Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayetin yanlış yorumlanması ve diğer dinlerdeki birçok yanlış inancın İslam toplumuna girmesi ile ahirette müminlerin de cehenneme gireceği ve günahları kadar ceza çektikten sonra oradan çıkacağı anlayışı oluşmuştur. Bu yanlış inancı destekleyen birçok rivayet de söz konusudur. Bu rivayetlerin birçoğu Nebi’ye söylettirilmiştir. Biz, burada diğer dinlerdeki ve rivayetlerdeki cehenneme giriş ve çıkışla ilgili hususlara girmeyeceğiz. Asıl olarak Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili yanlış anlaşılan ayetler üzerinde duracağız ve konumuzu Kur’an-ı Kerim’deki ayetler bağlamında açıklamaya çalışacağız.
Öncelikli olarak Meryem Suresi 71. ayetle ilgili âlimlerin görüşlerine yer vereceğiz. Bu ayetle ilgili tercih ettiğimiz görüşü belirttikten sonra cehenneme kimlerin gireceğini ve cehennemden çıkışın mümkün olup olmadığını yine konuyla ilgili diğer ayetleri esas alarak anlamaya çalışacağız.
Meryem Suresi 71. Ayet
Meryem Suresi 71. ayete göre âlimlerin çoğunluğu insanların tümünün cehenneme gireceğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca âlimler, müminlerin cehenneme girmesiyle ilgili olarak da çeşitli görüşlere yer vermişlerdir. Bir kısım âlimler cehenneme girecek müminlerin, cehenneme uğrayıp oradan zarar görmeden geçip gideceklerini söylerken bir kısım âlimler de cehennem üzerindeki bir sırat köprüsünden müminlerin geçeceğini söylemişlerdir. Bu ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَاِنْ مِنْكُمْ اِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلٰى رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا
“Sizden oraya girmeyecek kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür.”
İslam âlimleri bu ayetteki “vurûd” kelimesi üzerinde durmuşlardır. Sabunî; İbn Mes’ûd ve Katâde’nin ayetteki vurûd kelimesini cehennem üzerindeki bir sırattan geçmek anlamında açıkladıklarını nakletmiştir.1 Taberi ise bu ayetteki cehenneme varmayı, müminlerin cehennem üzerindeki bir sırat köprüsünün üstünden geçmesiyle birlikte kâfirlerin bu köprüden geçemeyip cehenneme düşmesi şeklinde açıklamıştır.2
Mukatil, İbni Abbas’ın ayetteki vurûd kelimesinin duhûl (girmek) anlamına geldiğini söyleyen açıklamasına yer vermiştir. Böylece Mukâtil, ayetteki وَاِنْ مِنْكُمْ اِلَّا وَارِدُهَا ifadesini, berr veya fâcir -fark etmeksizin- herkesin cehenneme gireceği şeklinde tefsir etmiştir. Fakat müminlere bu cehennem ateşinin serin ve selâmet olacağını söylemiştir.3
Zemahşeri, ayetteki وَاِنْ مِنْكُم ifadesinin Meryem Suresi 67. Ayetteki4 “insan”a döndüğünü söylemiştir. İkrime ve İbn Abbas’ın bu ifadeyi وَاِنْ مِنْهُم (içlerinden kimse yok ki)şeklinde okumuş olmalarını ise bu yorumunu desteklediğini ifade etmiştir. Ya da bu ifadenin daha önce zikredilmiş olan “insan” ifadesine dönmeksizin, doğrudan insana hitap ettiğini söylemiştir. Ayrıca cehennemin henüz donuk ve cansız olduğu bir durumda insanların oraya gireceğini ifade eden Zemahşeri, müminlerin cehennemden geçip gideceğini diğer insanları ise cehennemin yutacağını ifade etmiştir. Bu açıklamalarla birlikte cehenneme uğramaktan kastın insanların “cehennemin çevresinde diz çökmüş vaziyette toplanmaları” şeklinde olabileceğini de söylemiştir. Ayrıca buradaki “minkum”dan kastın kâfirler olması halinde konunun açık olduğunu beyan ederek bununla ilgili ayrıca bir açıklamada bulunmamıştır.5
Maturidi ise müminlerin ceza amacı olmaksızın cehenneme girmelerinin mümkün olduğunu söylemekle birlikte âlimlerin çeşitli görüşlerine de yer vermektedir.6 Bu görüşlerden biri olan cehenneme müminlerin girmemesiyle ilgili Hasan-ı Basrî’nin şu sözünü nakletmektedir: “Müminlerin cehenneme girme ihtimali yoktur. Allah, ‘Onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler.’7 ayeti ile müminleri korku ve üzüntüye düşmekten emin kılmıştır. Eğer cehenneme girecek olurlarsa korku ve üzüntüye kapılırlar. Oysa Allah Teâlâ onların herhangi bir korkuya ve üzüntüye düşmeyeceklerini haber vermiştir. Bu da bize müminlerin cehenneme girmeyeceklerini gösterir.”8
Cehmiyye mezhebinin bir kolu olan Vâridiyye fırkası da müminlerin cehenneme girmeyeceğini ve cehenneme girenin de ebediyen oradan çıkmayacağını söylemişlerdir.9 Anladığımız kadarıyla bu fırkanın vurûd kelimesine verdikleri bu anlam, onların Vâridiyye şeklinde anılmalarına sebep olmuştur.
