Birileri önümüzdeki dönemin sıcak geçeceğini söylüyor. Kastedilen atmosferdeki sıcaklık değil elbette, siyasetin ısınması. Rejimi koruma, kollama mücadelesinin kızışmasına bağlı bir ısınma söz konusu edilen şey. Nasılına ilişkin henüz net şeyler yok ama Danıştay hadisesi türünden gelişmeler bahsedilen ısınma olgusunun niteliğine dair az çok fikir vermekte. Birileri havalar ısınacak diye aba altından sopa gösteriyor. Halbuki bizler için bu ülkede hayat zaten hep sıcak geçiyor. Egemenleri rahatsız, huzursuz eden inançlarımız, söylemlerimiz, kıyafetimiz ve kimliğimizle hiç durmaksızın maruz kaldığımız saldırılar, ortamı hep hararetli kılmakta bizler için. Dolayısıyla öcü masallarına karnımız tok!
Genelkurmay Başkanı hükümete yönelik örgütlü tepkilerin düzenli biçimde sürmesi gerektiğini buyuruyor! Hükümet sineye çekiyor. Savcılar görmezden geliyor. Genelkurmay Başkanı'nın konuşması aslında "anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs" şartlarını haiz. En azından hükümeti aşağılama ya da suç fiilini övme suçundan soruşturulması gereken sözler bunlar. Ama Ferhat Sarıkaya hadisesi ile verilen gözdağı yerini bulmuş olmalı. Yargılanması gerekenleri yargılayamayanlar, çarpıklığa dikkat çekenleri sanık sandalyesine oturtabiliyorlar. Nitekim geçen ay Özgür-Der'in düzenlediği Ferhat Sarıkaya'nın HSYK kararıyla meslekten men edilmesini protesto eylemindeki konuşmasından dolayı yazarlarımızdan Bahadır Kurbanoğlu hakkında soruşturma yürüten savcılık Genelkurmay'a yönelik eleştirilere karşı hassasiyeti yansıtıyordu.
Geçtiğimiz günlerde gündemde pek fazla yer almayan bir gelişme yaşandı Hakkari'de. Subay çocuklarının servis aracının geçtiği güzergaha konulan bir bombanın patlaması sonucunda aralarında çocukların da bulunduğu pek çok kişi yaralandı. Provokatif nitelikli bir eylem kuşkusu taşıyan bu bombalama şüphesiz kim tarafından yapılmış olursa olsun vahşi ve alçakça bir eylem olarak kınanmayı gerektiren bir eylemdi. Ama en az onun kadar vahim bir gelişme ise eylemden bir gün sonra Hakkari şehir merkezinde tankların yürütülmesiydi. Tankların PKK'ya karşı yürütüldüğü herhalde söylenemez. Şehir merkezinde korku ve gözdağı vermeye yönelik olduğu belli olan bu operasyonun öncelikli hedefinin halk olduğu açık. Ayrıca dolaylı da olsa hükümete de bir mesaj gönderme çabasını fark etmemek mümkün değil. Tankların yürütülmesinin Türkiye'de darbeci odakların "siyaset tarzı"nın araçlarından biri olduğu biliniyor.
Bu ayki sayımızda gündemdeki bir diğer konu olan "ekonomik kriz" meselesine de değindik. İslami Cihad'ın Gazze sorumlusu el-Hindi ve Siyonistler tarafından kameraların önünde katledilen Muhammed Durra'nın babasıyla Mustafa Eğilli'nin yapmış olduğu iki röportajı sizlerle paylaşmak istedik. Ekin Müzik'in Mayıs ayında çıkardığı iki albüme imza atan Yaşar Burak ve Yusuf Can'la da çalışmalarıyla ilgili birer söyleşi yaptık. Ali Değirmenci de bu iki albümle ilgili düşüncelerini bizlerle paylaştı.
Kirli ve zorba odakların ve onların karanlık operasyonlarının bizleri sindirmeye çalışması karşısında sessiz kalamayız. Kimse uğradığımız onca mağduriyetin, haksızlığın ve zulmün üstüne bir de bizden alttan almamızı, susmamızı, tepkisiz kalmamızı bekleyemez. Gasp edilen haklarımızı almak için soluğumuzun yettiği kadar sesimizi yükselteceğiz. Oligarşik güçlerin baskı ve zorbalıkları karşısında susmamayı şiar edinen tüm okuyucularımıza selamlarımızı sunuyor, yeni sayıda tekrar birlikte olmayı diliyoruz.