassasiyet olmalıdır. Derginin temel çizgisi gereği ne sulandırılmış riyakâr sanatta yoğunlaşma, ne altı boş hayali medeniyet tasavvurlarına kapılma nede kavramların ruhunu incitircesine zorlamalara gitmeme gibi hassasiyetler tarihî yanlışlıkları yapmaya engel olmuştur. Bunun yanında vasat ümmet olma yolundaki kararlılığının bir gereği olarak görevini ifa ve icra etmede istikrarlı bir çizgide seyretmeyi başarmıştır.
Hizipçilik girdabında, küçük hesaplarda boğulmaya kendini mahkûm eden mahallemiz, Haksöz’ün ümmet ile ilgili bireysel bir musibeti ve gelişmeyi bile titizlikle ve ısrarla gündemleştirmesi gerçeğini iyi okumalıdır. Derginin her sayısında sahadaki bedelin kelimelere yansıyan sıcaklığını hakkaniyet sahibi her okuyucunun yakalayabilecek bir formda olması ayrı bir güzelliktir. Yeni süreçte beklentimiz ve temennimiz Haksöz aboneliği ile ilgili bir dalganın oluşturulmasıdır. Bunu düşünsel sermayemize vefa anlamında pratik bir hassasiyete dönüştürmeyi aciliyet kesbeden bir ihtiyaç olarak görmeliyiz.
Türkiye’de gittikçe kitleselleşen Suriyeli muhacir kardeşlerimiz gerçeğinden hareketle, camiamıza yakın duran, onu önemseyen bu muhacir kardeşlerimizle yarınlarda şekillendirmemiz gereken hukukun da bir gereği olarak, bazen derginin önemli ve ilgili konularının Arapçaya çevrilerek yayınlanması ve hatta Türkiye’de bulunan Suriye okullarına ücretsiz olarak gönderilmesi, bu konuyla ilgili olarak okulların bilgilendirilmesi hayırlı bir açılım olacaktır.
Gündemle ilgili çarpıcı karikatürlerin dergiye serpiştirilmesinin de faydalı olacağını düşünüyorum.