“Kur’an Yolu Tefsiri” ise ilgili ayetin üç şekilde yorumlanabileceğini ifade etmiştir:
1) Bunlardan maksat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün insanlar aynı zamanda cehennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek zorunda oldukları için oraya uğramış olurlar, Ancak 72. ayete göre “kötülükten sakınanlar” cehennemden esirgenirken “zalimler diz üstü çökmüş olarak” orada bırakılacaktır.
2) Maksat kâfirlerdir ve bunlar cehenneme gireceklerdir.
3) Potansiyel olarak her insan ameline göre cennete olduğu kadar cehenneme de girebilecek durumdadır.10
Yukarıdaki âlimlerin bu açıklamalarından sonra ayetteki vurûd kelimesiyle ilgili dört görüşün öne çıktığını söyleyebiliriz:
1- Müminler cehennem üzerindeki bir sırattan geçecek.
2- Müminler cehenneme girecek ve bu cehennem ateşi onlara serin ve selâmet olacak.
3- Müminler cehennemde günahları kadar yanıp çıkacak.
4- Müminler cehenneme girmeyecek.
Biz burada dördüncü görüşü benimsiyoruz. Konunun devamında da açıklayacağımız üzere müminlerin cehenneme girmeleri söz konusu değildir. Cehenneme girenin de oradan çıkması mümkün değildir.
Vurûd kelimesinin asıl anlamına gelirsek; Kur’an’da 11 yerde v-r-d (درو) kökünden gelen kelimelerin beşi; ulaşmak,”11 sucu, su taşıyan,12 susuz,13 kıpkırmızı bir gül,14 şah damarı15 anlamlarına gelmektedir. Vurûd (وُرُود) kelimesinin asıl anlamı ise suyu aramaktır. Her suya varana daوَارد denir. Bir suya varıp ona girilmese de وَرَدْتُ مَاء كَذَا ”falanca suya vardım”, denebileceğini söyleyen İsfahani, bu ifadeyi oraya girmeyi gerektirir diyenlerin olduğunu da de ifade etmiştir.16 Meryem Suresi 71. ayette ve aşağıda vereceğimiz diğer ayetlerde geçen v-r-d (درو) kökünden gelen kelimeler ise “varmak, girmek, sürüklenmek” anlamına gelmektedir.17
Meryem Suresi 71. ayet:
وَاِنْ مِنْكُمْ اِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلٰى رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا
"Sizden oraya girmeyecek kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür." Hûd Suresi 98. ayet:
يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَاَوْرَدَهُمُ النَّارَ وَبِئْسَ الْوِرْدُ الْمَوْرُود
"O, kıyamet günü kavminin önüne düşecektir. Artık o, bunları (suya götürür gibi) ateşe götürmüştür. Vardıkları o yer ne kötü yerdir." Enbiya Suresi 98-99. ayetler:
اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ لَوْ كَانَ هٰؤُلَاءِ اٰلِهَةً مَا وَرَدُوهَا وَكُلٌّ فٖيهَا خَالِدُون
"Siz ve Allah'ın dışında taptığınız şeyler cehennem odunusunuz. Siz oraya girecekseniz. Eğer onlar, ilah olsaydı oraya girmezlerdi. Ama hepsi orada ebedi kalacaktır."
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı üzere vurûd kelimesinin cehenneme girmek manasında olduğunu anlıyoruz.
İbrahim Sarmış, bu ayetlerin bazı çevirmenler ve tefsirciler tarafından yanlış yorumlanmasıyla ilgili şu açıklamada bulunur:“Nitekim tıpkı Meryem 71. ayetteki gibi, Enbiya 98. ayette de ‘Ey kâfirler, sizler ve Allah’ın dışında taptıklarınız cehennem odunusunuz, oraya mutlaka geleceksiniz.’18 denilerek geliş-giriş anlamındaki vurûd kelimesi kullanılmaktadır. 71. ayetin aralarında bulunduğu ayetlerin bağlamını tamamen cehennemlik kâfirler olduğu halde, müminlerin kurtuluşunu belirten ayet sırf bunlar arasında geçtiği için çevirmenler ve tefsirciler tarafından müminler de cehennemin üzerinden geçirilmekte ve cehennemden kurtarılmaktadır. Oysa bu çeviri ve açıklamalar yanlıştır. M. Öztürk, ‘(Ey kâfirler)! İstisnasız hepiniz cehennemi boylayacaksınız. Bu, Rabbinin kesinleşmiş hükmüdür.’ şeklinde doğru çevirmekte ve cehenneme geleceklerin-gireceklerin yalnızca kâfirler olduğunu belirtmektedir.”19
Ayrıca Meryem Suresi 71. ayeti daha iyi anlayabilmemiz için ayetlerin konu bütünlüğüne bakmamız gerekmektedir. Konu Meryem Suresinin 66. ayetinden başlayıp 73. ayete kadar devam etmektedir. Konunun içeriğine baktığımızda inkârcı insanlar ve şeytanların haşredileceği, cehennemin önünde diz çökmüş olarak bulundurulacağı ve cehenneme atılacaklarından bahsedilmektedir. İşte Meryem Suresi 71. ayette belirtilen “vurûd” kelimesi o inkârcı insanlar ve şeytanların cehenneme girdirilmesiyle ilgilidir. Şimdi ilgili ayetlere bir bütün olarak bakarsak Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“İnsan demektedir ki: ‘Ben öldükten sonra mı gerçekten diri olarak çıkarılacağım?’ İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? Rabbine yemin ederim ki, biz onları ve o şeytanları mutlaka ve mutlaka mahşerde toplayacağız, sonra da onları kesinlikle cehennemin etrafında diz üstü hazır bulunduracağız. Sonra her topluluktan Rahman'a karşı en çok isyan edenleri hangileri ise muhakkak ve muhakkak çekip alacağız. Sonra biz, elbette o cehenneme yaslanmaya en layık olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz. Sizden oraya girmeyecek hiçbir kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zalimleri diz üstü bırakırız.”20
Ayetlerin konu bütünlüğünden anlaşıldığı üzere burada inkârcı insanlar ve şeytanların durumundan söz edilmiştir. Meryem Suresi 71. ayetini, bağlamından koparıp müminlerin de cehenneme girmeleri, oraya uğramaları, sırat köprüsünden geçmeleri veya günahları kadar yanıp çıkmaları şeklinde anlamak doğru görünmemektedir. Konuyla bağlantılı olarak Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Hiç şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız. Eğer onlar ilâh olsalardı ona girmeyeceklerdi. Hâlbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır. Onların orada inlemeleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. Şüphesiz katımızdan kendileri için güzel şeyler takdir edilmiş olanlar, işte oradan uzaklaştırılmışlardır.
Bunlar onun (cehennemin) uğultusunu bile duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, ‘İşte bu, size vaat edilen gününüzdür.’ diyerek karşılarlar.”21
Ayetlerden anlaşıldığı üzere müminler cehennemden uzak tutulmuşlardır ve oranın uğultusunu dahi işitmezler. Ayrıca müminler için en büyük korku da yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.22 Buradaki en büyük korku da cehennemdeki azaptır.23
Ayrıca Tur Suresinde muttakilerin cennet içinde oldukları ve cehennem azabından korundukları Rabbimiz tarafından bildirilmiştir: “Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur.”24 Aynı surede cennete giren bu muttakilerin oradaki konuşmaları da dile getirilmiştir: “Birbirlerine dönüp sorarlar, derler ki: Biz doğrusu daha önce, ailemiz içinde endişe edip korkardık. Allah, bize bol lütufta bulundu da cehennemin kavurucu azabından korudu. Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”25
Bununla birlikte, Leyl Suresinde ancak şaki olanların cehenneme gidecekleri belirtilmektedir. “Ona ancak en şakî olan yaslanır. Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti. O en muttaki olan ise ondan uzaklaştırılacaktır.”26 Yani müminler oraya girmezler ve oradan uzaklaştırılırlar. Sâd Suresinde ise cehenneme girenlerin, ateşte müminleri göremedikleriyle ilgili şu söylemleri dikkat çekicidir: “Bize ne oldu ki dünyada iken kötülerden saydığımız adamları burada görmüyoruz? Biz onları bir alay konusu edinmiştik. Yoksa onları gözden mi kaçırdık?”27
Konuyla ilgili incelediğimiz bu ayetlere baktığımızda müminlerin, cehenneme girmek bir yana cehennemin uğultusunu dahi işitmediği, cehenneme girme korkusunu yaşamadığı görülmektedir.
Kimler Cehenneme Girecek?
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetine baktığımızda insan özelliklerinin bir kısmı olumlu olarak nitelendirilirken bir kısmı da olumsuz olarak nitelendirilmiştir. Nitelenen bu olumsuz amelleri işleyenler cehenneme gireceklerdir.
Kur’an’da cehenneme girecek olan kişiler inanç ve davranışlara göre kâfir, zalim, facir, münafık, müstekbir, tâğî şeklinde isimlendirildiği gibi bazen de sol ehli şeklinde isimlendirilmişlerdir.28 Bu isimlendirilmelere yönelik birkaç ayeti örnek olarak verirsek:
“Rablerini inkâr edenler (kâfirler) için de cehennem azabı vardır. Orası ne kötü gidiş yeridir!”29
“Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.”30
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!”31
“Şüphesiz ki fâcirler, çılgınca yanan ateşin içindedirler.”32
“Öyleyse, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Müstekbirlerin (büyüklük taslayanların) yeri ne kötüdür!”33
“Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar (tâğîn) için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.”34
“Sol ashabı ne (bedbahttırlar) o sol ashabı! Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler.”35
Ayrıca yukarıdaki nitelemelere ek olarak, Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar,36 fâsıklık edenler,37 Allah’a ve elçisine isyan edenler,38 doğru yoldan sapanlar,39 büyüklük taslayanlar40 da cehenneme gireceklerdir.
Cehenneme girmiş olanların -neden cehenneme girdikleriyle ilgili- itirafları ise Kur’an’da şu şekilde anlatılmaktadır:
“Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu? Onlar şöyle derler: Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalardık. Ceza gününü de yalanlıyorduk. Nihayet ölüm bize gelip çattı.”41
Burada değinmek istediğimiz bir husus da Kur’an’da cennetlikler ve cehennemliklerin kesin bir dille ayrılmış olmasıdır: “Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”42
Öyle ki hiçbir şekilde aynı tarafta yer almayan bu iki kısmın ahirette de gideceği yer kesinlikle aynı olmamaktadır: “Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.”43
Cehennemden Çıkış Var mıdır?
Yukarıda belirtilen nitelikteki kişilerin cehennemden çıkışlarının olmadığını yine Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette belirtmektedir. Bu ayetlere baktığımızda cehennemliklerin cehennemden çıkmak için birçok yola başvurdukları görülmektedir. Fakat hiçbir istekleri yerine getirilmemekte ve ebedi44 olarak cezalandırılacakları açıkça görülmektedir. Çıkma istekleri ile ilgili birkaç ayeti örnek olarak verirsek:
“Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler ve onlara, ‘Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!” denir.”45
“Her ne zaman cehennemden, o ıstıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, ‘Tadın yangın azabını!’ denilir.”46
“Şüphesiz o küfredenler bütün arzdaki ve daha bir o kadarı onların olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar kendilerinden kabul edilmez, onlara elim bir azap vardır. Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.”47
Cehenneme girenlerin azaplarının azaltılmasına yönelik istekleri de kabul edilmeyecektir:
“Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, ‘Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin.’ derler. (Cehennem bekçileri) derler ki: ‘Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?’ Onlar, ‘Evet, getirmişti.’ derler. (Bekçiler), ‘Öyleyse kendiniz yalvarın.’ derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.”48
“İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: ‘Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?’ Onlar da, ‘Evet geldi.’ derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir. Onlara şöyle denir: İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”49
“İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.”50
“İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.”51
Yukarıdaki ayetlerden kâfirlerin cehenneme ebedi olarak girecekleri anlaşılmakta ve çıkma taleplerinin de reddedileceği vurgulanmaktadır.
Sonuç
Kur’an’daki ayetleri esas aldığımızda cehenneme kâfir, zalim, facirlerin vs. girdiği ve ebedi olarak orada kalacakları görülmektedir. Cehennemliklerin cehennemden çıkışla ilgili tüm istekleri reddedilecektir. Müminlerin ise cehenneme kesin olarak girmeyecekleri, uğultusunu dahi işitmeyecekleri Rabbimiz tarafından bize bildirilmektedir.
Yine ilgili ayetlere baktığımızda Müslümanım diyen kişilerin “Cehenneme girerim günahım kadar cezamı çektikten sonra çıkarım.” anlayışının yanlış olduğunu görmekteyiz. Bu anlayışa bazı âlimlerin ayetleri yanlış yorumlamasının sebep olduğuda söylenebilir. Günümüze kadar gelen bu ve benzeri yanlış anlayışlardan kurtulmak için, Kur’an ayetlerini konu bütünlüğü içinde dikkate alarak ve diğer ayetlerle bağlantılı olarak okuyup anlamamız gerekmektedir. Bu şekilde Kur'an ayetlerini okuyup anlarsak inşallah birçok yanlış inanç ve amellerden kurtulabiliriz.
Dipnotlar:
1- Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1995, C. 3, s. 502-503. (İlgili ayetin dipnotu)
2- Taberi, Taberi Tefsiri, Çev: Hasan Karakaya & Kerim Aytekin, Hisar Yayınları, İstanbul, 1996, 5/426.
3- Mukâtil b. Süleymân, Tefsîru Muķātil b. Süleymân, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2003, III, 318-319.
4- “İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?” (Meryem, 19/67)
5- Zemahşerî, el-Keşşaf, Çev: Muhammed Coşkun ve arkadaşları, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2016, C. 4, s. 222, 224.
6- Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Ḳur’ân Tercümesi, Çev: İbrahim Tüfekçi, Ensar Yayınları, İstanbul, 2018, C. 9, s. 210-212.
7- Bakara, 2/38.
8- Mâtürîdî, A.g.e., C. 9, s. 211.
9- İbnu’l Cevzi, Telbîs-i İblis (Şeytanın Ayartması), (Çev: Savaş Kocabaş), Elif Yayınları, İstanbul, 2005, s.34.
10- Hayrettin Karaman ve dğr., Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, DİB Yay., Ankara, 2012, C. III, s.613.
11- Kasas, 28/23.
12- Yusuf, 12/19.
13- Meryem, 19/86.
14- Râhman, 55/37.
15- Kâf, 50/16.
16- Râgıb el-İsfahani, el-Müfredât fi Ğarib’il Kur’an, Çev: Abdulbaki Güneş & Mehmet Yolcu, Çıra Yayınları, İstanbul, 2010, s. 1149-1150.
17- Mehmet Okuyan, Kur’ân-ı Kerim’de Çok Anlamlılık, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 634. Ayrıca bkz. Mukâtil, A.g.e., III/319, 320.
18- Enbiya, 21/98.
19- İbrahim Sarmış, “Bazı Ayetlerin Çevirisi ve Yorumlanması Üzerine-2”, Anadolu İlahiyat Akademisi Araştırma Dergisi, 2014, Sayı: 28, s. 183.
20- Meryem, 19/66-72.
21- Enbiya, 21/98-103.
22- Bkz. Bakara, 2/277; Maide, 5/69; Yunus, 10/62; Ahkâf, 46/13.
23- Râzi, A.g.e., 16/239. Taberî, müfessirlerin “en büyük korku”nun ne olduğu hakkında farklı görüşlerinin olduğunu söylemiştir: Said b. Cübeyr ve İbn-Cüreyc'e göre “en büyük korku”dan maksat, cehennemin ateşinin cehennemliklerin üzerine kapandığı anda meydana gelen korkudur. Hasan-ı Basrî'ye göre ise “en büyük korku” kulun cehenneme atılması emredildiğinde meydana gelen korkudur. Abdullah b. Abbas'a göre ise bu korku ikinci sura üfürülüp insanların kabirlerinden çıktıkları zaman meydana gelen korkudur. Taberî de Abdullah b. Abbas’ın görüşünü tercih etmektedir. Bkz. Taberi, A.g.e., 5/554.
24- Tûr 52/17-18.
25- Tûr 52/25-28.
26- Leyl, 92/15-17.
27- Sâd, 38/62-63.
28- Kur’an’da belirtilen bu kişilerin yanında ayrıca şunlar da cehenneme girecektir: Alay eden anlamındaki müstehzî (Kehf, 18/106), vahiyle ilgili olarak bilgisi olmadığı halde konuşan yalancı kişi manasındaki ĥarrâs (Zariyat, 51/10-14), hak yoldan sapan anlamındaki ķāsit (72/14-15), hayra engel olan menna’ ve haddi aşan saldırgan anlamındaki mu’tedi (Kaf, 50/24-26). Bkz. ToshihikoIzutsu, Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev: Selahattin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul, 2011, s. 190-194.
29- Mülk, 67/6.
30- Araf, 7/41. Ayrıca bkz. Şura, 42/44-45; Saffat, 37/22-23.
31- Tahrim, 66/9.
32- İnfitar, 82/14.
33- Nahl, 16/29.
34- Nebe, 78/21-23.
35- Vakıa, 56/41-42.
36- Bkz. 4/56; 5/85; 7/36; 22/57; 78/28.
37- Secde, 32/20.
38- Cin, 72/14-15.
39- Vâkıa, 56/92-93.
40- Nahl, 16/29; Mümin, 40/60.
41- Müddessir, 74/42-47.
42- Haşr, 59/20.
43- Mü’minun, 2/102-103.
44- Konu bütünlüğü açısından cehennemin ebediliğinin ne şekilde olduğuyla ilgili görüşlere yer vermedik. Ayrıntılı bilgi için bkz. Bekir Topaloğlu, “Cehennem” mad., DİA, İstanbul, 1993, C. VII, s. 231-233.
45- Secde, 32/20.
46- Hac, 22/22.
47- Maide, 5/36-37.
48- Mümin, 40/49-50.
49- Zümer, 39/71.
50- Bakara, 2/39.
51- Mümin, 40/76.
Kaynakça
Izutsu, Toshihiko, Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev: Selahattin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul, 2011.
İbnu’l Cevzi, Telbîs-i İblis (Şeytanın Ayartması), Çev: Savaş Kocabaş, Elif Yayınları, İstanbul, 2005.
İsfahani, Râgıb, el-Müfredât fi Ğarib’il Kur’an, Çev. Abdulbaki Güneş & Mehmet Yolcu, Çıra Yayınları, İstanbul, 2010.
Karaman, Hayrettin ve dğr., Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, DİB Yay., Ankara, 2012.
Mâtürîdî, Ebû Mansûr, Te’vîlâtü’l-Ḳur’ân Tercümesi, Çev: İbrahim Tüfekçi, Ensar Yayınları, İstanbul, 2018.
Mukâtil b. Süleymân, Tefsîru Muķātil b. Süleymân, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2003.
Okuyan, Mehmet, Kur’ân-ı Kerîm’de Çok Anlamlılık, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2013.
Sabuni, Muhammed Ali, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1995.
Sarmış, İbrahim, “Bazı Ayetlerin Çevirisi ve Yorumlanması Üzerine-2”, Anadolu İlahiyat Akademisi Araştırma Dergisi, 2014, Sayı: 28.
Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Taberi Tefsiri, Çev: Hasan Karakaya& Kerim Aytekin, Hisar Yayınları, İstanbul, 1996.
Topaloğlu, Bekir, “Cehennem”mad., DİA, İstanbul, 1993.
Zemahşerî, Ebü’l-Kāsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî, el-Keşşaf ‘an Hakâ’ikı Ğavâmidı’t-Tenzil ve ‘Uyûni’l fi Vucûhi’t-Tevil, Çev: Muhammed Coşkun ve arkadaşları, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2016.